Orkun Uçar

Türk Edebiyatının Yılmaz İşçisi: Orkun Uçar

“Apartmanımızın bodrum katında simsiyah demir kapısı olan kilitli bir mahzen vardı. Öyle siyah bir kapıydı ki mum ışığını bile emerdi sanki. Seyrettiğim vampir filmlerinin etkisiyle geceleri tabutundan çıkan bir canavarın orada olduğunu hayal ederdim. Korkumu atmak için o kapının ardındaki odada bir gölge tiyatrosu gösterisi yapıp, çocuklara bilet keserek hikaye anlattığımı hatırlıyorum. Artık orası benim egemenliğime girmişti.”

Orkun Uçar, ülkemizin en istikrarlı yazarlarından biri. Özellikle korku, fantastik ve bilimkurgu türünde pek çok eser veren yazar, yalın anlatımı ve ayrıntılı evren yaratımıyla geniş bir okuyucu kitlesine sahip. Sadece verdiği eserlerle değil, genç yazarlara sunduğu olanaklarla da yerli edebiyatımızın zenginleşmesine katkıda bulunmayı ihmal etmiyor. Zira uzun yıllar boyunca gerek yayıncılık, gerek medya sektörünün içinde yer almış biri olarak edindiği deneyimler günümüzün amatör kalemleri için yol gösterir nitelikte. Çocukluktan itibaren bilimkurguya ilgi duyan yazar, ilk öyküsünü henüz 18 yaşındayken kaleme alır. 1999 yılında Nostromo Dergisi Bilimkurgu Kısa Öykü Yarışması’nı kazanarak türe olan hakimiyetini kanıtlar ve 2000 yılında internet üzerinde Xasiork Ölümsüz Öykü Kulübü’nü hayata geçirerek, ülkemizin oturmuş bir bilimkurgu/fantastik edebiyatına sahip olabilmesi için yoğun emek verir.

Bu uğurdaki çabalarının en somut örneklerinden biri de 2002 yılında Sibel Atasoy‘la birlikte kurdukları Xasiork Ölümsüz Öyküler Yayınevi‘dir. Kısa ömrüne rağmen ardında yedi eser bırakan yayınevi, Türk bilimkurgu ve fantastik edebiyatının ilk kayda değer adımlarını atmaya çalışmasıyla tarihe geçmiştir. Orkun Uçar’ın Kızıl Vaiz ve Kara Gezgin eserleri de yine bu yayınevi tarafından piyasaya sürülmüştür. Öte yandan yazarı tüm Türkiye’nin gündemine taşıyan şey, 2004 yılında Burak Turna ile birlikte yazdıkları sansasyonel Metal Fırtına kitabı olur. ABD ile Türkiye arasındaki bir savaşı konu alan bu roman, uzun süre çok satanlar listelerinde boy göstererek yazınsal olduğu kadar politik tartışmaların da fitilini ateşler. Bu şöhretin de etkisiyle olsa gerek, Orkun Uçar’ı hâlâ Metal Fırtına serisiyle tanıyan geniş bir kitle vardır. Oysa Orkun Uçar, “Metal Fırtına’nın yazarı” olarak anılmaktan çok daha fazlasını hak eden bir edebiyat işçisidir…

Orkun Uçar

“Hayal etmenin gücünü ilk olarak nedensiz yere söylediğim bir yalan ile fark ettim. Yalan söyleyenler cehenneme gider derlerdi. Çocuksanız çok yalan söylersiniz ve bunların bahanesi vardır –mesela anne terliği yememek- ama o nedensiz söylediğim yalan uzun süre günahkarlık ateşiyle vicdanımı kavurdu ama bir yandan da olmayan bir gerçekliği uydurmanın zevkini almıştım.”

Orkun Uçar, 1 Haziran 1969’da Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde dünyaya gelir. Deniz astsubayı babasının Bartın’a tayini çıktığında henüz üç yaşındadır. Çocukluğu askeri lojmanlarda oyun oynayarak ve geceleri radyo tiyatroları dinleyerek geçer. Bu aynı zamanda, hayal gücünün de uyanışa geçtiği dönemlerdir. Televizyonsuz yıllarda gidilen misafirliklerde anlatılan halk hikayelerinden ve her hafta ailecek Emek Sineması’nda seyrettiklerinden oldukça etkilenir. Örneğin Kızıl Vaiz kitabındaki “Lanetli Kent” öyküsü bu zamanlardan kalma bir anıdır. Okumayı küçük yaşta sökünce çizgi roman biriktirmeye başlar. Koleksiyonunda Kızılmaske’den Teksas’a, Tommiks’ten Mandrake’ye, Kaptan Swing’den Zagor’a kadar pek çok eser vardır. Ayrıca Milliyet Çocuk ve Tercüman Çocuk dergilerinin de sıkı bir takipçisi haline gelir.

Yazarın bilimkurguya ilgisi de bu sıralarda filizlenir. Bunda, yedi yaşındayken tanıştığı televizyon denen sihirli kutunun da etkisi büyüktür. Zira dönemin siyah-beyaz TRT’sinde izlediği bilimkurgu yapımları türe gönül vermesinde büyük rol oynar. Bunlar arasında Star Trek, Space: 1999, Logan’s Run, Battlestar Galactica, Buck Rogers in the 25th Century, V, Blake’s 7, UFO, The Prisoner, The Tripods, The Day Of The Triffeds gibi unutulmaz diziler de vardır. Diğer yandan, bilimkurgu romanlarıyla ilk tanışması Okat Yayınevi‘nin Uzay Serisi ile gerçekleşir. Nitekim okuduğu ilk bilimkurgu romanı, serinin 10. kitabı olan Margaret St. Clair imzalı Uzaydan Gelen Ajan‘dır. Küçük Orkun Uçar’ın bu yıllardaki düşünsel kılavuzu ise bilimkurgunun usta kalemi Isaac Asimov‘dan başkası değildir. Özellikle Vakıf Serisi, Uçar’ın dünyaya bakış açısında köklü değişimler yaratır. Okuma aşkı gözlerini 8.30 derecesine kadar bozar ve taktığı gözlük onu spordan uzaklaştırıp, daha çok okumaya sevk eder. Öyle ki ortaokul ve lise yıllarında günde üç-dört kitap okuyup, üstüne de ansiklopedileri karıştırmaktan geri durmaz.

Orkun Uçar

Bartın Cumhuriyet Lisesi’ni bitirip İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi‘ni kazanan Orkun Uçar, 1986 sonunda ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşir. İstanbul’a geldikten kısa süre sonra Hürriyet Gösteri Dergisi için fotoğraf çeken Cengiz Cıva’nın asistanı olarak sektöre ilk adımını atar. O dönem taşradan gelen bir genç olarak birçok yazar, ressam, heykeltıraş, müzisyen ile tanışma, söyleşme imkânı bulur. İlk öyküsü olan Çakı‘yı yine bu dönemde kaleme alır. Elle yazdığı bu öykü, eskiden işkenceci olan dedesinden insanlara acı çektirme dersi alan bir çocuğun yaşadıklarını anlatmaktadır. Öykünün sonunda kahramanımız, öğrendiklerini dedesi üzerinde uygulamaya girişecektir. (Bu öykü Metal Fırtına 2 Kayıp Naaş kurgusunda kendine yer bulur.) İkinci öyküsü Tablolar‘dan sonra, tıpkı çocukken okuyup hayranı olduğu Conan çizgi romanlarındaki gibi fantastik bir dünya yaratmaya heveslenir. Bu hevesle Derzulya’nın ilk satırlarını yazar. Derzulya günümüz dünyasının 500 yıl sonra ilkelleşmiş; kötülerin, canavarların ve büyülerin hakim olduğu halidir.

Doğan Hızlan’ın da yardımıyla, bir araba tamircisinin deposunda çürümeye bırakılmış kir ve yağ içindeki daktiloyu satın alarak öykülerini elle yazmaktan kurtulur. Aynı dönem Hürses gazetesinde işe giren Orkun Uçar, bir yandan gazeteciliği öğrenirken diğer yandan da polis, adliye ve hastane muhabiri olarak şehrin arka sokaklarında yaşananlara birinci elden tanık olur. Gazetenin kapanmasıyla birlikte Hürriyet’e bağlı Haftasonu magazin gazetesinde işe başlar. Bu sefer de kendini gazinoların ve gece eğlencelerinin orta yerinde bulur. Ancak paparazziliğin kendine uygun olmadığını fark etmesi uzun sürmeyecek ve soluğu Hürriyet Kelebek ekinde alacaktır. Aynı binada Çarşaf karikatür dergisi çıkmaktadır; Çağdaş Sanat Bilimkurgu dergisine de çizgileriyle katkı yapan Metin Demirhan ile arkadaşlığının ilerlemesi bu döneme rastlar. Hatta kendisine metal müziği sevdiren kişi Metin Demirhan olacaktır. Daha sonra Güneş gazetesinin magazin servisinde işe başlayan Uçar, bu sayede Türkçe’ye “bilimkurgu” sözcüğünü kazandıran Orhan Duru ile tanışmanın mutluluğunu yaşar.

Orkun Uçar

“Benim param neyse de babamın ve annemin parasının gitmesi kötü olmuştu. Düşünceli bir şekilde Vatan Caddesi’nin orada yürüyordum. Bir taraf cadde, diğer tarafsa kaldırım yapılmak üzere kazılmış; yağmur sonrası çamurdu. Ben tam kenarda yürüyordum. Bir minibüs yaklaştı ve yolcu indirmek için kapıyı açtı. Kapının bana çarpmasıyla havada takla atıp çamura yapışmam bir oldu.”

Orkun Uçar, bu yıllarda TRT 2’de yayımlanmak üzere sipariş edilen bir fantastik/bilimkurgu dizi projesinin yazar kadrosunda da yer alır. Adı Xasiork Ölümsüz Öykü Kulübü olarak belirlenen bu proje ne yazık ki hayata geçmez. Orkun Uçar’ın bu yılları, mesleki bir maratona girmişcesine soluk soluğa geçer. Magazin eklerinden mizah dergilerine, spor gazetelerinden erotik yayınlara kadar bir dolu kuruluşta görev alır. Televizyon kanallarında yönetmenlik, radyo programcılığı, metal müzik dergilerinde yazarlık yapar. Hatta bir dönem Hurafe adlı heavy metal grubunun vokalistliğini bile üstlenir. Ancak Orkun Uçar’ın asıl istediği şey hayal gücünü gösterebileceği bir uğraştır. Yazdığı öyküsünden kazandığı ilk parayla kendine pizza ısmarlayacak ve “Nihayet beynimi yiyorum,” diyecektir. Zira hayal gücünü, önünde duran somut bir getiriye dönüştürmeyi başarmıştır. Ama o yıllarda yazarlık para kazandıran bir iş olarak görülmez. Dahası aile baskısıyla da “düzenli bir gelir ve kariyer kaygıları“na yenik düşerek yazarlık hedefinden vazgeçer. 1995 yılında yazmayı bırakır. Ta ki 1999 yılına kadar…

Metin Demirhan ve Nilgün Birgül tarafından çıkarılan Nostromo Bilimkurgu dergisinin duyurduğu kısa öykü yarışması Orkun Uçar için ilk ciddi sınav olur. Ancak Orkun Uçar’ı harekete geçiren şey yazınsal kaygılardan çok, yarışmanın ödülüdür. Alien’ın çizeri H.R. Giger desenli, koleksiyonluk, sınırlı üretilmiş bu saati kazanmayı kafasına koyan Uçar, Depo adlı öyküsüyle birincilik elde ederek amacına ulaşır. Birincilik ödülü Orkun Uçar için adeta bir kamçı olur ve onu tekrar yazmaya heveslendirir ama televizyon yönetmenliği çoğu vaktini almaktadır. 2001 yılında yaşanan ekonomik kriz bir anda yazma ile arasındaki engelleri kaldırır. Kriz yüzünden sadece işten atılmakla kalmaz, borsadaki birikimi de sıfırlanır. Artık Uçar’ı kabus gibi günler beklemektedir. Neyse ki hayatın bu genç yazara dair bambaşka planları vardır… Parasız günlerde, amatör internet sitesi olarak açtığı Xasiok’u geliştirmeye çalışır. Kendi öykülerini koyduğu site zamanla başka yazarların da katılımıyla hızla büyür. İlk kitap dosyası Kızıl Vaiz’i hazırlamıştır ama yayınevlerinden, “Türk yazar basmıyoruz,” veya “Türk yazarların bilimkurgu eserlerini basmıyoruz,” gibi yanıtlar alır. Bir yayınevi editörü kitabını okuduğunda, “Kaleminiz çok iyi ama neden normal şeyler yazmıyorsunuz?” diye reddeder.

“2001 sonu Sibel Atasoy adlı bir hanımdan mail aldım. Büyük bir şirketin yöneticisi iken, ani bir kararla Fethiye’ye yerleşmiş, orada bir kitap yazmış ilginç bir kadındı. O da yayınevi bulamıyormuş. Ortaköy’de buluşup, çay içerek yayınevimizin temelini attık.”

Sibel Atasoy ile tanışması, Orkun Uçar’ın edebiyat kariyeri açısından bir dönüm teşkil eder. İkili, 2002 yılında Xasiork Ölümsüz Öyküler Yayinevi‘ni kurarak yayıncılık sularına yelken açar. İlk işleri bankalara kurs veren bir şirket için ders notları kitaplaştırmak olur. Bu işten aldıkları parayla “Kızıl Vaiz” ve “Sırıtkan Kırmızı Ay” romanlarını basarlar. Evren İmre’nin Kıyamet Sirki, Nefrin Tokyay’ın Gizli Evin Kitabı ve Xasiork yazarlarının eserlerinden oluşan Ölümsüzler adlı öykü derlemesi, yerli edebiyatımıza kazandırdıkları eserlerden sadece birkaçıdır. Ancak evdeki hesabın çarşıya uymaması sonucu yayınevini kapatmak zorunda kalırlar. Orkun Uçar, Bağ-kur’a olan borcunu bir bilgi yarışmasından kazandığı parayla öder. Xasiork Ölümsüz Öykü Kulübü ise internet üzerinde varlığını sürdürür.

Bu sırada Orkun Uçar, Burak Turna ile ortak bir kitap yazma fikrine sıcak bakar. Kısa süre içinde ortaya 304 sayfalık politik ve bol aksiyonlu bir eser çıkar. Metal Fırtına adını koydukları bu roman, 2004 yılının Aralık ayında TİMAŞ etiketiyle piyasaya sürülür. Zaten olan da bundan sonra olur. Kitap deyim yerindeyse patlar. 500 binden fazla satan kitabın şöhreti bir çığ gibi büyüyerek bütün ülkeyi kuşatır. Orkun Uçar artık meşhur olmuştur. Gazete röportajları, televizyon programları birbirini izler. Ancak sonrasında yazarlar, yollarını ayırarak Metal Fırtına romanını iki farklı seriye dönüştürme yoluna gider. (Kendisiyle Metal Fırtına ve bilimkurgu üzerine yaptığımız söyleşiyi buradan okuyabilirsiniz)

orkun uçar 5

“Uzun yıllar medyada çalıştığım için meşhur olmaya karşı bir hevesim yoktu. Hep kamera arkasında kalmıştım. Bu dönemin geçici olduğunu biliyordum. Nitekim son yıllarda hiçbir tv programına konuk olmadım veya büyük medyaya röportaj vermedim.”

Orkun Uçar, Metal Fırtına romanını Kayıp Naaş (2005) ile devam ettirir. Bunu Kızıl Kurt (2005), Turan (2008) ve serinin son kitabı Tengri (2015, Umut Altın ile) izler. 2007 yılında Türkiye Bilişim Derneği tarafından düzenlenen kısa bilimkurgu öykü yarışmasında Rahim adlı eseriyle birincilik kazanan yazar, ayrıca Asi (2005), Kara Divan (2006, Hakan Yılmaz Çebi ile), Zifir (2007, Burak Turan ile), Derin İmparatorluk (2007, Saygın Ersin ile), Sin: Sarı İstila (2013) gibi alanında öne çıkan romanlara imza atarak yazarlık kariyerini de pekiştirir. 2017 yılının başlarında okurla buluşan Yüksek Doz Gelecek ise ülkemizde örneğine pek rastlamadığımız bir çalışma olarak tarihteki yerini alır. Beş yazardan beş kısa roman içeren kitap, hayal gücünün bambaşka diyarlarına yelken açmak isteyenler için tadına doyum olmaz bir ziyafet niteliğindedir. Bu konsept, Yüksek Doz Çürüyüş adlı devam kitabıyla da sürdürülür. Bu sefer eserlerin odağında distopyalar vardır.

2019’da Kült‘ü, 2020’de Absentium: Yazarın Dönüşü‘nü ve 2022’de ise Opus‘u okurla buluşturan Orkun Uçar, planlı ve stratejik hareket etmekten hoşlanıyor. Tek hedefi, ölmeden önce 13 kitaplık Derzulya serisini tamamlayabilmek. Zaten serilerinde ortaya koyduğu evren ve karakter tasarımlarındaki giriftlik takdiri hak ediyor. Bunun yanı sıra gerek aksiyon ve gerilim, gerekse korku ve gizem unsurlarını başarıyla harmanlayan yazar, fütüristik serpintilerle de bilimkurgusal bir doku yaratma konusunda oldukça hünerli. Kaleminin kıvraklığıyla birleşen hayal gücünün enginliği, 2000’lerin başından bu yana binlerce okuru peşinden sürüklerken, aynı zamanda düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eden pek çok alemin de kapısını aralıyor. Bize düşense, çeşitli tuzaklarla örülü bu alemlerde geleceğin izini sürmek oluyor…

Eserleri

Seri:

Metal Fırtına

  • Metal Fırtına (Burak Turna ile) (Timaş Yayınları – 2004)
  • Metal Fırtına 2: Kayıp Naaş (Altın Kitaplar – 2005)
  • Metal Fırtına 3: Kızıl Kurt (Altın Kitaplar – 2006)
  • Metal Fırtına 4: Turan (Altın Kitaplar – 2008)
  • Metal Fırtına 2-3-4 Cep Boy (Altın Kitaplar – 2009)
  • Metal Fırtına 5: Tengri (Umut Altın ile) (Altın Kitaplar – 2015)

Habis Üçlemesi

  • Asi: Kara Gezgin (Habis Üçlemesi I / Xasiork Ölümsüz Öyküler, 2003; Altın Kitaplar, 2005)
  • Sin: Sarı İstila (Habis Üçlemesi II / Altın Kitaplar, 2015)

Hain Üçlemesi

  • Kızıl Vaiz (Hain Üçlemesi I / Xasiork Ölümsüz Öyküler, 2002; Altın Kitaplar, 2007)

Roman:

  • Derin İmparatorluk (Saygın Ersin ile) (Altın Kitaplar – 2007)
  • Zifir (Burak Turan ile) (Altın Kitaplar – 2007)
  • Kült (Dedalus Kitap, 2019)
  • Absentium: Yazarın Dönüşü (Antares Yayınları – 2020)
  • Opus (Holden Kitap – 2022)

Derleme:

Kurgu Dışı:

  • Metal Fırtına’yı Kim Yazdı ve Hayal Gücünün Komutanları (Karakutu Yayınları – 2005)
  • Kara Divan / Yeraltının Gizli Tarihi (Hakan Yılmaz Çebi ile) (Karakutu Yayınları – 2006)

Yazar: İsmail Yamanol

Amatör bir düş gezgini, saplantılı bir bilimkurgu hayranı. Kuruculuğunu ve genel yayın yönetmenliğini üstelendiği Bilimkurgu Kulübü'nde at koşturmayı sürdürüyor.

İlginizi Çekebilir

Bir Kıyamet Ambarı: Svalbard Küresel Tohum Deposu

Kuzey Kutbu civarındaki bir ada, insanlığın geleceği için önemli bir hazineyi barındırıyor. Bu hazine ne …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin