Halka Dünya’nın dördüncü kitabı olan Halka Dünya Çocukları seriyi bütüncül biçimde görebileceğimiz, üçüncü kitabın aksine aksiyon ve hikâye yoğunluğunun yükseldiği, başkarakterlere yapılan dönüşle canlılık kazanan, okurun kafasında soru işareti olarak kalmış birçok soruya yanıt veren bir eser. Serinin üçüncü romanı Halka Dünya Tahtı ile ritmi, derinliği, akıcılığı sekteye uğrayan Halka Dünya, bu dördüncü kitapla okuru tekrar kendine çekmeyi başarıyor. 2004’te yayımlanan eser, Halka Dünya Tahtı’ndan sekiz yıl sonra okurla buluştu ve serinin diğer kitaplarında olduğu gibi bekleme süresi yine hayli uzun sürdü.
Yazar Larry Niven, ilk kitabın ardından otuz dört yıl geçtiğinden olsa gerek romana bir önsöz yazıyor ve burada Halka Dünya’nın fiziksel özelliklerinden, topografyasından, yapay dünyanın devasalığından, onun matematiğinden, teknolojisinden, güneşi ve gezegenlerle olan ilişkisinden uzun uzun söz ediyor. Okuru ayık tutmak için, “Boyutunu kavramadığınız sürece Halka Dünya’yı anlamış sayılmazsınız,” diye de ekliyor. Bu cümle, Halka Dünya’ya bir yerinden tutunmaya çalışan ancak onun yoğun anlatımının, sert ve ileri teknolojisinin, başka hiçbir şeye benzemeyen sisteminin ve ekolojisinin içine girmekte zorlanan okurlar için önemli bir ipucu.

Halka Dünya ölçeğindeki bir yapıyı tasarlamak, ondaki ekosistemi, teknolojiyi, canlı türlerini, beş yüz bin yılda ortaya çıkmış on binlerce insansı varlığı, evrimi açıklamaya kalkışmak başlı başına zor bir iş. Tüm bu katmanları bir de belli başlı karakterlerle bir hikâye içinde vermek, bilimkurgunun edebi ve yaratıcı olanaklarını keşfetmek açısından hem yazar hem de okur için müthiş bir fırsat. Dolayısıyla serinin tek tek tüm kitapları için aynı etki mümkün görünmese de, fikir anlamında Halka Dünya bilinen evren sınırlarında düşlenebilecek en etkileyici yapılardan biri olarak karşımızda beliriyor.
Böylesine mega bir sistemi tasarlamanın zorluklarından biri tutarlılık, bu durum kurgudaki tüm esnekliğe rağmen fizik kurallarına dair, örneğin kütle çekimine, yörünge dinamiklerine, enerji dönüşümüne bilimsel bir yaklaşımı zorunlu kılıyor. Ayrıca inşa edilen bu yeni dünyada detaylar ve onların yönetimi de önemli, yani coğrafi, iklimsel, ekolojik çeşitlilik tasarlamak, tüm bu sistem içinde canlı hareketini düzenlemek de kolay değil. Halka Dünya gibi bir sistemde akıllara takılabilecek en büyük sorulardan biri de milyonlarca yıldır varlığını sürdüren bu yapay dünyada yaşayan canlı türü çeşitliliğinin, onların kültürleri, dilleri ve bedenlerinin nasıl evrimleştiği. Tüm bu yapısal zorluklarla mücadele ederken tabii ki esas meseleyi, yani ana öyküyü ikinci plana atmamanız gerekiyor. Neyse ki Larry Niven, Halka Dünya’da bu zorlukların üstesinden hakkıyla geliyor.

Serinin özellikle ilk iki kitabında yakından tanıdığımız Louis Wu, Halka Dünya Çocukları’nda başından sonuna kadar öykünün içinde. Tüm romanlar karakterler için birer dönüşüm yolculuğudur, ancak serinin dördüncü kitabında Louis Wu, kendini gerçek bir dönüşümün eşiğinde buluyor. Halka Dünya’ya özel bir çeşit metamorfoz etkisinyle bu yapay dünyayı korumak için mücadeleye girişiyor. İlk romanda bir keşif yolculuğuyla ayak bastıkları, ikinci kitapta otuz trilyon canlı için ölümcül bir sonuç doğuracak dengesizliğini onardıkları, üçüncüsünde yerlilerin savaşında daha çok dışarıdan bir gözlemci olarak yer aldıkları Halka Dünya’yı artık istilacıların olası bir saldırısından kurtarmanın yollarını aramaları gerekiyor. Çünkü kırk yıl önce keşfettikleri Halka Dünya, artık Dünya da dâhil bilinen uzaydaki diğer türlerin kıskacında.
Yörüngesinden uzakta, kuyrukluyıldızların ardında konuşlanmış gemiler çeşitli manevralarla soğuk savaşı sürdürürken, Halka Dünya’nın zemininde açılan büyük bir delik buradaki yaşamı tehdit ediyor. Halka Dünya’ya inip teknolojik ve biyolojik çeşitliliği keşfetmek isteyen Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünyalı bir grup, Louis Wu ile temas kuruyor. Onlar için Halka Dünya’nın yok olup olmaması önemli değil, tek istedikleri Dünya’ya bu ileri teknolojiden ve genetiği farklı canlılardan bazı parçalar götürmek. Sınırda bekleyen savaşın dinamikleriyle Halka Dünya’nın devasalığını yeniden keşfediyoruz, ayrıca yapay dünyanın ortaya çıkış süreci, onu inşa edenler ve koruyanlar, kısaca tarihi hakkında detaylı bilgiler elde ediyoruz.

Koruyucular serinin birinci kitabından itibaren öyküde yer alan kilit karakterlerden. Halka Dünya’da yaşayan binlerce insansı türden bazıları yapıyı dış etkilerken korumakla, yaklaşan tehlikeleri yok etmekle görevli. Farklı nesillerden ve türden olan koruyucular, Halka Dünya’nın değişik bölgelerinde yer alsalar da Sınır Savaşı’nın önüne geçmek, istilacıları engellemek için iş birliğine girişmek zorunda. Louis Wu koruyucular ve istilacılar arasında farklı pozisyonlarda ortaya çıkıp dengeyi sağlamaya çalışmasına rağmen durum kontrolü dışında gelişiyor ve kendi de bir koruyucu olmaya doğru başkalaşım geçiriyor. Koruyucuların biyolojik dönüşümleri, başlı başına üzerinde durulabilecek özgün bir süreçle gerçekleşiyor. Özellikle Halka Dünya Çocukları’nda hem insansı türlerin evrimi hem de Halka Dünya’nın tarihsel seyri hakkında edindiğimiz bilgilerle Larry Niven’ın evrenini bütüncül olarak görmeye başlıyoruz.
Larry Niven iyi bir yazarın yapması gerektiği gibi olayların gelişiminde açıklayıcı bir role bürünmüyor, genelde sadece diyaloglarla yetiniyor ve olayları aktarırken detayları okurların dikkatine ve hayal gücüne bırakıyor. Bu yaklaşım, Halka Dünya Tahtı’nda olduğu gibi özellikle hikâyenin derinliği kaybolduğunda okur için zorlayıcı anlar yaratabiliyor ancak sadece gerekli olanı verme konusunda da etkili bir yöntem. Yine de serinin bütününe baktığımızda yapay dünyayı keşfetmek okur için kolay değil, hatta muhtemelen yorucu bir deneyim. Halka Dünya Çocukları’nın son bölümlerinde aksiyon artıyor, karakterlerle kurulan bağ güçleniyor, Halka Dünya’nın kaderi belirginleşiyor, evrendeki konumu, güneşi, kütle çekimi değişirken seri hem anlamsal olarak genişliyor hem de okurun kafasında yeni olasılıklar oluşmasını sağlıyor.
Panama Yayıncılık etiketi taşıyan romanın çevirisinde bu kez Emre Alagöz’ün ismini görüyoruz.