tablet ceviri yapay zeka akadca

Akadca Çivi Yazıları Yapay Zekâ ile Çözülüyor

Çeviri, sadece bir kelimeyi başka bir dilde karşılığı olan kelimeyle değiştirmek değildir. Yüksek kaliteli bir çeviri, çevirmenin her iki dilin düşünceleri nasıl bir araya getirdiğini anlamasını ve daha sonra bu bilgiyi orijinal dilin dilsel nüanslarını koruyan ve ana dili İngilizce olanların zahmetsizce anlayabileceği bir çeviri oluşturmak için kullanmasını gerektirir. Bu süreç ne kadar zor olsa da, eski bir dili modern bir dile çevirmenin zorluğuyla kıyaslanamaz bile! Bu çevirmenler yalnızca yazılı kaynaklardan yok olmuş dilleri diriltmekle kalmamalıdır; aynı zamanda bu kaynakları üreten kültürlerin yüzyıllar içinde nasıl evrim geçirdiğine dair yakın bilgi sahibi olmalıdır. Bu da yetmezmiş gibi, çevirmeleri gereken kaynaklar çoğu zaman parçalanmıştır ve önemli bağlamlar da çağlar boyunca kaybolmuştur.

Bu nedenle, antik dilleri tercüme edebilecek kişi sayısı azdır ve bu kişilerin en iyi çabaları, arkeologlar tarafından ortaya çıkarılan metinlerin hacmi karşısında çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. 

Antik Akadcayı ele alalım. Bu erken Sami dili, antik dünyadaki diller arasından en iyi bilinenlerindendir. Yüz binlerce, bazılarına göre bir milyondan fazla Akadca metin keşfedilmiştir ve bunlar, bugün müzelerde ve üniversitelerde bulunmaktadır. Hatta birçoğu çevrimiçi olarak dijitalleştirilmiştir. Her biri bize ilk uygarlıkların yaşamı, siyaseti ve inançları hakkında bir şeyler öğretme potansiyeline sahip olsa da, bu bilgi, onları tercüme etmek için gereken zaman ve insan gücünün ardında kilitli kalmıştır.

Arkeologlar ve bilgisayar bilimcilerinden oluşan multidisipliner bir ekip, bu durumu değiştirmeye yardımcı olmak için Akadcayı neredeyse anında tercüme edebilen ve bu 5.000 yıllık tabletlerde korunan tarihi kayıtların kilidini açabilen bir yapay zekâ geliştirdi.

Akadca: Kayboldu ve Bulundu!

Yüz binlerce çivi yazılı tablet müze ve üniversite koleksiyonlarında yer almaktadır, ancak bunların çoğu, sürecin ne kadar zaman alıcı olduğu ve çok az kişinin bunu yapacak uzmanlığa sahip olması nedeniyle çevrilmemiştir. Kaynak: Phillip Tellis

Akadca, kurucusu Büyük Sargon’un fetihleriyle M.Ö. 2300 civarında ortaya çıkan Akad İmparatorluğu’nun ana diliydi. Konuşulan bir dil olarak Akadca, M.Ö. birinci binyılın başlarında yerini tamamen Aramiceye bırakmadan önce, Asur ve Babil lehçelerine bölünecekti. Bugünse mirasını devam ettirecek yavru dilleri bile olmayan, gerçek anlamıyla yok olmuş bir dildir.

Ancak bir yazı dili olarak Akadca daha kalıcı olmuştur. İmparatorluk, selefi olan Sümer uygarlığının çivi yazısını ödünç almıştır. Bu yazı sistemi, kama şeklindeki glifleri fırınlamadan önce ıslak kil tabletlere yazdırmak için kamış bir kalem kullanıyordu (Latince’de “kama şeklinde” anlamına gelen “cuniform”, yani “çivi yazısı” adı da buradan gelmektedir). Aramicenin, bölgenin ortak dili hâline gelmesi ve Akadcanın yerini almasından sonra bile, dönemin akademisyenleri MS birinci yüzyıla kadar Akadca çivi yazısıyla yazmaya devam ettiler – öyle görünüyor ki, antik çağda bile akademisyenler ve bilim insanları inanılmaz derecede inatçıydılar.

Bu geleneksel zihniyetin modern arkeologlar için de istenmeyen bir faydası oldu: Çivi yazısı papirüs üzerine de yazılabilecek olsa bile, daha çok kil ya da taş üzerine yazılırdı. Bu malzemeler, diğer yazı ortamlarını harap eden yangınlara ve sellere çok daha iyi dayanır. Zaman, her şey değiştirse de, arkeologlar nadiren kusursuza yakın durumda çivi yazılı tabletleri keşfederler. Bu, Akad yazısının tarihi kayıtlarda bu kadar iyi kanıtlanabilmesinin bir nedenidir. Dilbilimci Steven Roger Fischer, A History of Writing (Yazının Tarihi) başlıklı kitabında şöyle yazıyor:

İronik bir şekilde, yıkıcı yangınlar eski Mezopotamya’nın en büyük kütüphanelerinden bazılarını yıkamamıştır; çünkü bunlar kilden yapılmıştır. Buna karşılık, eski Mısır’ın papirüs kütüphanelerinin tamamı yanmış ya da toz hâline gelmiştir, ancak birçok kodeks günümüze ulaşmıştır.

Böylesi dilbilimsel zenginliklere sahip olsalar bile, bu antik kütüphaneleri doğru bir şekilde tercüme etmek hiç de kolay değildir. Daha önce bahsedilen zorlukların ötesinde, Akad dili “polivalan”, yani “çokdeğerli”dir (İng: “polyvalent”). Bir diğer deyişle çivi yazısı işaretleri, her birinin bir cümle içinde nasıl işlev gördüğüne bağlı olarak birkaç farklı okumaya sahip olabilir. Dilin böyle gelişmesinin pek çok nedeni vardır, ancak Fischer’e göre Akadların hiçbir zaman sadeleşmemelerinin bir nedeni “geleneklere ve kendi kendilerine dayattıkları verimliliğe bağlı görünmeleridir”. Bu geleneksel zihniyet, Sümerceden çok farklı bir dil olmasına rağmen Sümer yazısını kullanmaya devam etmelerine yol açmıştır. (Tarih bilimi söz konusu olduğunda, bazı noktalarda kazanırsınız, bazılarında kaybedersiniz).

Bu nedenle, Akadcayı çevirmek iki aşamalı bir süreçtir. İlk olarak, akademisyenler çivi yazısı işaretlerini transliterasyondan geçirmelidir. Yani, çivi yazısını alırlar ve hedef dilin kulağa benzer gelen fonetiğini kullanarak yeniden yazarlar. Çoğu okuyucunun aşina olacağı bir örnek, İngilizceye “Tanrı” olarak çevrilen ancak “Allah” olarak çevrilen Arapça الله kelimesidir. Bu harf çevirisi, Latin alfabesinin kelimeyi Arapçada duyulduğu gibi üretmeye en yakın olduğu harf çevirisidir. Akademisyenler daha sonra metnin transliterasyonunu alır ve modern bir dile çevirir.

Anında Sonuçlar Veren Süperhızlı Yapay Zekâ

Kil ve taş tabletler zamanın tahribatına papirüsten daha iyi dayanabilseler de, genellikle parçalanmış hâlde bulunurlar ve önemli bağlamları eksik olabilir.
Kaynak: homocosmicos

Tahmin edebileceğiniz gibi, bu uzun ve zahmetli bir süreçtir. Bu işi iyi yapmayı öğrenmek için yıllarca eğitim ve özveri gerekir. Araştırma ekibi, işleri hızlandırmaya yardımcı olmak için, Akad çivi yazısını çevirmek için, Google Translate’in kaputunun altındaki teknolojinin aynısı olan bir nöral makine çevirisi modeli geliştirdi.

Ekip, yapay zekâ modelini Open Richly Annotated Cuneiform Corpus‘tan bir çivi yazısı metin örneği üzerinde eğitti ve ona iki farklı şekilde çeviri yapmayı öğretti. İlk olarak, yapay zekâ modeli orijinal metinlerin transliterasyonlarından Akadcayı çevirmeyi öğrendi. Ayrıca çivi yazısı sembollerini doğrudan nasıl çevireceğini de öğrendi. Daha spesifik olarak, orijinal bir tabletin görüntüsünden otomatik olarak Unicode üreten başka bir zaman kazandıran araç tarafından oluşturulan çivi yazısı metinlerinin Unicode gliflerini çevirdi.

Yapay zekâ modelinin daha sonra, örneğin edebi eserler ve idari mektuplar arasındaki fark gibi çeşitli türlerin nüanslarını nasıl ele alacağını ve çivi yazısının kullanıldığı binlerce yıl boyunca görülen değişiklikleri nasıl ele alacağını bulması gerekiyordu. Yapay zekâ modeli daha sonra makine çevirisi metinleri değerlendirmek için kullanılan bir algoritma olan “iki dilli değerlendirme yedeği”nin 4. versiyonunu (BLEU4) kullanılarak test edildi. 

Ekibin yapay zekâ modeli, harf çevirisinden İngilizceye yapılan testte 37,47 puan aldı. Çivi yazısından İngilizceye testinde ise 36,52 puan aldı. Her iki puan da hedef taban çizgisinin üzerinde ve yüksek kaliteli bir çeviri aralığındaydı. Ve şaşırtıcı bir sonuç vardı: Model, her bir test cümlesinin türünün nüanslarını yeniden üretebildi. Araştırmacıların hedeflerinden biri bu olmasa da, çalışmada bunun çevirinin ötesinde kullanım olanakları yaratabileceğini belirtiyorlar:

[Çeviri] uygun olsun ya da olmasın, neredeyse her durumda tür tanınabilir. Gelecek için umut verici bir senaryo, [modelin] kullanıcıya çevirilerini dayandırdıkları kaynakların bir listesini göstermesidir ki bu da özellikle bilimsel amaçlar için faydalı olacaktır.

Ekip sonuçlarını hakemli PNAS Nexus dergisinde yayınladı.[1] Ayrıca araştırmalarını ve kaynak kodlarını GitHub’da Akkademia adı altında yayınladılar.

Geçmişin Geleceği Daha Parlak Görünüyor!

İlk sonuçlar ne kadar umut verici olsa da hâlâ yapılması gereken işler var. Her iki durumda da model, test cümlelerinin bazılarını yanlış çevirdi. Ve diğer yapay zekâ modelleri gibi, bu model de halüsinasyon görmeye yatkın; yani verdiği yanıtın kaynakla bazen hiçbir bağlantısı olmayabiliyor. Bir örnekte, insan çevirmen “Neden davayı Libbi-Ali’den bir adamın önünde (de) yürütmeliyiz?” cümlesini üretti. Yapay zekânın çevirisiyse: “Onlar İç Şehir’de İç Şehir’deler.” (Fark edebileceğiniz gibi bu çeviri, “birazcık” yanlış!).

Sonuç olarak görünen o ki yapay zekâ modeli kısa ve orta uzunluktaki cümleleri çevirirken en iyi sonucu veriyor. Ayrıca kraliyet kararnameleri ve idari kayıtlar gibi daha kalıplaşmış türlerde, mitler, ilahiler ve kehanetler gibi edebi türlere göre daha iyi sonuç veriyor. Araştırmacılar, daha büyük bir veri kümesi üzerinde daha fazla eğitimle, doğruluğunu artırmayı hedeflediklerini belirtiyor. Zamanla, yapay zekâ modellerinin insan akademisyenler için sanal bir asistan görevi görebileceğini umuyorlar. Yapay zekâ ham çeviriyi hızlı bir şekilde sağlayabilirken, bilim insanı da tarihi diller, kültürler ve insanlar hakkındaki bilgisiyle bunu geliştirebilir. Son olarak, şöyle yazıyorlar:

“Çivi yazısıyla yazılmış yüz binlerce kil tablet, antik Mezopotamya’nın siyasi, sosyal, ekonomik ve bilimsel tarihini belgeliyor. Ancak bu belgelerin çoğu, sayılarının çokluğu ve bunları okuyabilecek uzman sayısının sınırlı olması nedeniyle çevrilmemiş ve erişilemez durumda. Bu çalışma, antik Mezopotamya’nın kültürel mirasının korunması ve yaygınlaştırılması yolunda atılmış önemli bir adımdır.”

Kaynaklar ve İleri Okuma:

  1. Çeviri Kaynağı: Big Think | Arşiv Bağlantısı
  2. G. Gutherz, et al. (2023). Translating Akkadian To English With Neural Machine Translation. PNAS Nexus. doi: 10.1093/pnasnexus/pgad096. | Arşiv Bağlantısı

Yazar: Çağrı Mert Bakırcı

Evrim Ağacı'nın kurucusu ve idari sorumlusu, popüler bilim yazarı ve anlatıcısıdır. ODTÜ'den mezun olduktan sonra, doktorasını Texas Tech Üniversitesi'nden almıştır. Doktora araştırma konuları evrimsel robotik, yapay zekâ ve teorik/matematiksel evrimdir. "Evrim Kuramı ve Mekanizmaları" ve "50 Soruda Evrim" kitaplarının yazarı, "Şüphecinin El Kitabı" kitabının eş yazarı, "Evrenin Karanlığında Evrimin Işığı" kitabının yazar ve editörüdür. Şu anda, ekibiyle birlikte, Evrim Ağacı, Kreosus ve birtakım diğer dijital projeleri geliştirmekte ve sürdürmektedir.

İlginizi Çekebilir

nanoteknoloji ve bilimkurgu

Nanoteknoloji Üzerine Bilimkurgusal Bir Yorum

 “Anlatmak isterim yeni biçimler alışını, değişen nesnelerin…” (Ovidius, Dönüşümler – Başlangıç) Maddenin atom ölçeğinde yeniden …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin