“Teknoloji, evcilleştirilmemiş bir köpek gibidir.” -John Shirley.
İthaki Yayınları’nın Bilimkurgu Klasikleri dizisinin geniş olur kitlelerine yayılmasının ardından bilimkurguya yönelen yayınevlerinin başında Ayrıntı Yayınları geliyor. Geçtiğimiz yıl yayımlanmaya başlayan Ayrıntı Yayınları Bilimkurgu Dizisi‘nden şimdiye dek 5 kitap çıkaran yayınevinin amacı klasikleşmiş eserlerden ziyade, kıyıda köşede kalmış kaliteli işleri ön plana çıkarmak. Bunun için de bilimkurgu yazarı Terry Bisson önderliğinde hazırlanan ve içinde çoğunluğu yeni dalga eserlerinden oluşan bu seriyi seçmiş durumdalar.
Dizinin üçüncü kitabı “Yeni Tabular” ise Amerikalı yazar, senarist ve şarkı yazarı John Shirley‘e ait. Şehir fanzetesi, bilimkurgu, korku ve suç romanları yazan Shirley’nin bu kitabında bir uzun öykü ve iki makalenin yanı sıra yazarla yapılan bir söyleşi de bulunuyor. Terry Bisson’ın yazarla yaptığı söyleşi yazarı yakından tanıma açısından önemli bir yere sahip. Her ne kadar kitabın adı Yeni Tabular olsa da, içinde yer alan hapishane temalı uzun öykünün ismi “Tutsaklık Hali“. Öykünün hemen ardından gelen ilk makalenin ismi “Yeni Tabular ve Diğer Yetkisiz Öneriler“, gelecekte yasalarla önlenemeyen suçları empati ve tabular ile yok etmeyi amaçlayan bir sistemi tanıtıyor. Yazarın kaleminden çıkan “Kırk Yıllık Cehennem Neden Gerekli?” isimli ikinci makalede ise teknolojik gelişmelere olumsuz bir pencereden bakılarak distopik bir gelecek portresi sunuluyor.
“Tabular, davranış değişikliği oluşturmak için tasarlanmış psikolojik mekanizmalardır.”
Öykü, ABD’nin Arizona eyaletinde geçiyor. Gelecekte hapishanelerin özelleştirilmesi gibi bir senaryodan yola çıkan yazar, bu durumun yol açacağı sorunlara parmak basıyor. Büyük bir şirket olan McCrue, devletle iş birliği yaparak devasa bir hapishane inşa eder ve mahkumlar burada kalır. Kapitalist bir sistemde insanların güvenliğinin ikinci planda olması beklenen bir şeydir. Önceliği minimum düzeyde harcama ile maksimum düzeyde kar elde etmek olan şirketin hapishane yönetimi hukuksuz işlerle gündeme gelmektedir.
Para için her şeyi mübah gören ve gücü elinde bulunduran şirketin çarkı dönmekte ve güçsüz mahkumlar her türlü hukuksuzluğa boyun eğmektedir. Dışarıya bilgi sızması imkansıza yakın olsa da, Faye Adullah isimli bir gazeteci tüm bu yaşananları belgelemek ve yayımlamak istemektedir. Bu amaçla yola çıkan Faye, ilk etapta yakın bir dostundan yardım talep eder ve bir şekilde hapishaneye girer. Bir turist gibi hapishanenin bölümlerini gezerek bilgi toplayan Faye’in hesaba katmadığı şeyler de vardır. Dört farklı zaman diliminde geçen öyküde zaman sıçramaları herhangi bir sorun teşkil etmiyor. 1 yıl içinde hapishanenin dört farklı zamanına konuk oluyor ve olayları bir puzzle gibi birleştirerek sonuca varıyoruz.
“İnsanın özü, parçalarının toplamından fazlasına tekabül eden bir bütündür.”
Kontrolsüz büyüyen şirketlerin insanlar üzerindeki otoritesinin sorgulanması gerektiği fikrinden yola çıkan John Shirley, yakın bir gelecekte yaşanması muhtemel bu karanlık günler için bizlere uyarıda bulunuyor. Denetleme mekanizmasının bulunmadığı her yerde güç zehirlenmesi yaşanmasının mutlak surette gerçekleşeceğini ve her ne olursa olsun zarar görenin insanlar olacağını etkileyici bir şekilde aktaran Shirley’nin eseri üzerinde düşünülmesi gereken konuları bir bir gündeme getirerek kısa yoldan derdini anlatıyor.
Yazarın Türkiye’de yayımlanan ilk bilimkurgu yapıtı Yeni Tabular’ın ardından umarız diğer öykü ve romanlarını da okuma şansı bulabiliriz. Özellikle John Shirley’nin başyapıtı olarak görülen siberpunk üçlemesi “A Song Called Youth“un türe getirdiği yenilikler düşünüldüğünde bu istek daha da artıyor.