Frank Herbert’in meşhur eseri Dune’u bu kadar çarpıcı yapan şey nedir? Belki tüm büyük eserler gibi onun da mitolojiden faydalanması? Belki çeşitli kültürlerden ve dillerden yararlanarak bir araya getirdiği o leziz karışım. Belki çöl gezegenini anlatırken kullandığı gerçekçilik? Belki de şu malum solucanlar… Dune deyince zaten akla ilk gelen şeylerden biri solucanlardır kuşkusuz. Özellikle bilimkurgu türünde pek çok meşhur eser içerdiği ikonik bir şeyle ölümsüzleşir.
Aslında bizim Duneyamız’da da o malum solucanlardan var, fakat boyutları o kadar küçük ki çıplak gözle göremiyoruz. Tabii bu solucanlar melanj baharı üretiyor mudur bilemeyiz, lakin söyleyebileceğimiz en kesin şey doğadaki en dayanıklı canlılardan biri oldukları. Tardigradlar. Temsili resimlerine bakınca onları bir solucandan ziyade, fütüristik bir ayıya da benzetmek mümkün. Unutmayalım ki ayılar pek çok pagan inancında kutsal hayvanlardı.
Tardigradların bilinen 1300’ün üzerinde türü vardır ve doğadaki en dayanıklı canlılardan biri bu varlıklardır. Oldukça yüksek sıcaklıklara, mutlak sıfır derecesindeki soğukluğa, hatta dış uzaya dahi karşı koyabilecek şekilde evrimleşmişlerdir. Bir tardigrad su yahut yiyecek olmaksızın uzun yıllar boyu yaşayabilir. Yani bir şekilde dış uzay seferine çıkan bir gemiye sızmış tardigradlar güvenli bir bölgede uzun yıllar “uyku” moduna geçerek barınabilirler ve daha sonra uygun koşullar gerçekleşince, örneğin bulundukları ortam nemlenince, uyanıp yaşamlarına kaldığı yerden devam edebilirler.
Tardigradlar şu an için Dünya’nın her yerinde mevcut. Basit bir su havuzundan, Antarktika’nın ucube dağlarına kadar. Peki ya bu varlıklar böyle küçük olmak yerine Dune solucanları kadar büyük olsalardı, Dünya’da hayat nasıl değişirdi? Eğer şimdi, bir anda bütün tardigradlar aniden devasa hale gelseydi büyük ihtimalle Dünya’da yaşam sona ererdi. Fakat bu canlılar ta en başından beri Dune solucanlarına benzeyen bir biçimde evrimleşseydi acaba Dünya’nın şimdiki hali nasıl olurdu?
Tardigradlar genelde bitki hücreleri, yosunlar ve küçük omurgasızlar ile beslenir. Böylesi bir alternatif evrende de büyük ihtimalle bu şekilde beslenirlerdi. Yani bu sefer daha büyük yeşillikleri tüketerek. Fakat insanlarla karşılaştıkları zaman belki insanları da yutabilirlerdi. Tardigradların tüp şeklindeki ağızlarında stile denen sert ve keskin dişler bulunur. Bu dişler normalde bitki hücrelerini, yosunları ve küçük omurgasızları parçalar ama alternatif evrende tardigradlara yem olan insanları da parçalamaya yarayacaktır kuşkusuz.
Tardigradlara yem edilen bir insan herhalde vahşet içerikli pek çok kabusa sebep olabilir. Tardigradlar tüp şeklindeki ağızları ile yemlerini soğururlar. Tıpkı bir vakum cihazı gibi. O tüpe çekilen bir insanın akıbeti herhalde dışarıdan seyredenler için bile dehşet verici olacaktır. Bu yüzden tardigradlara korku dolu kutsal bir anlam yükleyen ilkel dinler ortaya çıkabilir. Dune gezegeninde bile solucanlara Şeyh Hulud ismi verilmiş, onlara ulvi bir önem yüklenmiştir.
Gerçek Dünya’da ise devasa tardigradlar aynı şeyle karşılaşabilir. İnsanlık, tardigradların devasa olduğu bir gerçeklikte evrimleşmiş olsaydı belki de bu gerçeklikteki medeniyetlerinden çok daha farklı bir konuma ulaşırlardı. İlk başta, tardigradlara karşı koymak, taş çağı insanları için büyük bir problem oluştururdu. Tardigradlar korkunç derecedeki radyasyona bile karşı koyacak şekilde evrimleşmişlerdir. Onların o muazzam derisini delmek taş çağı aletleri ile elbetteki çok zor olacaktır. Belki de sürekli bu tehlike ile karşılaşan insanlar hayatta kalmak için çok daha zeki bir hale gelecektir. Çok daha zeki, çok daha güçlü, çok daha ölümcül… fakat belki de sürekli bu tehlikeye karşı hayatta kalmaya çabaladıklarından, yerleşik bir düzene geçmeye fırsatları kalmayacak, sürekli göç ettikleri için de teknolojik gelişimleri hiçbir zaman bu gerçeklikteki seviyeye ulaşmayacak.
Alternatif gerçeklikte belki de tardigrad tehlikesi yüzünden doğa ile daha iç içe varlıklar haline gelecektir insanlık. Teknolojinin gelişimi yalnızca hayatta kalmak üzerine kurulu olacaktır. Devasa tardigradlar insan medeniyetinin temel unsurunu oluşturacaktır. Onlara karşı duyulan korku, saygı ve merak her türlü inanışın, her türlü sosyal aktivitenin başlıca unsuru olacaktır. Devasa tardigradlar gibi varlıkların bulunduğu bir gerçeklikte insanların ne tür bir talihe sahip olacağını tahmin etmek çok güç. Sayısız ihtimal var. Belki tardigradlar sayesinde çeşitli insan türlerinin birbirini yok etmesi önlenebilir. Günümüzde ortaya atılan teorilere göre modern insanlar, neandertalleri ortadan kaldıran bir unsurdu. Tabii bu birkaç haftada yaşanan bir olay değildi. Modern insanlar ve neandertaller birbirleri ile belki de binlerce yıl süren bir savaşa tutuşmuştu…
Belki de savaşmayı bırakan komüniteler birbirine karışmış, nihayetinde neandertaller, öyle ya da böyle, tamamen silinip gitmişti. Fakat devasa tardigradların olduğu bir gerçeklikte belki de düşündüğümüzden daha fazla insan türü hayatta kalacak hatta yeni insan türleri ortaya çıkacaktı. Bunların bir kısmı tıpkı Bronz Çağ kahramanlarını andıran destansı varlıklar olacaktı. Belki de bir kısmı uzun yıllar boyunca doğa ile iç içe yaşamaktan ve sürekli mevcut olan tardigrad tehlikesinden dolayı durugörü geliştirecekti. Belki de bazı insanlar tardigradların köleleri haline gelecek, parazitleşmiş bir türe dönüşecekti. Belki de bazıları tardigradlara hükmetmenin bir yolunu bulacaktı.
Öyle ya da böyle insanlar belki de tardigradların soyunu tüketecek ve nihayetinde birbirleri ile daha çok uğraşmaya zaman bulacaklardı. Belki de tardigradlar asla yok edilemeyecek ama insanlar da silinip gitmeyecekti, birlikte yaşamayı bir şekilde başaracaklardı. Belki de insanlar tardigradlara hükmetmenin kesin bir yolunu bulup onları kendi faaliyetleri için kullanmaya başlayacaktı. Nihayetinde tardigradların da bir beyni var ve alternatif gerçeklikte bir takım insanlar bu beyne hükmetmenin çeşitli yollarını doğada bulabilirler…
Hazırlayan: Tuğrul Sultanzade