exception

Zorlu Soruların Kıskacında: Exception

Exception‘ın konusunu duyunca şu ana kadar binlerce kez ele alınmış bir tema olduğunu düşünebilirsiniz, hatta bu yüzden sıkıcı bulacağınıza dair önyargınız da harekete geçebilir. Ama bu anime, sorduğu sorular ve barındırdığı insani çelişkilerle farklılaşıyor.

Dünya yaşanmaz duruma gelince, insanlık yeni bir yuva arama girişiminde bulunuyor ve gözüne galaksinin öteki ucundaki X-10 isimli bir gezegeni kestiriyor. Gezegeni yaşanabilir duruma getirmek için görevlendirdiği Nina, Mack, Oscar, Patty ve Lewis isimli beş bilim insanını da buraya önceden gönderiyor. Şimdiye kadarki kısmı çok tanıdık bir öykü gibi. Ama bundan sonra hayatımıza 3D yazıcı giriyor. Aslında Dünya’dan başka bir yere taşıyacağımız bir 3D yazıcı sayesinde hayatımızı idame ettirmemizi sağlayacak nesnelere erişebilme fikri öyle çok da sıra dışı değil. Bu animede ise biyomateryal ve indirilen hafıza ile insanları da yeniden yaratan bir 3D yazıcı söz konusu. Yani bilim insanları kriyojenik uykudayken, onların biyomateryalinden ve hafızasından yazılan “yeni”leri, gezegeni dünyalaştırma görevini yerine getirmek için bir uzay gemisinde yol alıyor.

Mürettebatın yaşadığı ilk aksilik ekipten birinde, Lewis’te, ortaya çıkan bir “baskı hatası” oluyor. Bu noktadan itibaren de yaşadıkları ikilemler, sordukları sorular hiç bitmiyor. İlk önce, yazıcıda (ki bu yazıcının ismi de “Rahim”) bir genetik mutasyonla basılan Lewis’in geleceğine karar verirken ayrılık yaşıyorlar aralarında. Dahası, hepsinin geçmişe dair anıları ve bu anıların getirdiği yükleri de var. Tüm bunlar olup biterken, gemide bulunması gereken bir bombanın ortadan kaybolması her şeyin tuzu biberi oluyor.

Karşılaştıkları sorunları çözmeye çalışırken akıllarındaki sorular çeşitleniyor. “Kimin yaşayıp kimin yaşamayacağına kim karar verir? Etik kurallar bir yaratıcının varlığına mı bağlıdır? Varoluş, varlık, ruh nedir? Hiç bir araya gelmediğimiz birini özleyebilir miyiz? Her şey belleğimizde midir? İnsan yaşamı her şeyin üstünde midir, insan yaşamı için her şey tehlikeye atılabilir mi?” Sorular böyle uzayıp gidiyor. Gemideki bilim insanları hem kendi içlerinde hem de birbirleriyle bu sorular etrafında tartışmalar yürütüyor. Tabii dünyalaştırmak istedikleri gezegene indikten sonra da çelişkilerinden kurtulamıyor.

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki iyi bir anime takipçisi, bu seriyi izlemek için başına oturduğunda gerçekten bir “Japon animesi” izleyeceğini düşünebilir. O yüzden ilk başta başarısız bir 3D animasyonla karşı karşıya kalmak hayal kırıklığı yaratabiliyor. Karakterlerin çizimi ve özellikle hareketleri çok rahatsız edici. Ama öyküye dalınca ve karakterlerin boğuştuğu sorular zihinde dönmeye başladıkça bu eksikliği görmez oluyorsunuz. Bu da bize görselliğin çok iyi ya da çok kötü olmasına insan algısının çabuk alıştığını, anlatılarda en önemli unsurun hikâye olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Ayrıca uzay gemisinin şekline de değinmeliyiz. Çünkü ilginç bir şekilde, Miyazaki’nin 1986 yapımı animesi “Rüzgârlı Vadi”deki devasa böcekler Ohmu’ları anımsatıyor. İkisinin de “kıyamet sonrası bilimkurgu” olmasından dolayı, zihnimizin bize oynadığı bir oyun da olabilir elbette bu. Senaristliğini “Goth” ve “ZOO” gibi romanlarla tanınan ödüllü yazar ve yapımcı Otsuichi üstleniyor. Karakterleri Japon sanatçı Yoshitaka Amano tasarlarken, müzikler ise Grammy ve Akademi Ödüllü Ryuichi Sakamoto’ya ait.

Uzun lafın kısası, şu sıralar zorlu sorularla kendini yormak isteyenlere tavsiye edilir.

Hazırlayan: Ceren Çalıcı

Yazar: Ceren Çalıcı

Türkçe öğretmeni. Okur, yazar, çevirir. Edebiyatı, sinemayı sever, animeye bayılır. Bilimkurgusal ve fantastik evrenlerde gezinmekten keyif alır.

İlginizi Çekebilir

bilimkurgu bilgisayar yapay zeka

Bilimkurgu Yapımlarındaki Habis Bilgisayarlar #1

“Bilgisayarlar Eski Ahit tanrıları gibidir; bir sürü kuralları vardır, merhametleri ise yoktur.” – Joseph Campbell …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et