Kült grafik roman Wanted, pek çok hayrana göre en başarılı Millarworld çizgi romanı. Millarworld nedir derseniz, Marvel’da İç Savaş ve DC’de Kızıl Evlat gibi serilerle adını duyuran Mark Millar’ın kendi hikayelerini anlatabilmek için kurduğu marka olarak özetleyebiliriz. Millarworld, hem maddi başarısıyla hem de yeni nesil yazar/çizerleri desteklemesiyle bağımsız çizgi roman kültürünün göz bebeği haline geldi. Kick-Ass ve Kingsman serilerinin sinema başarısının ardından Netflix tarafından satın alınan şirket, pek çok denemeden sonra şu anki serilerini Image Comics’in çatısı altında yayımlıyor. Netflix sayesinde hem daha çok Mark Millar çizgi romanı okuyabiliyoruz, hem de sevdiğimiz serilerin uyarlamalarını izleyebileceğiz.
Yazar, başarılı çizerlerle çalışması, hikayelerinde kuşak çatışması konusunu işlemesi; popüler kültür unsurlarından, klasiklerden, klişelerden faydalanması ve süper kahramanlara farklı bakış açıları sunmasıyla hatırlanıyor. Millar’ın eserlerinde bol bol Watchmen esintisi bulursunuz. Wanted, her yönüyle tam bir Mark Millar hikayesi. Ana karakterimiz Wesley Gibson, tam anlamıyla bir kaybedendir. Hayatının her noktasında, ezilmiş, dışlanmış ve küçümsenmiş olan Wesley; süper kötüler arasında efsane olan babasının güçlerini ve konumunu miras aldığını öğrenir ve hayatı değişir. Tavşan deliğinden düşen ve içindeki canavarı serbest bırakan Wesley’in kafasında tek bir soru vardır. Süper kötüler sadece çizgi romanlarda değil midir?
Wanted sürprizlerle dolu ve çok şaşırtıcı bir hikaye. Millar hikayeyi aslında Secret Society of Super Villains serisinin rebootu olarak planlamış ama onay alamayınca daha karanlık bir iş ortaya koymaya karar vermiş. J. G. Jones’un çizimleri hikayenin 8 Mile tarzı sokak havasına çok uymuş. Kendisi aynı zamanda muhtemelen yazılmış en iyi Wonder Woman hikayesi olan Hiketeia’nın da çizeri. Mark Millar’ın kullanmayı sevdiği bir teknik olarak Wesley ve Fox karakterleri gerçek insanlara benzeyecek şekilde çizilmiş. Yaygın bilinenin aksine Nick Fury’nin Samuel Jacksın gibi çizilmesi MCU’daki karakterin başarısından değil Millar’ın isteğinden. Hatta Jackson’ın role seçilmesini de Millar sağlamış.
Wesley karakterinde Eminem, Fox karakterinde Halle Berry model alınmış. Öncelikle Halle Berry’nin neden seçildiğini anlamak zor değil. Yazar, o sıralar tanıtımları yapılan Catwoman filminin etkisiyle Fox karakterindeki Catwoman esintisini belirginleştirmek istemiş. Halle Berry çok başarılı bir oyuncu olduğu için kimse bu kadar kötü bir film beklemiyordu. Eminem’in, hatta saç rengine bekarsak Slim Shady’nin orada olma sebebi ise daha ilginç. Wesley’in süper kötü olmadan önceki hayatı ve baba figürünün eksikliği, meşhur rapçinin yaşam öyküsünü hatırlatıyor. Güce kavuştuktan sonra dönüştüğü kişi ise Eminem’in meşhur karakteri Slim Shady’ye benziyor.
Wanted, tarihin çarpıtılması, kuşak çatışması, iyi ve kötünün tanımı, otoritenin meşruluğu gibi konulara parmak basan çok ilginç bir hikaye olmasının yanında heyecanlı ve eğlenceli bir çizgi roman. Süper kötü pastişleri yaratıcı ve okuması keyifli karakterler. Yeraltı türüne kayan ve ahlak algısıyla oynayan karakter ilişkileri dinamik ve esprili bir hava yaratıyor. Zaten çizgi romanda oluşturulan genel atmosfer harika ve oldukça orijinal. Ayrıca ezik adamın havalı suçluya dönüşmesinin yarattığı kaçış ve tatmin hissi, çizgi romanın bu kadar sevilmesinde etkili.
Wanted’ın ayrıca çizgi romanla neredeyse hiçbir alakası olmayan bir film uyarlaması var. Pek de parlak bir yönetmen olmayan Timur Bekmambetov tarafından yönetilen film bazı aksiyon hayranları tarafından sahiplenilse de genellikle başarısız bulundu. Süper kötüleri çıkarıp yerlerine manasız bir suikastçı tarikatı koyan yapım, uyarlandığı şaheserin yanında son derece sönük ve sulu kalıyor. Zaten film hikayesiyle değil mermiye falso aldırmak hatta daire çizdirmek gibi fizik kurallarına karşı koyan aşırılıklarıyla hatırlanıyor. Aslında filmin oyuncu kadrosu son derece parlak ama Wesley’i Eminem, Fox’u Halle Berry oynasa daha iyi olurmuş. Bir çizgi roman hayranı olan Eminem, aslında Wesley rolünü oynamak istiyormuş ama zamanı uymamış. Özetle çizgi romanı mutlaka okumalısınız ama filmi atlasanız da olur. Artık çizgi romanı henüz okumamış olanlarla vedalaşıyoruz ve hikayeye dalıyoruz. Yazının bundan sonrası sürprizbozan içerecek. Bu kült klasikten alacağınız zevki baltalamayın ve kitabı okuduktan sonra incelemeye dönün.
Wesley’in süper kötülerin dünyasına girmesi ve onlardan biri haline gelmesini görmek son derece keyifli, ona Fox gibi eğlenceli ve çekici bir karakterin eşlik etmesi okuma zevkimizi arttırıyor. Çizgi roman asıl vurucu yönünü ikinci sayı itibariyle gösteriyor. İlk sayıda “ne okuyorum ben” diye düşünseniz de dünyanın gizli tarihinin açığa çıkmasıyla Truman Show veya Matrix seviyesinde bir şaşkınlık yaşıyor ve kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Öğreniyoruz ki süper kahramanlar gerçekmiş. Ama bir noktada kötü adamlarla yaptıkları savaşı kaybedip dağılmışlar. Kötüler dünyayı ele geçirmiş ama bu yeterli olmamış. Kahramanlar insanların aklında bir umut simgesi olarak kaldıkça iktidarları tehlikedeymiş. Böylece kahramanları insanların zihinlerinden silmeye karar vermişler. Herkes süper kahramanların varlığını unutmuş, artık kahramanlar yalnızca filmlerde ve çizgi romanlarda kalmış. Hatta eski kahramanlar süper kahramanları canlandıran oyuncular olduklarını sanıyorlarmış.
Umudun kaybolduğu bu yeni dünyanın, içinde yaşadığımız gri ve sıkıcı dünya olduğunu dehşetle fark ediyor ve varoluşsal bir krize sürükleniyoruz. Zamanında Matrix’in yarattığı paranoyayı bir kez daha yaşıyor ve soruyoruz, ya gerçekten böyle olduysa? Ya altmışlarda uzaylılar tarafından işgal edildiysek ve bunun farkında bile değilsek? Ya birkaç gün öncesine kadar psişik bir savaşın askerleriyseydik ve bunu unutmuşsak? Ya doğru bildiğimiz her şey yalan ve bizi yönetenler hain kötü adamlarsa?
Artık dünyayı elinde tutan kötü adamlar her şeye sahip. Dünyanın tüm gücü, parası ve kaynakları onların. İstedikleri yerde istedikleri suçu işleyip hiçbir yaptırımla karşı karşıya kalmıyorlar. Tabii bir noktadan sonra zaferin ne kadar sıkıcı olduğunu fark edip hiçbir şey yapmamaya başlıyorlar. Burada felsefenin yanında edebi bir yapısöküm de var. Wesley’in babası ise yalnızca kaliteli bir twist değil, bu edebi olarak bozulmuş karakter arketipinin cisimleşmiş hali. Tabii klasik edebiyatta sık kullanılan baba oğul çatışması iki karakterin de doğru bildiğini değil yanlış bildiğini savunmasıyla yeni bir anlam kazanıyor. Wesley’in kendi karakter gelişimi yazarın oynadığı ilginç bir oyun. Karakter iki boyutlu ama gerçekçi bir karakterden üç boyutlu ama karikatürize bir kötü adama dönüşüyor. Bu, Eminem’in Slim Shady’ye dönüşmesinin yanında Alice’in başka bir dünyaya geçmesini de hatırlatıyor. Wesley bizim sıradan dünyamızdan çizgi romanların eğlenceli ve renkli dünyasına düşüyor, kötü adamların neden süper kahramanlardan daha ilginç olduğunu keşfediyor.
Wanted, yazarın aklına ilk kez çocukken, ağabeyinin ona süper kahramanların var olmadığını çünkü hepsinin süper kötüler tarafından yok edildiğini söylemesiyle gelmiş. Çizgi romanda bu yüzden çocuksu bir hava da var. Bu hava Slim Shady’nin müziğindeki çocuksu aykırılıkla da uyuyor. Daha ilk sayının kapağında yazan “Seks, para, güçler, kostüm; bunu istediğinizi biliyorsunuz!”, sloganı Shady’ye uygun bir yeraltı havasında toplumun çarpıklığına ayna tutuyor.
Çizgi romanın bitişi absürtlüğünün verdiği keyfin yanında hikaye boyunca örülen felsefeyi toparlayıp eserin gerçek manada sonlanmış olmasını sağlıyor. Kahramanın yolculuğunun çarpık bir versiyonunun zirveye ulaştığını, çemberin kapanıp kaderin tecelli ettiğini ve Wesley’in babası gibi amaçsız bir kötü adama dönüştüğünü görüyoruz. Hatta Wesley için iyi biri dememiz mümkün olmasa da nihilist bir kötü kahraman da diyebiliriz. Zaten kötü adamların amaçsızlığından doğan nihilizm çizgi romanın temel noktalarından biri.
Yine de bu sonun üzerine Wesley’in maceralarını okumaya devam etmek keyifli olabilirdi. Netflix gelecek ay tahmin edemeyeceğimiz bir Millarworld hikayesinin devamının yayımlanacağını duyurdu. Kick-Ass, Kingsman ve Chrononauts’un devamı yayımlandığı için bu çizgi romanın Wanted olması olası. Bu üç devam hikayesinin başarısızlığı korkutsa da hayranlar yeni bir Wanted hikayesi görmek istiyor. Ama devamı gelecek şekilde ucu açık bırakılan American Jesus (Yeni baskılardaki adıyla Choosen) da güçlü bir aday ve devamı gelmesi en önemli olan Millarworld çizgi romanı, ama tahmin edemeyeceğimiz bir şey değil. Millar’ın muhtemelen en başarısız, saçma, orijinal, ilginç ve geri planda kalmış işi olan Unfunnies’e devam serisi gelirse tek kelimeyle devrimsel olur. Yeni bir Wanted hikayesi okuyabilecek miyiz göreceğiz…