Bilimkurgunun alt türlerinden askeri bilimkurgu, daima ilgi çekici olmuştur. Bunun sebebi ise sıklıkla işlenmemesinden ziyade okurların aksiyon beklentisini karşılayabilecek potansiyeli barındırmasdır. Tabii bir de işin mizahi tarafı vardır. Emirin demiri kestiği bu ciddi alanda, askerlerin yaşadığı komik olayları ve sohbetleri görevini yapmış her birey tahmin edecektir. Askeri bilimkurgu denilince de akla ilk olarak usta yazar Robert A. Heinlein’ın Yıldız Gemisi Askerleri gelir. Usta yazar Joe Haldeman’in Bitmeyen Savaş‘ı ve Kolektif bir öykü kitabı olan Asker Kaçağı da en çok bilinen diğer eserler. John Scalzi‘nin kendi blogunda bölüm bölüm paylaştığı ve daha sonra kitap hâline getirdiği Yaşlı Adamın Savaşı ise son zamanlarda listeye dâhil oldu. Altı kitaplık bir serinin ilk kitabı olan eser, Hugo Ödülü alarak da okurların radarına girmeyi başardı.
Yaşlı Adamın Savaşı, İthaki Yayınları etiketiyle ilk kez 2005 yılında dilimize kazandırıldı. Eserin çevirisi Cihan Karamancı‘ya ait. Serinin diğer üç kitabı olan Hayalet Tugay, Son Koloni ve Zoe’nin Öyküsü de yine aynı yayınevinden çıktı. Son iki kitabın (The Human Division ve The End of All Things) çevrilip çevrilmeyeceği ise şimdilik belirsiz.
Scalzi’nin ilk ciddi denemesi diyebileceğimiz eser, insanların ve uzaylıların kolonileştiği bir geleceği anlatıyor. Gezegenler arası mücadelenin olduğu bu dönemde, Koloni Savunma Güçleri adlı bir askeri topluluk yükselişe geçiyor. KSG, ordusunu sivil halktan toplamak yerine Dünya’da yetmiş beş yaşına gelmiş ve ölmek üzere olan bireyleri seçerek oluşturuyor. Kitap, bu kriterleri sağlayan John Perry’i merkez alarak melankolik bir açılışla başlıyor. Yetmiş beşinci doğum gününü kutlayan kahramanımız, eşinin kaybıyla kararını veriyor ve orduya yazılıyor. Herkes gibi John Perry’nin de ordu tarafından genetik örneği alınıyor ve bilinci bu örnekten üretilmiş genç bir bedene aktarılıyor. Ancak her şeyin bir bedeli var: Orduya katılanlar bir daha Dünya’ya dönemiyor.
İlk sayfalar John’un kararlarıyla ve KSG İstasyonu’na varışına kadar olan süreçle devam ediyor. Bu kısımlarda tıpkı John gibi okur da Dünya’dan iyice uzaklaşmış oluyor. Koloni Savunma Güçleri’nin savaş gücünü elde etmesinin yanı sıra askerlere vereceği şeyler de bir hayli cezbedici. Yeni ve güçlü bir bedene ek olarak on senelik askeri hizmetten sonra iyi bir emeklilik ve rahat bir yerleşke.
Yaşlı Adamın Savaşı‘nda mizahi dil genellikle bu ilk bölümlerde kendini gösteriyor. Kitabın kalan kısımlarında ise yazar, eserin bu yönünü kısma yoluna gidiyor. John Perry ve arkadaşlarının eğitime katılmadan önce birbirleriyle tanışmaları ve yeni bedenleriyle denedikleri cinsel birliktelikler fazla ilgi çekici olmasa da Komutan Ruiz’in ortaya çıkmasıyla kitap hız kazanıyor. Askeri filmlerden çokça hatırladığımız sert eğitimlere ve askerlerin arasında geçen olaylara burada da tanık oluyoruz. John’un mizahi dili de bu kısımla iyi bir uyum yakalayarak okura güzel bir okuma deneyimi sunuyor. Daha sonra eğitimin tamamlamasıyla John ve arkadaşları farklı yerlere atanıyor. Dünya’dan ayrılan John, bu sefer de birisi hariç diğer arkadaşlarından ayrılmak zorunda kalıyor.
Atamaların yapılması ve kahramanımızın göreve başlamasıyla durgun denizin kabaracağını düşünmeye başlıyoruz. Ancak Yaşlı Adamın Savaşı, konusuyla aksiyon ve savaş vadediyor olsa da istenilen etkiyi pek yaratamıyor. John ve arkadaşı birkaç göreve katılıyor ama gerçekleşen operasyonlar çok kısa sürüyor. Ayrıca Scalzi’nin gelişen olayları ve çevreyi anlatımı okura sahneyi canlandıracak materyalleri vermiyor. Genellikle hep bir oldubitti durumu mevcut. Bunun yanında düşmanların ve gezegenlerin tanıtımı da aynı şekilde üstünkörü yapılıyor. Özellikle kitabın bitişiyle bu eksiklik çok daha fazla hissediliyor.
Her şeye rağmen eser, bilimsel fikirleriyle kendini okutmayı başarıyor. Zihin aktarımı, yapay kan, klonlama, uzay sıçrayışı ve Arthur C. Clarke’ın asansörü gibi fikirler hikâyeye başarılı bir şekilde serpiştiriliyor. Anlatımın akıcılığı ve serinin ilk kitabı olması da sonraki kitaplar için okurun sabretmesini sağlıyor. Kısacası, işin eğlence ve mizahi yönünü ön planda tutan Yaşlı Adamın Savaşı, ardında bıraktığı birçok soruyla beraber kaderini sonraki kitaplara teslim ediyor. Hâl böyleyken, aksiyonu ve macerası çiğ olunca tatsız tuzsuz bir yemek yemiş gibi hissetmemek elde değil.