Asimov-Vakif

Vakıf: Geçmişin Tarihi Yazılabilir, Peki Ya Geleceğin?

Bir gün yazmaya ve okumaya ziyadesiyle meraklı bir genç Edward Gibbon’un “Roma İmparatorluğunun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi” adlı eserini okudu. Genç, bu okudukları karşısında dehşete düşmüştü. Devletler nasıl geriler ve çöker? Devletleri çözülmeye iten etmenler nelerdir? Hatta devlet nedir? Bu ve buna benzer birçok sorunun içinde ruh hali dalgalanmaktaydı. Kafası, içinden çıkamadığı sorularla dolmuştu ve bunlara cevap bulmak zorundaydı. O kafasındaki sorulara ancak yazarak cevap bulabilirdi. Bu yüzden yazmaya başladı. Fakat onun yazdığı metin tarih, siyaset felsefesi ya da sosyoloji üzerine değildi. Aksine o dünya tarihinin en önemli bilimkurgu metinlerinden birini ortaya koydu.

Bugün modern tarih felsefesi, tarihin akışkanlığı üzerine çeşitli toplumsal kuramları ortaya atmaktadır. Tarih yazımından, tarihin nesnelliğine kadar birçok derin konunun tartışıldığı modern tarih felsefesi çalışmalarına göre Gibbon’un metni elbette birçok metodik ilkellikle doludur. Zira artık gerileme gibi kelimelerin tarihsel kökenlerinin sorgulandığı bir tarih anlayışına giriyoruz. Fakat bu ayrı bir konu. Modern bilimkurgunun en önemli isimlerinin başında gelen Asimov, tarihin akışkanlığına güzel bir parantez koyar. Zira onun metninde tarihsel bakımdan öngördüğü yapı, çağımızın tarih metotlarının çok ötesinde. Hatta cüretkâr bir ifadeyle itiraf etmek gerekir ki Vakıf bir tarihçi için ilham kaynağı bir metin.

asimov

Peki, Vakıf bir tarihçiye ne açıdan ilham olabilir? Zira tarih popüler anlamda “objektif” bir sonuç çabası olarak görülse de esasında tarihin objektifliği oldukça büyük bir yalan. Zira tarih objektif olamayacak kadar sıra dışıdır. Rasyonalite gereklilik olmakla beraber, esasına baktığınızda tarih, tarihçinin kurgusundan öte değildir. Bu açıdan bakıldığında Vakıf, tarihçiye oldukça güçlü bir ilham sağlayabilir.

Yeryüzünden çok uzakta bambaşka bir zaman ve mekânda geçen hikâye, geleceğin yeni sosyal bilim dallarından birinin etrafından şekillenmektedir. Sosyal bilimlerin faydacı sorularla ziyadesiyle küçültülmeye çalıştığı bu dönemlerde, Asimov’un metni tam bir cevap niteliğinde. Zira Asimov’un kurduğu evrende Tarih ve Psikoloji bilimlerinin bir araya gelerek kuramsallaştığı psiko-tarih bilimi tüm zaman ve mekânın kurtarıcısı olabilecek tek etmen. Asimov’un basit bir şekilde kuramsallaştırdığı psiko-tarih bilimi esasına bakıldığında derin ve çok ince bir hayal gücünün ürünü. Zira tarihten çok psikolojinin alt dalı olarak tasarlanan psiko-tarih, geleceğin tarihini yazmak üzerine kurulu. Fakat geleceğin tarihi, insan psikolojisinin mikro ve makro tepkilerini tahmin etmek ve bu yolla insanlığın gelecekteki bütünsel tarihini yazmak üzerine şekilleniyor.

hari seldon vakif

Asimov’un yüksek dehasının bir sonucu olarak ortaya çıkan Vakıf, tüm kurum ve bürokrasisiyle çökmekte olan bir imparatorluğun küllerinin saklanması hikâyesi gibi başlıyor. Kitapta bizatihi olarak az rastlasak da esasen kitabın ana karakteri olan Hari Seldon geliştirdiği psiko-tarih bilimiyle imparatorluğun nasıl çözüleceğini gün be gün saptamakta. Psiko- tarih bir falcılık oyunu değil. Tamamen bilimsel tekniklere dayanıyor. Kişilerin kaderleri üzerinde belirleyici olmaktan ziyade insanlığın geleceğini hakkında net saptamalar yapabilen bir bilim dalı. Bilim dalı, insan psikolojisinin temel birtakım yapısal özelliklerine dayanıyor ve buna bağlı olarak ihtimale dayalı bir gelecek planı sunuyor. Sosyal bilimleri, matematiksel bir formül olarak önümüze koyuyor. Bu açıdan bakıldığında eser bize dolu dolu sosyal bilimler fütürizmi sunuyor demek sanırım fazla cüretkâr olmayacaktır. Fakat bu bilimin oluşum ayrıntılarına çok girmek istemiyorum. Zira seri kronolojik olarak ilerlemeyecek ve ilerleyen bazı kitaplar bize bu bilimin oluşturulmasını dehşete düşürerek aktaracaklar. Şimdilik bu kadar ayrıntı yeter.

Geleceği günü gününe tarihsel bir akış içerisinde teorize eden Hari Seldon, kurduğu Vakıf ile çökmekte olan imparatorluğu en az hasarla çöküşe hazırlamaktadır. Zira o mevcut imparatorluğun hiçbir suretle kurtulamayacağının farkındadır. Bir ansiklopedi hazırlayarak imparatorluğun tüm birikimini derlemek niyetiyle uzak bir gezegende oluşan vakıf, bir devletten ziyade adı üzerine bir vakıftır. Mütevelli heyeti tarafından yönetilmekte ve hiçbir silahlı gücü bulunmamaktadır. Gezegene giden herkes ansiklopedi yazarıdır ve imparatorluk bu gezegende oluşturulan ansiklopedi heyetini desteklemektedir. Hari Seldon’un imparatorluğu kurtarmak için ansiklopedi yazma gayesi herkes tarafından oldukça masumane gelebilir. Ama ne ansiklopedi yazarları ne de imparatorluk Hari Seldon’un insanlığı kurtarmak için giriştiği esas gayeden bihaberdir. Hatta okuyucu olarak bizler de imparatorluk ve Vakıf sakinleri kadar bihaberiz.

vakif asimov

Roman’ın bölümleri ilerlerken uzun on yıllar geçerek devam ediyor ve bize her bölümde Vakıf’ın içine düştüğü farklı bir kriz gösteriliyor. Bölümler arası geçişlerde tekrar hikâyeye bağlanmak biraz sorun gibi gelebilir. Ama değil. Tabii her kriz Hari Seldon’un psiko-tarih metotlarıyla daha önceden tahmin edilmiş ve gerekli çözüm çoktan öngörülmüş durumda. Seldon karşılaşılabilecek her kriz için gerekli önemleri çoktan almış. Fakat Hari Seldon’un yazdığı “geleceğin” tarihinde toplumun düşeceği ya da düştüğü kriz durumuna ve çözümüne dair bir bilgi sunulmuyor. Hari Seldon yol gösterici ve kurucu ata – hatta Vakıf’ın oluşturduğu yeni düzende mesih-peygamber- olmasına rağmen sorunun çözümünün yine kurduğu sistem içinde gizli olduğunu söylüyor. Onun gelecekteki Vakıf yöneticileri için verdiği tek tavsiye tavırsal tutumları üzerine

Kitap boyu karşılaşılan krizlerin hep bir ortak noktası var. Bu ortak nokta ise Vakıf’ın karşılaştığı ilkel saldırganlıklar. Yani kitap boyunca Vakıf gezegenini büyük krizlere sürükleyen tüm olaylar, çevre gezegenlerin ilkel saldırganlık dürtüleri. Sosyal antropolojinin öngördüğü üzere ilkel her zaman daha saldırgan tavır gözetir. Bu noktada Asimov bir sosyal antropolog gibi işlemiş Vakıf’ın krizlerini. Zira Vakıf’ın teknoloji ve kültür seviyesinin mukayese edilemeyecek kadar altındaki savaşçı ilkel gezegenler, her krizde Vakıf’ı yok etmek istese de Vakıf’ın bir şekilde yine gezegen içi ilkel muhalefete rağmen başa gelen Valisinin her zaman savaşsız bir başarı çözümü var.

Hari Seldon’un kurduğu Vakıf, giriştiği tüm krizleri atlatarak ilerler. Bu sırada her İmparatorluğun yaşayacağı sona yaklaşan Galaktik İmparatorluk ise, uç sınırlarından başlayarak giderek çözülmekte ve ortaya çıkan yeni güç odakları daha ilkel iktidar merkezlerine dönüşmektedir. Bu sırada kültür ve teknoloji seviyesi oldukça yüksek olan Vakıf, çevre gezegenlerde kurduğu tıp temelli dinle büyük bir hegomonya kurar. Zira kanser başta birçok hastalığın tedavisini geliştiren Vakıf, tedaviyi uygulayabilen kişileri rahip olarak görevlendirmekte ve bu rahipler Peygamber Hari Seldon’un dinini yaymaktadır. İlk kitap bu noktada dinî bilimkurguya da ufak göz kırpışları yapmaktadır. Vakıf’ın kısa birkaç cümleyle de olsa sorunsallaştırdığı ve tarihte de sıklıkla karşılaşılan bir mesele de ticaret- misyonerlik ilişkisidir. Zira kitabın son krizine gelindiğinde Asimov bize iki alanda parlayan bir Vakıf sunar: Ticaret ve Din. Nitekim Vakıf’ın kurumsallaştırdığı din, ticaret vasıtasıyla yayılmaktadır. Fakat bu sefer bazı toplumlar dinin topraklarına girmemesi için ticarete düşman olmakta ve bu durum Vakıf’ı yeni bir krize itmektedir. Bu durumda Vakıf’ın tek bir şansı vardır; dindarlaştırılmamış ticaret! Bu noktada da Asimov’un birtakım tarihsel meselelere üstü kapalı bir eleştirel yorum getirdiği söylenebilir.

İmparatorluğun çöküşü Vakıf’ın yükselişidir. Tabii bu sırada Vakıf ticaret, din ve teknoloji vasıtasıyla galaksinin bir ucunda yayılmaktadır. Vakıf geleceğin yazıldığı bir zamandaki geçmişin tarihidir. Bu noktada yazıya başladığımız ve hatta adını verdiğimiz soruya bir cevap arayarak bitirelim: Geleceğin tarihi yazılabilir mi? Psiko- tarih mükemmel bir hayal ürünü. Ama 21. yüzyılın modern bilimlerinin bu soruya vereceği cevap büyük bir hayırdır. Zira modern bilimler bununla ilgilenmekten pek hoşlanmazlar, hatta geleceğe dair çıkarım yapmaktan genellikle korkarlar. Fakat Asimov gelecekte bir yerlerde bizi bekleyen tarihin bir şekilde yazılabilir olduğunu anlatmış. Siz ne dersiniz? Geleceğin tarih-yazımı bir yerlerde bizi bekliyor mu? Yoksa insanoğlunun yeryüzündeki yalnız kaderi aynı tekdüzeliğinde devam etmeye mahkûm mu?

Not: Bu yazı Vakıf serisinin her bir kitabı için sürecek bir tefrikanın ilk mahsulüdür. İthaki’nin yeni baskılarına müteakiben yaymlanmaya devam edecektir.

Hazırlayan: İskender Câvîd

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

okat uzay serisi

70’ler Türkiye’sinde Bilimkurgu: Okat Uzay Serisi

Yeni Dünyalarda Serisi ile Türk okurunu modern yabancı bilimkurgu eserleriyle tanıştıran Çağlayan Yayınevi’nin ardından, Okat …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et