İlk romanım olan Son Cephede Şafak‘ı bitirmem dokuz yıl sürmüştü. İkincisi olan Yüreğin Zafere Çağrısı‘nı ise onaltı ayda bitirdim. Aradaki farkın birkaç nedeni var. Bunlardan en önemlisi, ilkini yazarken bu işi doğru yaptığımdan emin olana dek ciddi bir araştırma sürecinden geçmek zorunda kalmamdı. (Bir yandan tıp fakültesini de bitirmek gibi bir hobiyi yürütmeye çalışırken epey oyalanıp vakit kaybedebiliyorsunuz…)
Söz konusu araştırma süreci, beni dilimizin yazılı kullanımı konusundaki bazı gerçeklerle karşı karşıya bıraktı:
1- Türk dili yola son derece net ve belirgin gramer ve imla kurallarıyla çıkmıştır.
2- Ancak aradan geçen onyıllar içinde, bu netliği ve belirginliği bulanık bir hengame haline getiren bir sürece girilmiştir.
3- Dilimizin temiz kullanımı konusunda, son günlerde alevlenen “dili ve kültürü içeriden yıkma, savaşla başaramadığını misyonerlikle başarma” tartışmalarına hak verdirecek yoğunlukta bir karmaşa yaratıldığı hissedilmektedir.
4- Doğru Türkçe kullandığından emin olmak isteyen bir araştırmacının başvurabileceği türlü kaynaklar, hem kendi aralarında, hem de zaman içinde bizzat kendi kendileriyle tezata düşerek bu konuda ciddi bir eksikliğe ve başıboşluğa neden olmuşlardır. En basit örneğiyle, bir TDK imla sözlüğünün bile ardıl yıl versiyonları birbirini tutmamaktadır.
5- Oluşan boşluğun meşru bilgi kaynakları aracılığıyla doldurulamaması, ‘idarelik’ çarelere yönelinmesine ve zaman içinde köklü yanlışların iyice yerleşmesine zemin hazırlamıştır. Özellikle dil bilgisini her gün kullanmak zorunda olan gazete ve televizyonlar, önemli ve ciddi yanlışları çaresizce tekrarlayarak hatalı göz ve kulak alışkanlıklarına yol açmışlardır.
Bütün bu kargaşanın arasından yol bulmak ise -bir on sene daha geçtiğinde ne olur bilemeyiz ama- neyse ki hâlâ imkansız değildir. İşi ilkokul düzeyinde dil bilgisi ve imladan yola çıkarak ele alan bir araştırmacının, kesin sonuçlara vararak doğru Türkçe kullandığından emin olma şansı hâlâ kaybolmamıştır.
Gelelim bu yazının asıl hedefine: Amacım, önce bilimkurgu yazarlığı, sonra da editörlük hizmetleri için işlevsel hale getirerek dökümleme imkanı bulduğum söz konusu araştırma sonuçlarını ilgilenenlere aktarmaktır. Zira ister konumuz olan bilimkurgu ve fantezi alanında, ister diğer edebi dallarda öykü üretmek veya ürettiklerini mükemmelleştirmek için kolları sıvayacak herkesin bu bilgilere ihtiyaç duyması kaçınılmazdır. “Yeterince hazırdan tükettik, biraz da üretelim,” kampanyamız uyarınca bize gönderilen çeşitli metinlerin değerlendirmesi sonucunda, yazarlarımızın en sık karşılaştığı ortak boşlukları ve belirsizlikleri kabaca saptama imkanı bulduk.
İşte öykü yazarken en sık düşülen yanlışlıklar ve doğru Türkçe için gerekli ipuçları:
1- Kesme işaretleri
En sık hataya ve en büyük karmaşaya rastladığımız bu madde, Türk dili konusunda fazlasıyla zayıf bir performans sergileyen medyanın da oluşturduğu yanlış göz alışkanlıklarıyla, içinden iyice zor çıkılır bir duruma gelmiştir. Ne yazık ki öğrenim çağında konuyla ilgili çelişik beyanlarla karşılaşan gençlerin, yetişkin birer basın çalışanı haline geldiklerinde sağlam bir kaynak bulamayarak, birbirlerinden örnek aldıkları hatalı uygulamaları epeyce yaygın hale getirdikleri söylenebilir. Uzun yıllardır devam eden bu sürecin etkisiyle yazılı metinlerimiz gittikçe daha kesintili, duraksamalı, göze kalabalık/dağınık gelen ve okuma hızına sekte vuran bir çehreye bürünmektedir.
Gelelim bu işin nasıl ‘olması gerektiğine’:
Türk dilinde kurum ve kuruluş adlarının sonuna kesme işareti konulmaz. TL, TV, TBMM, ÖYS, FIFA gibi kısaltmaların ve sayıların eklendirilmesi ise kesme işareti ile gerçekleştirilir. İlk harfi büyük olan her kelimenin özel isimden sayılması ve eklendirmesinde kesme işareti kullanılması şeklindeki yanılgıya asla düşülmemelidir. Zira bu konudaki kıstas büyük harfle başlanmasına değil, “coğrafi yer, şahıs ve tüzel kişilik isimlerine” göre belirlenir. Örneğin: “Türkiye Büyük Millet Meclisinde”, “Hunları”, “Platin Vadisinin”, “İstanbulluların”, gibi kullanımlar doğru olanlarıdır. Bu örneklerdeki meclis, Hunlar, vadi, İstanbullu gibi sözcüklerin hiçbiri coğrafi yer, şahıs ismi veya tüzel kişilik ismi değildir.
Son yıllarda dilimizde yaygın olarak kullanılmaya başlanan yabancı kaynaklı sözcüklerin ve teknolojik terimlerin de ‘asimilasyon derecesine göre’ yer yer kesme işaretiyle ayrılması söz konusudur. Aşağıdaki örneklerde okların solunda yanlış, sağında doğru uygulamalar yer almaktadır.
Bilimkurgu dergisi’nde -> Bilimkurgu dergisinde
Türk edebiyatı’nın -> Türk edebiyatının
İngilizce’de -> İngilizcede
Türkçe’mizin -> Türkçemizin
Genel Başkanlık’tan -> Genel Başkanlıktan
Dawnian Güvenlik Teşkilatı’ndan -> Dawnian Güvenlik Teşkilatından
Kesme işaretinden sonraki ekler ünsüz uyumuna göre şekil alır. Aşağıdaki örneklerde okların solunda yanlış, sağında doğru uygulamalar yer almaktadır.
Mars’da -> Mars’ta
Mehmet’den -> Mehmet’ten
Cebelitarık’dan -> Cebelitarık’tan
2- Virgül yerleşimi
Okuyucu için nerelerde “es” verileceğine dair trafik işareti görevi yapan virgüller, yanlış yerleştirildikleri taktirde akıcılığı sekteye uğratır. (,) ve (;) aracılığıyla es verilmesi gereken yerleri atlamak, veya es verilmemesi gereken yerlerde kullanarak yanlış duraklamalara yol açmak, iyi bir metin yaratmak isteyen her kalemin önüne çıkan ilk ‘içgüdüsel’ engeli oluşturur. Bu tür hataların düzeltimi ise ancak yazılanı tekrar okumakla ve bunu yaparken ses duygusu ile yazarlık içgüdüsünü kullanarak doğru akışı sağladığınızdan emin olmaya çalışmakla mümkün olur. İşin içinden çıkmakta güçlük çektiğiniz durumlarda, cümlelerinizin boyunu ortalama yarısına, hatta bazılarını üçte birine indirmeyi deneyebilirsiniz.
Aynı ses duygusundan yararlanarak düzenlenmesi gereken beş başlık daha mevcuttur: Düşük cümleler, devrik cümleler, ses tekrarları, sıralama hataları ve kip akışı.
Düşük cümleler: Genelde uzun cümle kurma eğilimi, kip tutarsızlıkları veya eklendirme hataları yüzünden oluşur. Bir parça dikkatle tekrar okunarak yakalanmaları ve düzeltilmeleri hiç de zor değildir. Örnek:
“Peki neden kalıp köyde olanlara bir asker gibi müdahale etmedi de bir ihtiyarın yapacağı gibi kaçmıştı.” -> “Peki neden kalıp köyde olanlara bir asker gibi müdahale etmemişti de bir ihtiyarın yapacağı gibi kaçmıştı?”
(Kip uyumsuzluğu. İzleyen cümlelerin yüklemleri arasında zaman kipi uyumu gözetilmelidir. Bileşik cümlelerde ana yüklemin kipinin tüm alt cümlelerinkini tutması gerekir, eğer tutmuyorsa açıkta kalan cümleye doğru kipte bir başka yüklem verilmelidir.)
Devrik cümleler: Ünlem işaretleri gibidir; dozunda kullanılmaları gerekir, yoksa istenilen etkiyi sağlayamaz ve hatta yalama olup kalırlar. Özel bir anlatım manevrasının parçası olmadığı sürece, mümkünse iki devrik cümleyi arka arkaya sıralamamak gerekir. Anafikir şudur: Devrik cümle bir silahtır. Silahı yerinde kullandığınızda ağırlığı vardır, ancak olur olmaz yerde havaya sıkarsanız yalnızca kurşununuzu bitirmiş olursunuz.
Ses tekrarları: Aynı cümlede veya çok yakın cümleler içinde, benzer sözcükleri arka arkaya sıralamakla oluşur. Örnek:
“… yosun yeşili gözlerini bana dikerek bakmaya başladı. O sırada çayın düdüğü ötmeye başladı,” -> “… yosun yeşili gözlerini bana dikerek bakmaya başladı. O sırada çayın düdüğü ötmeye koyuldu.”
Sıralama hataları: Cümle ögelerini gramer açısından hatalı biçimde yerleştirmekten dolayı oluşur. Genelde edebi kaygılarla düşülen bu tür hatalardan ancak tekrarlı okumayla ve ses duygusunun seferber edilmesiyle kurtulunabilir. Örnek:
“… böylece her iki tarafın da bencilliklerinden doğan karşılıklı, bu kısa muhabere sona erer.” -> “… böylece her iki tarafın da bencilliklerinden doğan bu kısa, karşılıklı muhabere sona erer.”
Kip akışı: Birbirini izleyen cümlelerin yüklemleri aynı kipte devam etmeli, çeşitli zaman kipleri arasında ani gidiş gelişlere yer verilmemelidir. Örneğin -di’li geçmiş zaman kipinde devam eden bir anlatım aniden -miş’li geçmiş zaman kipine atlamamalıdır. Ya da örneğin genel bir saptamada bulunmak için kullandığınız geniş zaman kipinden sonra, devam eden cümlelerinizde gerekli uyumu sağladığınızdan ya da bir önceki kipinize döndüğünüzden emin olmalısınız.
3- Arka arkaya çoğul ekleri
Öznesi çoğul eki almış bir cümlenin yükleminin tekil kalması genellikle daha uygun düşmektedir. (Örneğin “Onlar.. …böyle yapıyorlardı” yerine, yüklemin “yapıyordu” şeklinde tekile indirgenmesi.)
4- Bitişik ya da ayrı yazılması gereken sözcükler
Her “şey” ayrı yazılır. Bu, dilimizin gözardı edilmemesi gereken fakat sıklıkla yanlış kullanılan kurallarından biridir. “Bir şey”, “Her şey” “Hiçbir şey” gibi. “Hiç de” ifadesinin asla ‘hiçde’ şeklinde bitiştirilmemesine özen gösterilmelidir. “Birgün” yerine “bir gün”, “hergün” yerine “her gün” kullanırız. “Hayal kırıklığı” ayrı yazılırken, aşağıdaki tüm örnekler bitişik yazılır: “Yeryüzü”, “gökkuşağı”, “hamamböceği”, “birkaç”, “birçok”, “birtakım”, “fethetmek”, “gözyaşı”…
Öte yandan bazı ifadelerse daima ayrı yazılır: “Fark etmek”, “terk etmek”, “yan yana”, “yanı sıra”, “ara sıra”, “yüz yüze”…
Bağlaçların ayrı yazılması: De, ki, mi gibi bağlaçların tümü, ünlü uyumuna göre farklı şekil de almış olsalar, mutlaka ayrı yazılmalıdırlar. Bu bağlaçlar, betimlemeler için kullanılan (yer, zaman, durum vs.. bildiren) -de, -ki gibi eklerle karıştırılmamalıdır. İpucu: “De” bağlacı, “dahi” anlamına geldiği zamanlarda daima ayrı yazılır.
5- Sayıların yazıyla yazılması:
Sayılar harflerle de yazılabilir: bin yıldan beri, on dört gün, haftanın beşinci günü, üç ayda bir, yüz soru, iki hafta sonra, üçüncü sınıf vb. Buna karşılık saat, para tutarı, ölçü, istatistik verilere ilişkin sayılarda rakam kullanılır: 17.30’da, 11.00’de, 1.500.000 lira, 25 kilogram, 150 kilometre, 15 metre kumaş, 1.250.000 kişi vb. Birden fazla kelimeden oluşan sayılar ayrı yazılır: iki yüz, üç yüz altmış beş, bin iki yüz elli bir vb.
6- İnceltme işareti
Konu ile ilgili görsel karışıklıktan kurtulmak amacıyla kabul edilmiş son istikrarlı kural, inceltme işaretli ve işaretsiz hallerinin birbirine karışabileceği örneklerde işaretin kullanılması, diğer durumlarda kullanılmaması biçimindedir. Örnekler: ‘Rüzgar’ ile ‘rüzgâr’ın (veya ‘kağıt’ ile ‘kâğıt’ın) herhangi bir karışıklık yaratması beklenmez. Ama Adem (yokluk), âdem (insan); adet (sayı), âdet (gelenek, alışkanlık); alem (bayrak), âlem (dünya, evren); aşık (eklem kemiği), âşık (vurgun, tutkun); hal (sebze, meyve vb. satılan yer), hâl (durum, vaziyet); hala (babanın kız kardeşi), hâlâ (henüz); rahim (esirgeme), rahîm (koruyan, acıyan); şura (şu yer), şûra (danışma kurulu) vb. birbirinden farklı anlamlara gelen kelimelerdir ve bu durumlarda inceltme işaretine gerek duyulur. (‘â’ harfine ascii koduyla ulaşabilirsiniz: Alt+131)
Noktalama aralıkları
Tüm yayınlarımızda genel uygulama, noktalama işaretlerinin izledikleri kelimeye yaklaştırılması ve bu işaretlerden sonra birer boşluk bırakılması biçimindedir. Bu kurala tek ve doğal istisnayı tırnak açma, parantez açma ve tire açma gibi işaretler oluşturmaktadır. (Her üçünün de kapanma işaretleri aynı kurala tabidir.) Tırnak kapattıktan sonra yeni bir cümleye başlanmıyorsa, tırnak içindeki cümle noktayla bitirilmemelidir. Tırnak kapanışından sonra “dedi”, “diyerek güldü”, vs.. gibi ifadeler varsa, tırnak içindeki cümle virgülle bitirilir. Soru ve ünlem repliklerinde, tırnak kapanışından önce yalnızca soru ve ünlem işareti kullanılır.
8- Cümle ve paragrafların “fakat” yerine “ama, ancak” ifadeleriyle başlaması tavsiye olunur
Aynı şekilde “ve” bağlacıyla başlayacak cümlelere –vurguyla ilgili çok özel istisnalar dışında- yer verilmemesi uygun olacaktır.
Doğru Türkçe ile ilgili saptamalardan sonra, dilerseniz işi tam yapmak açısından fikir ve kurgu üzerine birkaç öneriyi de yerine yerleştirelim:
Karakterizasyon ve konuşmalar: Kişilerin konuşma ve hareket tarzlarının karakterlerine uygun biçimde düzenlenmesi, kurgu sağlamlığı açısından en önemli noktalardan biridir. Örneğin yetişkin bir kahramanı veya saygı uyandırması gereken bir bilgeyi vs. konuştururken ona ‘idarelik’, ‘kurtarır’, ‘çocuksu’ gibi tanımlamalara girebilecek replikler kullandırmak, öykünün atmosferini büyük ölçüde baltalayacaktır. Bu konuda şöyle bir alıştırma tekniği önerebiliriz: Tanıdığınız ve sevdiğiniz kitap, film, çizgi roman, sinema vb. kahramanlarını farklı ortamlarda bir araya getirerek onlar için akla yakın diyaloglar hazırlayabilirsiniz. Anahtarınız, size veya bir okurunuza “bu karakter asla bunu söylemez / asla böyle davranmaz” dedirtmeyecek ortamlar ve konuşmalar sağlamak olmalıdır.
Süslemeler: Öyküde kan-revan, korku ve şiddet yoğunluğu, başka elementlerin eksikliğini asla örtmez. Ana fikri ve verilmek istenen mesajı kuvvetli tutmaya ve kan-revan-vahşet düzeyinin dengesini gereğince sağlamaya özen gösterilmelidir. Teknik olarak öykünün tepe noktasını oluşturacak, etkileyici bulunan bir sahne seçilebilir ve kurgunun geri kalanı bunun çevresinde örülebilir.
‘Son’ duygusunun verilmesi: Bu konu -adı üzerinde- bir ‘duygu’ olduğundan ve büyük ölçüde göreceli kaldığından dolayı, ‘nasıl’ının aktarılması oldukça güçtür. Ancak öykü sonlarının keskinliği, okunan ve beğenilen benzer eserlerin yardımıyla hissedilmeye ve kararlanmaya çalışılabilir. Ayrıca öyküleri umut vadeden sonlarla bitirmenin ve bunu akla ve mantığa uygunluğu tartışılamayacak biçimde düzenlemenin, okuyucuyu bir felaket senaryosundan çok daha fazla etkileyeceğine dikkat çekmek isteriz.
Bir öneri: Tireler arası -örneğin şöyle- açıklamalar için normal satır sonu tireleri oldukça kısa kalmaktadır. Biraz daha uzun tireler elde edebilmek için <alt+0150> karakteri oldukça hoş bir görsel sonuç vermektedir, tavsiye ederiz. (Yarım kalan repliklere şaşkınlık efekti vermek vs.. için ise en uzun tire olan <alt+0151>kullanılabilir.)
Amatör yazarların en büyük yardımcıları bol bol yazmak, bol bol roman okumak, bol bol gözlemlemek, ve ilk üçünden “devam etme şevki verecek ölçüde” keyif almaktır. Okunacak kitaplara gelince… ilginizi çeken, gözünüze işe yarar görünen tüm kitaplar bu tanıma girer. Elinize geçen kötü roman örnekleri size nelerden kaçınmanız gerektiğini gösterecek ve hatta ‘daha iyisini yaptığınız için’ moral verecek; iyi roman örnekleri ise yol gösterici olacak ve ilerlemeniz için ipuçları sağlayacaktır. (Stephen King’in fikri… Kötü anlatımlı kitapların yazar adaylarına ‘bu berbat şey bile yayınlanıp satılabiliyorsa, benimkilerin değerlenmemesi için hiçbir neden yok,’ düşüncesi uyandırarak moral verdiğini söylüyor.)
Dil bilgisi, imla ve gramer içerikli bunca döküm, tahmin ederim ki içinizde ya yazma ve üretme isteği uyandırmış ya da iyice yorarak uykunuzu getirmiştir. İlk gruptakilerle görüşmek üzere, bekleriz, kolay gelsin.. İkinci gruptakiler ise umarız ki dinlendirici bir uykudan sonra aynı şevki hissederler.
Üretime giden yolda buluşmak üzere, sevgi ve saygılarımla…
Hazırlayan: Özlem Kurdoğlu