“Uzayda çığlığınızı kimse duyamaz!”
Bundan yaklaşık yarım asır önce, Ridley Scott’ın yönettiği Alien adlı bir film ortalığı fena karıştırdı. Dönemin genç yıldızı Sigourney Weaver, hayatta kalabilmek için amansız bir mücadeleye girişen kahraman Ripley rolüyle nefeslerimizi kesti, silinmemecesine belleklerimize kazındı.
Zaman içinde bir kült hâline gelen yapım, devam filmleri, video oyunları, çizgi romanlarıyla uçsuz bucaksız bir evrene dönüştü. Üstelik bu evren yeni film ve dizilerle de genişlemeyi sürdürecek gibi görünüyor.
Peki ama Alien hakkında ne kadar bilgi sahibisiniz? İşte öncesinde, çekim sürecinde ve hatta sonrasında yaşanan 10 ilginç gelişmeyi sizler için derledik.
Star Wars’tan Yardım Eli
Başlangıçta yapımcılar filmle ilgilenmedi, proje birçok stüdyo arasında gidip geldi. Sonunda yazar Dan O’Bannon, Walter Hill, David Giler ve Gordon Carroll tarafından kurulan Brandywine Productions ile bir anlaşma imzalamayı başardı. Ancak iş burada bitmiyordu zira yapım şirketinin senaryo üzerinde bitip tükenmek bilmeyen değişiklik talepleri vardı. Dan O’Bannon ise elinden geldiğince bu taleplere direnmeye çalışıyordu. Âdeta proje bir sürüncemede sıkışıp kalmıştı.
Derken bir şey oldu ve 1977’de vizyona giren Star Wars‘un estirdiği güçlü rüzgâr, yapımcılara bilimkurgunun da gişede iyi iş çıkarabileceğini gösterdi. Star Wars’un rüzgârından faydalanmak ve filmi bir an önce hayata geçirmek isteyen yapımcılar, sonunda Dan O’Bannon üzerindeki baskıyı yumuşattı. Böylece uzun zamandır masada bekleyen projenin önü açıldı.
Ridley Scott İlk Tercih Değildi
Bugün Alien dendiğinde aklımıza gelen ilk isimlerden biri hiç kuşkusuz Ridley Scott. Ancak o günlerde yönetmenin şimdiki gibi dillere destan bir kariyeri yoktu. Daha çok TV dizileri ve henüz yeni çektiği The Duellists adlı filmiyle tanınıyordu. Hâl böyle olunca, Alien projesinin kendisine verilmesi pek olası görünmüyordu. Yapımcılar daha çok Walter Hill ve Peter Yates isimleri üzerinde duruyordu.
Ancak hayatın bir cilvesi sonucu her iki yönetmen de projeyi reddetti. Bu sayede hiç hesapta yokken Ridley Scott’ın önü açıldı. Gerçi bu işe en çok şaşıranlardan biri de yönetmenin kendisi oldu.
Ripley Başlangıçta Bir Erkekti
Ripley… O, sinema tarihinde derin izler bırakmayı başarmış karakterlerin başında geliyor. Her şeyden önce, bilimkurguda güçlü kadın imgesinin ilk örneklerinden biriydi. Filmde sergilediği güç ve cesaret, dünyanın her yerindeki kadınlara ilham kaynağı oldu, beyaz perdedeki kadın kahramanlar için bir çeşit referans noktası hâline geldi. Ancak bu ölümsüz karakter başlangıçta bir kadın olarak planlanmamıştı. Hatta yazar Dan O’ Bannon, tüm Nostromo mürettebatını erkek olarak hayal etmişti.
Neyse ki tam bu sırada devreye stüdyo girdi ve o dönem çekilen Julia ve Turning Point filmlerinin uyandırdığı ilginin de etkisiyle filmde kadın karakterlere de yer verilmesi gerektiğini belirtti. Hem stüdyonun talebi hem de yönetmen Ridley Scott’ın vizyonerliği sonucu Ripley ve Lambert karakterlerinin kadına dönüştürülmesi kararlaştırıldı. Sonuç ise muazzam olacaktı.
Sigourney Weaver’ın Alerjisi
Filmin çekimleri sırasında Sigourney Weaver‘da alerjik reaksiyonlar ortaya çıktı. Hatta iş çekimlerin durdurulmasına ve ciddi ciddi oyuncu değişikliğinin konuşulmasına kadar vardı. Sigourney Weaver ise bu durumdan sette birlikte vakit geçirdiği efsane kedi Jones‘u sorumlu tutuyordu.
Yönetmen ve yapımcılar ne yapmaları gerektiği konusunda düşünürken şans eseri ilginç bir gelişme yaşandı ve Sigourney Weaver’ın aslında kediye değil de karakterleri terliymiş gibi göstermek için kullanılan gliserin spreyine alerjisi olduğu ortaya çıktı. Sprey değiştirildi ve sorun çözüldü.
Yaratığın Ardındaki Kişi
Nostromo mürettebatını avlayan korkunç yaratığın tasarımcısı H. R. Giger‘dı, ancak o görkemli kostümün içine girebilecek görkemli birine de ihtiyaç vardı. Ajansın yana yakıla aradığı bu kişi, Londra’da bir barda keşfedilen Nijeryalı grafik öğrencisi Bolaji Badejo oldu.
2 metre 8 cm boyuyla Badejo, yapım ekibinin beklentilerini ziyadesiyle karşılıyordu. Ajans hiç vakit kaybetmeden Ridley Scott’ı arayıp uzaylılarını bulduğunu söyledi. Sanıldığının aksine, Bolaji Badejo profesyonel bir oyuncu değildi ve Alien kostümünü de okul masraflarını karşılamak amacıyla giymişti. Zaten başka bir filmde de oyunculuk yapmadı. 1992’de, daha 38 yaşındayken anemi sonucu hayatını kaybetti. Hayatı kısa sürse de sinema tarihine unutulmaz bir miras bırakmayı başardı.
Bayılan Oyuncular
Alien setinde sık sık bayılma vakaları yaşanıyordu ve üstelik bunun nedeni korkunç yaratığımız Xenomorph da değildi. Bazı sahnelerde giyilmesi gereken o hantal ve ağır uzay giysileri oyuncuların fenalık geçirmesine yol açıyordu.
Filmde Lambert karakterini canlandıran Veronica Cartwright, yıllar sonra verdiği bir röportajda oyuncuların bunaltıcı koşullar nedeniyle sık sık hastalandığını ve sırf bu yüzden sette her daim sağlık görevlilerinin hazır bulunduğunu belirtti. Hatta bayılanlar arasında Ridley Scott’ın oğulları Jake Scott ve Luke Scott da vardı. Olayın vahameti artınca uzay giysileri ve kostümler değiştirildi.
Sürpriz!
Alien filminde pek çok unutulmaz sahne var, ama içlerinden bir tanesinin ünü diğer hepsini gölgede bırakmayı başardı. Herkesin bir masa etrafında toplaşıp mutlu mesut yemek yediği o sahneden bahsediyoruz elbette. Ortam öylesine neşeliydi ki, biraz sonra olacakların dehşetini kim hayal edebilirdi? Ama olan oldu ve yaratığımız mürettebat üyesi Kane’in (John Hurt) göğsünü parçalayarak tüm dünyaya “merhaba” dedi.
Bu öyle bir sahneydi ki, bilimkurgu ve korku sinemasında derin izler bırakmakta gecikmedi. Sahneyi bu kadar etkileyici kılan unsurların başında ise o dehşet anına tanık olan karakterlerin verdiği gerçekçi tepkiler geliyordu. Tepkiler gerçekçiydi çünkü yönetmen Ridley Scott sahneyle ilgili ayrıntıları oyunculardan bile gizlemişti.
Kült Sahneye Dan O’Bannon’ın Hastalığı İlham Verdi
Peki sinema tarihine geçen yemek sahnesine neyin ilham verdiğini hiç merak ettiniz mi? Sadece hayal gücü ya da kurgu ürünü müydü? Aslında sorunun cevabı hem evet hem de hayır.
Yazar Dan O’Bannon, bir sindirim sistemi rahatsızlığı olan crohn hastalığından mustaripti ve ikonik sahneyi yaratmasında ona ilham veren şey de bu oldu. Dan O’Bannon, bu durumu ileride şöyle izah edecekti:
“İçimde sanki dışarı çıkmak isteyen bir şeyler fokurduyor gibiydi…”
Korkan Seyirciler
Film henüz vizyona girmeden önce yapım şirketi 20th Century Fox yetkilileri için özel bir test gösterimi yapıldı. Ne var ki ses kalitesinde yaşanan sorunlar nedeniyle bu gösterim izleyenlerde pek de etki uyandırmadı. Bunun üzerine genel izleyici kitlesine yönelik ikinci bir test gösteriminin daha yapılmasına karar verildi. Üstelik bu sefer ses sorunu da giderilmişti.
Seyircilerin bu gösterimde verdiği tepkilere bakılacak olursa yapım ekibi amacına ulaşmışa benziyordu. Zira kimi izleyiciler çığlık çığlığa salondan kaçmaya çalışmıştı.
Oscar Heyecanı
14 milyon dolara mal edilen film, 105 milyon dolarlık gişe başarısıyla da yüzleri güldürdü. Filmin yarattığı heyecana Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi de kayıtsız kalamadı. Beklenildiği üzere yapım, 1980 yılında En İyi Sanat Yönetmenliği ve En İyi Görsel Efekt olmak üzere iki dalda Oscar’a aday gösterildi. Belki ikide iki yapamadı ama En İyi Görsel Efekt heykelciliğini kapmayı başardı.
Ayrıca film, beş dalda aday gösterildiği BAFTA’dan da iki ödülle döndü.