Sinema dinamiktir, Anlar ve sahnelerden oluşur. Bazen filmlere dair tek bir an çok fazla şeyi anlatır. Unutulmaz filmlere dair bazı anları seçip derledik. Bu meşhur anları size farklı bir gözlükle; farklı renk ve biçimlerle sunmayı denedik…
Star Wars V: The Empire Strikes Back
Star Wars serisinin en karamsar bölümlerinden biri olan The Empire Strikes Back’teki unutulmaz savaş sahnesi… Darth Vader ve Luke Skywalker kıyasıya bir ışın kılıcı mücadelesine girişiyor. Luke’un köşeye sıkıştığı noktada, Darth Vader soğuk ve mekanik biçimde o unutulmaz repliği dillendiriyor…
Inception
Paris, 19.yy’ın sonlarında empresyonizm akımının doğduğu şehir. Renoir, Monet, Toulouse-Lautrec ve Van Gogh gibi ressamlar tarafından birçok kez çağının empresyonist anlayışıyla tuvale yansıtılıyor.
Nolan’ın başarılı filmlerinden Inception’da ise, Cobb’la Ariadne’yi bir Paris kafesinde konuşurlarken görüyoruz. Cobb rüyalardan bahsediyor ve Ariadne bir anda neyin içerisinde olduğunu fark ediyor. Ariadne’nin zihnindeki Paris gerçekliğini yitiriyor…
The Matrix
Adını Yunan mitolojisindeki rüya tanrısından alan Morpheus, Neo’a ya bir seçim sunar. Mavi hap, yarın sabah nasıl uyanacağını bilecek şekilde, yaşadığı konforlu hayatın devamı demektir. Kırmızı hap ise ona anlatılanların gerçek olduğu, geri dönüşü olmayan bir seçim sunacaktır.
Ve hikâyede vaat edildiği şekilde Neo, gerçeğin soğuk yüzünü seçer. Geç de olsa yüzleştiği dünyanın, kurtarıcısı olacaktır.
Interstellar
Doyle, Amelia ve CASE, sularla kaplı gezegende ağır adımlarla ilerliyor. Uçsuz bucaksız gibi görünen sular ve bulutların kapladığı gezegen, huzursuz edici bir sakinlik hissettiriyor ilk bakışta.
Gargantua Kara Deliği’ ne olan yakınlığı, zamansal bir tuzağa dönüştürüyor gezegeni. Diz hizasındaki karanlık sular, Tufan’dan önceki tekinsizliği hatırlatıyor.
Avatar
Avatar bedenindeki Jake, Prenses Neytiri’ye Pandora’nın ormanlarında ilerlerken eşlik ediyor. Önlerinde Ruhlar Ağacı var, Na’vi ırkının ruhsal ayinlerinin mekanı… Birçok mitolojideki Yaşam Ağacını anımsatan ağaç, bilimkurgusal olarak ufuk açıcı ayrıntılar içeriyor.
Na’vi mitolojisindeki yaratıcı ve kuşatıcı tanrı Eywa, Pandora ekosisteminin düzenini sağlıyor. Hatta gezegendeki bütün canlılar ve Na’vi ırkı, sinirsel uzantılarla Ruhlar Ağacı’na ve birbirlerine bağlanabiliyor. Mitolojideki gezegensel uyum, nöronal düzlemde gerçeklik buluyor.
Arrival
Sessiz ve gizemli yabancılar geldiklerinden beri, onlarla konuşmaya çalışıyoruz. Louis bir süredir bilinmeyenden gelen korkuyla yüzleşmiş, koruyucu kıyafetlerinden kurtulmuş. Artık el, kol ve mimikleriyle iletişim kurmaya çalışacak.
Halkasal ve çentikli mürekkep lekeleri tozlu havada asılı kalıyor. Acaba bu lekeler; geçmiş, gelecek ve bugünümüze dair neler söyleyecek bize?
2001: A Space Odyssey
Renkli ışık gösterileri ve yabancı sesler eşliğinde, insanlığın en gizemli yolculuğunu yaptıktan sonra Bowman, kendini Neoklasik tarzda döşenmiş, temiz bir odada bulur.
Ağır uzay kıyafetleriyle odada dolanır. Orta yaşlı Bowman’ı zarafetle yemek yerken izler. Ve bir an sonra, oldukça yaşlanmış vaziyette, yataktadır. Belki de son anlarında, Monolith’e doğru uzanır. Yaşamın ve zekanın kaynağı olan siyah taş, kaçınılmaz olan yolculuğu tekrar başlatacaktır…
Planet of the Apes: Rise
Doğuştan farklı, zeki ve güçlü olan Caesar, daha fazla hayvan kalmak istemiyor. Barınakta isyan başlatıp, zekalarını güçlendirdiği diğer goril ve şempanze arkadaşlarıyla birlikte ormana doğru ilerliyor.
İnsanlar ise, barınak kaçkını maymunları kafeslerine geri tıkmak için köprüde barikat kurmuşlar. Caesar’ın buyruklarıyla saldıran maymunlar, zekâ dolu her hamlelerinde bir daha asla tutsak olamayacaklarını ilan ediyor.
Cloud Atlas
“Hayatımız, yalnızca kendimize ait değildir. Doğduğumuz andan itibaren, son nefesimize kadar geçmiş ve gelecekteki varlığımızla birlikte biz, birbirimize bağlıyız. Bütün hatalar ve merhametlerimizin toplamı geleceğimizi yaratacaktır…” – Sonmi 451
Contact
Ellie Arroway evreni dinliyor, yüzünde kaygılı ve derin bir ifade var. VLA (Very Large Array) radyo teleskopları uzun süredir Ellie’nin kulakları gibi olmuş, sessiz ve çorak araziden, bilinmeze doğru uzanmaya çalışıyorlar.
Kısa bir süre sonra, 26 ışık yılı uzaktan gelen bir ses duyacaklar. Ve hayatını bu sesi bulabilmek için adayan Ellie, sesin gerçekten ne söylediğini anlayabilen ilk insan olacak…
The Fountain
Tom Creo, hayatının aşkını yüzyıllar önce kaybettikten sonra son bir yolculuğa çıkıyor. Bilimkurgu tarihindeki en özgün tasarımlardan olan baloncuktan ibaret bir uzay gemisinin içinde, Mayalar’ın Xibalba olarak adlandırdığı Orion Nebula’sına doğru ilerliyor.
Lotus duruşunda varoluşunun son anlarını yaşayan Tom, yıldızın çekim alanına sürükleniyor. Süpernova patlamasıyla birlikte, gecikmiş de olsa ölüme kavuşuyor…
Mad Max: Fury Road
Sürekli hareket halindesin, çünkü dünya öldü, kaçmak zorundasın. Su, besin, petrol paylaşmayacak kadar çok az. Altındaki zemin hızla kayıp giderken bile ayakta kalacaksın.
Çöl sıcak, ıssız. Motor sesleri gürüldüyor, mermiler ve metallerde yankılanıyor. Ve tırlar çarpıştıkça, alevler göğe yükseliyor. İsmi bir kez bile seslenilmeyen Max, bütün patlamaların ve çarpışmaların ardından ayakta kalmayı gene başarıyor.
Metropolis
1927 yapımı Metropolis, belki de tarihin ilk uzun metrajlı bilimkurgu filmi olabilir. 20. yüzyıl başlarındaki hızlı sanayileşmenin doğurduğu iklimden beslenen fütürist film, bilimkurgu sinemasının yapı taşlarından biri oluyor.
İşçi sınıfının köleleşmesi, robotların yükselişi, kalabalık ve dikine yükselen şehirler… Neredeyse 100 yıl önce kurulmuş bir distopya, bugünümüzü ne kadar da çok hatırlatıyor…
Hazırlayan: Emre Yorgancıgil