Roland Emmerich’e ait 1994 tarihli bilimkurgu macerası “Stargate”, günümüzde dünya çapında 196 milyon doların üzerinde hasılata ulaşmış olsa da, bu noktaya gelişi hiç de kolay değildi. Geçtiğimiz günlerde 25 . yılını dolduran Stargate evrenine, ilk çekilen bağımsız filmin ardından “Stargate SG-1”(1997-2007) da dahil olmak üzere diziler, video filmler, video oyunları ve çizgi romanlar eklendi. Ancak -bunu duymak şaşırtıcı olabilir ama- ön gösterimde Stargate pek de olumlu geribildirimler almamıştı.
Sorun Jaye Davidson‘ın karakteri “Ra” idi. Filmde Ra, insanları Dünya’dan Yıldız Geçidi (uzayda çok uzak mesafeleri kısa zamanda kat etmeye yarayan ve solucan delikleri üreten eski, büyük, halka şeklinde bir cihaz) aracılığı ile başka bir gezegene götürerek köleleştiren, güçlü, acımasız ve insan formunda bir uzaylıydı.
Filmin yapımcısı ve yazarlarından biri olan Dean Devlin bu konuda şunları anlatıyor:
“Ra başlangıçta yalnızca uzaylılar için çalışan bir Mısırlıydı. İnsanların patronu fakat uzaylıların kölesiydi. Hiç unutmam, bir gün Roland ile birlikte arabada ilerlerken birden şöyle dedik ‘Bir dakika! Uzaylılar için çalışmasın. O bir uzaylı olsun!’ Sesini değiştirdik ve gözlerine parıltılar yerleştirdik. Bunları onu daha tehditkar ve korkutucu hale getirmek için yaptık.”
Anlatılanlara bakılırsa sette Davidson ile çalışmak oldukça zorluydu. Devlin’in aktardığına göre uyuşturucu ve alkol sorunu yaşıyordu. Cümlelerini hatırlamakta zorlanıyordu, dev hatırlatma kartları kullanılmasına rağmen onları bile düzgün okuyamıyordu. 1992 yapımı “Ağlatan Oyun” (The Crying Game) filmindeki trans kadın rolü ile Oscar Ödülüne aday gösterilen Amerika doğumlu İngiliz model Davidson, Ra’yı oynamak için bir milyon dolar istemiş ve amacına da ulaşmıştı. Devlin bu konuda şunları söylüyor:
“Oyuncu seçimi ve yatırımcılarla baş yapımcımız Mario Kassar ilgileniyordu. Jaye, senaryoyu yazarken kafamızda canlanan görüntüye birebir uymuyordu ama filmin sponsor bulmasına katkıda bulunduysa, ne âlâ.”
“İlk tehlike işaretiyle setin ikinci gününde karşılaştık. ‘Frankie Goes to Hollywood’ grubunun bas gitaristi olan kişisel asistanı, Jaye’in telefonu, parası ve metadon hapları ile kayıplara karıştı. Jaye histeri krizi geçirdi ve bundan sonra her şey daha da kötüleşti. “
Devlin’in Davidson hakkında, 28 Ekim 1994’te filmin yayınlanmasından hemen öncesine dair izlenimleri ise şöyleydi:
“Kadrodan atılmadığı için minnettardı. Bir süre sektörden ayılmıştı ve gerçekten hayatını toparlamaya çalışıyordu. ”
“Stargate”, Emmerich ve Devlin’in ‘Independence Day (1996)‘, ‘Godzilla (1998)‘, ‘The Patriot (2000)‘ ve ‘Independence Day: Resurgence (2016)‘ gibi filmlerdeki ortaklıklarının başlangıcı olmuştu. Filmin bir diğer yıldızı olan James Spader karşımıza, Catherine Langford (Viveca Lindfors) tarafından babasının Giza’da yıllar önce bulduğu mezar taşlarındaki hiyerogliflerin deşifresinde yardımı istenen Eski Mısır uzmanı ve dilbilimci Daniel Jackson rolüyle çıkmıştı. ABD Hava Kuvvetleri Üssünde bulunan taşların yıldızlara açılan bir kapıyı işaret ettiğini keşfetmişler, Jackson bu eski cihazın üstündeki yedi işareti uygun şekilde sıraladığında karşılarında bir solucan deliği oluşmuş ve Eski Mısır uzmanımız, Albay Jack O’Neil‘in (Kurt Russell) disiplinli ekibi ile birlikte piramitlerle dolu uzak bir çöl gezegenine doğru hayatını değiştirecek bir maceraya atılmıştı.
Röportajlarında Emmerich, Stargate fikrini olgunlaştırırken Münih’teki sinema okulunda izlediği Erik von Daniken’in “Tanrıların Arabaları” kitabına dayanan 1970 yapımı bir belgeselden ilham aldığını belirtmiş ve “Belgeselin ana fikri, tüm uygarlığın uzaylılar tarafından yaratılmış olmasıydı. İzlediklerim beni bu temadan yola çıkarak bir sinema filmi çekme konusunda düşünmeye itti,” demişti. Los Angeles’a geldiğinde, bu fikrini kendisinin son Alman yapımı filmi olan “Moon 44 (1990)“te oynayan Devlin ile paylaşmıştı. “Birlikte bir kapıdan geçtikleri fikrine ulaştık ve sonra yazmaya başladık,” diyordu. Canal Plus, Arizona Çölünde ve California’daki bir uçak hangarında çekilen filmin 55 milyon dolara ulaşan masrafları için finansmana soyundu ve Metro-Goldwyn-Mayer da dünya çapında dağıtımını üstlendi.
Devlin, Antik Mısır dilinin fonetik özelliklerini gerçeğine yakın şekilde canlandırabilmek için bir Mısır bilimci ile birlikte çalıştıklarını söylerken şu anekdotları paylaşıyordu:
“Oyunculara dili tüm özellikleri ile sergilemeyi öğretebilmek için resmen eziyet çektik. Baş yapımcımızın çileden çıkmış halde bize ‘Tüm bu parayı ve zamanı neden dünya üzerindeki tek bir kişinin bile doğru olup olmadığını bilmeyeceği bir dil oluşturmak için harcıyorsunuz?’ diye bağırışını asla unutamam. Ben ise ‘Bilimkurgu müptelaları bilecektir,’ diyordum.”
Ve bildiler de… Devlin ayrıca filmin yayınlanmasına daha altı ay varken ülkedeki tüm bilimkurgu toplantılarına katıldığını ve filmi tanıtmak için stand kurduğunu da belirtiyor. Başlıktaki ‘star/ yıldız‘ sözcüğü ilk planda bilimkurgu hayranlarında yanlış bir izlenim oluşturmuştu. Devlin’in deyimiyle “Senaryonun Star Wars’tan aşırma olacağını düşündürmüştü. Fakat anlatmaya başladığımız zaman ve özellikle de Eski Mısır dilini yeniden oluşturduğumuzu fark ettiklerinde bakışları değişti. Onlardan biri olduğumuzu hissettiler ve bilimkurgu için bu çileli yola düşmemizi takdir ettiler.”
Devlin çocukluğundan beri sıkı bir bilimkurgu hayranıydı. Oyuncu olan annesi Pilar Seurat, Star Trek Orjinal seride “Wolf in the Fold” isimli bölümde oynamış ve setten sonra eve elinde bir fazer ile gelip onu oğluna hediye etmişti. Devlin bu konudan, “Her zaman söylemişimdir, bağımlılığımın başladığı kırılma noktası orasıydı,” diye bahsetmişti.
Devlin’in anlattığına göre Kurt Russell, Stargate’de oynama teklifini birden fazla kez geri çevirmişti. Baş yapımcı “Escape from New York” filminin yıldızını ekibe katmayı çok istiyordu. Yatırımcıların dikkatini çekeceğini ve projeye kaynak sağlayacağını düşünüyordu. Fakat Russell senaryoyu beğenmemişti. Sonunda yapımcılar doğru ödeme miktarına ulaştıklarında O’nu ikna edebildiler. Bu noktada Russell’a yanlışlıkla taslak metinlerden oluşan eski bir senaryo gönderildiği fark edildi. Oynayacağı gerçek senaryoyu gördüğünde ise ‘çok da kötü olmadığını‘ düşünmüştü.
Öte yandan James Spader da son versiyondakilerin bir kısmı da dahil olmak üzere senaryodaki diyaloglardan pek memnun değildi. Hatta bir gün, sahneler yeniden yazılana kadar karavanından çıkmayı redddetmişti. Ona çok kızan Kurt Russell, “Ne yaptığını sanıyorsun?” diyerek Spader’in karavanına dalmıştı. Spader’in, “Hadi itiraf et, diyaloglar korkunç!” sözlerine ise şu cevabı vermişti: “Tabii ki korkunç! Bu yüzden sana bir milyon dolar ödüyorlar. Harika olsaydı bu işi ücret almadan yapardın!”
Yapımın sonlarına kadar oyuncular filmin atmosferi hakkında net bir fikir edinememişti. Devlin’in sözleri ile, “Aslında filmin dili her zaman netti. Yanıltıcı bir dili yoktu. Yapılmaya çalışılan ve atıfta bulunulan şey filmlerle ilgili bilimkurgu müptelalarına göz kırpmaktaydı. Oyuncular filmin tonunu kavramaya başladıklarında tam anlamıyla senaryonun içine girebildiler. Nihayetinde film bittiğinde ortaya çıkan eserden oldukça memnunlardı…”
Stargate aynı zamanda film müziklerinin bestecisi olan David Arnold‘un da kariyerinde önemli bir kilometre taşı oldu. “Independence Day” ve “Casino Royale” filmlerinin de müziklerini yapan genç İngiliz, ilerde “Sherlock” dizi müzikleri ile de Emmy ödülü alacaktı. Emmerich Arnold’dan bahsederken şöyle diyordu:
“Young Americans filminde bir bestesini duydum. Tarif edilemeyecek kadar etkilenmiştim. O’na ulaştım ve benim hikayem için çalışmasını istedim. Ortaya çıkan müzik bugüne kadarki filmlerim içinde en iyilerinden biriydi.”
Bu iş teklifinin zamanlaması Arnold için harikaydı. E-posta üzerinden yapılan bir ropörtajında belirttiği üzere, o sırada bir video kiralama dükkanına iş başvurusunda bulunmuştu. Çoğunlukla ücretsiz olarak amatör filmlerin müziklerini yapıyordu ve orkestra ödemelerini çıkardıktan sonra ilk uzun metraj filminden de neredeyse hiç para kazanmamıştı. Bu durumda elbetteki piyasaya girebileceği her teklifi kabul edecekti. Emmerich ve Devlin projenin başlangıcında filmin tarzı ile ilgili Arnold’la uzun bir sohbet gerçekleştirdi. Ama neticede üretim aşamasında onu serbest bıraktılar. Arnold üretim sürecinden şöyle bahsediyordu:
“Onlara tema fikirleri gönderdim ve gittiğim yönü beğendiklerini düşündüm. Filmleri oldukça iddialıydı ve görkemli bir müziği hakediyordu. Fantazinin insana sağladığı özgürlükten bolca yararlandım. İçgüdülerime güvendiler ve buyurgan davranmadılar, yalnızca hissetmemi sağlamaya çalıştılar.”
Stargate, salonlarda ilk boy gösterdiğinde eleştirmenlerin farklı görüşleri vardı. En şiddetli tenkitlerden biri Roger Ebert‘ten gelmişti. Devlin’in ‘kendisinden pek hoşlanmadığını‘ düşündüğü Ebert film hakkında: “Tüm zamanların en kötü yönetmenini konu alan “Ed Wood” filmi bizi Sargate’e hazırlamak için yapılmış,” demiş ve filme bir yıldız vermişti. “The Twilight Zone Encyclopedia“nın yazarı ve yapımcısı Steven Jay Rubin ise, “Stargate’in 90’ların en yaratıcı bilimkurgu filmlerinden biri olduğunu,” düşünmüş ve şöyle demişti: “Atmosferi ve dinamizmi ile hızla yükseldi. Benim beğenimi kazandı. Fikrimce David Arnold’un müziği filmin ihtişamının çok önemli bir parçasını oluşturuyordu ve parlamasında oldukça etki sahibiydi.”
Stargate, SG-1 dizisiyle uzun soluklu bir hikaye olduğunu kanıtlamış olsa da, MGM televizyon programları konusunda deneyimli olmayan Emmerich ve Devlin’in diziye dahil olmasını istememiş, bu konuda daha deneyimli kişilerle çalışmayı tercih etmişti. “Uzun yıllar boyunca diziye tepkiliydim ve izlemiyordum. İronik şekilde yıllarca küskün kaldıktan sonra nihayetinde onunla barıştığımı söyleyebilirim,” diyen Devlin, ayrıca zamanla dizinin yapımcılarından Jonathan Glasner ile iyi bir arkadaşlık ilişkisi kurdu ve hatta ikili “The Outpost” adli TV dizisini birlikte çekti. Devlin ve Emmerich, başta Stargate’i bir üçleme olarak tasarlamıştı. “Elimizden geleni yaptık,” diyordu Devlin ve ekliyordu:
“Tıpkı ‘Independence Day 2’da yaptığımız gibi… Fakat sonrasında ayrı düştük. Dürüst olmak gerekirse bağımsız çalışmak beni daha çok mutlu ediyor. Tekrar stüdyoya girme konusunda çok hevesli olduğum söylenemez. Ayrılığın bir sebebinin de bu olduğunu söyleyebilirim…”