H.G. Wells’in 1897 tarihli Görünmez Adam romanından bu yana, bilim görünmezlik konusunda çok yol kat etti. Günümüzde bilim insanları, etrafındaki ışığı bükerek bir objenin “kaybolmasını” sağlayabiliyor. Bir başka yöntem ise kameralar sayesinde arkadaki görüntüyü alıp objenin üstüne yansıtmak. Elimizde ne Harry Pottervari görünmezlik pelerinleri ne de insanı transparan yapacak iksirler var. Günümüz görünmezlik teknolojileri, bir şeyi sadece belli açılarda gözden saklayabilir. Başka açılardan gözlem yapılırsa, her şeyin bir göz yanılsamasından ibaret olduğu kolayca fark edilecektir.
Bir şeyleri kaybetmenin en kolay yolu, doğru açılarda dört adet lens kullanmaktır. Rochester Üniversitesi’ndeki bilim insanlarının keşfettiği bu görece basit yöntemde, lensler belli bir objenin etrafındaki ışığı bükerek aralarında bir kör nokta yaratıyor ve bu da görünmezlik algısına yol açıyor. Yine de bu düzenekte ciddi bir hata var. Elinizi öne arkaya oynatırsanız veya gözünüzü kör noktadan ayırırsanız büyü bozuluyor. “Görünmezlik pelerini” olarak adlandırılan (yanıltıcı bir şekilde) teknolojilerde sorun budur. Çoğu sadece belli bir açıda ya da ışık dalga boyunda çalışır.
Rochester’daki araştırmacıların kullandığına benzer başka bir görünmezlik yöntemi de metamalzeme odaklıdır. Metamalzemeler, doğada bulunmayan ve belli bir özelliğe sahip olan insan yapımı maddelerdir. Bazı metamalzemeler ışığı bükebilir ve bir metamalzeme pelerini, bir objeden gelen ışığı bükerek o objeyi “kaybolmuş” gibi gösterebilir. Kanada Bilimsel Araştırma Enstitüsü’nde araştırmacı José Azaña, bu yöntemdeki tek sorunun (en azından şimdilik) sadece tek bir dalga boyu için işe yaraması olduğunu söylüyor: “Bir obje gördüğümüzde sadece beyaz ışıkla ilgileniriz ama beyaz ışık renk sprektrumundaki bütün renkleri içerir.” Yani, metamalzemelerden yapılmış kıyafet giyen bir “görünmez adam”, fark edilmeden çok da uzaklaşamaz.
Ne var ki, daha basit bir çözüm de mümkün olabilir. Kanada menşeili Hyperstealth Biyoteknoloji firması, ışığı bükerek bir çeşit görünmezlik algısı yaratan ince bir örtü tasarladı. Işığın bütün dalga boylarında verimli sonuç veren ‘Quantum Stealth’ isimli bu materyal, arkadan vuran ışığı gözlemciye doğru her iki taraftan da bükerek ortada bir kör nokta oluşturuyor. Ancak bu görünmezlik pelerininde de hatalar var. Objelerin, gözden kaybolması için düzenek ile aralarında belli bir mesafe olması lazım ve eğer çok uzaklaşırlarsa tekrar görünür olabilirler. Şu anki prototipler arka plana bulanık bir görüntü verseler de ilerideki modellerde bu sorunun çözüleceği tahmin ediliyor. Bu teknolojinin polis kalkanlarında ve savaş tanklarında kullanılabileceği de öngörülüyor.
Kendi çalışmalarında Azaña, görünmezliğe karşı farklı bir yaklaşım içinde. ‘Hayali gizleme’ cihazı, bazı objelerin belli elektromanyetik dalga boylarını (ama hepsini değil) geçirmesi prensibine dayanıyor. Azaña ve arkadaşları, gelen ışığı sadece bir objenin içinden geçecek dalga boylarına dönüştürüp sonra eski haline getiren bir sistem tasarladı. Işık, ortamdaki hiçbir maddeyle etkileşime girmediği için obje görünmez oluyor. Peki bu yöntemin kusuru nedir? Hayali gizleme her dalga boyunda çalışıyor olsa da, Azaña’ya göre sadece belli bir açıda gerçekleşiyor. Başka bir perspektiften baktığınızda gizlenmiş bir obje görünebilir oluyor. Üzerinize doğru görünmez bir adam gelse dahi, yan tarafa doğru bir adım attığınızda onu görebiliyorsunuz.
Daha sağlam bir görünmezlik formu için, askeri araştırmacıların da yakından ilgilendiği “aktif kamuflaj” denen olguyu inceleyebiliriz. Bu yöntem, kalamarların ve ahtapotların görünmez olma taktiğine benziyor. Bu kafadanbacaklılar, ortama ayak uydurup neredeyse mükemmel bir şekilde kamufle olabiliyor. Aynı yöntem, kameralar ve görüntü veren bir pelerin cihazı ile insanlara da uyarlanabilir. Bunun için OLED pikselleriyle kaplı bir kıyafet ve 360 derecelik kamera gerekiyor.
Fark edileceği üzere görünmezlik teknolojisi için birçok yöntem ve birbirinden bağımsız çalışma var. Ancak Wells’in romanındaki gibi bir görünmezlik şu an için mümkün görünmüyor. Her şeye rağmen, bir bilimkurgu yazarının görünmez bir adam düşlemesinden bir asır sonra bile olsa, bu konseptin sanıldığı kadar gerçek dışı ve fantastik olmadığı da kanıtlandı.