Retroactive

Vites Yükselten Bir Yol Filmi: Retroactive

Issız bir yolda otostop çekenlerin ve onları aracına alanların yaşadıklarını anlatan filmler genellikle gerilim ve gizem üzerine kuruludur. 1987 yılında vizyona giren The Hitcher, bu türün önde gelen filmlerinden. Sonrasında gelen benzer yapımlar The Hitcher‘a pek yaklaşamadı. Zaman döngüsünü konu alanlar içinse durum tam tersine ve bu bağlamda çekilmiş film sayısı oldukça yüksek. Tom Cruise’un başrolünde yer aldığı 2014 yapımlı Edge of Tomorrow‘un yanı sıra, Source Code, Looper, 12 Monkeys, Groundhog Day en bilinen örnekleri olarak hafızalarımıza kazındı.

Bir de bilimkurgunun farklı türlerle harmanladığı filmler vardır ve kolay kolay ortaya iyi bir şey çıkmaz. Birden fazla türün yoğrulduğu bu filmlerden nadiren birkaçı ortalamanın üstüne çıkarak seyirlik bir performans ortaya koyar. Retroactive de bu karışımlardan biri. İstenen kriterleri sağlayıp sağlayamadığına ise gelin birlikte göz atalım.

Yönetmen Louis Morneau‘nun en iyi filmlerinden biri olan Retroactive, bilimkurgu, aksiyon, suç ve gizem etiketiyle 1997 yılında vizyona girdi. Senaryosunu Michael Hamilton-Wright, Robert Strauss ve Phillip Badger’ın yazdığı filmin müzikleri Tim Truman’a ait. Toplamda altı ödül alan yapımın başrolünde ise Jim Belushi ve Kylie Travis yer alıyor. Filmimizde olaylar, yolda aracı bozulan psikiyatrist Karen’ın durdurduğu bir arabaya binmesiyle başlıyor. Ama önce asıl fikrin açıklandığı açılış sahnesini anlamak gerekiyor. Zira bu sahne, film bitince aklınıza gelebilecek sorulara biraz da olsa yanıt verme gücüne sahip.

Bilim insanı Brian, gözlerden uzak bir yerde zamanı geri almayı sağlayan bir makine üzerinde çalışmakta. Deneyi on bir kez başarısızlıkla sonuçlansa da son bir kez daha denemeye karar veriyor. Deneyde kullandığı fare, borulardan oluşan bir düzenekte ilerliyor ve en sonunda yiyeceğe ulaşıyor. Fakat yiyeceğe uzandığı an tuzak harekete geçiyor ve fareyi öldürüyor. Brian’ın makinesi eğer işe yararsa, fare o anki bildikleriyle zamanda geri gidecek ve tuzağa düşmeyecek. Filmin en can alıcı noktası da bu kısım. Son deneyde fare, zamanda geriye gitmeyi ve bu sefer tuzağa düşmeden yiyeceğe ulaşmayı başarıyor.

Filmin geri kalan kısmı da yine buna benzer bir zaman döngüsünde devam ederken aksiyon ve gizem de bilimkurguya eşlik ediyor. Evli olduklarını düşündüğü çift ile bir çekici bulmak için en yakın yerleşkeye ulaşmayı amaçlayan Karen, sohbetin ilerlemesiyle bir şeylerin ters gittiğini anlamaya başlıyor. Bu noktada filmimiz, Karen’ın Brian ile buluşmasına kadar bilimkurgudan bir hayli uzaklaşarak sıradan bir yol filmi kimliğine bürünüyor. Ama olayların alevlenmesi, durağan gidişatın önünü kesiyor. Güzel kahramanımızın yolu, sonunda Brian’ın projesini yürüttüğü yere düşüyor. Frank’in kendisini vurmasına ramak kala içeri giriyor ama tehlike hâlâ peşinde. İçerde bir fare gibi oradan oraya koşturan Karen, bilmeden hızla Brian’ın zaman makinesine doğru ilerliyor. Şans bu ya, makineyi çalıştıran bilgisayarın klavyesine bir bardak düşüyor ve Karen zamanda yolculuk yaparak yirmi dakika geriye gidiyor.

Karen’ın zamanda geri gittiğini anlaması ve aynı şeyi tekrarlamasıyla hem karakterler hem de bizler kendimizi bir döngünün içinde buluyoruz. Artık hikâyenin tek amacı, Karen’in tüm gizemleri açığa çıkarmasına ve bunu en az kayıpla gerçekleştirmesine hizmet ediyor. Ve bunu da filmin çekildiği yılı hesaba kattığımızda tatmin edici bir şekilde yerine getiriyor. Önce bir sohbet, sonra biraz gerilim ve en sonunda da silahların patladığı olaylar, Brian’ın laboratuvarında tekrar başa sararak damağımızda hoş bir tat bırakıyor. Usta oyuncu Jim Belushi’nin performansı da bu başarının belirleyici unsurları arasında. Kylie Travis ise aksiyonun bol olduğu dakikaları başarıyla kotarmasını biliyor.

Retroactive‘i olumsuz olarak aşağı çeken zayıf yönleri de var elbette. İlk olarak bilimsel altyapı pek sağlam değil. Zaman yolculuğu gibi ciddi bir olayın birkaç bilgisayar ve elektrik görselleriyle sunulması, senaristlerin ve yönetmenin bu konuya yeterince kafa yormadığını gösteriyor. Oysa yazılı eserlerden yararlanılabilir ve ortaya daha derin bir teknolojik fikir koyulabilirdi. Sonuç olarak, günümüz için güzel bir nostalji, yapım yılına göre ise iyi bir film olan Retroactive, fikren şans verilmesi gereken yapımlardan. Efektleri asgari düzeyde, aksiyonu yerli yerinde ve vites yükselten yapısıyla mutlaka değerlendirilmeli.

Yazar: Ahmet Boyraz

1993'de Adana'da doğdu. Futbol ve Bilimkurgu hastası. Bilimkurgu konusunda üretmekten çok tüketme eyleminde olsa da bunu tersine çevirmek için elinden geleni yapıyor.

İlginizi Çekebilir

Slingshot

Slingshot: Hiçbir Kuvvet Seni Kendinden Uzağa Atamaz

“Yalnızlığı sevdiğimden yalnızım sanıyordum, oysa sadece yalnızmışım.” Yalnızlık, izolasyon, klostrofobi, paranoya, neyin hayal neyin gerçek …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin