Larry Niven’ın bir bilimkurgu klasiği hâline gelen Halka Dünya serisinin üçüncü kitabı Halka Dünya Tahtı, ilk iki eserin vadettiği hikâye derinliğini veremese de bu muazzam yapay dünyanın yerli yaşamına dair yeni kapılar açıyor. Eser, Halka Dünya’ya yapılan ilk temas ve keşif yolcuğundan sonra artık farklı türlerin iktidar çatışmalarına yöneliyor, böylece şartlar ne olursa olsun yer kapma mücadelesinin, düşman ve müttefik ilişkilerindeki denge unsurunun tarihin başlangıcından 2900’lü yıllara dek bitmek bilmez bir döngüde sürüp gittiğine işaret ediyor.
Serinin ilk kitabında farklı türlerin bir araya gelmesiyle derin uzaya yapılan bir yolculuğu takip ediyoruz. Macera Halka Dünya’da nihayete ererken karakterlerle birlikte okur da yapay dünyanın keşfi sırasında şaşkınlık yaşıyor. Böylesine bir devasalık ve onun içindeki yaşam sistemi bilimkurguya ilgi duyan herkes için önemli bir meydan okuma şeklinde kendini gösteriyor. İkinci kitap Halka Dünya Mühendisleri’nde halkanın hem tasarım hem de yapısal özellikleri, mühendislik dokunuşları, coğrafi katmanları, yaşam koşulları, üzerinde evrimleşen canlı türleri ön plana çıkıyor ve karakterleri çözmeleri gereken büyük sorunlar bekliyor. İlk iki kitapta okur yazarın vizyonunu, yarattığı evrenin özgünlüğünü, bu evrenle ilgili verilen her bilgide yüzeyde beliren merak öğesini hissediyor. Üçüncü kitap, artık uzaydaki yerine, teknolojisine, onu benzersiz kılan yıldız sistemine aşina olduğumuz Halka Dünya’ya yapılan bir yolculukla filizlenmiyor, ilk iki kitaptan farklı olarak öykü direkt onunla başlıyor. Gerilemeye, çözülmeye yüz tutmuş atmosferinde yaşama tutunmaya çalışan türlerin birbirleriyle savaşı bir yana, uzayın derinliklerinden Halka Dünya’ya ulaşmaya çalışan istilacılara karşı da bir strateji belirlemek gerekiyor.

İlk iki kitabın başkarakterleri Louis Wu, En Arkadaki ve Chmeee, Halka Dünya Tahtı’nda öykünün bütününe sirayet etmiyor. Özellikle romanın ilk yarısı yapay dünya yerlilerinin birbirleriyle olan ilişkilerine ve türler arasındaki savaşa yoğunlaşıyor. İnsan Louis Wu, puppeteer En Arkadaki ve kzin Chmeee, Halka Dünya’ya dış galaksilerden keşif için gelen yabancılar. Romanın ikinci yarısında Louis Wu ve En Arkadaki öyküye dâhil olsa da bu iki kısım, yani Halka Dünya yerlilerinin anlatıldığı bölümler ile keşfe gelen diğerlerinin sonlandırdığı macera arasında organik bir bağ kurmak zor. Halka Dünya Tahtı’nda hikâye, kurgu ve karakter üçlüsü okurda canlı, derin, akıcı bir deneyim yaratmıyor, söz konusu kopukluk romanın okunmasını zorlaştırıyor.
Larry Niven’ın serideki kitapları art arda değil de aralarında uzun boşluklar bırakarak yazmasının seri için bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı olduğu sorusu akıllara gelebilir. İlk romanın 1970, ikincisinin 1979, Halka Dünya Tahtı’nın ise 1996’da yayımlandığı göz önüne alınırsa üçüncü kitaptaki sorunları bu büyük boşluklara yormak da bir seçenek. Ayrıca bu süre boyunca yazarın yazarlık meziyetlerinin kuvvetlenmesi veya aksine körelmesi ihtimali de var, neyse ki Larry Niven’in kaleminin yıllar geçtikçe kuvvetlendiğini fark etmek zor değil. Halka Dünya oldukça özgün, bilimkurgu dinamiklerini soluksuz bir şekilde harekete geçiren bir evrene sahip. Buna rağmen, ilk ve üçüncü kitap arasındaki yirmi altı yıllık dönemde dünyada ivmelenen teknolojik gelişmelerin bir şekilde kurguya zenginlik kazandırmasına dair bir beklenti de okurda oluşabiliyor.

İnternetsiz bir dünyadan internetin her şeyi değiştirdiği bir dünyaya geçiş yapılan zaman aralığında, özellikle bilimkurgu söz konusuysa yazar ister istemez vizyonunu, öngörüsünü genişletmek zorunda. Yirminci yüzyılın özellikle ikinci yarısında eser üretmiş bilimkurgu yazarlarının en büyük şanssızlığı belki de internet teknolojisini kaçırmaları. İnternet gibi bir teknolojiden mahrum kalmış modern bir bilimkurgu eseri, yazarının zihninde birtakım keşke ifadeleri yaratabilir. Önceki eserleri için günümüz teknolojisinden mahrum kalmanın bir sonucu bu. 2900’lerde geçen bir öyküde günümüzün iletişim, haberleşme ve sağlık sistemlerinden farklı, bilimsel zemininde ilerleyen bazı yeniliklerin kurguda kendine yer edinmesini bekliyoruz. Yine belirtmek gerekiyor ki yirminci yüzyılın ikinci yarısında eser vermiş bilimkurgu yazarlarının, binlerce yıl sonrasını işlese bile iletişim ve haberleşmede her defasında hologram teknolojisinde tıkanıp kalması bir hayal kırıklığı sebebi.
Halka Dünya yaklaşık 500 bin yıl önce, derin uzayda, teknolojisi insandan çok ileride bir tür tarafından inşa ediliyor. Ekosistemine diğer gezegenlerden canlılar yerleştiriliyor, inşasında yapı malzemesi olarak gezegenler, asteroidler, kuyruklu yıldızlar kullanılıyor. Ancak Halka Dünya’yı yapanlar onu terk ettiğinde, yuvaları artık bu yapay dünya olan canlılar, devam eden ilerleme sürecinde duraksamak bir yana her bakımdan geriye yol almaya başlıyor. Gerilemenin sebebi olarak ayrıca süperiletken malzemeleri yok eden küf de gösteriliyor, ancak en büyük sorun üzerinde otuz trilyon canlı yaşamasına rağmen Halka Dünya’yı meydana getiren iradenin artık orada olmaması. Yerliler kendileri için yapılan devasa dünyada, bu üstün teknolojide unutulmuş bilgisiz, kapana kısılmış bir toplum olup çıkıyor. Halka Dünya Tahtı bu bakımdan, 500 bin yılda binlercesi evrimleşen insansı türleri yakından tanıdığımız bir durak işlevi de görüyor. Makine Halkı, Çayır Devleri, Vampirler, Hortlaklar, Gece Halkı, Artçılar, Kızıllar… Türlerin hepsinin kendine özgü fiziksel özellikleri ve yaşam tarzları var.

Yerlilere ait bir cinsel ilişki türü olan Rishathra kavramına ilk kez ikinci kitapta değiniliyor. Halka Dünya Mühendisleri’nde, insansı türlerin birbirlerine barışçıl yaklaşımlarının bir göstergesi olarak evrensel bir yasa şeklinde ortaya çıkan Rishathra, Halka Dünya Tahtı’nda hemen her sayfada değinilen bir eyleme dönüşüyor. Halka Dünya evreninde seks, türler arasında insanların karınlarını doyurması gibi olağan bir eylem şeklinde yorumlanabilir. Türlerin iyi niyet göstergesi biçiminde birbirlerine yiyecek sunmaları ile rishathra yapmaları aynı anlama gelebilir. Bunun böyle olup olmadığını en iyi yazar Larry Niven bilecektir. Okur nezdinde görünen kısmı ise yoğun olarak işlenen rishathra eyleminin öyküyü veya karakterleri besleyici bir yanının bulunmadığı.
Özellikle romanın ilk yarısı okumayı zorlaştıran bir hikâye, karakter ve olay örgüsü karmaşıklığına sahipken yerlilere dair farklı bir kültürel yapı daha ön plana çıkarılabilirdi. İnsansı türler arasındaki savaşın aktarıldığı bu bölümlerde hem türlerin hem de karakterlerin okunması zor isimlerini akılda tutmak için çaba göstermek gerekiyor. Bu kısımlarda insansı türler, onların amaçları, ilişkileri, düşman veya müttefik yapıları hakkında yeterince bilgi verilmeden okur bir karışıklık içine itilmiş gibi. Dolayısıyla romanın ilk yarısı boyunca hikâyeye girebilmek, karakterlerin isimlerini, kimin neyi neden yaptığını, diyalogların gelişimini takip etmek sabır isteyen yorucu bir eyleme dönüşüyor. Her şeye rağmen Larry Niven’ın açıklayıcı yazar tarzını bir kenara koyup direkt eyleme yoğunlaşması onun yazarlık anlayışı için özgün bir katman da yaratıyor.
İlk iki kitapta olduğu gibi Panama Yayıncılık etiketi taşıyan Halka Dünya Tahtı’nın çevirisinde K. Ümit Kayalıoğlu’nun imzası bulunuyor.