Resimli Adam roketler, çeşmeler ve insanların oluşturduğu bir karmaşaydı. Bunlar o kadar detaylı ve rengârenkti ki Resimli Adam’ın bedeninde yaşayan bu kalabalıkların ufak ve sessiz mırıltıları duyuluyordu adeta. Teni gerildiğinde ufak ağızlar hareketleniyor, minik yeşil ve altın sarısı gözler kırpışıyor, küçük pembe eller oynuyordu.
Hayallerin henüz Kaf Dağı’nın ardını keşfetmediği, tüm canlılıklarıyla gözlerinizin önünde dans ettiği parıltılı bir dönemdir çocukluk. Ne yazık ki ömrü sabun köpüğü kadardır. Avuçlarınızdan kayıp gidiverir. Ucundan ufak ufak çatalladığınız değil, bir iki lokmada mideye indirdiğiniz, bir anda bitip giden lezzetli bir pasta dilimi gibidir çocukluk. Tadı damağınızda kalır. Kafanızı, sizi sevmediğiniz işe götüren otobüsün camına yasladığınızda aklınıza gelen büyülü günlerin toplamıdır.
O büyülü günlere yeniden dönmeyi, o parıltıyı bir an için bile olsa yeniden yakalamayı başarabilirsiniz. Ama bu sihirli anların size hissettirdiklerini kelimelere dökün desem büyük olasılıkla zorlanırsınız. Bir çocukluk anınızı yüzünüzde tebessümle anlatabilirsiniz. Hayri amcanın camını kırıp nasıl kaçtığınızı, tepenizde uçurtmalar süzülürken taştan direkleri olan kaleye attığınız golü, lunaparka gidip o görkemli oyuncakları ilk gördüğünüz günü, terli terli içtiğiniz soğuk gazozları… Ama o anının yüreğinizdeki yansımasını kelimelere sığdırmak zordur.
İşte özel yazarlar da bunun için vardır. Bu anıları parıltısıyla birlikte kelimelere dökmek için. Hiç kuşkusuz Ray Bradbury bu özel yazarlardan biri. Ona bu yüzden düz yazının şairi deniyor ya zaten. Kalbi de kalemi gibi büyülü Bradbury, daha çok distopik bir geleceği tasvir ettiği Fahrenheit 451 adlı eseriyle bilinse de havai fişeklerin, roketlerin, sıcak yaz gecelerinin, ılık eylül akşamlarının, hamarat büyükannelerin, korkunç öcülerin, Marslıların, hayallerin, hayal kırıklıklarının, cadıların, patlamış mısır kokulu panayırların, karnavalların, kısacası çocukluğunuzu çocukluk yapan şeylerin yazarıdır aslında. Bu yüzden onu belli bir türe sığdırmak hata olur. Bradbury bilimkurgu da yazar korku da. Fantastik öyküler de kaleme alır, Karahindiba Şarabı gibi ruhunuza işleyen bir roman da. Bradbury’nin hakkını verebilmek için öykülerinin altındaki türden bağımsız büyüyü yakalamak gerekir.
Resimlerini nasıl tasvir edebilirim ki? Eğer El Greco ustalık döneminde bir elden daha büyük olmayan sonsuz detaylı minyatürleri, tüm o ateşli renkleri, uzattığı figürleri ve anatomisiyle çizmiş olsa bu adamın bedenini sanatı için kullanabilirdi. Renkler üç boyutta yanıyordu. Ateşli bir gerçekliğe bakan pencerelerdi. Evrendeki en güzel manzaralar burada, tek bir duvarda toplanmıştı; adama hazine dolu, ayaklı bir galeriydi. Nefesi viski kokan, üç renkle çalışan ucuz bir karnaval dövmecisinin işi değildi bu. Bir dehanın eseriydi; canlı, net ve güzel.
Gelelim Resimli Adam’a. İthaki Yayınları etiketiyle daha önce raflarda boy gösteren Resimli Adam, yeni kapak tasarımı ve boyutuyla bu kez Bilimkurgu Klasikleri’ne dâhil edilerek okuyucunun beğenisine sunuldu. İyi de oldu. Bradbury’nin yer almadığı bir bilimkurgu dizisi düşünülemez bile.
Kitap, çocukluğunu yitirmeyen bir yazarın, bir yetişkinin tecrübeleriyle harmanladığı on sekiz öyküden oluşuyor. Kimi öykü sizi duygulandırıyor, kimisi yüzünüze bir tebessüm konduruyor, kimiyse dehşete düşürüyor. Bradbury hayalle gerçeği bir potada eritmeyi başarıyor ve teknolojik ilerlemenin siyah ya da beyaz olarak ayrılamayacağına dikkat çekiyor. Bunu da gelişen teknolojinin insan psikolojisi, günlük yaşam ve inançlar üzerindeki etkilerine ustaca değinerek yapıyor. Yarım asırdan uzun bir süre önce kurgulanmış bu öyküler günümüzde dahi tazeliklerini koruyor. Bradbury’yi zaman ötesi bir yazar yapan da bu olsa gerek.
Resimli Adam sonsuz gecelerden birinde iri bedenini gizemli bir kadına tuval olarak sunar. Bir an bin, bir an yirmi yaşında görünen bu esrarengiz kadın, yeteneksiz bir karnaval dövmecisi değildir; aksine yetenekli bir sanatçıdır. Bulduğu insandan tuvalin hakkını verir ve onu şaheserlerle donatır. Ve gecenin sonunda Resimli Adam doğar. Ancak bedenine resmedilen dövmelerde bir sorun olduğu anlaşılır. Dövmeler yaramaz bir çocuk gibi hareket edip durmaktadır. Yarattıkları asıl büyük sorunsa geleceği göstermeleridir. Lanetli ilan edilen Resimli Adam bir berduş gibi oradan oraya sürüklenip durur. Karnavallarda uzun soluklu barınması olanaksızdır artık. Resimler hareket ettiğinde ona kapıyı gösterirler.
İşte kitapta yer alan öyküler, bu lanetli dövmelerin bize anlattıkları. Şimdi kitabı elinize alın, arkanıza yaslanın ve Resimli Adam’ın gelecekten geldiğini iddia ettiği bir kadın tarafından yapılan dövmelerin anlattıkları okuyun.