1993 yılında TV şovu olarak hayatımıza giren “Power Rangers” serisi, esasen Japon yapımı “Super Sentai”nin serbest bir uyarlamasıydı. Japonya’da 1975 yılında TV’de yayım hayatına başlamış olan seri, yapımcı Haim Saban tarafından ABD televizyonlarına uyarlanmıştır. Yapımcı, 80’li yılların başlarında Japonya’da iş amaçlı bulunduğu esnada bu maskeli kahramanları keşfetmiştir. Haim Saban, TV şovunun sahiplerine ulaşıp yapımın hakları konusunda anlaşması neticesinde programı Power Ranger ismi ile ABD TV’lerinde görücüye çıkartır. Yapım, kısa sürede başta ABD olmak üzere Dünya’nın çeşitli ülkelerinde de fenomen haline gelir. Hedef kitlesi çocuklar olan program, 90’lar kültürünün önemli bir yerindedir; fakat derinlik ve nitelik anlamında tartışılır bir eserdir.
Birbirlerinden hem tarz hem de kültür olarak farklı beş ayrı insanın kaderinin kesişmesini anlatan yapımda, buldukları dünya dışı bir madde neticesinde doğaüstü güçler edinen beş gencin maceralarını izliyoruz. Evreni korumakla görevli Power Rangers grubunun eski lideri olan Zordon (Bryan Craston), Dünya’nın tarih öncesi döneminde değerli Zeo kristalini Rita Repulsa’nın (Elizabeth Banks) eline geçmemesi için savaşır. Eski bir Ranger olan Rita Repulsa, gücün sarhoşluğuna kapılarak bağlı olduğu grubuna ihanet etmiştir. 65 milyon yıl öncesinde büyük bir yıkıma neden mücadeleleri sonucunda kristal yeraltına gömülü bir vaziyette günümüze kadar korunur. Bu büyük yıkım sonucunda Zordon ve Repulsa da ölümcül zarar görüp farklı yerlere gömülürler. Dacre Montgomery’in (Jason) balıkçı olan babasının bir balık avı sırasında tesadüfen Repulsa’yı bulması Dünya’nın kaderini tekrar değişmesi neden olacaktır.
Power Ranger’ta tüm olaylar tesadüfler neticesinde gelişiyor. Yapımın kaderci olay örgüsü en baştan yoğun bir şekilde verilmeye çalışıyor; ama her şeyin bu kadar birbirine bağlı olarak anlatılmış olması da kabul edilebilirlik sınırlarını da zorluyor. Beş ana karakter barındıran yapım: Uyumsuz, kızgın, başına buyruk, suça bulaşmış ve küçük görülen karakterlerden oluşuyor. Jason’ın işlediği bir suç sonucunda, polis tarafından bileğine kontrol amaçlı GPS cihazı yerleştirilir. Senaryo yazarı Jogn Gatins, baştaki komik sayılabilecek hırsızlık sahnesi ile Jason ve diğerlerinin kaderlerini değiştirecek olay olması açısından hikâyeye zeki bir giriş yapıyor. Otistik bir dahi olan Billy (Rj Cyler), sınıfta kendisine yardım ettiği için, polis tarafından kontrol amaçlı Jason’ın bileğine takılan GPS vericisini hack etmeyi teklif eder. Uzun zamandır ilk kez birinden iyilik görmüş olan Billy, Rangers olacak olan karakterlerin kaderlerinde kilit rolü oynayacaktır; fakat Billy’in, Jason’ı kasabanın yakınındaki bir madende yapacağı araştırmaya zoraki de olsa sürükleyeceği gecede diğer karakterlerin de bölgenin yakınlarında farklı amaçlarda olması senaryodaki zorlamadan ibaret. John Gatins, filmin bir anında karakterlerin kendi aralarında yapmış olduğu “hepimizin seçilmesinin bir nedeni var?” sorusuyla, senaryodaki zorlama tesadüfünü bu şekilde örtbas etmesi gözlerden kaçmıyor. Karakterlerini derinlemesine olmasa da minik hikâyeleri ile tanıtmayı başarıyor.
Dean Israelite (Project Almanac / 2015) yönetiminde yeni nesile uyarlanan yapım, öncelikle 2015’te gösterime girmiş olan Fantastic Four (Fantastik Dörtlü) gibi bir facia değil. Israelite, eserinde şematik bir yol izleyerek güvenli sularda ilerliyor. Ciddi ve derinlikli bir anlatıma müsait olmayan hikâyesinde ekonomik bir yönetim sergiliyor. Filmin başında Jason’ın polislerden araba ile kaçtığı sahnede, kameranın araba içinde 360 derecelik hareketi ve kaza anının en ince detayına kadar verilmiş olması yapımın geri kalan aksiyon sahnelerinde de bu tarz bir deneysellik içereceği algısı yaratıyor; ama Israelite başlangıç sahnesi haricinde geri kalanında standart bir performans sergiliyor.
Yapımda esas sıkıntılar, beş ana karakterin gerçek anlamda Power Rangers olup, Rita Repulsa’ya karşı olan savaş sahnelerinde baş gösteriyor. Özellikle seriye dönüşme potansiyeli olan süper kahraman filmlerinin ilk filmleri yoğun bir eğitim süreci içerir. Bu yapımda olduğu gibi, karakter ya da karakterler tanıtılır, onlara süper güçlerini nasıl kullanacaklarını öğreten bir yol gösterici yer alır ve kahramanlar yapımın son yarım saatinde düşmanlarına karşı tüm hünerlerini sergilerler. Dean Israilite, aksiyonun tavan yapması gerek son yarım saatinde yönetim anlamında bir bocalamaya giriyor. 90’lı yıllarda yayımlanan Power Rangers serisinde, karakter aksiyon sahnelerinde senkron ve koordine içeren hareketlerde bulunuyorlardı. Yeni yapımda, karakterler birlikte dağınık çalışıyorlar. Maalesef yapım, savaş içeren sahnelerinde sıkıcı olmaktan öteye gidemiyor.
Yeni nesil Power Rangers, serinin eski meraklıları için bir nostalji duygusu yaratacaktır. Çocuk izleyicilerin elbette ki ilgisini çekecektir. Yapımda yer alan tek büyük oyuncu olan Bryan Cranston’un canlandırmış olduğu rol, kariyeri açısından bir eksi olmayacaktır. Power Rangers, yılın sürpriz yapımlarından biri olma noktasından çok uzaklarda. Kimi espri içeren anlara ve uyumlu oyunculuklarına rağmen, kısa sürede unutulacak eserlerden birisi.