Frank Herbert, 1965 yılında yayımladığı Dune romanıyla bilimkurguda bir dönüm noktası yarattı. Eseri sadece sürükleyici bir öykü sunmakla kalmıyor, aynı zamanda detaylıca inşa edilmiş kültürel, politik ve felsefi boyutları olan dev bir evrenin de kapılarını aralıyordu. Hikâye belki gelecekte geçiyordu, ancak geçmişi, bugünü ve insan doğasının değişmeyen çelişkilerini de önümüze seriyordu. Herbert’ın ölümünden sonra da Dune evreni genişlemeyi sürdürdü. Oğlu Brian Herbert ve bilimkurgu yazarı Kevin J. Anderson tarafından seriye birçok yeni kitap eklendi. Sonradan gelen kitaplar her ne kadar kimi hayranlarca eleştirilse de, özellikle evrenin tarihini genişleten anlatıları ve karakter derinliğini artıran arka planlarıyla seriye farklı lezzetler katmayı başardı.
Dune’un merkezinde, “baharat” ya da evrendeki adıyla melanj yer alıyor. Bu gizemli madde, yalnızca Çöl Gezegeni Dune’da bulunuyor. Melanj, tüketen kişiye uzun ömür, açık bir bilinç ve sezgisel algı kazandırıyor. Ancak en kritik işlevi, yıldızlararası yolculukları mümkün kılması. Uzay Loncası’nın seyrüsefer uzmanları, melanj sayesinde uzaydaki tehlikeleri önceden öngörerek gemileri güvenle yönlendirebiliyor. Dolayısıyla melanj, evrendeki ekonomik, politik ve hatta dini dengelerin tam merkezinde yer alıyor.

Dune, kaynakları sömürülen, halkı sürekli ezilen ve dış güçler tarafından manipüle edilen bir gezegen. Bu yönüyle günümüz dünyasındaki enerji kaynaklarına, özellikle de Orta Doğu’daki petrol politikalarına ve onun etrafında dönen emperyalist stratejilere açık bir gönderme. Herbert, Dune’un kurak topraklarında çevresel çöküşü, kolonizasyonu, ekolojik adaletsizliği ve dini manipülasyonu bir araya getirerek çok katmanlı bir eleştiri sunuyor. Dolayısıyla Dune, aynı zamanda bir kültür, iktidar ve doğa anlatısı.
Anlatının en çarpıcı özelliklerinden biri ise teknolojinin evrendeki yeri. Uzun zaman önce gerçekleşmiş bir felaketin ardından insan zekâsına benzer makine geliştirmenin yasaklandığını görüyoruz. Geçmişte, yapay zekânın insanlığı köleleştirmesiyle sonuçlanan karanlık bir dönem yaşanıyor ve bu felaketin ardından da Butleryan Cihadı adı verilen büyük bir isyan başlıyor. Bu travmatik deneyim, gelecekteki toplumsal yapılanmaları doğrudan etkiliyor. Bilgisayarların, robotların ve yapay zekânın olmadığı yeni bir uygarlık sürecine giriliyor. Dolayısıyla, makinelerin görevlerini yerine getirmek üzere zihinsel becerileri gelişkin birtakım yeni topluluklar ortaya çıkıyor. Örneğin, Bene Gesserit rahibeleri düşünsel eğitimleriyle öne çıkıyor, Mentat’lar insan bilgisayarlar hâline geliyor, Uzay Loncası’nın pilotları ise yıldızlararası yolculukları kontrolünde tutuyor.

Frank Herbert, Dune‘un ayrıntılı yapısını oluştururken sosyoloji, psikoloji, teoloji ve çevrebilim gibi birçok alandan besleniyor. Serideki politik çekişmeler, dini inanç sistemleri, mistisizm ve genetik manipülasyonlar, son derece tutarlı şekilde ele alınıyor. Seri boyunca “insan nedir?”, “güç nasıl yozlaşır?”, “özgürlük nasıl savunulur?” gibi evrensel meseleler tartışmaya açılıyor. Brian Herbert ve Kevin J. Anderson, bu temeller üzerine iki büyük alt seri inşa ediyor. Hanedanlar Serisi, orijinal Dune romanlarından kısa bir süre öncesini anlatıyor. Baron Harkonnen, Dük Leto Atreides ve daha pek çok karakterin gençliğine tanıklık ettiğimiz kitaplar, bir bakıma Dune evrenine giriş niteliği de taşıyor. Bizi olayların öncesine götürerek orijinal serinin dinamiklerini daha iyi anlamamızı sağlıyor.
Daha eski tarihleri odağına alan Dune Efsaneleri Serisi ise yapay zekânın hâkimiyet kurduğu karanlık çağları ve insanlığın verdiği büyük mücadeleyi işliyor. Omnius adlı merkezi yapay zekâ sistemi, galaksinin pek çok yerinde yönetimi elinde tutuyor. Kitapları ardı ardına okurken teknolojik ilerlemenin ne zaman felakete dönüşebileceğini sorguluyor, irade ve umudun gücüne tanık oluyoruz.

Bugün filmler, diziler, çizgi romanlar ve oyunlarla genişlemeye devam eden bir evren var karşımızda. Ne şekilde sunulursa sunulsun, özünde hâlâ Herbert’ın kurduğu o çok katmanlı, eleştirel, felsefi ve hayranlık uyandıran evrene büyük bir merakla yaklaşmayı sürdürüyoruz. Çünkü Dune sadece bir kurgudan ibaret değil, aksine çağımızın çelişkileriyle yüzleşme biçimi. Dolayısıyla Arthur C. Clarke’ın şu sözleri bugün hâlâ geçerliliğini koruyor:
“Dune, Yüzüklerin Efendisi ile kıyaslanabilecek tek şaheser kurgu serisidir.”
Türkçe olarak yazılmış tüm yayınları yayın sırasına göre okumak daha iyi olacaktır. Brain Herbert ve Kevin Anderson’un Dune romanlarından Türkçemize çevrilen 6 romanı da yine yayın sırasına göre okumanızı tavsiye ederim.
“Atreides Hanedanlığı”
“Harkonnen Hanedanlığı”
“Corrino Hanedanlığı
“Butleryan Cihadı”
“Makinelerin Seferi”
“Corrin Savaşı”
Mustafa Bey bu 6 kitaba yayınevinin kendi sitesinden aşağıda verdiğim linkten oldukça iyi bir indirim oranıyla ulaşabilirsiniz.
Frank Herbertin yazdığı İlk 6 kitaplık seri bende de mevcut özel bir zaman ayırarak okumak istediğim için henüz bende başlamadım. Oğul Herbertin yazdığı diğer 6 kitaplık seriyi uzunca bir süre araştırdım almak üzereyken ekşi sözlükteki olumsuz yorumları görünce almaktan vazgeçmiştim ancak bu yazıyı okuyunca yine kararsız kaldım.
http://www.kabalci.com.tr/kevin-j-anderson-w101335.html
tesekkurler gokhan bey, verdiğiniz linkte kitap bulunamadı diyor fakat yine de en azından türkçe isimlerinden araştırıp bulabilirim diye düşünüyorum. cevabım biraz geç kaldı kusura bakmayın 🙂
teşekkürler , henüz başlayamasam da orjinal serinin tümü var . en kısa zamanda başlıycam . fakat oğlu tarafından yazılan eserleri bulamadım . isimlerini dahi sadece yabancı kaynaklarda buldum . bunlar hakkında bilginiz var mı