Bilimkurguda Neptün ve Uyduları

Güneş Sistemimizin yıldızımıza en uzak gezegeni Neptün (4.45 milyar kilometreyle Dünyanınkinin yaklaşık 30 katı), modern çağda gözlemlenmeden önce varlığı matematiksel denklemler tarafından öngörülen ve o denklemlere göre hesaplanarak konumu bulunan bir gök cismi olmasıyla bilim tarihinde önemli bir keşif öyküsüne sahip.

Ancak bu öyküden bahsetmeden önce, bu buz devi gezegenin bazı fiziksel özelliklerini hatırlayalım. Neptün’ün keşif öyküsüne değindikten sonra da gezegenin ve uydularının bilimkurgu edebiyatındaki ve sinemasındaki temsillerine göz atacağız.

Neptün’ün Fiziksel Özellikleri

Neptün de yıldız sistemimizdeki diğer buz ve gaz devi gezegenler gibi etrafında halka sistemine sahip. Bilinen beş halkasının etrafında yer alan toz bulutu şeklindeki arkların isimleri Fransız Devrimi’nin ilkelerinden esinlenilmiş: Liberté (Özgürlük), Egalité (Eşitlik), Fraternité (Kardeşlik) ve Courage (Cesaret). Güneş etrafındaki bir turunu 165 Dünya yılı gibi bir sürede tamamlayan Neptün’ün kendi ekseni etrafında bir dönüşü ise 16 saat sürmekte. Çapı Dünya’nınkinin 4 katı kadar olan Neptün’ün kütlesiyse Dünya’nın 16 katı. Kütle çekimi Dünya’da hissedilenle hemen hemen aynı olan (1.12 kat) gezegenin eksen eğikliği de Dünya’nınkine yakın: 28.32 derece. Bileşenleri bakımından Uranüs’inkine benzeyen Neptün’ün atmosferinde %80 hidrojen, %19 helyum ve %1 oranında metan bulunmakta. Gezegene engin mavi rengini veren de zaten düşük dalga boyundaki ışığı soğuran metan bulutların varlığı. -214 derece ortalama sıcaklığıyla Güneş Sistemi’nin en soğuk yerlerinden biri olan Neptün’ün kendisine has bir başka özelliği ise süpersonik (ses hızını aşan) rüzgarları. Dünya’da en fazla 400 km/saat hıza ulaşabilen rüzgarlar, Neptün’de 2000 km/sa hıza kadar ulaşabiliyor.

Neptün’ün bilinen 14 uydusu arasında en önemlisi Triton. Güneş Sistemi’nde retrograde (Doğudan Batıya) hareket eden tek uydu olan Triton’un çapı 2700 km. Üzerinde aktif gayzerlerin bulunduğu Triton’un halen volkanik olarak aktif olduğu biliniyor. Sıcaklığın -235 derece olduğu Triton, azot ve metandan oluşan çok ince bir atmosfere sahip. 1989 yılında Neptün’ün güney yarımküresindeki atmosferinde Dünya büyüklüğünde kara nokta gözlemlenmiş ve sonra kaybolduğu anlaşılmış, fakat daha sonra atmosferin başka konumlarında benzer dev kara noktaların varlığı teleskoplarla tespit edilmişti. Aslında Neptün atmosferinin hızlı hareketinden ötürü meydana gelen vorteks akıntıları olan bu kara noktalar, gezegene ürkünç bir hava katmakta. Neptün’e şimdiye dek yakınına gelip fotoğraflarını çeken insan yapımı tek sonda 1989 yılında Voyager 2.

Neptün’ün manyetik ekseni de Uranüs’te olduğu gibi kendi ekseni ile çakışmamakta (47 derece fark bulunmakta). Bu yüzden, Dünya ile kıyaslandığında 27 katı büyüklüğe sahip magnetosfer, gezegen üzerinde kararlı bir koruma sağlayamamakta. NASA, 2022-2032 yılları arasında Uranüs ve Neptün gibi buz devlerini daha yakından inceleyeceği bir uzay programı üzerinde çalışmakta. Böylelikle Güneş Sistemi’nin ilk zamanlarına dair ve astronomide çığır açıcı yeni bir alan olan exoplanetler hakkında da, çoğunun yapısı Uranüs ve Neptün’e benzediği için daha çok bilgiye sahip olabileceğiz. Bu konuda NASA ile ESA (Avrupa Uzay Ajansı)‘nın ortaklaşa hazırladığı bir rapora buradan erişebilirsiniz.

Matematikle Keşfedilen Gezegen

Uranüs’ün 1781 yılında William Herschel tarafından keşfinin ardından yapılan gözlemler, Uranüs yörüngesinde normalde olmaması gereken bazı düzensizlikler tespit edilmişti. Urban Le Verier tarafından, Newton mekaniğinin gök cisimlerine uygulanması sonucu Uranüs’ten sonra bir gezegen daha bulunması gerektiği matematiksel bir hipotez olarak ortaya atılmıştı. 1846 yılında Johann Galle teleskopunu Le Verier’in dediği noktaya çevirdiğinde orada Neptün’ü 1 derece farkla keşfedip Le Verier’in tahminini doğrulamıştı. Böylece Neptün, geleneğe uygun şekilde Eski Yunan-Roma mitolojisindeki okyanus ve denizlerin tanrısının ismiyle adlandırılarak Güneş Sistemi’nin sekizinci gezegeni olarak tescil edilmiş oldu. Neptün’ün en büyük uydusu Triton ise aynı yıl Neptün’den 17 gün sonra keşfedildi. Neptün, keşfedilmesinin ardından ilk 165 yıllık tam dönüşünü ancak 2011’de tamamlayabildi.

Neptün’ün varlığının, Uranüs yörüngesindeki dengesizliklere matematiksel bir yanıt olarak varsayılıp doğrulanmasının ardından, aynısının Merkür için de geçerli olup olmadığı merak edildi. Merkür’ün yörüngesindeki düzensizliğe bir çözüm olarak Güneş ile Merkür arasında Vulcan adını verdikleri yeni bir gezegenin hipotetik varlığı önerilse de yapılan gözlemler bu savı ispatlayamamıştı. Bugün böyle bir gezegenin olmadığını ve Merkür’ün yörünge dengesizliğinin Einstein’ın genel görecelik kuramı ile doğru bir şekilde açıklanabildiğini biliyoruz.

Bilimkurguda Neptün

Bilimkurgu edebiyatında ve sinemasında Neptün ve uydularının çok sık işlendiğini göremiyoruz ama yine de bazı önemli eserleri şöyle sıralayabiliriz: H.G.Wells’in 1897’de yazdığı apokaliptik kısa öyküsü “The Star(Yıldız)da, Neptün’ün kendisine çarpan süper kütleli bir gök cismi yüzünden yörünge hızı sıfırlanıyor ve enkaz Dünya’yı teğet geçerek Güneş’e doğru sürükleniyor. H.P.Lovecraft’ın Cthultu mitosu içinde Neptün gezegeni de yer almakta. Bu mitos içinde Neptün, “Yaksh” adını taşımakta ve üzerinde acayip mantarsı yaratıklar yaşamakta. Jeff Carver’ın 1995’te yayımlanan “Neptune Crossing” adlı romanında, kaos teorisini kullanarak Dünya’ya çarpacak bir göktaşını tespit eden uzaylı bir uygarlıkla Neptün civarında temas kuran bir kahramanın hikayesi anlatılmakta.

Isaac Asimov’un derlediği “Güneş Sistemi Öyküleri” adlı antolojide onuncu öykü olan, Alexei Panshin’in yazdığı “Neptün’de Bir Pazar”da, Benny Wiseman ve dostu, Triton üssündedirler ve Uranüs yolculuğundan kalan batiskafı onararak Neptün’e gitmeye karar verirler. Amaç, gezegende yaşam olup olmadığını araştırmaktır. Efsanevi bilimkurgu dizisi Doctor Who’nun 2015’te yayımlanan “Sleep No More(Daha Fazla Uyuma) adlı bölümü, Neptün yörüngesindeki bir uzay istasyonunda geçmektedir. 1997 yılında çekilen ve bilimkurgu sinemasının modern klasikleri arasında kabul edilen “Event Horizon(Türkiye’de Ufuk Faciası adıyla bilinmekte), Neptün yörüngesinde görev yaparken yedi yıl ortadan kaybolan ve sonra tekrar ortaya çıkan bir uzay gemisinde yaşanılan korku dolu olayları işlemekteydi. Yakın zamanda büyük iddiayla gösterime giren ama umulanı sunamayan Ad Astra adlı 2019 yapımı filmde, Neptün ötesinde Dünya dışı canlı yaşamın varlığını araştıran kurgusal Lima Projesi’nden bahsedilmekteydi. Neptün yörüngesindeki istasyondan Dünya’yı tehdit eden ışınlar gelmeye başladığında, Brad Pitt’in canlandırdığı karakter neler olduğunu anlamak ve Dünya’yı kurtarmak için Ay ve Mars aktarmalı bir Neptün yolculuğuna çıkıyordu.

Bilimkurguda Triton

Neptün’ün uydusu Triton’da geçen en önemli edebiyat eseri olarak, siyahi eşcinsel bilimkurgu yazarı Samuel R. Delany’nin 1976’da yazdığı Triton adlı romanını söyleyebiliriz. Ursula K. Le Guin’in “Mülksüzler” romanıyla bir diyalog halinde olduğu izlenimini veren romanın alt başlığı “İkircikli Bir Heterotopya”. Bilindiği üzere heterotopya kavramı, eleştirel teorinin en önemli filozoflarından Michel Foucault’nun dolaşıma soktuğu, “zıt unsurların bir aradılığı” anlamında bir kavram. Delany’nin bu romanında toplumsal cinsiyet meselesi yoğun olarak işlenmekte. Romanın geçtiği zamanda insanlar gelişmik teknoloji sayesinde dakikalar içinde istedikleri fiziksel görünüme, cinsiyete ve cinsel yönelime sahip olabilmekte.

Rob York‘un yönettiği 2017 çıkışlı Magellan filminde ise, Güneş Sistemi’nin üç farklı yerinden yapay sinyaller geliyordu. Dünya dışı yaşama işaret eden bu sinyallerin biri Satürn’ün uydusu Titan‘dan, biri Neptün’ün uydusu Triton‘dan, sonuncusu ise Eris adlı cüce gezegenden yayılıyordu. Hal böyle olunca, sinyallerin kaynağını araştırması için bu üç gök cismine tek kişilik bir keşif seferi düzenlenmesine karar veriliyordu.

Kaynaklar:

Önceki Sonraki

Yazar: İsmail Yiğit

1982 Ankara doğumlu. Türkiye Bilişim Derneği’nin 2016 yılında düzenlediği bilimkurgu öykü yarışmasında “İhlal” adlı öyküsü üçüncülüğe seçildi. Fabisad'ın düzenlediği 2017 GİO yarışmasında “Satır Arasındaki Hayalet” adlı öyküsüyle öykü dalında başarı ödülü kazandı. İlgilendiği ana konular: Teknolojinin toplumsal inşası, sosyoteknik tasavvurlar, siber savaşlar, otonom silahlar, transhümanizm, post-hümanizm, asteroid madenciliği, dünyalaştırma... Ursula K. Le Guin, Philip K. Dick, Michael Crichton ve Kim Stanley Robinson, kalemlerini örnek aldığı yazarlar arasında. Parolası: “Daha iyi bir dünya pekâlâ mümkün!”

İlginizi Çekebilir

bilimkurgu uzayli yaratik ahtapot

Erken Dönem Bilimkurgusunun Garip Uzaylıları

İnsanlığın uzaylılar hakkındaki fikirleri bin yıllar boyunca evrim geçirdi, ancak televizyon çağından önce bu fikirler …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et