Bilimkurgu Sinemasının İkonik Yüzleri #2

Yüzleri adeta bilimkurgu sinemasıyla özdeşleşmiş oyuncular listesinin ilk bölümünde Harrison Ford, Kurt Russell, Linda Hamilton, Will Smith ve Keanu Reeves’e yer vermiştik.

Bu yazımızda bilimkurgu sinemasının yaşayan en ikonik 10 yüzüne, kalan ilk beş ile devam ediyoruz.

Jennifer Lawrence

jennifer-lawrence-passengers

1990 yılında Kentucky, ABD’de doğan Jennifer Lawrence, 2015 ve 2016’da Hollywood’un en çok kazanan kadın oyuncusuydu. Oyunculuğa TV dizilerindeki rolleriyle genç yaşta başlayan Lawrence, 2008 yılında efsanevi dizi “Medyum”da, başroldeki Patricia Arquette’nin canlandırdığı karakterin (Allison) gençlik halini oynamıştı. 2010 yılında “Winter’s Bone” (Türkiye’de “Gerçeğin Parçaları” adıyla gösterime girdi) filmindeki başrolüyle ismini ilk kez geniş kitlelere duyuran Lawrence, elbette ki ona bilimkurgu camiasındaki ikonik yerini kazandıran en büyük çıkışını 2011 ve 2012 yıllarında oynadığı X-Men ve Açlık Oyunları (Hunger Games) ile yaptı. Lawrence, X-Men serisinin mavi renkli Mistik karakteri (Raven) iken, Suzanne Collins’in genç yetişkin edebiyatında çığır açan distopik roman serisinden uyarlanan Açlık Oyunları’nda ise Katniss Everdeen idi.

Lawrence 2016 yılında, Titanic’in uzayda geçen versiyonu diyebileceğimiz “Passengers” filminde yeni bir gezegene doğru olan yolculuğunu anlatmayı planlayan yazar karakter Aurora Lane’i canlandırmıştı. Jennifer Lawrence, 2018’de görevi CIA ajanlarını baştan çıkarmak olan genç Rus balerin ve ajanı canlandırdığı “Red Sparrow” (Kızıl Serçe) filminin ardından en son 2019’da X-Men: Dark Phoenix’te yine Mistik rolündeydi. ABD’de feminist hareketi destekleyen yazılar yazan ve eylemlerde de boy gösteren Jennifer Lawrence, bilimkurgunun yaşayan ikonik yüzleri listemizin beşinci sırasında.

Bruce Willis

1955 yılında, o zamanlar ayrı devletlerden biri olan Batı Almanya’da bir Amerikan askeri üssünde doğan Bruce Willis, iki yaşında ailesiyle beraber ABD’ye taşındı. Alman bir anne ve ABD askeri bir babanın oğlu olan Bruce Willis, liseden mezun olduktan sonra 1973’te ABD, New Jersey’deki Salem Nükleer Santralinde güvenlik görevlisi olarak işe başladı. Daha sonra özel dedektiflik de yapan Willis, hiç şüphesiz sinema kariyerinde bilimkurgu filmlerinde en çok başrol alan aktörler arasında. Bu durum da onu, karizmatik yakışıklılığı ile beraber Willis’i bilimkurgunun yaşayan ikonik yüzleri listemizin olmazsa olmazlarından biri yapıyor. Türkiye seyircileri Bruce Willis’i, o zamanların (1985-1989) efsanevi TV dizisi “Mavi Ay” (Moonlighting) ile tanıdı. O dizide Willis, gerçek hayatında olduğu gibi bir dedektifi canlandırıyordu. Bruce Willis, onu bütün dünyada üne kazandıracak büyük çıkışını ise 1988’de “Die Hard” (Zor Ölüm) ile gerçekleştirdi. Sonrasında günümüze dek sayısız gişe canavarı filmde rol alan Bruce Willis’in başrolde olduğu önemli bilimkurgu filmlerini şöyle sıralayabiliriz:

1995’te Bradd Pitt ile beraber zaman gezginini canlandırdığı “12 Maymun”, 1997’de Luc Besson’un yönettiği, Milla Jovovich’in de yer aldığı, kozmik bir savaşta Dünya’yı kurtardığı efsanevi “5. Element”, 1998’de Dünya’ya çarpacak bir göktaşını durdurduğu “Armageddon”, 2000’de Hollywood’un ters köşe sonlarıyla ünlü M. Night Shyamalan’ın yönettiği filmde kemikleri asla kırılmayan bir süper kahramanı oynadığı “Unbreakable(2019’da Shyamalan’ın bu serisinin son filmi Glass’ta da oynamıştı), 2009’da Korona pandemisi günlerinde evlerdeki halimizi çağrıştıran distopik film “Surrogates (Suretler), 2012’de, yıllar sonra yine bir zaman gezginini canlandırdığı “Looper(Tetikçiler) ve 2015’te senaryosu Westworld’u andıran VICE.

Bruce Willis’in başrolde yer aldığı ve çekimi tamamlanan, pandemi dolayısıyla gösterimi ertelenen “Anti-Life(Anti-Hayat) ve “Cosmic Sin(Kozmik Günah) adlı iki bilimkurgu filmi de hayranları tarafından merakla beklenmekte. Anti-Life’ta, Bruce Willis tıpkı Armageddon’da olduğu gibi Dünya gezegenine uzaydan gelecek bir tehlikeyi (ama bu sefer bir uzay gemisini) savuşturuyor. “Cosmic Sin” ise, yeni keşfedilen uzaylı bir uygarlık Dünya’ya saldırmadan o uygarlığa saldıran ve böylelikle yıldızlararası bir savaşın çıkmasını engellemeyi amaçlayan yedi askerin öyküsünü anlatıyor.

Gerçek hayatında Amerikan Cumhuriyetçi Parti’yi destekleyen Bruce Willis, silah edinmeyi ve taşımayı savunan, polislerin maaşlarının artması gerektiğine dair beyanatlar vermesiyle, Irak Savaşlarında Bush’un yanında olduğunu açıklamasıyla ve ABD’de gelir vergilerinin yüksekliğinden şikayet etmesiyle biliniyor. Hollywood’un eski güzel oyuncularından Demi Moore ile uzun yıllar evli kalan (1987-2000) Bruce Willis, listemizin dördüncü sırasında.

 Scarlett Johansson

1984 yılında New York’ta doğan, 2018’den beri Hollywood’un en çok kazanan kadın oyuncusu olan Scarlett Johansson, seksapalitesi itibariyle oynadığı filmlerde seyircinin gözlerine ziyafet çektirmesiyle biliniyor. Johansson, 2003 yapımı “Lost In Translation” adlı filmdeki rolüyle geniş kitleler nezdinde tanınırlığa ulaşmıştı. Aynı yıl gösterime giren, 17. yüzyılda yaşamış Hollandalı ressam Vermeer’in meşhur “İnci Küpeli Kız” tablosunun yapılış öyküsünü anlatan filmde Johansson, tablodaki hizmetçi kadını canlandırmıştı. 2005 yılında oynadığı ve bir klonu canlandırdığı “Ada(The Island) filmiyle bilimkurguseverlerin de dikkatini çekmeye başlayan oyuncu, 2006 yılında birbirleriyle ebedi rekabet halindeki iki illüzyonistin öyküsünü anlatan, Interstellar’ın yönetmeni Christopher Nolan’ın çektiği “The Prestige” adlı bilimkurgumsu filmde de yer almıştı. Scarlett Johansson, bilimkurgu janrındaki ikonik yerini yıllar içinde Marvel sinematik evreninde 2010’dan itibaren canlandırdığı “Black Widow(Kara Dul) karakteri ile sağlamlaştırdı.

2013 yılında, “Her” adlı romantik bilimkurguda geçtiğimiz yıl Joker rolüyle Oscar kazanan Joaquin Phoenix ile beraber Scarlett Johansson’ın o ipeksi sesi de rol aldı. (Filmde Johansson, Siri’nin daha gelişmiş bir versiyonunu andıran yapay zekanın sesini canlandırmıştı.) Yine aynı yıl, son zamanlarda çekilen feminist bilimkurgu yapıtlar arasında en başarılılardan kabul edilen “Under The Skin” adlı deneysel sanat filmindeki rolü ile oyunculuk başarısını perçinledi. (Zaten aşırı yavaş kurguya sahip olan o filmde Scarlett Johansson’dan başkası oynasa film hiç izlenmezdi.) 2014’te oynadığı Lucy adlı filmde, Scarlett Johansson’un o muhteşem güzelliğine ek olarak beyninin tamamını kullandığında neler yapabileceğini gördük. 2017’de, yıllardır büyük bir heyecanla beklenen ama hayal kırıklığı yaratan efsanevi siberpunk “Ghost In The Shell (Kabuktaki Hayalet) filmini onun başrolde olması bile kurtaramamıştı. En son 2019’da, bir evlilikten ziyade boşanmanın anlatıldığı “Marriage Story”de gördüğümüz Scarlett Johansson’un en az kendisi kadar güzel ablası Vanessa’nın da aktris olduğunu, 2008’de “The Objective” adlı bilimkurgu-korku filminde başrol oynadığını da not edelim.

ABD’deki feminist mitinglerde yaptığı konuşmalarla da bilinen Scarlet Johansson, listemizin üçüncü sırasında.

Arnold Schwarzenegger

1947 yılında Avusturya’da doğan Arnold Schwarzenegger, “Amerikan rüyası” denilen kurmacayı gerçek hayatında tam anlamında yaşamış biri. 1968’de beş parasız olarak göç ettiği ABD’de, önce vücut geliştirme alanında tanınıp, daha sonra sinemada dünya genelinde şöhrete kavuştu ve siyasete atılıp vali statüsüne kadar yükselebildi. 1970’te “Hercules in New York(Herkül New York’ta) filmindeki rolüyle ilk kez kamera karşısına geçen Schwarzenegger, yıllar sonra James Cameron’un çektiği bilimkurgu belgeselinde, bu rolünün hayatındaki en büyük pişmanlıklarından biri olduğunu itiraf edecekti. Filmde, mitolojiden bildiğimiz Herkül dünyaya gönderilmekte ve vücut geliştirme sektöründe bir kariyere başlıyordu. 1982’de oynadığı “Conan” filmi ile şöhrete adım atan Arnold Schwarzenegger’in dünya çapında tanınması, hiç şüphesiz bilimkurgu sinemasının klasiklerinden 1984 yapımı “Terminator”de oynadığı gelecekten gelen yok edici siborg rolü ile oldu. Serinin devam filmlerinde de (Terminator II: Mahşer Günü, Terminator III: Makinelerin Yükselişi, Terminator: Genisys) rol alan Schwarzenegger, en son 2019’da yıllardan sonra Linda Hamilton ile beraber “Terminator: Kara Kader”de tekrar rol aldı.

1987’de, kurmaca evrenleri daha sonra Ridley Scott’ın yarattığı “Alien” ile de kesişecek olan “Predator”daki askeri canlandırdı. Aynı yıl, Stephen King’in romanından uyarlanan ve “Açlık Oyunları” serisindeki fikriyatın atası denilebilecek “The Running Man” adlı filmde, geleceğin distopik ABD’sinde suçsuzluğunu ispat etmek için ortaya hayatını koymak zorunda olduğu ve canlı yayımlanan bir TV yarışmasındaki eski polis memuruydu. 1990 yılında, Philip K. Dick’in “We Can Remember It For You Wholesale” (Sizin İçin Topyekün Hatırlayabiliriz) adlı öyküsünden uyarlanan efsanevi “Total Recall(Gerçeğe Çağrı) adlı filmde Sharon Stone ile beraber oynadı. 1994’te, alışılagelmiş kaslı adam profilinden oldukça uzak bir şekilde, hamilelik üzerine bir araştırma deneyini kendi üzerinde gerçekleştiren ve bu yolla hamile kalan bir bilim adamını canlandırdığı “Junior” adlı bilimkurgu-komedi filminde Danny DeVito ile başrolü paylaştı. 2000 yılında oynadığı “6. Gün” adlı film, klonlama teknolojisinin nelere yol açabileceği üzerine uyarıcı bir bilimkurgu aksiyondu.

1983’te ABD vatandaşlığını kazanmasının ardından, ülkedeki şöhret basamaklarını azimle tırmanan Arnold Schwarzenegger, 2003-2011 yılları arasında Cumhuriyetçi Partiden iki dönem Kaliforniya valiliği yaptı. O yıllarda seçim kampanyasında, oynadığı filmlere gönderme yapılarak “Governator(Yok Edici Vali) lakabı takılan Schwarzenegger, bilimkurgunun yaşayan ikonik yüzleri listemizin ikinci sırasında.

 Sigourney Weaver

7 Ocak 2092’de dünyaya gelen Sigourney Weaver…. Ah, pardon, bu Ellen Ripley’in doğum tarihiydi. Ridley Scott’ın 1979’da çektiği “Alien” filminde, sinema tarihinin en başarılı kadın aksiyon kahramanlarından biri olan Ellen Ripley’i canlandıran usta oyuncu Sigourney Weaver, 1949’da New York’ta dünyaya geldi. Sinema kariyerine, 1977’de Woody Allen’ın yönettiği “Annie Hall” adlı romantik komedideki altı saniyelik rolü ile başlayan Weaver, tiyatro oyunculuğu da yaptı. 1979’da Alien ve ardından çekilen üç devam filminde (Serinin bütün filmleri hakkında özet bilgiye ve olayların kronolojik sıralamasına buradan ulaşabilirsiniz.) canlandırdığı Ripley karakterindeki başarılı performansı Sigourney Weaver’a bilimkurgunun yaşayan ikonik yüzlerinden biri olmaya yetmiştir diyebiliriz.

Weaver, bu filmlerden başka 1984’te bilimkurgu-fantezi sınırlarını alt üst eden meşhur “Ghostbusters”ta (Hayalet Avcıları) -1989’da devam filminde de- rol aldı. 1988’de, ünlü primatolog Dian Fossey’nin gerçek yaşam öyküsünü anlatan “Sisteki Goriller” (Gorillas In The Mist) adlı filmde Fossey’i canlandırdığı rolüyle en iyi kadın oyuncu dalında Oscar’a aday gösterildi. (Daha önce “Aliens” filmindeki rolüyle de aynı dalda Oscar’a aday gösterilmişti.) 1999’da, bir Star Trek parodisi sayılabilecek “Galaxy Quest” adlı bilimkurgu komedi filminde oynayan Weaver, 2004’te M. Night Shyamalan’ın efsanevi “The Village(Köy) adlı distopik yapıtında da yer almıştı.

2008’de gösterime giren Wall-E’de uzay gemisinin sesi Sigourney Weaver’a aitti. Kendisinin dini hoşgörüsüzlüğü yüzünden intihar eden eşcinsel oğlunun ardından LGBT hakları aktivisti olan Mary Griffith’in gerçek yaşam öyküsünü anlatan 2009 tarihli “Prayers For Bobby” adlı filmde, Sigourney Weaver, Mary Griffith’i oldukça başarılı bir biçimde canlandırdı. Aynı yıl, James Cameron’un 3 boyutlu çekerek sinema teknolojisinde çığır açtığı Avatar filmindeki Dr. Grace Augustine karakteriyle bilimkurguya dönüş yapan Weaver, serinin çekim aşamasında olduğu duyurulan diğer filmlerinde de oynuyor. 2015’te Neill Blomkamp’ın yönettiği Chappie adlı filmde yer alan Weaver, yönetmenin “Rakka” adlı kısa bilimkurgu filminde de oynuyor. (Rakka’yı sitemizden Türkçe altyazılı olarak izleyebilirsiniz)

1988’de Dian Fossey’i canlandırdığı “Sisteki Goriller” adlı filmin ardından, Fossey adına kurulan vakıfta yönetici olarak görev alan Sigourney Weaver, bilimkurgunun yaşayan ikonik yüzleri listemizin zirvedeki birinci sırasında.

Bu yazı dizimizde, oynadıkları bilimkurgu filmlerinde güzellikleri, yakışıklılıkları ve karizmaları ile ikonlaşmış ve halen hayatta olan oyuncular arasından bir seçme yapmaya çalıştık. Sizin de bu listede muhakkak yer almalıydı dediğiniz başka oyuncular varsa, yazının altındaki yorum kısmında paylaşabilirsiniz.

Sonraki

Yazar: İsmail Yiğit

1982 Ankara doğumlu. Türkiye Bilişim Derneği’nin 2016 yılında düzenlediği bilimkurgu öykü yarışmasında “İhlal” adlı öyküsü üçüncülüğe seçildi. Fabisad'ın düzenlediği 2017 GİO yarışmasında “Satır Arasındaki Hayalet” adlı öyküsüyle öykü dalında başarı ödülü kazandı. İlgilendiği ana konular: Teknolojinin toplumsal inşası, sosyoteknik tasavvurlar, siber savaşlar, otonom silahlar, transhümanizm, post-hümanizm, asteroid madenciliği, dünyalaştırma... Ursula K. Le Guin, Philip K. Dick, Michael Crichton ve Kim Stanley Robinson, kalemlerini örnek aldığı yazarlar arasında. Parolası: “Daha iyi bir dünya pekâlâ mümkün!”

İlginizi Çekebilir

pedram turkoglu sunum

Pedram Türkoğlu’nun Sunumuyla Zenoloji: Kurgusal Türlerin Bilimi

Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi’nin 2024-2025 sezonundaki ilk Perşembe Söyleşisi’ne kulübümüzün editörlerinden Pedram Türkoğlu konuk …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin