Büyük Oyun

Büyük Oyun | Emre Yorgancıgil (Kısa Öykü)

Hayatta yaptığımız, ya da yapamadığımız her şeyin, yeni ihtimaller oluşturduğunu; o ihtimallerin de yeni alternatif evrenler yaratarak bir şekilde gerçekleşebildiğini okumuştum bir yerlerde. Tabii ki pratik olarak kanıtlanması imkansız bir düşünce. Anlık oluşan başka boyutlar ve evrenler üzerine bir akıl yürütmeydi sadece. Ancak bazen, düşünmesi bile keyif veriyordu.

Özellikle şu an, aylardır planladığım tatilin ilk aşaması olan San Francisco uçağının, havaalanında gözlerimin önünde bensiz kalktığını fark ederken…

Olmaması gerekiyordu, 20 yıldır sayısız kere kıtalararası yolculuk yapmış bir insan olarak, aptal bir şekilde uçağı kaçırmamam gerekiyordu. Kulağa klişe gibi gelebilir ama, bu sefer gerçekten de elimde olmayan sebeplerle uçağı kaçırmıştım. %8 şarjı olan telefonumu fişe takmış ve uçuştan 5 saat öncesine alarm kurmuştum. Çok çok ilginç bir şekilde(!) şarj kablosu temassızlık yapmış ve gece boyu da kalan şarj tükenmişti. Kendi kendime uyanıp, uçağın kalkışına 210 dakika kaldığını fark etmem ise, rezil ve sonuçsuz bir koşuşturmadan fazlasını sağlayamamıştı. Bir terslik vardı ama ne?

Hatta biraz daha düşündüğüm zaman, son zamanlarda başıma gelen tek sorun bu değildi. 12 gün önce, uykusuz bir günün sabahında, laptopuma kahve dökmüştüm. 38 gün önce, yağan azıcık yağmura rağmen su birikintisine basmış ve eve gidip üstümü değiştirmek zorunda kalmıştım. Eve gitmek toplantıya son anda yetişmeme sebep olmuş ve motivasyon kaybı yüzünden şirketin milyon dolarlık ihalesini kaçırmıştım. 76 gün önce, birayı fazla kaçırmış halde eve dönerken, bir evin bahçesine işemek zorunda kalmış ve durumu fark eden ev sahibiyle tatsızlık yaşamıştım. Daha da geriye gidersem, birçok talihsiz olay daha bulmam mümkündü. Çocukluktan beri titiz, düzenli ve dikkatli bir insandım, bu talihsizliklerin hiçbirinin başıma gelmemesi gerekiyordu. Son aylarda yaşadığım tersliklerin üst üste gelmesi oldukça manidardı.

Uçağı kaçırdığım gece, biri şarj cihazımı bozmuş olmalıydı. Kahve döktüğüm yorgun sabahtan önce, biri beni uykusuz bırakmış olabilirdi. Toplantıya giderken suya basmıştım, yürüyeceğim yol hesaplanmış ve su birikintileri oluşturulmuş olmalıydı. Ve eve tek parça dönemeyecek kadar çok sarhoştum, biri bana fazla bira içirmişti.

Peki ama kim? Kim benim hayatımla uğraşıyor, yaşadığım talihsizlikleri izlemekten zevk alıyordu?

Çevremdeki insanları düşünmeye başladım, bana zarar verebilecek biri olmalıydı. İş yerindeki gözlüklü herif geldi aklıma, onun altında işe başlayıp, hızla yükselmiştim, hatta şimdi onun amiri bile sayılırdım. Yüzüme gülse de, içten içe benden nefret etmemesinin bir sebebi yoktu.

Evet, kesinlikle, bu herif olmalıydı. Onun peşine düşecek, ne haltlar karıştırdığını öğrenecektim. Birkaç gün iş çıkışı takip ettim, her seferinde eve gidince takipten vazgeçtim.

Demek ki benim hayatımı berbat etme işini kendisi yapmıyor, başkalarına yaptırıyordu. Hemen google’a girdim, “banka-hesap hareketlerini hackleme’yi öğrendim. Gözlüklü herifin hesap hareketlerini takibe aldım. Rutin kredi kartı ödemeleri, uçak biletleri, süpermarket alışverişleri vb arasında anormal bir durum bulamadım. Ama 5 ay geriye gittiğimde, ilginç şeyler oldu.

“Kırıcılar Parti Organizasyon Ulaşım Turizm ve Ticaret Ltd” adlı şirkete 70 bin TL lik havale yapılmıştı, hem de tek seferde. Düşündüm, bu herif son yıllarda evlenmemiş, düğün yapacak yetişkin bir çocuğu da yoktu. Asosyal herifin tekiydi, doğum günü de olamazdı. Bir organizasyon şirketinden nasıl olur da 70 bin liralık hizmet alabilirdi ki?

Hemen şirketin peşine düştüm, internetten araştırdım, müşteri rolüyle ofislerine gittim. Herhangi şüpheli bir duruma rastlayamadım. Sadece ofisteki iç odada bulunan yönetici konumundaki kadın, aptal bir organizasyon şirketinde çalışamayacak kadar asil ve gizemli bir hava taşıyordu. Demek ki onu izlemeliydim.

4 gün boyunca organizasyon şirketinin bulunduğu binayı izledim, kadın hep otoparktaki arabasına binip gitti. Ama 5. Gün, yürümeye karar verdi. Sessizce, 20 metre arkasından onu izledim. Epey yürüdü, sonra caddedeki durakta bekledi. Tarihi şehir merkezine giden bir otobüse bindi, hemen arkasından da ben bindim. Son durakta indi, takip ettim. Şehir merkezi boyunca önde O, arkada ben yürüdük. Tarihi şehir merkezini geçtik, Roma döneminden kalan surlara ulaştık. Gecenin bu saatinde, bir kadın için gezmesi tehlikeli bir yerdi antik surlar, demek ki buraya gelişinin farklı bir sebebi vardı.

Tam onu takip ederken, surlarla gözetleme kulesinin kesiştiği noktada gözden kayboldu. Defalarca onu son gördüğüm noktada dolandım, bir şey bulamadım. Aramayı vazgeçip dönecekken, surların yıkılmış bölgesinde, kaya yığınlarının arasından sızan bir ışık gördüm. Heyecanla kayaları kaldırmaya başladım, ışığa doğru bir yol kazdım.

Bir tünel karşıma çıktı, muhtemelen Roma döneminden beri hiç kullanılmamıştı. Sonundaki ışığı gördükçe yürümeye devam ettim. Yer yer tünel daraldı, sürünerek ilerledim. Ve nihayet, tünelden biti. Kendimi meşalelerle aydınlatılmış bir mağarada buldum.

Şimdi izninizle kulağınıza doğru eğilmek istiyorum, bundan sonra anlatacaklarımı herkes duymamalı.
Mağarının duvarları, boydan boya yazılarla kaplıydı. Mısır hiyeroglifleriyle başlayan yazılar, sütunlar halinde devam ediyordu. Her sütun boyunca farklı bir dil vardı. Fenike alfabesi, Antik Yunanca, Latince, Fransızca ve nihayet

Türkçe. Türkçe Sütunun en üstünde yaldızlı renklerle “Hayal Kırıcılık” yazıyordu. Bordo siyah desenler, duvarlar boyunca yazılara eşlik ediyordu.

Sırtı dönük, iri yarı 6 tane adam gördüm. Bordo-siyah desenli cüppeleri ve başlarında kukuletaları vardı, neredeyse hareketsiz biçimde, halka şeklinde sıralanmışlardı, ellerinde antik görünümlü meşaleler tutuyorlardı. Ortalarında mermer, yuvarlak bir masa vardı, epey geniş. Masanın bir ucunda normal giyimli 4-5 kişi bir laptopun başında toplanmıştı, aralarında takip ettiğim kadın da vardı.

Laptopa bakarak bir konuyu tartışıyorlardı.

Duyduğum akıl almaz sohbeti, size yorumsuz olarak aktarıyorum:

-Hedefimiz kim?
-30 yaşında, erkek. Aralıklı olarak 3 kez hayalkırıcılık hizmeti uygulanmış. Yaşaması sağlanan bütün tersliklere rağmen iyi bir işi, ortalama bir sosyal çevresi ve yeni başlayan bir ilişkisi var.
-Müşterimiz, önceki hayalkırıcılıklardan haberdar. Bu sefer, kesin çözüm istiyor. Hedefin hayatının berbat olmasını yavaş yavaş izlemek için, milyon dolara yaklaşan bir ödeme yaptı.
-Zaman sınırımız nedir?
-Müşterimiz, 3 yıllık bir süreç ön görüyor. Ama başlarda şiddetli sonuçlar görmek istiyor.
-İlk aşamada nasıl bir müdahale planlanıyor?
-Hedefin gelecek ay Dil sınavı var, başarılı olması muhtemel, maaşı artacak bu sayede. Sınav kağıtlarını kaydırmayı planlıyoruz. Yeni başlayan ilişkisini de bitirebiliriz.
-Sınavı az bir farkla kaybetmesi daha sinir bozucu olur, ona göre planlayın. Rakı masasındaki erkek muhabbetlerini sevgilisine servis edin. İlişkisi ne kadar sağlıksız şekilde biterse, sonrasında yapacağı zincirleme hataları ayarlama şansımız o kadar yüksek olur.
-Müşterimiz kesinlikle bedensel bir müdahale istemiyor. Sosyal ve ekonomik konumu üzerinden manevi acılar yaratmalıyız.
-En önemli nokta, müdahalelerimizin açtığı tahribatın, zincirleme hatalara yol açması, bu sayede…

Konuşmalar devam ediyordu ancak daha fazlasını duymayı midem kaldırmayacaktı. Hemen mağaradan çıktım, koşarak surlardan uzaklaştım. Bulduğum ilk taksiyle eve döndüm. Yaşadığım şokun etkisiyle hemen kendimi yatağa attım. Gece boyu kabuslar gördüm.

Geç uyandım, apar topar işe yetişmeye çalıştım. Ayakkabılarım çamur içindeydi, kıyafetlerime is bulaşmıştı. Demek ki her şey, dün geceki “Hayal Kırıcılar”ın toplantısı ve konuşulanlar gerçekti.

Evden çıkarken, garip bir özgüven kapladı içimi. Artık bambaşka bir insandım, insanlık tarihinin en gizemli sırrına şahit olmuştum. Büyük oyunu çözmüştüm nihayet, hayat boyu başıma gelen hiçbir hata, yetersizlik ve şanssızlık, benim suçum değildi, hepsi Hayalkırıcılar yüzündendi.

Fizik mühendisi olmayı istemiştim hep, Soğuk füzyonu geliştirecek, bütün insanlığa bedava enerji sağlayacaktım. “Hayalkırıcılar” sınavdan önce uyku düzenimi bozmuş olmalıydı, sınava uykusuz girince de anca İşletme bölümünü kazanmıştım. Şimdi taşlar yerine oturuyordu, uçağı kaçırmama da Hayalkırıcıların komplosu sebep olmuştu. Bundan sonra başıma ne gelirse gelsin, üzülmeme hiç gerek yoktu. Çünkü biliyordum artık, ben Muhteşem bir insandım, benim muhteşem hayatıma katlanamayan dış güçler, karanlık oyunlarıyla hayatımı zehir etmeye çalışıyorlardı. Hayatımı fiziksel olarak kötüleştirebilirlerdi bundan sonrasında da, ama uyanan zihnim asla boyun eğmeyecekti. Oyun çok büyük, komplolar çok derindi, hayatım üzerindeki karanlık planlarına engel olmak sadece beni yıpratırdı. Bundan sonra karşılaşacağım bütün problemlerin ve tersliklerin komplo olduğunu bilmek bile oyunu bozmak için yeterliydi.

Bilinçli ve kendiyle barışık bir insan olarak hayatıma devam edecektim artık, hiçbir şeyi de kafama takmayacaktım. Ama küçük bir sorun var, acaba “Hayalkırıcılar”ı size anlattığım için, başıma bir şey gelir mi? Zaten hepsi bana komplo kuruyor, daha kötü ne olabilir?

Gene de anlattıklarımı yabana atmayın, hayatınızı bir de bu açıdan gözden geçirin derim. İngilizce kursunda hayatının aşkını bulduğunu söyleyen bir arkadaşım mı var dediniz? Anlattıklarına hemen inanmayın, belki de onun için “Hayal Kurucular”a ödeme yapan bir tanıdığı vardır.

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

kisa oyku

Kaplumbağalar ve İnsanlar | Erhan Yıldırım (Kısa Öykü)

Yaşaması için ilk kural neydi hakikaten? Su mu? Hava mı? Yoksa lezzetine bakmadan midesine tıkacağı …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin