Bilimkurgu, dünya ile kısıtlı olmayan mekânları ve gökyüzünün ötesine ulaşan hikâyeleri ile büyük potansiyele sahiptir. Bu potansiyelden sonuna kadar yararlanan yapımların başında ise diziler gelir. Bir filme sığmayacak uzun soluklu maceraları merkezine alırken, bizleri de her bölümde yeni olay örgülerinin içine atar. Hatta öyle diziler vardır ki, milyonlarca insanı sezonlar boyunca peşinden sürüklemeyi başarır. Sevdiğimiz, karakterleriyle bağ kurduğumuz o güzel diziler bittiğinde hüzünlenir, sanki yakın bir dostumuzu kaybetmiş gibi mahzunlaşırız. Ama bizleri en çok üzen şey ise güzel güzel giderken ansızın bozmaya başlayan ve sonuyla da tatmin etmeyen dizilerdir.
Gelin son sezonlarında düşüşe geçen ve hayranlarını hayal kırıklığına uğratan 10 diziye bir göz atalım…
Not: Bu yazı, bazı dizilerin sonuna yönelik spoiler içermektedir.
The 100
Nükleer bir felaketin tüm insanlığı yok etmesinden ve Dünya’yı yaşanmaz hâle getirmesinden yıllar yıllar sonra, hayatta kalan ve yörüngede bir çeşit istasyonda yaşayan insanlar, gezegenin geri dönmeye müsait olup olmadığını sınamak için yüzeye yüz suçlu ergenden oluşan bir grup gönderir.
The 100, kendisini kültleştiren bir hayran kitlesi edinmişti. Ancak senaryonun raydan çıktığı yedinci ve son sezon hayal kırıklığına yol açtı. Bu son sezonda çok fazla insan birbirini öldürdü ve bu da birçok sevilen ana karakterin kaybıyla sonuçlandı. İyi işlenemeyen konu gereksiz yere sündürüldü ve karakterler sezon boyunca oldukça tuhaf davrandı. Özellikle Clarke’ın Bellamy’yi öldürmesi, senaryo açısından hiç bir anlam ifade etmeyen bir dibe vuruştu.
The X-Files
Toplam 11 sezonuyla The X-Files, komplo teorilerine eğilimli Fox Mulder ile şüpheci ortağı Dana Scully’nin ilginç vakaları çözmesine odaklanan uzun soluklu bilimkurgu dizilerinden biriydi. Ne yazık ki, dizinin son sezonu kendi komplolarının ihtişamına çok fazla kapıldı ve izleyicileri rahatsız eden saçma hikâyelerle sonuçlandı.
The X-Files’ın bu sezonunda izleyicileri içine çekemeyen çok sayıda hantal ve uygunsuz diyalog vardı. Son bölüm aceleye getirilmiş gibiydi ve final sezonunun sonunda ortada çözülmemiş bir çok düğüm ve ucu açık bir hikâye kaldı.
Heroes
Heroes, rejenerasyon, uzay-zaman bükümü ve uçma yeteneği gibi insanüstü güçler geliştiren sıradan insanlar hakkında basit ama sofistike bir hikâye olarak ilk gösterime girişinden itibaren izleyicinin kalbinde taht kurdu. Muhteşem bir ilk sezonun ardından hem izleyicilerin hem de eleştirmenlerin beklentileri yükselmişti, ancak düşüş sarmalı daha ikinci sezondan başladı.
Son sezonunda hayranlar dizinin eski ihtişamına geri dönmesini bekledi fakat bu gerçekleşmedi. Kötü adam çok geç tanıtıldı ve dizi, yapım ekibinin hiç özenmediğini düşündüren süreklilik hatalarıyla doluydu. Ve çileden çıkaran bir şekilde, iptal edilmeden önce büyük bir belirsizlikle tabiri caizse bir uçurumun kıyısında sona erdi.
Alphas
Alphas iki sezon dayanmayı başardı, ancak kısa süre sonra izlenme oranlarının düşmesi sonucu iptal ile karşılaştı. Hikâye, hükümet için çalışan ve Alfalar olarak bilinen çeşitli yeteneklere sahip süper insanlardan oluşan bir ekibin etrafında dönüyordu. Görevleri, suç işleyen diğer haydut Alfaların peşine düşüp onları adalete teslim etmekti.
Alphas’ın hikâyesi başından beri sürükleyiciydi ve her iki sezonun da seyri keyifliydi. Ancak bu bilimkurgu dizisi o kadar büyük bir uçurumda sona erdi ki, izleyiciler pek tatmin olmadı. Son sezonun son anlarında, Grand Central istasyonunda bir ses bombası patladı ve patlama Alfalardan biri olan Gary dışında herkesin ölümüyle sonuçlandı. Çözülmemiş şekilde kalan bu olay, damakta kötü bir tat bıraktı.
Wayvard Pines
Aynı adlı kitap üçlemesinden uyarlanan Wayward Pines‘ın tek sezonluk bir dizi olması gerekiyordu. Dizi, kasabadaki iki kayıp ajanı araştıran ABD Gizli Servis ajanı Ethan’ın gözlerinden akıyordu ilkin. Ethan bir kazadan sonra gözlerini açıyor ve insanların terk ettikleri için ölümle cezalandırıldıkları Wayward Pines’ta bir şeylerin ters gittiğini fark ediyordu.
Wayward Pines’ın başarısı, yapımcıları devamını getirme konusunda teşvik etti fakat farklı bir dizi sorumlusu ve büyük ölçüde yeni bir oyuncu kadrosuyla karşımıza çıkan ikinci ve son sezon, izleyenlerce sıkıcı ve tekrardan ibaret bulundu. Ve tahmin edilebileceği gibi 3. sezon hiç gelmedi.
Revolution
Eric Kripke, Supernatural ile büyük başarı yakalamıştı. Ancak Revolution ile ona denk bir başarıya yaklaşamadı bile. Revolution’da elektriğin aniden kalıcı olarak kesildiği distopik bir dünyada insanlığın izleyeceği yolu takip ettik ve çöküş gerçekleştiğinde nasıl da askeri liderliğe geri dönüldüğünü görmüş olduk.
1. sezon bizzat sallantılıydı, ancak hayranlar 2. sezonun parlamasını ve diziyi canlandırmasını bekliyordu. Bu ikinci ve son sezonda, komplolar ve kötü adamlar epey değişti, ancak karakterlerin karşılaştığı sorunlar aynı kaldı. Heyecan verici bir yeniliğin olmaması hayal kırıklığını beraberinde getirdi ve planlanan üçüncü sezon da hurdaya çıkarıldı.
ALF
Bu bilimkurgu durum komedisi, kesinlikle önemli bir başarı kaydetmedi ancak tam dört sezon sürdü. Tanner ailesinin arka bahçesine zorunlu iniş yapan ve onlarla yaşamaya başlayan Alf adlı uzaylının hikâyesini işleyen dizi, biraz bilimkurgu dokunuşu ile iyi bir komedi yapımıydı ama son sezonda karanlık bir yere sürüklendi.
Alf’in, ABD ordusuna bağlı Dünya Dışı Görev Gücü tarafından yakalanmasının ardından dizi sona erdi. Hayranların Alf’e ordu tarafından zarar verilip verilmediği hakkında hiçbir fikri yoktu ve hikâyedeki bu karanlık bükülme, sıcak bilimkurgu durum komedisini sonsuza dek mahvetti.
The Wilds
The Wilds‘taki fikir aşina olmadığımız bir şey değildi , ancak dizinin kendine özgü dokunuşu onu çok alelade kıldı. Dawn of Eve Projesi’nde kasıtsız bir uçak kazasıyla farkında olmadan denek hâline gelen genç kızlar zorlayıcıydı, ancak erkeklerin 2. sezonda tanıtılması dizi açısından iyi bir hamle değildi.
Erkekleri The Wilds’la dâhil etmek, dikkatleri ana karakterlerden ve olay örgüsünden uzaklaştırdı ve diziye çok az şey ekledi. Aslında Dawn of Eve Projesi, bir “erkek kardeş” projesi eklenmeden de hikâyeyi sürüklemek için yeterli potansiyele sahipti, ancak bu hamle sonucu seyircinin dikkati iki farklı yöne kaydı.
Westworld
Pek çok harika bilimkurgu yapımı bir patlama ile başlar, ancak bunu ilk sezonların ötesine taşıyamaz. Bir HBO yapımı olan Westworld de bu dertten mustaripti. 4. sezon, zenginlerin androidlerle etkileşime geçip fantezilerini gerçekleştirdikleri lüks bir tema parkı hakkındaki bu hikâyeyi telafi edemedi.
Birinci sınıf görsel efektlere rağmen, Westworld’ün son sezonu, yalnızca şok edici olduğu için hikâyeye dâhil edilen mantıksız entrikalar ve karakter motivasyonlarıyla doluydu. Vasat alt kurgular, yine birçok noktada zayıf ve sıkıcı olan ana hikâyeden uzaklaştı. Westworld parka geri dönmüş olabilir, ancak yolculuk kesinlikle sürükleyici değildi.
Lost
Lost‘un finali, bugüne kadarki en kötü TV sonlarından biri olma unvanını koruyor. Uçak kazasından sağ kurtulup bir adada mahsur kalan karakterlerin hikâyesini izlediğimiz dizinin her bir bölümü yeni gizemlerle tanıştırıyordu izleyiciyi. Üstelik işler son ana dek bilimkurgusal bir seyir izliyor ve ortadaki gizemlerin de belli bir mantık çerçevesinde çözüleceğine inanılıyordu. Ancak dizinin son sezonu, karakterlerin beş sezon boyunca yaşadığı her şeyi geçersiz kıldı. Buna bilimkurgu da dâhildi.
6. sezon, yarım kalan işleri ve öteden beri süregelen gizemleri halletmek yerine tümüyle fantastik yan hikâyelere odaklandı. Hâliyle de seyirci kendini aldatılmış hissetti. Yine de Lost, özellikle ilk sezonlarıyla hâlâ bir efsane olmayı sürdürüyor.