Stanley Kubrick Sergisi’nden İzlenimler

7 Mart 1999 tarihinde yaşama veda eden Stanley Kubrick, 1 Ekim 2022 – 1 Nisan 2023 tarihleri arasında İstanbul Sinema Müzesi tarafından düzenlenen bir sergiyle anılıyor. Kubrick’in kızı Katharina Kubrick de serginin açılışında bizzat yer aldı. İki kattan oluşan sergide usta yönetmenin tüm çalışmaları kronolojik bir sırayla meraklılarına sunuluyor. Sergide aynı zamanda, usta yönetmenin gün yüzüne çıkmamış senaryolarına, belgelerine ve kişisel bazı notlarına da yer veriliyor. Usta yönetmen hakkında düzenlenen bu kapsamlı organizasyonda, sanatçının sinemasal evrenine derinlemesine bir yolculuk yapılıyor. Dolayısıyla yedinci sanat tutkunlarının -deyim yerindeyse- ayaklarına kadar gelen çok önemli bir fırsat. Çift katlı sergide hem yönetmenin iç dünyasına yolculuk ediyor hem de sinemanın teknik gelişimine şahit oluyoruz.

Sergiye adımımızı atar atmaz, yönetmenin 1945 ve 1950 yıllarında Look dergisi için hazırladığı fotoğraf çalışmaları bizleri karşılıyor. Genç yaşlarda başladığı fotoğrafçılık uğraşı sırasında kullandığı kameraları da inceleme imkânına kavuşuyoruz. Filmlerinde kusursuza yakın duran simetrik planlara dair ilk temellerin de bu dönemde atıldığını gözlemliyoruz. Kubrick, yıllar önce verdiği demeçlerinde fotoğraf sanatının sinema ile çok önemli bir ilişkisi olduğunu belirtmişti. Usta isim, fotoğraflarında çoğunlukla doğal insan portrelerine yer verdi: Metroda yorgunluktan uyuklayanlar, maçına çıkmaya hazırlanan boksörler, birbirine sarılan aşıklar, yaşlı gazete satıcıları, çocuk işçiler gibi toplumun birçok farklı kesimini kadrajına aldı.

1951’de kısa belgeseli Day of the Fight ve gene bir kısa çalışma olan Flying Padre ile yedinci sanata adım atan Kubrick, Fear And Desire (1953) ile uzun metraja geçiş yaptı. Sergide Kubrick’in ilk dönem kısa yapımlarının video görüntülerini gözlemleme şansımız oluyor. Fotoğrafçılık ve kısa filmcilik dönemini yansıtan bölümler, yönetmendeki mükemmeliyetçilik takıntısının erken zamanlarda bile var olduğunu kanıtlıyor. En büyük çıkışını yaptığı 1. Dünya Savaşı temalı Paths of Glory (1957) ile istikrarlı bir yükselişe geçti, sonrasında imza attığı her eseriyle sinemaya yön veren bir isme dönüştü. Kubrick Sergisi’nde, Paths of Glory’den son eseri Eyes Wide Shut’a (1999) kadar tüm odalarda filmlerini detaylıca inceleme olanağına erişiyoruz. Serginin ikinci katı ise kronolojiden farklı olarak 2001: A Space Odyssey’ye ayrılmış durumda.

Serginin uzay gemisi tasarımlı son katı, eşsiz bir deneyim sunuyor. Sinemada teknik çıtayı yukarı taşıyan 2001: A Space Odyssey, hâlen izlemesi eşsiz bir yapım. Artur C. Clarke’ın kısa öykülerine dayanan film, çok özenli bir çalışmanın ürünü. Girişte “Yıldız Bebek”ten sonra Johann Strauss’un ikonik bestesi “The Blue Danube”  bizleri karşılıyor. Bu sayede unutulmaz bilimkurgu filminin evrenine hızlıca giriş yapıyoruz. Filmde giyilen ilk insan kostümü ve astronot kıyafeti de dikkatlerden kaçmayan güzel ayrıntılar.

İstanbul Sinema Müzesi, dünyanın farklı yerlerinde de düzenlenen serginin İstanbul ayağında özenli bir işe imza atıyor. Yönetmenin sanatındaki kusursuzluğa dayalı biçimini kişisel notlarında ve basılı senaryolardaki üzeri çizilip düzeltilmiş ham hâllerinde görme fırsatına erişiyoruz. Özellikle Eyes Wide Shut’tan sonra planladığı Supertoys Last All Summer Long (Brian Aldiss / 1969) kısa hikâye uyarlaması, vefatı dolayısıyla gerçekleşemedi; fakat A.I. olarak (Artificial Intelligence) adlandırılan proje üzerinde uzun süre çalışmıştı. Söz konusu sergide A.I. projesinin bitmiş senaryosunu ve hazırlanan storyborad çizimlerini görme imkânımız oluyor. Kubrick’in yarım kalan mirasını, Steven Spielberg 2001 senesinde tamamladı. Spielberg, Kubrick ve ekibi tarafından hazırlanan storyborad çizimlerine büyük oranda sadık kaldı.

Stanley Kubrick Sergisi, yönetmenin 17 yaşında başlayıp ölene dek sürdürdüğü sanat hayatını detaylarıyla sunuyor. Bizlere, sinemanın gelişimine çok önemli katkıları olan bir ismin adeta iç dünyasını açıyor. Ayrıca eserlerinde kullanılan ekipmanlara yer verilmesi, kameraların teknolojik gelişimini de gözler önüne seriyor. Sergi hem yönetmenin hayranları hem de sinema tarihi meraklıları için biçilmiş kaftan.

Yazar: Buğra Şendündar

1979 İstanbul doğumlu. Sinemaya olan ilgisi daha yedi yaşındayken dedesiyle sabahlara kadar film izlemekle başlar. Daha önce çeşitli mecralarda sinema üzerine makale ve eleştiriler kaleme aldı. Günümüzde, Bilimkurgu Kulübü'nde yazarlık serüvenine devam ediyor. Ona göre sinema, insanın kendini keşfetmesidir.

İlginizi Çekebilir

Howard Hughes

Çağının Elon Musk’ı: Howard Hughes

Elon Musk’ı hepiniz bilirsiniz. Teknolojiye ve gelişime meraklı, uzaya tutkuyla bağlı, sosyal medya ve sinemaya …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin