Beyin Yakan Bilim Kurgu Filmleri’nin üçüncü ve son bölümüyle karşınızdayız. Öncelikle ilk iki bölüme göstermiş olduğunuz yoğun ilgiden dolayı sizlere teşekkür ederiz. Yalnızca yazıları okumakla kalmadınız, bize, listemizde olması gerektiğine inandığınız filmler de önerdiniz. Özellikle de bir filmin adını çokça andınız. Biz de son bölümün açılışını, listemizde yer almasını ısrarla istediğiniz bu filmle yapmaya karar verdik.
1. Predestination (2014)
Tarih 6 Kasım 1970. Evlenmemiş Anne rumuzunu kullanan bir köşe yazarı olan John (Sarah Snook) bir bara girip içki ısmarlar. Kısa sürede barmenle aralarında bir sohbet başlar. Barmen ona inanılmaz hikâyeler duyduğunu söyler. John ise en iyi hikâyenin kendisinde olduğunu iddia eder. Böylece barmenle bahse girerler. Ve John, barmene kendi hayat hikâyesini anlatmaya başlar. John bir kız olarak dünyaya gelmiş ve bir yetimhanenin kapısına bırakılmıştır. O zamanki adı Jane’dir. Çocukluğu gibi genç kızlığı da zorlu geçmiştir. Ve günün birinde tanıştığı adam yüzünden hayatı alt üst olmuştur. Barmen ona istediği adamı verebileceğini söyler. Elbette barmenin de bu işin karşılığında ondan istediği bir şey vardır. Ne de olsa o bir barmen değil, Fiyasko Bombacısı olarak adlandırılan suçluyu yakalamakla görevli zamansal bir ajandır.
Kurgusuyla beyninizi yakacağı garanti olan ve Spierig Kardeşler imzasını taşıyan Predestination; Minority Report ve Looper ile benzerlikler gösterse de, insanın zaman yolculuğu yaptığında kendisiyle karşılaşmasını bir adım öteye taşıyıp, zaman yolculuğu konusuna farklı bir soluk getiren enfes bir bilimkurgu filmi.
2. Event Horizon (Ufuk Faciası / 1997)
Güneşimizden 4,24 ışık yılı uzaklıkta bulunan Proxima Centauri’ye gitmeyi amaçlarken gizemli bir şekilde ortadan kaybolan Event Horizon (Olay Ufku) adlı uzay gemisi, yedi yıl sonra ortaya çıkıp bir sinyal gönderir. Bunun üzerine, mürettebatına Dr. William Weir’ı (Sam Neil) da katan Lewis and Clark adlı kurtarma gemisi Olay Ufku’na doğru yola çıkar. Olay Ufku’na ulaşan kurtarma gemisinde bir kaza meydana gelince, Kaptan Miller (Laurence Fishburne) mürettebatını Olay Ufku’na transfer etmek zorunda kalır. Fazla dayanmaları mümkün olmayan mürettebat üyeleri, oradan kurtulmanın yollarını aramaya koyulur. Üstelik bu sırada bir de halüsinasyonlarla uğraşmak zorundadırlar. Sanki gemi canlıdır ve en karanlık sırlarını onlara karşı kullanmaktadır. Olay Ufku’nu tasarlayan Dr. Weir’ın açıklamaları da tatmin edici olmaktan uzak olunca işleri bir kat daha zorlaşır. Dr Weir bir şeyler mi gizlemektedir? Olay Ufku yedi sene boyunca nereye kaybolmuştur? Döndüğü zaman nasıl bir kötülüğü de yanında getirmiştir? Ötelerde ne olduğunu merak etmenin nasıl bir bedeli olacaktır?
Herhalde Clive Barker bir bilimkurgu filmi çekseydi, ortaya böyle tüyler ürpertici bir film çıkardı. Uzay-zamanın bükülmesi, kara delikler, ışık hızının aşılıp aşılamayacağı, görelilik kuramı gibi konuları işleyen Olay Ufku, belki de izleyip izleyebileceğiniz en karanlık bilimkurgu filmi.
3. Sphere (Küre / 1998)
Büyük Okyanus’un derinliklerinde bir uzay gemisi keşfedilmiştir. Üstelik gemide hala çalışan bir şeyler vardır. Üç asırdır su altında olan gemiyi incelemek için bir ekip oluşturulur. Bilinmeyen yaşam formunun fizyolojisini incelemek için bir biyokimyacı: Dr. Elizabeth ‘Beth’ Halperin (Sharon Stone). Matematiği ortak dil olarak kullanmak için bir matematikçi: Dr. Harry Adams (Samuel L. Jackson). Geminin nereden geldiğini belirleyebilmek için bir astrofizikçi: Dr. Ted Fielding (Liev Schreiber). Ve ekibin başı olarak bir psikolog: Dr. Norman Goodman (Dustin Hoffman).
Bu seçilmiş bilim insanları, okyanusun üç yüz metre altında yatan gemiye gönderilir. Burada karşılarına parlak bir küre çıkar. Küre kusursuz gibi görünmekte ve bildikleri hiçbir şeye benzememektedir. Herhangi bir girişi de yoktur. Üstelik kimsenin görüntüsünü de yansıtmamaktadır. Ancak bu tuhaf küre, geminin gizemlerinden yalnızca bir tanesidir. Ekip üyeleri, kısa süre sonra, açıklanamaz olaylarla karşılaşmaya başlayacaktır.
Küre, pek çok farklı türde eser veren (bunlardan biri de Jurassic Park) Michael Crichton’ın 1987 yılında kaleme aldığı aynı adlı romandan sinemaya uyarlanmıştır. Romanın İnkılâp Yayınevi tarafından dilimize kazandırıldığını belirtmekte fayda görüyoruz. Maalesef romanın yeni baskısı mevcut değil. Bu yüzden sahafların tozlu raflarında karşınıza çıkarsa kaçırmamanızı tavsiye ederiz.
4. Altered States (Gerçeğin Ötesinde / 1980)
Dr. Eddie Jessup (William Hurt) farklı bilinç düzeyleri, dinsel deneyimler, halüsinasyonlar gibi konular üzerinde araştırmalar yapan bir bilim adamıdır. Ancak araştırmaları onda bir saplantı halini almıştır. Meksika’ya giden Jessup, orada yerlilerin törenlerine katılır. Yerliler bu törende ilk bitki dedikleri ve antik çağlardan kalma anıları canlandırdığına inandıkları bir tür mantar kullanmaktadırlar. Böylece ruhlarının ilk ruha dönmesini sağlamaktadırlar. Eddie dönerken bu mantarı yayında getirir ve çalışmalarında kullanmaya başlar. Meslektaşlarının uyarılarına aldırmayan Eddie dozu artırır. Bir noktadan sonra gördükleri, halüsinasyon olmanın ötesine geçecektir.
Gerçeğin Ötesinde, En İyi Özgün Senaryo Akademi Ödülü’nü üç kez kazanmış tek isim olan Amerikalı oyun, senaryo ve roman yazarı Paddy Chayefsky’nin 1978 tarihli romanından sinemaya uyarlanmış. Aynı zamanda, filmin, iki dalda Oscar adaylığı bulunduğunu hatırlatmakta da fayda görüyoruz.
5. Los cronocrímenes (Timecrimes / Suç Zamanı / 2007)
Karısıyla birlikte yeni bir eve taşınmanın tadını çıkaran Hector (Karra Elejalde) bahçede oturmuş dürbünle etrafı izlerken, ormanın içinde soyunan çekici bir kadın görür. Karısının alışverişe gitmesiyle birlikte kadını aramaya giden Hector, onu baygın bir halde bulur. Kadını kendine getirmeye çalıştığı sırada yüzü sargılı bir adam ortaya çıkar ve elindeki makasla Hector’a saldırır. Neler olup bittiğinin anlayamayan ve kolundan yaralanan Hector, canını kurtarmak için kaçmaya başlar. Rastladığı bir binanın camını kırıp içeriye girer. Burası bir çeşit laboratuvara benzemektedir. Hector masada bulduğu telsizle yardım ister. Ona cevap veren kişi yan binadadır. Genç adam (Nacho Vigalondo) onu yaralayan kişinin binaya yaklaştığını söyler. Hector’un hemen onun yanına gelmesi gerekmektedir. Hector genç adamın dediğini yapar. Adam, ona, kaçacak bir yerin olmadığını, ancak gösterdiği tankın içine saklanabileceğini söyler. Tankın içine gizlenen Hector bir an sonra dışarıya çıkar. Zamanda yolculuk yaptığını ve birkaç saat öncesine döndüğünü anladığında işler daha da karışık bir hal alır.
Ormandaki gizemli kadın kimdir? Yüzündeki sargılarla bir korku filmi karakterini andıran adam nereden çıkmıştır? Bu iki kişinin arasında bir bağlantı var mıdır? Hector gizemi çözüp işleri yoluna koyabilecek midir? Yoksa her şey daha kötü bir hal mi alacaktır? Filmde karşımıza laboratuardaki genç adam rolüyle çıkan Nacho Vigalondo’nun yazıp yönettiği Suç Zamanı; gerilim yüklü ve düşük bütçeli bir İspanyol bilimkurgusu. Zamanda yolculuk konulu filmlerden hoşlanıyorsanız Timecrimes’ı izlenecekler listenize eklemenizi tavsiye ederiz.
6. Beyond the Black Rainbow (Siyah Gökkuşağının Ötesinde / 2010)
Merhaba. Adım Dr. Mercurio Arboria. Ve ben Arboria Enstitüsü’nün kurucusuyum. İnsanların mutluluğu, memnuniyeti ve iç huzuru bulması için uzun zamandır hayaller kuruyorum. Bu şeyler garip bir biçimde sürekli bizden kaçıyormuş gibi görünüyor olabilir. Ama aslında böyle olmak zorunda değil. Biz Arboria’da onlara ulaşmanın bir yolunu bulduk.
Yıl 1983. Elena (Eva Bourne) rahatsız edici ve tuhaf bir yer olan Arboria Enstitüsü’nde tutulan genç bir kızdır. Kim olduğunu, nereden geldiğini bilmemektedir. Tek isteği oradan çıkıp babasını görmektir. Ancak (psikopat ruhlu olduğu yüzünden anlaşılan) Dr. Barry Nyle (Michael Rogers) buna izin vermez. Elena’ya çok hasta olduğunu, henüz buna hazır olmadığını söyler. Peki Elena gerçekten de hasta mıdır? Neden orada tutsak edilmiştir? Dr. Barry’nin ondan istediği şey nedir? Elena bu hapishane benzeri yerden ve Dr. Barry’nin elinden kurtulmayı başarabilecek midir?
Panos Cosmatos’un yazıp yönettiği Siyah Gökkuşağının Ötesinde, etkileyici müzikleriyle sizi 80’lere ışınlayacak, yüzde yüz beyin yakma garantili Kanada yapımı bir bilimkurgu filmi. Ayrıca ilk dakikasından son dakikasına kadar da tam bir görsel şölen.
7. Dark City (Gizemli Şehir / 1998)
John Murdoch (Rufus Sewell) gözlerini açtığında kendisini bir küvetin içinde bulur. Kıyafetleri katlanıp bir sandalyeye konulmuştur. Küvetten çıkıp giyinen Murdoch bir otel odasında, üzerine bıçakla semboller çizilmiş ölü bir kadınla birlikte olduğunu fark eder. Neler olup bittiğini anlamaya çalışırken telefon çalar. Telefondaki kişi (Kiefer Sutherland) bir doktor olduğunu söyler. Bir tür deney yapılmış ve işler ters gitmiştir. John’un bu yüzden hafızası silinmiştir. Ayrıca peşinde birileri vardır ve hemen orayı terk etmesi gerekmektedir. Murdoch apar topar otelden ayrılır ve karanlık şehrin kollarında, kaybolmuş bir çocuk gibi dolanmaya başlar.
Murdoch gerçekte kimdir? Nasıl bir deneyin parçası olmuştur? İşlenen cinayet(ler)in sorumlusu o mudur? Peşindeki siyah giysili adamlar ondan ne istemektedir? Onu özel kılan şey nedir? Ben, Robot filminin de yönetmeni olan Alex Proyas tarafından yazılıp yönetilen Gizemli Şehir, akla Matrix’i getiren ve listemizde yer almayı sonuna kadar hak eden karanlık bir bilimkurgu filmi. Bir öneri: Filmi orijinal dilinde alt yazılı olarak izlemenizi tavsiye ederiz. Aksi halde Kiefer Sutherland’in canlandırdığı Dr. Daniel P. Schreber’in o kesik kesik ve heyecanlı konuşmasını ıskalamış oluyorsunuz.
8. 2001: A Space Odyssey (2001 Bir Uzay Macerası / 1968)
İki haftadır Clavius’ta tuhaf şeyler olmakta, Ay’daki bu üs ile iletişim kurulamamaktadır. Bir hava taşıma aracına acil iniş izni verilmemesi de bardağı taşıran son damla olmuştur. Bu durum uluslararası anlaşmalara aykırıdır. Clavius’ta nedeni olmayan bir salgın başladığı konuşulmaktadır. Gerçek olan şey ise, Ay’da dört milyon yıl öncesine ait gizemli bir monolit (yekpare taş) bulunduğudur. Bu monolit, filmin ilk sahnesinde, primatların bulduğu taş ile aynıdır. Dr. Heywood R. Floyd (William Sylvester) bir ekip ile taşı incelemeye Ay’a gider. Dört milyon yıl önceki sahne adeta tekrarlanır ve ekip, taşı görünce tıpkı primatlar gibi şaşkınlığa düşer.
Film bu noktadan sonra on sekiz ay sonrasına gider. Uzay Aracı Keşif-1 Jupiter’e doğru yola çıkmıştır. Bu uzak gezene yapılan ilk insanlı yolculuktur. Ve yolculuk sırasında geminin beş kişilik mürettebatı ile uzay aracının yapay zekâya sahip HAL 9000 isimli bilgisayarı arasında bir mücadele başlayacaktır. Bu mücadelenin galibi insanoğlu mu, yoksa onun ürettiği yapay zekâlı bilgisayar mı olacaktır?
Görsel efektleri, müziği ve ele aldığı konuları işleyişi ile bilimkurgu sinemasının efsaneleri arasında yer alan 2001: Bir Uzay Macerası, fazlaca göndermeye sahip ve üzerine uzun uzun tartışabileceğiniz bir Kubrick şaheseri. Kubrick’in, filmin senaryosunu bilimkurgunun babalarından kabul edilen Arthur C. Clarke ile birlikte yazdığını hatırlatmakta da fayda var.
9. The Prestige (Prestij / 2006)
Her sihirbazlık numarası üç bölüm ya da perdeden oluşur. Birinci bölüme vaat denir. Sihirbaz size sıradan bir şey gösterir. İskambil destesi, bir kuş ya da bir insan. Bu nesneyi size gösterir. Son derece gerçek, üzerinde oynanmamış normal bir şey olduğunu görmeniz için nesneyi incelemenizi ister. Fakat aslında öyle olmayacaktır. İkinci perdeye dönüştürme denir. Sihirbaz olağan bir nesneyi alır ve onu olağanüstü bir şeye dönüştürür. Hilenin sırrını arıyorsunuz ama bulamazsınız. Çünkü dikkatli bakmıyorsunuz. Siz sırrı bilmek değil, kandırılmak istiyorsunuz. Henüz alkışlamazsınız. Çünkü bir şeyi yok etmek yeterli değildir. Onu geri getirmeniz gerekir. İşte bu yüzden her sihirbazlık numarasında üçüncü perde bulunur. Yani en zor bölüm. Bizlerin deyişiyle prestij bölümü.
Yer, İngiltere. Zaman 19. yüzyıl. Alfred Borden (Christian Bale) ve Robert Angier (Hugh Jackman) birlikte çalışan iki sihirbazdır. Ancak zamanla ikili arasında kıyasıya bir rekabet başlar. Bu rekabet bir süre sonra düşmanlığa dönüşür. İki sihirbaz da kendisinin daha başarılı olduğunu ispatlamak için bir yarışın içine girer. Öyle ki bunu başarmak için ölümü bile göze almaktan çekinmeyeceklerdir.
Yönetmenliğini Christopher Nolan’ın yaptığı film, İngiliz yazar Christopher Priest’in aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanmış. Romanın Laika Yayıncılık tarafından 2006 senesinde dilimize kazandırıldığını da belirtelim. Prestij; Christian Bale, Hugh Jackman, Michael Caine, Scarlett Johansson, Rebecca Hall ve Nikola Tesla’yı canlandıran David Bowie’li kadrosuyla göz dolduran bir yapım olarak listemizde kendisine yer buluyor.
10. Ex Machina (2015)
Dünyanın en büyük internet şirketinde yazılımcı olarak çalışan 24 yaşındaki Caleb (Domhnall Gleeson) şirkette yapılan bir yarışmayı kazandığını öğrenir. Herkes tarafından tebrik edilen Caleb şaşkınlık içindedir. Ne de olsa yarışmanın büyük bir ödülü vardır. Şirketin CEO’su Nathan (Oscar Isaac), onu, ödül olarak ormanın içindeki gözlerden uzak evinde bir hafta boyunca ağırlayacaktır. Caleb heyecan içinde bu eve gider. Tabii bu eve belli bir amaç için çağırıldığından ve burada gönlünü kaptırabileceği kadar güzel olan Ava (Alicia Vikander) isimli yapay zekâya sahip bir robot ile tanışacağından habersizdir.
Alex Garland tarafından yazılıp yönetilen ve Turing Testi, yapay zekâ gibi konuları işleyen Ex Machina, listemizin kapanış filmi olmayı sonuna kadar hak eden, psikolojik derinliğe sahip bir bilimkurgu.
Ve evet… Üçüncü ve son listemiz burada son buluyor. Başka bir yazı dizisinde görüşmek üzere…
Benim adını hatırlamadığım bir film var bir sanal gerçeklik oyununa kask ile bağlanılıyor para kazanılıyo falan ama film adını bilmiyorum senin bir fikrin var mı