uzayli-yaz uykusu hipotezi

Yaz Uykusu Hipotezi: Ya Herkes Derin Uykudaysa?

Enrico Fermi’nin meşhur sorusu ‘Herkes Nerede?’ye çözüm arayışımız devam ediyor. Bugün uzaylıların uykuya yatmış olma ihtimalini inceliyoruz. 1950 yılında İtalyan-Amerikan fizikçi Enrico Fermi, Los Alamos Ulusal Laboratuvarı’nda çalışma arkadaşlarıyla öğle yemeğindeyken tarihe damga vuracak o soruyu sordu: “Herkes nerede?” Bu soru, Fermi Paradoksu’nun da temelini oluşturuyordu. Paradoks, uzaylıların varlığına dair neden şimdiye kadar herhangi bir kanıt bulunamadığını sorguluyordu. Yetmiş yıldır süren araştırmalara rağmen Fermi’nin sorusu hâlâ cevaplanabilmiş değil. Ancak olası çözümüne dair bilim dünyasında birçok beyin fırtınası yapıldı. İleri sürülen çözümden biri de Yaz Uykusu Hipotezi‘dir.

Bu hipotez doğadan ilham alıyor. Bazı canlılar aşırı sıcak veya kurak dönemlerde kendilerini korumak için uyku hâline geçiyor. Bu yaz uykusunun kış uykusuna benzediği söylenebilir. Ancak bu kez canlılar ortam daha serin ve nemli hâle gelene kadar uyku halinde kalıyor. Yaz Uykusu Hipotezi, uzaylı medeniyetlerin daha iyi koşulları bekledikleri için uyku hâlinde olduklarını ve dolayısıyla da herhangi bir iletişim çabasına dönüş yapamadıklarını iddia ediyor.

Dünya dışı zeki yaşam hiç de saçma bir düşünce değil. Gözlemlenebilir evrenin devasa büyüklüğü ve yaşı (93 milyar ışık yılı ve 13,8 milyar yıl) düşünüldüğünde, bilim insanları dünya-dışı zeki yaşam formlarının varlığını yüksek bir olasılık olarak değerlendirmekte sakınca görmüyor. İstatistiksel olarak bakıldığında, orada milyonlarca medeniyetin olma ihtimali çok yüksek.

Dr. Frank Drake, 1961 yılında Green Bank Gözlemevi’nde bu olasılığı belirlemeye çalıştı. Galaksimizde iletişim kurabileceğimiz zeki uygarlık sayısını tahmin etmeye yarayan (matematiksel olarak oldukça basit) bir denklem bile oluşturdu. Drake Denklemi olarak bilinen bu hesaplamaya göre şu an evrende pek çok zeki uygarlık olmalı. Denklemdeki her bir faktör, büyüklüğü kesin olarak bilinmeyen bir sayıyı temsil ediyor. Drake Denklemi’nin asıl gücü, evrenin enginliğinde bir dost bulma ihtimalimizin yüksek olduğunu söylemesi. Parametrelerdeki belirsizlik yüksek olsa da denklemin anlamı açık. En düşük değerler kullanılsa bile, galaksimizde iletişim kurabileceğimiz en az birkaç dünya dışı zeki yaşam formunun var olması gerektiğine işaret ediyor. Ne yazık ki, on yıllardır süren araştırmalara ve SETI tarafından yürütülen kapsamlı çalışmalara rağmen henüz böyle bir uygarlığın varlığı belirlenemedi.

Çelişkinin çözümüne dair birçok hipotez geliştirildi. Bunlardan ilki ve belki de en bilineni, astrofizikçi Michael Hart ve matematikçi/kozmolog Frank Tipler‘in ortaya attığı Hart-Tipler Hipotezi‘ydi. Bu hipotez, hiçbir akıllı yaşam formuna dair kanıt bulunamamasının sebebi olarak hiç var olmamalarını gösteriyordu. Diğer bir teori ise Oxford ekonomisti Robin Hanson tarafından ortaya atılan Büyük Filtre Hipotezi‘ydi. Hipotez, basit yaşamın evrende yaygın olabileceğini; ancak gelişmiş yaşamın nadir bulunduğunu savunuyordu. Başka bir deyişle, evrende basit yaşamın gelişerek iletişim kurabileceğimiz bir varlığa dönüşmesini engelleyen bir tür filtre olduğunu söylüyordu.

Her iki hipotezin de temel varsayımı, dünya dışı zekânın olmadığı ve bu yüzden de bu konuda bir kanıta rastlayamadığımızdı. Fakat Carl Sagan’ın ünlü sözünde belirttiği gibi, “Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir.” Dolayısıyla birçok teorisyen, zeki uzaylılar var olsa bile tespit edilmelerinin güç olduğunu söylemiştir.

Kardashev Ölçeği

Zaman içinde gelişen türlerin enerji gereksinimi giderek artmalıdır. Sovyet/Rus astrofizikçi Nikolai Kardashev, 1964 tarihli “Uzaylı Medeniyetler Tarafından Bilgi Aktarımı” başlıklı makalesinde, kullanabildikleri enerji miktarına göre dünya dışı medeniyetleri sınıflandırmak için üç kademeli bir şema önerdi. Bu şema, Kardashev Ölçeği olarak biliniyor. Şemaya göre:

  • Tip I medeniyetler (Gezegensel Medeniyetler): Gezegenlerindeki tüm enerjiyi kullanabilen ve depolayabilen medeniyetler (~4×1012 watt)
  • Tip II medeniyetler (Yıldızsal Medeniyetler): Yıldız sistemlerinin bütün enerjisini kullanma ve kontrol etme yeteneğine sahip medeniyetler (~4×1026 watt)
  • Tip III medeniyetler (Galaktik Medeniyetler): Bir galaksinin tamamının enerjisini kontrol edebilen medeniyetler (~4×1037 watt)

Bu tip medeniyetler, teknolojik aktivite belirtileri (tekno-imza) aranarak tespit edilebilir. Örneğin Tip I medeniyetler, gezegenin çevresindeki devasa uydu bulutlarının (Clarke Kuşakları) yansıttığı ışığı arayan astronomlar tarafından doğrudan görüntüleme yoluyla tespit edilebilir. Yine Tip II bir medeniyet de yıldızının etrafına mega-yapı inşa etme yeteneğine sahip olacaktır. Bu medeniyetler, Freeman Dyson’ın 1960 yılında tanımladığı (daha sonra Dyson Küresi olarak anılacak olan) yapıyı inşa edebilme kabiliyetine sahip olacaktır. Bu yapı, yıldızının tüm enerjisinden faydalanan bir medeniyetin yer sıkıntısı çekmesini önleyecektir. Öte yandan bir Tip III Medeniyet, tüm galaksiyi (veya onun bir bölümünü) kapsayan mega-yapılar aranarak kolayca tespit edilebilir. Evren, şu anda herhangi bir teknolojik faaliyette bulunmayan, gelişmişlik düzeyi Tip I ila Tip III arasında değişen uygarlıklarla dolu olabilir mi? İşte tam da bu noktada estivasyon (yaz uykusu) kavramı devreye giriyor.

Kökeni

Bu hipotez, ilk olarak Oxford Üniversitesi’ndeki Geleceğin İnsanlığı Enstitüsü’nden araştırma ortakları Anders Sandberg ve Stuart Armstrong ile ünlü astronom, astrofizikçi ve filozof Milan Cirkovic tarafından ortaya atıldı. 2017 yılında yayımladıkları Ölü Olmayan Sonsuza Kadar Yatabilir: Fermi Paradoksunu Çözmek İçin Estivasyon Hipotezi başlıklı çalışmalarında, Fermi Paradoksu’na olası bir çözüm olarak bu hipotezi sundular. Çalışma kısmen, Sandberg ve Armstrong’un 2013 yılında yaptığı ve Fermi Paradoksu’nu Samanyolu Galaksisi dışına genişleten bir araştırmaya dayanıyordu. “Sonsuzluk Altı Saatte: Akıllı Yaşamın Galaksiler Arası Yayılması ve Fermi Paradoksu’nu Netleştirmek” başlıklı çalışmada Sandberg ve Armstrong, gelişmiş bir medeniyetin bir galaksiyi kolonileştirebileceğini ve hatta galaksiler arası yolculuk yapabileceğini savunuyordu.

Yaklaşık 2 trilyon galaksiden oluşan (son tahminlere göre) ve 13,8 milyar yıldır var olan bir evrende Kardashev Ölçeği’ne göre birçok Tip III Medeniyetin (ileri teknolojiye sahip medeniyetler) olması gerektiğini savundular. Bu türler sadece kendi galaksilerini nispeten kısa bir sürede kolonileştirmekle kalmayacak, aynı zamanda Samanyolu’na da çoktan ulaşmış olacaktı. Sandberg ve Armstrong, bunun kanıtlarını göremeyişimizin sebebinin bilgi işlem termodinamiğinin temeli kabul edilen Landauer Prensibi ile ilgili olduğunu savundular. Bu kurala göre, herhangi bir bilgi işlemi (hesaplama), bir miktar entropi (düzensizlik) artışına neden olmalıdır. Dyson küresi, Matruşka Beyinler (iç içe geçmiş devasa sanal dünyalar) gibi devasa yapılarda ısınma ve entropi seviyesi muazzam olacaktır. Öte yandan astronomi ve kozmoloji bize, yıldız oluşumunun bir gün sona ereceğini ve evrenin sürekli soğuyacağını öğretir. Aynı zamanda genişleyen evrende ışığın dalga boyunun uzaması momentum ve enerji kaybına neden olacaktır.

Sonuç olarak, evrende mikrodalga arka plan ışıması bile soğuyacak ve evrenin ısı ölümü gerçekleşecektir (büyük donma). Ancak bu olay gerçekleşmeden çok önce gelişmiş türler, mega yapıların daha verimli çalışabilmesi için evrenin soğumasını bekliyor olabilir. Sandberg ve Armstrong’a göre, gelişmiş bir medeniyet (teorik olarak) entropiyi kozmik arka plana aktararak daha fazla bilgi-işlem hesabı gerçekleştirebilir. Bu tür bir senaryo hesaplama ile ortaya çıkan ısı, gelecekteki soğuk evrene aktarılmış olacak, yani soğutma işi evrene havale edilecektir. Ortam sıcaklığı önemli ölçüde düşene kadar beklenmesi durumunda, on katrilyon daha fazla işlem gerçekleştirilebileceği tahmin edilmektedir.

Uzaylılar Uyuyorsa Belki de Sohbet Arkadaşı Bekliyorlardır

Uzun bir uyku hâli olan estivasyon, Fermi Paradoksu’na ilginç bir bakış açısı getiriyor. Belki de bizden çok daha önce gelişmiş uzaylılar, evrenin diğer bölgelerinde zeki yaşamın ortaya çıkmasını beklemek için uyku moduna geçmiştir. Sonuçta, Dünya’da karmaşık iletişim kurabilen yaşamın evrimleşmesi bile 4,5 milyar yıl sürdü. Bu açıdan bakıldığında, estivasyon fikri mantıklı olabilir. Estivasyon, Büyük Filtre Hipotezi ile birlikte de ele alınabilir. Bu hipotezler, uzaylı zekânın görünmezliğini açıklamak amacıyla ortaya atılmıştır. Hanson, Universe Today’e verdiği demeçte şöyle diyor:

“Etivasyon Hipotezi, uzaylı zekânın görünmüyor olmasını açıklayan büyük filtrenin son aşamasına varmadan önceki fasıla (bekleme) bölümü… Filtre, ‘görünür olmak için ne gerekiyor?’ sorusunu yanıtlıyor. Estivasyon ise onların zaten görülebilir olduklarını, sadece görünmeyi seçmediklerini söylüyor.”

Elbette, Estivasyon Hipotezi (tıpkı Fermi Paradoksu ve Drake Denklemi gibi) dünya dışı zekânın davranışları hakkında kimi varsayımlara dayanıyor. Bunlar:

  • İnsanlıktan çok daha önce gelişen medeniyetler vardır.
  • Bu medeniyetler büyük ölçüde genişlemiş ve güç kazanmışlardır.
  • Eşgüdüm (koordinasyon) sorunlarını çözmüşlerdir.
  • Bir medeniyet, diğerlerine karşı kendi bölgesi üzerinde kontrolü sağlayabilir ve koruyabilir.
  • Olgunlaşmış medeniyetlerden estivasyona girenlerin oranı sıfır değildir.
  • Estivasyon görünmezdir.

Bu varsayımların doğruluğu henüz kanıtlanmamıştır. Ayrıca, uyku hâlindeki bir uygarlığın iletişim kurup kuramadığı ve hatta komşularının varlığından haberdar olup olmadıkları türünden soruların cevabı bilinmiyor. Yine de, Estivasyon Hipotezi, Fermi Paradoksuna yaratıcı bir yaklaşımdır. Belki de evrenin sessizliği, uzaylıların yokluğundan değil, onların dinlenmeyi tercih etmelerinden kaynaklanmaktadır.

Yaz Uykusu Hipotezi Ne Diyor?

Yaz Uykusu Hipotezi, Fermi Paradoksu’na yaratıcı bir çözüm öneriyor. Evren çok yaşlı olduğundan, insanlığın gelişim seviyesini aşmış medeniyetlerin var olma ihtimali yüksektir. Bu hipotez, gelişmiş medeniyetlerin uzay yolculuğu yapabilecek yeteneğe sahip olduklarını ve komşu yıldız sistemlerini, hatta galaksileri dahi aktif bir şekilde kolonileştirdiklerini varsayıyor. Ayrıca bu kolonileştirme süreci sonucunda devasa yapılar ve inşa faaliyetleri ortaya çıkacağını, bizim de bu faaliyetlerin kanıtlarını görebileceğimizi farz ediyor. Bu faaliyetler, inşa malzemesi elde etmek için gezegenlerin parçalanması, yıldızların veya galaksilerin yer değiştirmesi ya da yakıt üretmek için gaz devlerinin, yıldızların veya galaksilerin tamamının tüketilmesini içeriyor.

Ancak bu hipoteze bazı eleştiriler de var. 2019 yılında fizikçi, bilgi teorisyeni ve IBM Watson Araştırma Merkezi Üyesi Charles Bennett, Hanson ve C. Jess Reidel (Perimeter Teorik Fizik Enstitüsü) birlikte hipotezi çürütmeye çalışan bir makale yayımladı. Bu makalede, Sandberg ve diğerlerinin bilgisayarlardan kaynaklanan entropinin (kullanışsız ısı) ancak kozmik arka plana aktarılarak yok edilebileceğini varsaydıklarını savundular. Bennett, Hanson ve Reidel’e göre bu, astrofizik ve bilgisayar biliminin yanlış anlaşılmasından kaynaklanıyordu. Uzak gelecekte böyle bir durum söz konusu olsa da şu an için geçerli olmadığını ve bu durumun estivasyon modelini geçersiz kıldığını ifade ettiler.

“Bugün evrenimiz, maksimum entropi durumunda olmayan geniş havuzlar ve fiziksel sistemler içeriyor. Bilgisayarlardan kaynaklanan entropi, hata düzeltmesi için bir bit negatif entropi kullanarak adyabatik dönüşüm (entropi yönünden sabit, enerji girişi ve çıkışı olmayan durağan sistemlerdeki dönüşümler) oranında buralara aktarılabilir. Bu işlem herhangi bir zamanda yapılabilir ve düşük kozmik arka plan sıcaklığının oluşması şart değildir. Dolayısıyla uzaylıların aktif olmak için beklemelerine gerek yoktur.”

Sonuç

Fermi Paradoksu’na yaratıcı bir çözüm olarak karşımıza çıkan Yaz Uykusu Hipotezi, uzaylıların sessizliğine farklı bir açıdan bakıyor. Evrenin yaşlılığı düşünüldüğünde, bizden çok daha gelişmiş medeniyetlerin var olma ihtimali yüksek. Bu hipotez, onların uzay yolculuğu yapabilecek, hatta komşu yıldız sistemlerini ve galaksileri bile kolonileştirecek kadar ileri olduklarını öne sürüyor. Ancak paradoks devam ediyor. Gelişmiş uygarlıklara dair kanıt bulamıyoruz. Yaz Uykusu Hipotezi burada devreye giriyor. Belki de uzaylılar uzunca bir uyku hâlindedir! Evrenin diğer bölgelerinde zeki yaşamın ortaya çıkmasını beklemek için bilinçli olarak kendilerini askıya almış olabilirler. Ne de olsa, Dünya’da iletişim kurabilen yaşamın evrimleşmesi 4,5 milyar yıl sürdü.

Hipotez, Büyük Filtre Hipotezi ile birlikte de ele alınabilir. Büyük Filtre, uzaylılarla karşılaşmayışımızın sebebini açıklamaya çalışır. Derin Uyku Hipotezi, Büyük Filtrenin bir aşaması, gecikmeye neden olan adım olarak görülebilir. Sonuçta hipotez, onların var olduklarını ancak görünmeyi seçmediklerini savunuyor. Elbette bu hipotezin de bazı zayıf yanları var. Temel olarak, uzaylı uygarlıklarının davranışları hakkındaki varsayımlara dayanıyor. Bu varsayımların doğruluğu kanıtlanmamış durumda. Ayrıca uyku hâlindeki bir uygarlığın nasıl iletişim kurabileceği veya çevresindeki gelişmelerden haberdar olup olmadığı gibi sorular da cevapsız kalıyor.

Yine de Yaz Uykusu Hipotezi, Fermi Paradoksu’na ilginç bir yaklaşım getiriyor. Belki de Evren’in sessizliği, uzaylıların yokluğundan değil, onların dinlenmeyi tercih etmelerinden kaynaklanıyordur. Sonuç olarak hipotez, tıpkı Drake Denklemi gibi kesin bir cevap değil, daha çok bir düşünce deneyi. Amacı, Fermi’nin sorusunu farklı açılardan ele almak ve belki de test edilebilir öneriler sunmak.

Kaynak: Universe Today

Yazar: Sinan İpek

Yazar, çizer, düşünür, öğrenir ve öğretmeye çalışır. Temel ilgi alanı Bilimkurgu yazarlığıdır. Bunun dışında Matematik, bilim, teknoloji, Astronomi, Fizik, Suluboya Resim, sanat, Edebiyat gibi konulara ilgisi vardır. Ara sıra sentezlediklerini yazı halinde evrene yollar. ODTÜ Matematik Bölümü mezunudur ve aşağıdaki başarılarıyla gurur duyar:TBD Bilimkurgu Öykü yarışmasında iki kez birincilik, 2. Engelliler Öykü yarışmasında birincilik, Ya Sonra Öykü Yarışması'nda finalist, Mimarlık Öyküleri Yarışması'nda finalist, 44. Antalya Altın Portakal Belgesel Film Yarışmasında finalist. Ithaki yayınları Pangea serisinin 5. üyesi "Beyin Kırıcı" adlı bir romanı var.

İlginizi Çekebilir

berserker hipotezi katil robotlar

Berserker Hipotezi: Ya Galakside Katil Robotlar Kol Geziyorsa?

1950’de fizikçi Enrico Fermi, Manhattan Projesi sırasında Los Alamos Ulusal Laboratuvarı’ndaki bazı meslektaşlarıyla öğle yemeği …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin