21- Geleceğin Havva’sı (L’Ève future) / Villiers de L’isle-adam

Villiers de L’Isle-Adam, sembolist ve dekadan dönemi olarak anılan 19. yüzyılın ikinci yarısındaki yazar, şair ve ressam grubunun içerisinde, nevi şahsına münhasır bir yazardır. Dil becerisi ve büyülü kelimeleriyle derin ve felsefi duruşunun yanında, yazar, bilimkurgunun önemli ilklerinden birini hayata geçirmiştir. 1886 yılında yayımlanan Geleceğin Havva’sı, “android” sözcüğünü kullanan ve insan için “kullanışlı” bir robotu detaylandıran ilk eser olması nedeniyle bilimkurgu için bir yapı taşı olarak görülür.
Bilim insanı tarafından yaratılmış bu android bir “dişi”dir, kullanışlı bir dişi… Her konuda sahibine yardım edecek ve onu “mutlu” edecek bir dişi android. Yine de bu android, başkaldırının ilk kıvılcımlarını gösterme eğilimindedir.
Günümüz temalarını bu denli detaylı ve derin zeminde işleyen Villiers, okuyucuya baştan sona soluksuz okunacak bir roman bıraktığı gibi, altı çizilecek birçok görüş ve felsefi tutum sunuyor. Edebi gücü fazlasıyla etkileyici olan bu metin, günümüz bilim, teknoloji, kadın araştırmaları, transhümanizm, toplum konuları gibi daha birçok temaya entelektüel merakı olan okuyucuya da kaynak oluşturuyor.
22- Symzonya (Symzonia: A Voyage of Discovery) / Adam Seaborn

ABD sınırlarından çıkmış ilk bilimkurgu (ya da bilimkurgu öncülü) eserlerinden biri kabul edilen Symzonya, 1827 yılında, İçi Boş Dünya kuramı üzerine hikayesini inşa eder. “Hollow Earth”, yani İçi Boş Dünya kuramı dönemin yeni yeşeren bilimsel tartışmasıdır ve zaman içerisinde bu kuram etrafında çokça hikaye yeşerecektir. Özellikle bir tanesi oldukça meşhurdur: Jules Verne: “Dünyanın Merkezine Yolculuk“. Dolayısıyla tüm bu hikayelere öncülük etmiş, tarihi değeri büyük bir metin ile karşı karşıya olduğumuzun altı çizilmelidir.
Bu hikayelerde Dünya’nın içi iklimi nedeniyle bambaşka gerçeklikler, bilinmeyen yaratıklar ve teknolojiler vadeder bize. Denizciliğin gerçek bir kahramanlık gerektirdiği, maceralar ve keşifleri beraberinde getirdiği bir dönemde olduğumuzu unutmamak gerektir. 18. yüzyıl bitmekte, 19. yüzyılın sanayileşmiş dünyası yeni yeni kendini göstermektedir. Denizler de artık bildiğimiz denizler değil, çok daha fazlasını vadeden derinliğiyle uygar denizciye artık daha ulaşılabilirdir…
Mahlas bir isim olan Adam Seaborn, kendi hikayesini anlatır bu roman aracılığıyla bize. Seaborn’un tahminen gerçek bir denizci olan ve denizcilik kitaplarıyla ünlü olan Nathaniel Ames olduğu yüzyıllar sonra yapılan araştırmalar sonucu tespit edilmiştir. Dolayısıyla, kitaptaki terimsel zenginlik ve gerçekçi yapısal bütünlük, yazarın kimliğinden kaynaklanıyor diyebiliriz.
Symzonya, yazıldığı dönemde oldukça ünlüdür fakat sonrasında yüzyıl kadar sessizliğe gömülür ve yeniden keşfedilir.
23- Görünmez Olmak İsteyen Adam (Derleme) / Maurice Renard

Bilimkurgu kavramına yakın bir terimin zeminini inşa eden, “olağanüstü-bilimsel roman” adıyla Fransız bilimkurgusu diyebileceğimiz bir türün sınırlarını çizen Maurice Renard, aslında özü itibariyle bir düşünürdür. Üç önemli hikayesiyle karşımıza çıkan bu kitaptaki kurgu eserlerinin ve diğer yapıtlarının neredeyse tamamı söz konusu edebi tür üzerine deneysel yenilikler içeren ilham verici metinlerdir.
“Görünmez Olmak İsteyen Adam” adlı hikayesiyle, doğrudan H. G. Wells’i muhatap alan bir kurgu planlayarak, Wells’in bilimsel açıdan “zayıf” metnini eleştirip, yazarın kaldığı yerden daha ileri gitmeyi arzular; keyifli ve bir o kadar tutarlı bir metin inşa eder.
Kitaptaki “Perili Köşk” adlı ikinci öykü şu açıdan incelenebilir: Fantastik edebiyat ile bilimkurgu arasındaki sınırların kesin çizgilerle ayrılamayacağı düşüncesinin ürünüdür bu hikaye. Olağanüstü-bilimsel roman kavramının kuramcısı Renard, teknolojik bağımlılığı dayatan bilimkurgu ile olağanüstülüğün anlatısı olan fantastik edebiyat kavramlarını iç içe geçirmiştir. Bu, aslında, “bilinmeyene hayranlık duyma” ile “bilme merakının” temelde aynı güdüden beslendiğinin göstergesi gibidir.
“Marslılar” adlı çok kısa bir metin olan üçüncü hikayesi de aynı şekilde, bilimkurgunun durum hikayesi şeklinde ilerleyebilecek yapıda olabileceğinin temsili niteliğindedir. Maurice Renard, kurgunun içeriğinin sınırsızlığında gezindiği gibi, biçimsel yazı deneyleri gerçekleştirmekten de kaçınmamıştır.
24- John Carter 3: Mars Komutanı (The Warlord of Mars) / Edgar Rice Burroughs

Mars’ın meşhur kahramanı John Carter ve Barsoom dizisi, üçüncü kitabıyla karşınızda: Mars Komutanı!
20. yüzyılın ilk “çok ama çok satan” bilimkurgu klasiği; sonraki kuşak tüm bilimkurgu yazarlarının anılarında büyük yeri olan, etkisi Star Wars dünyasından Avatar filmine kadar her bilimkurgu yapıtında hissedilen, eşsiz bir gezegenler arası macera dizisi…
John Carter’ın Mars’ı, yaşayan, su kaynaklarını ve rakip ırkları barındıran bir gezegen. Unutmayalım, 1920 ve 1930’larda Mars’ta hâlâ hayat olabileceği ifade edilmekte; su kaynakları bitmeye yaklaşmış, ölmek üzere olan bir gezegende canlıların yaşamasının mümkün olduğuna dair bilimsel teoriler dillendirilmekteydi. Dolayısıyla Mars, kendi fiziksel koşulları içerisinde, macerası bol bir hikâye vaadinde bulunuyor okuyucularına…
25- Tuhaf John (Odd John) / Olaf Stapledon

Bilimkurgu dünyasında önemli ilklerin yazarı Olaf Stapledon ve onun düşünce dünyasını en yetkin şekilde aktardığı, felsefi sorgulamalarıyla okuyucuyu tehlikeli uçlara taşıdığı romanı, Tuhaf John!
Şunu gönül rahatlığıyla diyebiliriz ki, bilimkurgu hiçbir zaman basit bir macera edebiyatı alttürü olmadı. Felsefenin derin sularında yüzen Olaf Stapledon, kendinden sonraki bilimkurguculara örnek olacak bir duruşla, romanlarında daima zor ve sorulması gereken soruları işledi. Tuhaf John ise, ünlü filozof Nietzsche’nin “üstinsan” (übermensch) tezinin hayata geçirilmiş hali. Hayali bir yaşamöyküsü şeklinde ilerleyen bu kitapta, zeka açısından toplumdan kopacak denli üstün bir kişinin hayatı tüm sert sonuçlarıyla birlikte işleniyor.
Önemli bir konu da kitabın çıkış yılı: 1935, nazizmin gücünü tüm dünyaya göstermeye başladığı ve ırk tabanında tehlikeli sularda yüzmeye başladığı bir dönemdi. Bildiğimiz gibi soyut “üstinsan” fikri, Nazilerin elinde somut bir radikal ırkçılık kampanyasına dönüşmüştü.
Stapledon, doğrudan bu gündemin etkisinde kalmış mıdır bilinmez, ama bilimsel ve felsefi yükü ağır bilimkurgu metinleri hayata geçirmekten kaçınmayan biri için, gelecekteki aşırı eşitsizliklerin sonucunun ne olacağını sormadan geçmek imkânsızdı. Ki bu noktadaki eşitsizlik, biyolojik tabanda bir eşitsizlikti, unutmamalı. Diğer yandan, aşırı baskıcı bir eşitlik telaşı ile davranan toplumun totaliter tavrı ise diğer önemli husus.
26- Sağ Kalan (Survivante) / Julie Guinand

Minimal bir post-apokaliptik dünya içinde yalnız ve bir başına insanın kendini bulması…
Covid-19 sürecinden hemen önce yayımlanan bu öngörüsü yüksek “içe kapanış” hikayesi, 2020 yılı başlarındaki zorunlu ve bir o kadar derin açılımlara neden olan yoksunluk dolu hâllerimizi yansıtması dolayısıyla, İsviçreli ve Fransız okuyucuların ilgisini üzerine çekmişti…
Dünyanın sonu teması aklımıza büyük yıkımları, geniş betimlemeli toplumsal çöküşleri getirir daima. Çöküş, büyük ve görkemli olmalıdır hep! Fakat, bu “aşırı iletişen” modern dünyanın içinde asıl sonun, bireyin içine dönmek zorunda kalması ve yalınlaşan hayat içerisinde hapsolması şeklinde gerçekleşmesi daha olasıdır. Artık bizim için asıl son, iletişememektir… İnsanların birbirini katletmesi değil, insanların birbirine dokunamamasıdır. İşte Covid-19 kapanmaları, bu yüzden bizde derin izler bıraktı belki de…
Julie Guinand, bu yalıtılmışlığın yıkıcılığını yalın bir dille okuyucusuna aktarırken, en içe dönük yazma biçimi olan günlüğü tercih ediyor ve kendiyle başbaşalığın sadeliğiyle okuyucuyu etkisi altına alıyor.
Çözülme ve dağınıklık içerisinde düzeni sağlamaya çalışırken trajik bir yas anlatısına dönüşen güncel ve bir o kadar zamanüstü bir hikaye…
27- John Carter 4: Thuvia, Mars Kızı (Thuvia, Maid of Mars) / Edgar Rice Burroughs

John Carter, Barsoom Dizisi 4. kitabı “Thuvia” ile maceraya kaldığı yerden devam ediyor!
20. yüzyılın ilk “çok ama çok satan” bilimkurgu klasiği; sonraki kuşak tüm bilimkurgu yazarlarının anılarında büyük yeri olan, etkisi Star Wars dünyasından Avatar filmine kadar her bilimkurgu yapıtında hissedilen, eşsiz bir gezegenler arası macera dizisi…
Bu kitap ile birlikte ana karakter olarak John Carter’ın oğlu Carthoris’in, Thuvia ile olan tutkulu aşkına şahit oluyoruz. Bu aşk, elbet birçok bilinmezi ve macerayı, Mars üzerindeki çokça siyasi gerilimi de yansıtıyor.
Barsoom dünyasının detaylarına girdiğimiz bu kitap ile birlikte büyük kurgu ustası Edgar Rice Burroughs’un ince işçiliğine tanıklık ediyoruz. Oldukça keyifle akan cümlelerin arasında bir devasa yapı şekilleniyor ve hikayede yıllar geçtikçe yeni karakterler, yeni merak unsurlarını beraberinde getiriyor.
28- Ötekinin Keşfi (Unveiling a Parallel) / Alice Ilgenfritz Jones & Ella Merchant

Dünya’dan Thursia’ya, Ötekinin Keşfi için çıkılan heyecan dolu bir yolculuk… Feminist Ütopyalar, olası başka dünyaların gözüyle Dünya’mızı eleştiriyor ve 19. yy sonu itibarıyla toplumsal cinsiyet sorgulamalarında bulunuyor.
Ötekinin Keşfi, kendilerini adlandırdıkları isimle “Batı’nın iki kadını” tarafından kaleme alındı. Dönem, politik talepleri ve öngörüleri ütopyalar üzerinden dile getirme dönemiydi ve Ötekinin Keşfi en önemli feminist ütopyalarından birisi olarak ilgiyi üzerine çekiyordu. Alice Ilgenfritz Jones (1846–1905) ve Ella Robinson Merchant (1857-1916), on dokuzuncu yüzyıl Amerika’sında kadınların daha fazla haklara sahip olması için çabalayan iki yazardır. Ekip çalışmasının ürünü olan bu kitap, konunun ruhu gereği aktivist bir damarı barındırır.
Politik talep içinde olan ve toplumsal cinsiyet konusunda farklı bakışları öne süren bir kitap olarak, Ötekinin Keşfi, edebi yetkinliğiyle de diğer politik önceliği olan metinlerden ayrılıyor ve okuyucuyu kendine bağlıyor.
Olayların geliştiği Mars ve Dünya’dan gelen isimsiz kahramanımız, kadınların Dünya’daki geçmiş ve mevcut durumlarını bir nevi tarihsel olarak gözler önüne seriyor. Ötekinin Keşfi, diğer feminist ütopyalarda olduğu gibi, Mars’ta kadınların sahip olduğu hakların aşırılığı üzerinden bir zıtlığı vurgulayarak, kurgu
zeminini inşa ediyor.
29- Armageddon M. S. 2419 (Armageddon 2419 A.D. & The Airlords of Han) / Philip Francis Nowlan

Bir zamanlar bilimkurgu demek Buck Rogers demekti…
Geçtiğimiz yüzyılın en önemli kurgu karakterlerinden biri olan Buck Rogers, önce tefrika ve ardından kitap olarak yayımlandığı 1928 yılı sonrasında radyo programlarından TV dizilerine, oyunlara ve sinemaya, tekrar tekrar farklı adlarla uyarlandı ve bilimkurguyu görünür kılan en önemli isim oldu.
Kitapların isminin önüne geçecek kadar önemli bir figürden bahsediyoruz. Buck Rogers ismi, belki de “Armageddon M.S. 2419” ve “Gökyüzünün Efendisi Hanlar” isimli iki kitabın önüne geçmişti ve herkes tarafından biliniyordu. Böyle uzun soluklu ünü John Carter, Skywalker, James T. Kirk gibi kült isimlerle kıyaslayabiliriz. Aksiyon dolu bu öykünün yoğun savaş sahneleri barındıran sinematik bir doğasının olması, okuyucuyu (ve farklı platformlarda izleyiciyi) içine alıyordu. Dolayısıyla yüz yıl boyunca devamlı olarak, uzayın kahramanı Buck Rogers’a bir dönüş oldu, hep ona referans verildi.
Bu kitap, Buck Rogers efsanesinin temel metnidir. 1960’lardan sonra genellikle iki kitabın tek bir ciltte okuyucuya sunulması esas olmuştur. Dolayısıyla, “Armageddon M.S. 2419” ve “Gökyüzünün Efendisi Hanlar” metinlerini, yani hikâyenin tamamını bu kitapta bulacaksınız.
Bilimkurgu Kulübü’nün Genel Yayın Yönetmeni İsmail Yamanol’un, bir asırlık süreçte Buck Rogers ve Armageddon’un farklı platformlarda geçirdiği serüveni anlatan önsözü de kitabın başında okuyucuyu ağırlıyor.
Bilimkurgu okuyucularının “kaynak metni” olan Armageddon M.S. 2419, iki kitaplık tam haliyle ve özverili bir çeviriyle ilk defa Türkçede, sizlerle…
30- John Carter 5: Mars Satrancı (The Chessmen of Mars) / Edgar Rice Burroughs

Yaratıcılıkta sınır tanımayan Edgar Rice Burroughs’un bilimkurgu dünyasını baştan sona etkileyen Barsoom Dizisi, beşinci kitap “Mars Satrancı” ile kaldığı yerden devam ediyor!
20. yüzyılın ilk “çok ama çok satan” bilimkurgu klasiği; sonraki kuşak tüm bilimkurgu yazarlarının anılarında büyük yeri olan, etkisi Star Wars dünyasından Avatar filmine kadar her bilimkurgu yapıtında hissedilen, eşsiz bir gezegenlerarası macera dizisi…
Bu kitapta John Carter ve Dejah Thoris’in kızı Tara’nın eşliğinde, Gahan’ın tutkulu öyküsüne tanık olacağız. Bir Mars satrancı olan Jetan’ı bu öyküde derinlemesine keşfederken, ölümcül bir türevini oynamaya maruz bırakılan kahramanlarımızı da daimi bir merak içerisinde takipte kalacağız.
Edgar Rice Burroughs’un yaratıcı dünyasının sınırlarının olmadığını içten içe bir kez daha vurgularken, yine bir solukta biten bu romanın ardından, bir sonraki kitabı talep edeceğiz!
31- 5 Saniyede Venüs’e (To Venus in Five Seconds: An Account of the Strange Disappearance of Thomas Plummer) / Fred T. Jane

…ve 19. yüzyıl biterken, bilimkurgunun içinden elden ele dolaşan, keyifli ve hiciv dolu bir öykü çıkar…
5 Saniyede Venüs’e, 1896 yılında yazılmış ve döneminin ellerden düşmeyen en popüler kitaplarından biri haline gelmiştir. Eser, bir gençlik hikâyesi tadında, hızlı mı hızlı, zeki ve kıvrak esprilerle dolu ama bir o kadar hiciv içeren, dalgacı ruhlu bir dünyaya sahiptir Aslında entelektüel bir yanı olmayan bu hikâye, bol eğlence içerirken döneminin popüler “bilimsel roman”larına atıflarda bulunur, onları zaman zaman dalgaya alır.
Bu kitap, Jules Verne, H. G. Wells gibi yazarların eserlerini arka planda düşünerek ve basmakalıp gezegenlerarası macera klişeleriyle yoğrulmuş metinleri akılda tutarak okunduğunda, mizahi yönü kuvvetli bir “pulp fiction – ucuz roman” ruhuna sahiptir. Kitabın tam başlığı şöyledir: “5 Saniyede Venüs’e: Hap İmalatçısı Thomas Plummer’ın Ortadan Kayboluşunun Bir İzahatı”. Jules Verne’in “Ay’a Seyahat: 97 Saat 20 Dakikalık Direkt Uçuş” kitabına bir dokundurmadır aslında bu başlık. Diğer ciddi bilimkurgulara karşı, Tüccar zihniyetli işe yaramaz bir adamın tıp okuyup “bilim-milim” yaparken kendini Venüs’te bulmasının hikâyesi…
Dönemin gençlerinin elinden düşürmediği, edebiyat dünyasını “dalgacılığıyla” kasıp kavurmuş ama aynı zamanda bilimkurguya duyulan merakı da beslemiş olan klasik bir metin…
32- Gece Postasıyla (With the Night Mail & As Easy As A.B.C) / Rudyard Kipling

Edebiyatın deha isimlerinden Rudyard Kipling (1865 – 1936), her alanda yazdığı şiirler, eleştiri yazıları, öyküler ile I. Dünya Savaşı öncesi eski dünyanın son büyük yazarı ve tartışmasız en etkili isimlerinden biridir. Orman Çocuğu (The Jungle Book) ile her genç okuyucunun zihninde yer eden Rudyard Kipling, 1905 yılında yazdığı Gece Postasıyla (With the Night Mail) dehasını bir kez daha kanıtlamış ve yeni yeni kimliğini kazanan bilimkurgu alanında çığır açmıştır.
“Bilimkurgunun Başkanı” sıfatıyla bilinen Robert Heinlein’ın, teknik anlamda Gece Postasıyla’nın “dolaylı serim” yöntemini kendine örnek edindiği bilinmektedir. Bunun gibi, bilimsel teknik anlamında, kendine ait detaylı bir dünya kurma çabası, sanırız daha önce hiçbir eserde Gece Postasıyla’daki kadar ince bir işçilik göstermemişti.
2000’li yılların tasvirini yapan Kipling, teknolojiyi oldukça detaylı bir şekilde tasvir ederken, kendinden önce yapıldığı gibi, bilimi, sosyal mesaj verebilmek adına metnine yedirmemiş, doğrudan bilimsel tekniğe odaklanıp, havacılığın ne kadar önemli olacağını teknik detaylarıyla sunarak, bilimin sosyal hayatı ne şekilde belirleyebildiğini okuyucuya sunmuştur: ulaşımın, taşımacılığın, trafiğin gelecek için önemini etkileyici bir şekilde göstermiştir. Ek olarak Kipling kurgusu, bilim ile buluşunca, ortaya harika bir öykü çıkmıştır.
Kipling, çokça ün kazanan öyküdeki kurguyu 1912 yılında “A.B.C Kadar Basit” adlı ikinci bir öyküyle devam ettirmiş ve gelecekteki kurgu dünyasının sınırlarını genişletmiştir.
Bu kitapta, Gece Postasıyla’nın devamı olan A.B.C. Kadar Basit’i de bulacaksınız.
33- Elektrosfer / Uraz Sarı

Post-apokaliptik bir evrende gerçekleşen hayatta kalma mücadelesi ve kutsal bir liderlik serüveni…
“Kendilerinin kaçıncı yüzyılda yaşadığını bilmiyordu ama defterde bu olayların yirmi ikinci yüzyılın son çeyreğinde başladığını okumuştu. Gelişen teknolojiyle birlikte tüm dünyanın kocaman bir elektrik topuna dönüşmesi, yirmi üçüncü yüzyılda başlamıştı. İnsanların ürettiği ve tükettiği büyüklükteki elektriği kaldıramamaya başlamıştı toprak. Fazla gelmişti. Dünyaya devamlı, taşıyamayacağı bir ağırlık yüklüyordu insanlık. “Toprak Ana” da merhametli olmayı o yüzyılda bırakmıştı.”
Yirmi üçüncü yüzyılda toprağa fazla gelen elektrik, dünyanın kocaman bir elektrik topuna dönmesine neden olurken, abla ve kardeş bu elektriği zamanla bir güç olarak kullanacak. Henüz adları ve geçmişleri olmayan bu iki kardeşin, kendileri dışındaki tüm insan ve saldırgan hayvan türlerinden kaçarken buldukları bir defter ve sopa, hayatlarını sonsuza kadar değiştirecek…
Yirmi ikinci yüzyıla kadar tüm yaşananları kaleme alan bir arkeoloğun rehberliğindeki defter ve bulunan sopa aracılığıyla bir geçmişe, adlara, geleceğe sahip olan küçük kardeş; cesareti ile etraflarındaki tüm diğer varlıklara sahiplik, liderlik ve peygamberlik edecek.
Uraz Sarı, post-apokaliptik bir evrende kurulan dini bir liderliğin büyüme süreçlerini ele alırken, doğmakta olan bir devletin ayak seslerini duyuruyor. Güçlü kurgusuyla ön plana çıkan “Elektrosfer” sizi merak içinde takipte kalacağınız bir dünyaya çağırıyor…
34- John Carter 6: Mars Dehası (The Master Mind of Mars) / Edgar Rice Burroughs

Tarihin en önemli hikâye anlatıcılarından Edgar Rice Burroughs’un bilimkurgu dünyasını baştan sona etkileyen “John Carter” Barsoom dizisi, 6. kitap “Mars Dehası” ile bilimkurgu tutkunlarının karşısında!
20. yüzyılın ilk “çok ama çok satan” bilimkurgu klasiği; sonraki kuşak tüm bilimkurgu yazarlarının anılarında büyük yeri olan, etkisi Star Wars dünyasından Avatar filmine kadar pek çok bilimkurgu yapıtında hissedilen, eşsiz bir gezegenlerarası macera dizisi…
Burroughs bu sefer Barsoom dünyasının tamamen farklı bir kahramanına, Carter gibi bir Dünyalıya, Mars’a gönderilen Ulysses Paxton’a odaklanıyor.
Paxton, “Mars Dehası” adıyla bilinen yaşlı çılgın bilim adamı Ras Thavas tarafından ele geçirilir ve Barsoom teknikleriyle eğitilerek “Vad Varo” adını alır. Ve okuyucu kendini kimi zaman insandan insana, kimi zaman insandan hayvana beyin nakillerinin yapıldığı teknik ve zihin açıcı bir dünyada bulur…
Mars Dehası kitabıyla hayal gücünün sınırlarını test eden Burroughs, önceki kitaplarda sorguladığı “zekâ” kavramını bu kitapta da beyin – beden aktarımlarıyla derinleştiriyor. Bu bol aksiyonlu ve hızlı evrende bilimsel bilimkurguya yaklaşıyor ve geleceğin bilimkurgu yazarlarına ilham oluyor.
Barsoom dizisi, sizleri 6. kitabın bir solukta bitireceğiniz keyifli dünyasına davet ediyor.
35- John Carter 7: Mars Askeri (A Fighting Man of Mars) / Edgar Rice Burroughs

7. kitap “Mars Askeri” ile hikâye, yeni kahramanları eşliğinde devam ediyor!
Mars’ın, bu savaşçı kızıl gezegenin coğrafyasında, yepyeni bir karakter karşımıza çıkıyor: Hastorlu Hadron! Mars’ın bu cesur ve zeki askeri, savaşçılığının getirdiği becerileri sayesinde, başına gelen ölümcül maceraların arasından paçayı kurtarırken karşımıza çıkıyor.
Hadron’un, görev bilinciyle olduğu kadar yüreğinin ıstırabıyla da atıldığı zorlu bir yolculukta, Barsoom dünyası, hırsın ve kibrin aşkı yenip yok ettiği bu hikâyeye tanık oluyor. Hadron da cesareti ve dehasıyla bu kızıl gezegenin önde gelen kahramanlarından biri olarak hafızamıza kazınıyor.
Bütün bu zorlu maceranın arasında ise alışılmadık, etkileyici ve savaşçı bir kadın, aşkın ve fedakarlığın tanımını baştan yazıyor.
11 kitaplık bu devasa dünyanın 7. kitabı, her zamanki aksiyon dolu hızıyla okuyucuyu içine alıyor ve Barsoom dünyasına dair meraklarımızı giderirken, zihinlerimizde pek çok soru işareti de bırakıyor.
36- Venüs 1: Venüs Korsanları (Pirates of Venus) / Edgar Rice Burroughs

Edgar Rice Burroughs’un kaleminde hayat bulan yepyeni bir gezegen: Venüs!
Burroughs’un en az Tarzan, John Carter ve Pellucidar dizileri kadar ün kazanmış olan “Amtor Dizisi”, Carson Napier’i bizlerle tanıştırıyor!
Şövalye ruhuna sahip Carson, cesur ve oldukça zeki olmasının yanı sıra, kazara düştüğü gezegendeki düzenin yapıtaşlarını yerinden oynatacak kadar da lider ruhlu bir kahraman. Zira verdiği mücadele, tam anlamıyla zorbalığa ve haksızlığa karşı bir özgürlük ve demokrasi mücadelesi…
Bunun yanında, çarpıcı ve etkileyici bir aşk hikâyesi de sahnenin tam merkezinde. Carson’ın aşkının öznesi ise gezegenin, bütün umudunu kendisine bağlamış olduğu güzeller güzeli bir prenses. Bu iki güçlü karakter, Venüs’ün bulutlu semaları altında, yer yer çatışmalar ve maceralarla dolu bir hikâye yaratıyorlar.
Hem gezegenin düzeni ve işleyişiyle hem de bir aşk hikâyesiyle örülmüş bu çarpıcı eser, zaman zaman okurunu kendi dünyasının dinamiklerini de sorgulatıyor.
1932 yılında yayımlanmaya başlayan Venüs – Amtor dizisi, dönemin siyasi gündemini de içinde barındırarak, totaliter bir evrende özgürlüğün mücadelesini okuyucuya aktardı ve o günden bu yana etkisini hiç yitirmedi.
37- Lümen (Lumen) / Camille Flammarion

Döneminin en popüler astronomu,
19. yüzyıl sonu popüler bilim kitaplarıyla dünya çapında ün kazanmış, erken bilimkurgunun en bilinen Fransız ismi Camille Flammarion ve onun fizik ve ötesi sorgulamalarını diyalog eşliğinde gerçekleştirdiği en sevilen kurgu eseri Lümen, ilk defa Türkçede…
Yaşadığı dönemde kitaplarının birçok dile çevrildiği, kendi gök bilim araştırmalarını yapacak gözlemevine sahip olan Camille Flammarion (1842 – 1925), bilimsel araştırmaların yanında popüler bilim kitaplarıyla büyük bir şöhret ve servet edinmiştir.
Kardeşi Ernest Flammarion’un kurduğu, Fransa’nın en büyük yayınevlerinden olan Flammarion’un ilk ticari başarısı da Camille Flammarion’un 1878 yılında yayımladığı “Popüler Astronomi” kitabıdır.
Flammarion, eserlerinde dönem biliminin elverdiği ölçüde bilgiler sunarken; bilimkurgu kitaplarında, aradaki boşlukları spiritualist ve çoğul dünyalar prensipleriyle doldurarak, çığır açıcı yorumlar sunmuştur. Temel felsefi sorunlara ve teorik fiziğin imkanlarına dair müthiş bir zihin pratiği sunan Flammarion, başarısını, genel okur kitlesini heyecanla kendine bağlayacak bir üslup içerisinde bu eserleri meydana getirmesine borçludur.
38- John Carter 8: Mars Kılıçları (Swords of Mars) / Edgar Rice Burroughs

Macera dolu serileriyle tüm dünyayı kasıp kavuran Edgar Rice Burroughs, bilimkurgu yazınına yön veren “John Carter” Barsoom dizisiyle karşınızda!
8. kitap “Mars Kılıçları” ile aksiyon dolu hikâye devam ediyor!
20. yüzyılın ilk “çok ama çok satan” bilimkurgu klasiği; sonraki kuşak tüm bilimkurgu yazarlarının anılarında büyük yeri olan, etkisi Star Wars dünyasından Avatar filmine kadar her bilimkurgu yapıtında hissedilen, eşsiz bir gezegenlerarası macera dizisi…
Mars Kılıçları’nda John Carter tekrardan baş kahraman olarak karşımıza çıkıyor ve aksiyon dolu bu maceraya yön veriyor. Ur Jan liderliğindeki bir suikastçı loncasına karşı verdiği mücadele ve kılıç düelloları bizi esere bağlarken, iki rakip bilimadamı Fal Sivas ve Gar Nal’ın rekabetinin ortasında kalıyoruz; kendimizi “yapay beyin” üretme çalışmaları içerisinde buluyoruz.
John Carter yine aksiyon sınırlarını zorlarken, büyük aşkla bağlı olduğu karısı Dejah Thoris’i kurtarmanın yollarını arıyor ve kılıçlar hiç susmuyor!
Edgar Rice Burroughs’un Barsoom dünyası, şanına yaraşır aksiyon dolu macerasına bizleri davet ediyor.
39- Uzayın Derin Karanlığı / Barış Toprak

Dünya, Mars ve sınırdaki Uzay yerleşkelerinde aksiyon dolu bir uzay operası, yapay zekâ uygulamaları ve olanakları ile zihinleri zorlayan, insan bedeni ile yapay zekâ arasındaki etkileşim imkânlarını okura sunan bir “sıkı bilimkurgu”…
Barış Toprak ilk eseri ile “magnum opus”unu ortaya koymak istercesine titiz bir bilimkurgu evreni sunuyor.
Mars’ta demokrasiyle yönetilen bir yerleşke olarak “Bağımsızlar” ve bu yerleşkenin iki cesur yüreklisi Luca ile Sorana… Dünya’da şirket-devletlerin egemenliğini ilan etmesi ve kötü niyetli girişimlerini engellemek üzere kanunsuz biçimde bir yola girişiyor: Bağımsızlar’a bir tehdit oluşturacak Okeanos uzay gemisini ele geçirmek! Ve işler rayından çıkıyor…
Aksiyon tüm hızıyla devam ederken, yapay zekâya kendini aktaran insan bilinci ve yeni tür yapay zekâlar arası iletişim, insan olmanın temelindeki bilinç kavramını sorgulamamıza olanak sağlıyor.
Gelecekte tehdit olabilecek yüksek teknoloji silahlar, keşfedilmek üzere yola çıkılmış yepyeni gezegenler, uzayın derin karanlığında uğruna savaşılan bağımsızlık… Evet, teknolojik imkân ve dayatmaların eşiğinde, tüm kapılar özgürlüğe çıkıyor. Dünya bir daha özgürlüğüne kavuşacak mı, yoksa yeni gezegenlerde mi arayacağız umudumuzu…
40- Venüs 2: Venüs’ün Derinliklerinde (Lost on Venus) / Edgar Rice Burroughs

Bilimkurgu ve fantastik edebiyatın en bilinen isimlerinden biri olan Edgar Rice Burroughs’un olgunluk dönemi dizisi: Venüs!
Venüs gezegeninde hayat bulan “Amtor Dizisi”, bizi Carson Napier eşliğinde nefes kesen bir özgürlük mücadelesine davet ediyor!
Dizinin ikinci kitabında, gözlerini yedi kapılı, gizemlerle dolu bir odada açan Carson Napier, yeni macerasının kucağına ani bir düşüş yaşar. Biricik sevdiği Duare’si ise kirli ellerden kurtarılmayı beklemekte ve burnunda tüten evine dönmeyi umut etmektedir.
Aklın gücü, hırs ve aşkı buluşturan, kılıçlarla hançerlerin konuştuğu Amtor dizisinin ikinci kitabı “Venüs’ün Derinliklerinde”, bize gezegenin eşsiz doğasını “derinlemesine” sunarken, okuru Carson Napier eşliğinde yepyeni maceralara sürüklüyor.
Dünyayı totaliter iktidarların yönettiği 1930’lu yıllarda hayat bulmuş bu dizi, özgür dünyaya özlemi ve özgürlük uğruna her savaşın verilmesi gerektiğini okura aktarma gayesindedir. Ne de olsa Edgar Rice Burroughs, “özgür” dünyanın asi ruhlu bir hayalperestidir!