Bir zamanlar büyü veya sihir denilen şeylerin sonradan bilimsel izahatlar ile ortaya konulmasında olduğu gibi, bilimkurgu edebiyatı ve sinemasında da bir dönem fantastiğin konusuna giren şeyler sonradan bilimsel bir mantığa oturtulmuş ve bilimkurgunun sınırlarına çekilmeye başlanmıştır. Vampirizm de bunlardan biridir. Uzun yıllar boyu fantastik filmlerde gördüğümüz vampirler, artık bilimkurgu filmlerinde de karşımıza çıkıyor.
Bunların içinde en önemlilerinden biri de beş filmi, animasyonu, kitapları ve çizgi romanları ile kendi evrenini oluşturan Underworld‘dür. Underworld, vampirlerin oluşumunu tamamen bilimsel bir temele dayandıran, güçlerini ve hızlarını fizik kuralları çerçevesinde ele alan ve bakışla hipnoz etme ya da hava manipülasyonu gibi tüm doğaüstü unsurları devre dışı bırakan anlatısıyla vampirliği âdeta gerçekçi bir dille açıklamıştır. Bunu yaparken de vampirler ve kurt adamlar arası savaşı ve tarihten bugüne gelen olaylar zincirini çok başarılı bir Orta Çağ entrikası ile birleştirerek izlenesi bir öykü aktarmıştır.
Şimdi gelin, hem Underworld evrenindeki olayların tarihçesine hem de projenin oluşum aşamasına bir göz atalım.
Bu projenin arkasındaki deha, birinci ve üçüncü filmlerde Likan (Kurtadam ve Likan farkı yazının ilerleyen bölümlerinde anlatılacak) Raze rolüyle de izlediğimiz Kevin Grevioux adlı yapımcı ve senaristtir. 1,91 boyunda, son derece kaslı bir fiziğe ve Vin Diesel’i bile kıskandıracak kadar kalın bir sese sahip olan Grevioux, aslen mikrobiyoloji alanında lisans ve genetik mühendislik alanında da doktora yapmış bir akademisyendir. Okul yıllarında seçmeli olarak edebiyat ve senaryo yazarlığı dersleri almış ve bilimkurgu filmlerinde bilimsel danışman olarak çalışmıştır. Sonradan iri fiziği ve davudi sesi dolayısıyla yönetmenlerin dikkatini çekmesi gecikmemiş ve kamera önünde de küçük rollerde görülmeye başlamıştır. Bir zamanlar büyü veya sihir şeklinde değerlendirilen şeylerin sonradan bilim olarak görülmesi ve mantıklı açıklamalarının yapılması kendisinin de ilgisini çeken bir konudur. Tamamen bilimsel esaslara dayalı fantastik bir eser yazmaksa en büyük hayalidir. Bu amaçla kendisine vampirizmi seçer, vampirleri ve vampirliği tamamen bilimsel şekilde açıklayacak bir film projesi için araştırma yapmaya girişir.
Eğitiminin de yardımıyla vampirleri bilimsel bir temele oturtması gecikmez. Anahtar bellidir: DNA. Vampir DNA’sı insan DNA’sından farklıdır. Vampirlerin hızlı ve güçlü olması konusunda ise zoolog akademisyenlerin fikirsel desteğini alır. Öyle ya, vampirler teknik olarak ölüdür. Ölü olan bir varlığın canlı olan bir insandan daha güçlü ve hızlı olması mümkün değildir. Bu konuda zooloji alanında uzman olan diğer hocalar kendisine örnek olarak primatları gösterir. Sonuçta tüm vampirler insandan dönüşmüştür ve insanlar ile primatlar akrabadır. Maymun cinslerinin neden çok güçlü olduğunu araştırır. Örneğin, bir insandan çok daha küçük olan şempanzeler bir halterci kadar güçlüdür. İnsan boyunda olan orangutanlar neredeyse beş insan gücündedir. Ağırlığı 150 – 180 kg arasında olan goriller ise zaman zaman kendilerinin iki katı ağırlığında olan aslanlarla kapışmakta ve onları alt edebilmektedir.
Bunun nedenini araştıran Grevioux, primatlardaki tüm kas gruplarının birbirine doğrudan bağlı olduğunu keşfeder. Örneğin bir insanın kol kasları omuz kaslarına, omuz kasları da kanat ve sırt kaslarına bağlıdır. Uzak kas grupları arasında dolaylı bir bağlantı vardır. Ancak primatlar, çoğunlukla ağaçta yaşadıkları, daldan dala atladıkları için kollarını kullandıklarında doğrudan bacak kasları da çalışmaktadır. Artık vampirlerin gücü için bilimsel temellendirmede kullanacağı açıklama hazırdır. Vampire dönüşen bir insanın kas yapısı da değişmektedir. Ayrıca bu açıklama, vampirlerin hızı için de kullanılabilecek bir prensibe işaret etmektedir. Kurt adamlar için de benzeri bir yol izleyen Griveoux, ilk başta kurt adamları bazen insan bazen de kurda dönüşen varlıklar şeklinde yazmaz. Onun kurt adamları, insan şeklinde kurtlardır. Ancak işin öyküleme kısmına gelince, Likan Lucian karakterini ekler ve onun dönüşümünü de DNA üzerinden mantıklı bir temele oturtur. Kurt adama dönüşmüş hamile bir kadın tarafından doğurulan Lucian’ın DNA’sı kararsızdır. O yüzden de bazen insan bazen de kurt adam olabilmektedir. Söz konusu değişim ilk zamanlar kontrolsüzce olmaktayken, Lucian bunu kontrol etmeyi öğrenir ve istediği zaman dönüşmeyi başarır.
Bilimsel temellendirme işi tamamlandıktan sonra öykü ve senaryo yazımı işine girişir. Underworld evreninde olaylar beşinci yüzyılda, bir Macar kasabasında meydana gelen veba salgını ile başlar. Sonunda bir savaş lordu ve söz konusu kasabanın derebeyi olan Alexander Corvinius da vebaya yakalanır. Ancak doğuştan getirdiği bazı genetik bozukluklar, vebalı olmak yerine bedeninin vebayı özümsemesini sağlar. Bağışıklık sistemi, virüsü bedenin yararına kullanır ve hem yaşlanması durur ve ölümsüz olur hem de fiziksel ve biyolojik anlamda son derece güçlenir. Âdeta her bir hücresi virüse dönüşür. Elbette o dönemde bunları henüz bilmeyen Corvinius, hastalıktan iyileştiğini sanır ve yaşamına devam eder. Bu olaydan sonra iki yıl arayla üç oğlu olur. İlk doğanlar ise ikiz oğulları Marcus ve William‘dır. Ertesi yıl da seride kendisinden hiç söz edilmeyen üçüncü oğlu doğar. İkiz oğulları da kendisi gibi kararsız DNA ile ve ölümsüz olarak dünyaya gelmiştir. Doğal büyümeleri sürdükçe fiziksel gelişimleri ve yaşlanmaları da devam eder ama 23 yaşına geldiklerinde büyümeleriyle birlikte yaşlanmaları da durur. Üçüncü oğlu ise ölümsüz değildir ama onun DNA’sı ilk iki oğlununkinden bile daha değerlidir çünkü hem kararlıdır hem de ölümsüzlük dışında Corvinius DNA’sının tüm özelliklerini taşımaktadır.
Marcus ve William, bir lordun oğluna yakışmayacak tavır ve hâller içindedir. Lort babaları bu güçlerini iyilik ve yardım amacıyla kullanmasına rağmen oğulları sürekli olarak kavgalar çıkarmakta, ölümsüz olmalarının rahatlığıyla gereksiz meydan okumalara, düellolara girmekte ve insanları öldürmektedir. Sonunda William, bir gün bölgenin en usta savaşçısına meydan okur ve onunla bir kılıç düellosuna girer. Sahip olduğu onca güce rağmen bu usta savaşçıyı bir türlü yenemez. Hatta ona yenilir. Savaşçı da William’da bir tuhaflık olduğunu düşünür. Kılıcını öldürücü noktalara saplamasına rağmen William ölmemektedir. Sonunda işin içinde bir kara büyü olduğunu düşünür ve kaçmaya başlar. Yenilginin hıncıyla öfkelenen William da peşine düşer. Kardeşini sakinleştirmek ve götürmek isteyen Marcus da ikilinin peşinden gitmeye karar verir. Atlı takip ormana gelince son bulur ve üçü de ormana dalar. William hem yenilmenin hem de rakibini elinden kaçırmanın hırsıyla giderek daha da öfkelenmiştir. Üçlü arasındaki kovalamaca bir süre daha devam eder. Ne var ki, bölgede bulunan kuduz bir kurt Marcus’a saldırır. Kardeşinin ağzı salya dolu bir kurtla boğuştuğunu gören William, o hışımla kurdun üzerine atlar. Kurt William’ı ısırır. Marcus ise kurdu öldürmeyi başarır.
Normal şartlarda bu ısırık yarasının hemen kapanması gerekmektedir ama yara kapanmaz. Yara kapanmadığı gibi, William’ın beti benzi atar ve hâlsizleşir. Sonunda kardeşini omuzlayan Marcus, onu yakınlardaki bir hana götürür. William bütün gece ateşler içinde yanar. Kardeşinin ateşini düşürmeye çalışan Marcus hem William’a soğuk uygular hem de odalarının penceresini açık bırakır. İki kardeş sonunda bitkinlikten uyumaya başladıkları sırada kan kokusunu alan bir yarasa da odanın açık penceresinden içeri girer ve üzerine kan bulaşmış olan Marcus’u ısırıp kanını emer. Yarasa kuduzun doğal taşıyıcısı olduğu için Marcus üzerindeki etkisi William’da olduğu kadar şiddetli olmaz. Ancak sonunda, iki kardeşin kararsız DNA’sı, ısırıldıkları hayvanların DNA’sı ile etkileşime girer ve kararlılaşır. Kurt tarafından ısırılan William kurt adam olur. Yarasa tarafından ısırılan Marcus ise vampir. William bir daha insan şeklini alamaz. Yarasa benzeri bir insana dönüşen Marcus ise kanla yeterince beslendiğinde insana dönüşebilmektedir.
İkizlerinin başına buyrukluğu ve sorumsuzluğu yüzünden zaten yeterince acı çekmekte olan Alexander Corvinius ise çocuklarının artık birer canavara dönüştüğünü görür ve ortadan kaybolur. İkizlerin küçük kardeşi de kimliğini değiştirerek babası gibi sırra kadem basar. William bölgede büyük bir yıkıma neden olmaktadır. İnsanlara saldırmakta ve ısırdıklarının çoğu ölmekte ama bazıları da kurt adama dönüşmektedir. Dönüşenler de başkalarına saldırmakta ve onların da saldırdıkları yine ya ölmekte ya da dönüşmektedir. Kurt adamlık âdeta bir veba gibi yayılmaktadır. Bu durumu tek başına engellemeye gücünün yetmeyeceğini anlayan Marcus, babası gibi bir savaş lordu olan Viktor‘u bulur. Ölüm döşeğinde olan Viktor’a sonsuz yaşam vaat eder ama karşılığında tüm gücü ve ordusunu kardeşini durdurmak için kullanmasını ister. Sonunda Marcus, Viktor’u dönüştürür. Ardından da dönemin bir leydisi olan Amelia‘yı Viktor’un isteği doğrultusunda dönüştürür. İlk vampir olan Marcus, vampirlerin en güçlüsüdür. Marcus tarafından dönüştürülen Viktor ve Amelia da ikinci nesil vampirler olarak Marcus’tan sonra en güçlü vampir konumundadır. Her bir nesil, bir öncekinden güçsüz, bir sonrakinden güçlüdür.
Sonunda Viktor’un ordusu da dönüştürülmeye başlanır. Ancak herkes dönüşmemektedir. Vampir virüsü çoğu insanı bir saat içinde öldürmektedir. Çok azı vampire dönüşebilmektedir. Bu yüzden Viktor ve Amelia, olabildiğince çok sayıda insanı ısırır. Sonunda William’ın peşine düşülür. Ancak Viktor, Marcus’un kendisini bir noktada kandırdığını fark eder. Marcus, kardeşini yakalamak değil onunla yeniden bir araya gelmek niyetindedir. Bu nedenle Viktor, Amelia’nın da desteğiyle William’ı yakaladıktan sonra sonsuza kadar hapsedeceği gizli bir zindana kapatır. Marcus bu durumdan çok hoşlanmasa ve hatta bunu kabullenemese de bir lort olan ve emrinde vampirler ordusu bulunan Viktor’a karşı gelemez. Sonuçta kardeşi William nasıl olsa ölümsüzdür ve onu bir gün kurtarabilecektir. Viktor, Marcus ve Amelia, vampirlerin ataları olarak yeni bir yönetim düzeni kurar. Bir vampir atası yüz yıl boyunca hükmederken diğer iki ata uyuyacaktır. Böylece her biri sırayla yüz yıl boyunca hükmedecektir. Uyandırma töreni sırasında uyandıran uyandırılana kendi kanını içirmekte ve böylece ona tüm bilgi birikimini aktarabilmektedir.
Underworld evrenindeki vampirler, efsanelerdeki gibi bir tür hortlak değildir. Farklı DNA’ya sahip canlılardır. Dolayısıyla bazı vampirler üreyebilmektedir. Viktor’un da Sonja adında bir kızı olur. Bu kızı az önce de söz ettiğimiz Likan Lucian ile aşk yaşamaya başlar ve ondan hamile kalır. Viktor, Lucian’ı bebekken ilk gördüğünde ona merhamet etmiş ve kanatlarının altına alarak büyütmüştür. İlerleyen yıllarda Lucian, başka insanları da likana dönüştürmüş ve vampirlerin gündüz bekçisi olarak hizmet etmeye başlamıştır. Ancak türlerin birbirine karışma riski, ona Marcus’un gizli emellerini hatırlatır. Türlerin birbirine karışması ve melez bir türün ortaya çıkması Viktor’un en büyük korkusudur. Bizzat Viktor’un emriyle bir mahkeme toplanır ve Sonja idam edilir. Likan Lucian da isyan çıkarır ve hem diğer likanların hem de bölgedeki kurt adamların yardımı ile vampirlere savaş acar. Viktor’un kalesini ele geçirir. Vampirlerin tamamına yakını ölür, ancak Viktor’un yardımcılarından olan ve katipliğini yapan Tanis, hem o sırada uykuda olan iki atayı hem de savaşta yaralanan Viktor’u kurtarır.
Viktor, melez tür tehlikesinin tahmininden daha büyük olgunu görür, Marcus ve hapsettiği kardeşine karşı kesin bir önlem olarak zindanın ve kafesin inşasında çalışan herkesi öldürür. Bunların aralarında, babasını öldürdüğü Selene de vardır. Selene, Viktor’a kızını hatırlatır, ona ailesinin kurt adamlar tarafından öldürüldüğü yalanını söyler ve onu dönüştürür. Kale baskınından sağ kurtulmayı başarmış az sayıdaki vampirden biri olan Kraven ve Selene önderliğinde İnfazcılar birliğini kurar. Özellikle kurt adamlarla savaşmak için eğitilmiş olan bu birlik, hem kurt adamları hem de likanları avlamaya başlar. Selene kurt adam avındayken, Kraven öncülüğünde bir birlik de kaleyi likanların elinden almayı başarır. Bu arada Kraven de likanların lideri Lucian’ı öldürür. Öldürdüğünün bir kanıtı olarak da Lucian’ın kolundaki amblemin dağlandığı deri parçasını Viktor’a götürür.
Böylece aradan yüzyıllar geçer. Artık 21. yüzyıla gelinmiştir. Bilim ilerlemiş ve DNA, hücre, virüs gibi kavramlar ortaya çıkarılmıştır. Artık vampirler kendilerini vampir yapan şeyin ne olduğunu öğrenmiştir. Ayrıca, sentetik kan üretimine başlanmış ve böylece avlanmalarına gerek kalmamıştır. Vampirler ayrıca infazcılar önderliğinde yakaladıkları her likanı öldürmektedir. Likanların sayısı giderek azalmıştır. Selene bir akşam tespit ettiği birkaç likanın peşine düşer, ancak onların da bir insanı takip ettiklerini görür. Sonradan meydana gelen gelişmelerde likanların peşindeki insanın, Alexander Corvinius’un üçüncü oğlunun soyundan gelen torunu Michael Corvin olduğu ve likanların onun kararlı DNA’sını kullanarak melez bir tür yaratmak istediklerini anlarız. Üstelik, Lucian ölmemiş ve likanların sayısı da hiç öyle tahmin edildiği gibi azalmamıştır. Bilakis yer altına çekildikleri için gizlice daha da artmıştır. Lucian ve Kraven kaleyi geri almak için girişilen kuşatmada bir anlaşma yapmış ve bu savaşa bir son verme kararı almıştır. Bütün bunları öğrenen Selene, o an yönetimde olan vampir atası Amelia’nın hayati tehlike altında olduğu düşüncesiyle Viktor’u uyandırır.
Sonrasında meydana gelen gelişmelerde Selene, Viktor tarafından kendisine söylenen tüm yalanları öğrenir. Ailesinin katliamından baba yerine koyduğu Viktor sorumludur. Selene likanlar tarafından çoktan likana dönüştürülmüş olan Michael, Corvin’i ısırarak dönüştürür ve Michael melez bir tür olarak ortaya çıkar. Yarı vampir yarı likan ama iki türden de daha güçlü… Michael ile Viktor kapışmaya başlar. Michael gerçekten de ikinci nesil vampir Viktor’dan bile daha güçlüdür. Ne var ki Viktor’un başka bir avantajı vardır: Deneyim. Sonuçta yumruk yumruğa kavgadan ordular komuta etmeye kadar bin yıllık çatışma deneyimi olan Viktor, kavgada üstün gelmeye başlar ancak Selene onun bu dikkat dağınıklığından yararlanır ve Viktor’u öldürmeyi başarır. Serinin sonraki filminde ise Marcus ve Alexander Corvinius ile de tanışırız, Marcus’un William’ı serbest bırakma macerasını izleriz.
Görüldüğü gibi Underworld, vampirleri ve vampirliği sinema tarihinde en bilimsel şekilde açıklayan ve uzunca bir dönem en az hayaletler, cinler, periler kadar fantastik bir unsur olarak görülen vampirleri sert bilimkurgunun sınırlarına girecek derecede gerçekçi şekilde ele almayı başarmıştır. Bunun dışında ilmek ilmek işlenerek anlattığı öyküsüyle de sinema tarihinin en oturaklı ve ayrıntılı evrenlerinden birine imza atmıştır.