Almanya’nın buza ve karanlığa bürülü topraklarında, 2007 yılının sessizliğini delen tekinsiz bir çığlık yankılanıyor. Bu çığlık hem Alrakis‘in doğuşunu hem de black metal sahnesine getireceği yeni soluğu müjdeliyor. Söz konusu karanlık çağrının ardındaki isim, grubun kurucusu ve yaratıcı ruhu A1V. Yıllar boyunca içinde biriktirdiği puslu duyguları, sonunda müziğin kara dokusunda ete kemiğe büründürmeye karar veriyor. Arayışı ise kişisel bir ihtiyaca ve modern black metalin yeni ifade biçimlerine duyduğu açlığa dayanıyor.
Grubun adı, Ejderha (Draco) takımyıldızında yer alan çift yıldız sistemi al-Raqis‘ten geliyor. Arapça kökenli sözcüğün kelime anlamı ise “dans eden”, “zıplayan” demek. Eski gök bilimciler, bu ismi yıldızın hareketli doğasını göz önünde bulundurarak vermiş. İşte al-Raqis‘in evrende süzülmesi gibi grubun müziği de zamanın ve mekânın ötesinde salınıyor; evrene, yıldızlara ve insanın sonsuzluk karşısındaki kırılganlığına yöneliyor.

Alrakis, geleneksel black metalin temel unsurlarını modern bir yaklaşımla harmanlıyor ve özgün bir sentez sunuyor. Tremolo picking tekniğiyle örülü gitar rifleri, müziğinin de omurgasını oluşturuyor. Rifler genellikle melankolik, atmosferik bir hava yaratıyor ve dinleyiciyi karanlık bir ruh hâline sürüklüyor. A1V’nin gitar tekniği, sadece hızlı ve agresif pasajlarla sınırlı değil; dissonant akorların kullanımı müziğe derin bir hüzün katıyor. Gitarın distortion seviyesi, çiğlik ile berraklık arasında hassas bir denge kurarak hem black metalin ham enerjisini koruyor hem de modern prodüksiyon standartlarına uygun bir ses kalitesi yaratıyor.
Davul performansları, blast beat tekniğinin yoğun kullanımıyla karakterize ve müziğin hızlı, agresif anlarında maksimum etkiye ulaşıyor; yavaş ve atmosferik bölümlerde destekleyici bir rol üstleniyor. Davul seslerinin dinamik kullanımı şarkıların dramatik yapısını güçlendiriyor, özellikle china cymbal ve ride kombinasyonları müziğe özgün bir hava kazandırıyor. Bass gitarın varlığı ise müziğin genel ses dokusunu zenginleştirmede oldukça başarılı. Düşük frekanslardaki bu güçlü temel, müziğin atmosferik katmanlarını desteklerken aynı zamanda ritimsel bütünlüğü de pekiştiriyor.

Alrakis’in diskografik yolculuğu, 2010 tarihli Omega Cen‘e değin uzanıyor. Toplam sekiz parçanın erken dönem ham kayıtlarını içeren çalışma, günümüzde grubun resmi bir yayını olarak kabul edilmiyor. Dolayısıyla grubun müzikal yolculuğunu 2011 yılında yayımlanan Alpha Eri albümüyle başlatmak mümkün. Adını Achernar yıldızından alan Alpha Eri, grubun müzikal kimliğine temel oluşturmasının yanı sıra black metal sahnesindeki yerini belirginleştirmesi bakımından da önemli. Yedi parçadan oluşan ve toplam bir saate yayılan çalışma, Alrakis’in kozmik ve duygusal evrenine açılan bir kapı gibi. Zira Alrakis, albümde black metalin sınırlarını zorluyor; ambient dokularla bezeli geçişler, uzun gitar pasajları ve rüyayı andıran ses efektleriyle dinleyiciyi başka bir gerçekliğe davet ediyor.
Yedi yıl sonra, 2018’de çıkan ikinci albüm “Echoes from η Carinae” ise müzikal evriminin bir sonraki aşamasını temsil ediyor. Tek parçadan oluşan albümde daha karmaşık kompozisyon yapıları ve gelişmiş prodüksiyon kalitesi göze çarpıyor. Eta Carinae çift yıldız sisteminin 19. yüzyıldaki büyük patlamasında yayılan “ışık yankıları“ndan ilham alan albüm, kozmik bir atmosfer yaratmayı başarıyor. Yavaş tempolu davullar, yoğun gitar tınıları ve ambient dokularla örülü atmosferik bir yapı var karşımızda. Vokaller, anlaşılır sözlerden ziyade uzayın derinliklerinden gelen yankılar gibi hissediliyor. Ne var ki ambient bölümlerin uzunluğu ve gitarların belirgin olmaması bazı dinleyicileri zorlayabiliyor.

Kozmik yalnızlık, insan doğasının karanlık yönleri ve medeniyet eleştirisi, eserlerinde sıklıkla karşılaşılan temalar arasında. Grup, özellikle modern toplumun yabancılaştırıcı etkilerine ve teknolojik ilerlemenin getirdiği manevi boşluğa odaklanıyor. Bunlar black metalin geleneksel anti-din ve anti-toplum duruşuyla örtüşse de, Alrakis söz konusu temaları daha felsefi ve entelektüel bir yaklaşımla ele alıyor. “Kozmik korku” olarak adlandırılabilecek bir diğer tema da çalışmalarında önemli yer tutuyor; insanın evrendeki küçüklüğü, sonsuzluk karşısındaki çaresizliği ve varoluşsal belirsizlikler, müziğinin atmosferik derinliğini artıran unsurlardan.
Alrakis, yüzünü göstermeyen ama sesini yıldız tozuyla boyayan bir hayalet. Sahnelerden ziyade gökyüzünün görünmeyen katmanlarında dolaşıyor. Onu dinlerken zaman duruyor, Dünya uzaklaşıyor, insan kendine doğru bükülüyor. Her tını sonsuzluğun sınırına açılan bir pencereye, her suskunluk ise yıldızlararası boşluğun yankısına dönüşüyor. Dolayısıyla Alrakis bir müzik projesi değil sadece; varlığınızla dinlemeniz gereken bir hâl, bir hâlet, bir sessizlik biçimi. Kısacası, onu dinlemek kimileri için meditasyon, kimileri içinse yıldızların altında bir gece yürüyüşü gibi…
Bilimkurgu Kulübü Bu Sitede Gelecek Var!
