hasan öykü

Hasanlaştıramadıklarımızdan mısınız? | Ruhşen Doğan Nar (Kısa Öykü)

“Hangi pozisyon veya pozisyonlarda cinsel ilişkiye girmeyi düşünüyorsunuz?”

Mülakata günlerce hazırlanmış olmalarına rağmen, memurun sorusu karşısında afallamışlardı. Kadın, mavi gözlerini sorgu memurundan kaçırmıştı. Adam ise dut yemiş bülbüle dönmüştü; ama sessizliğin fazla uzamasını istemiyordu. Soruya karşı verilen uzun süreli sessizlik, evli çiftin kararsızlığının bir göstergesi olarak anlaşılabilirdi:

“Iııı… Misyoner pozisyonu, memur bey. Sadece misyoner pozisyonu. Sadece…”

Memur bir adama bir kadına, bir kadına bir adama baktı. Önündeki kağıda bir şeyler karaladı. Adamla kadın doğru cevap vermiş olduklarından eminlerdi. Mülakatı başarıyla geçmiş kişilerden özel dersler almışlardı. Mülakatta hangi soruların sorulacağını ve sorulara nasıl cevap vermeleri gerektiğini öğrenmişlerdi. Bu bilgileri elde etmeleri epey pahalıya patlamıştı; ama işte, yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmişlerdi.

Mülakatı başarıyla geçerlerse, çocuk sahibi olma hakkı kazanacaklardı.

Memur burnundan aşağı kayan gözlüğünü orta parmağıyla düzeltti. Önündeki kağıtları dosyaya yerleştirirken, kurulmuş bir makine misali konuşmaya başladı:

“Yüz doksan gün önce Aile Bakanlığımıza başvurmuşsunuz. Bakanlığımız otuz gün boyunca sizin özgeçmişlerinizi didik didik etmiş ve olumsuz bir durumla karşılaşmamış. Şu ana dek, hiçbir suç işlememişsiniz; hiçbir yasadışı eyleme katılmamışsınız; internette ve sosyal medyada devletimize karşı hiçbir eleştiride bulunmamışsınız; kredi borçlarınızı hiç aksatmamışsınız; hiç yasadışı bir konsere-tiyatroya-sinemaya-toplantıya-okumaya gitmemişsiniz. Devletimizin istediği gibi, dört dörtlük bir vatandaş olmuşsunuz.”

Kadınla adam el ele tutuşup birbirlerinin gözlerine baktılar. Bu konuşmanın sonunun nerede biteceğini iyi biliyorlardı. Konuşma tıpkı özel derste anlatıldığı gibi ilerliyordu. Memur ezberden konuşmaya devam etti:

“Yüz gün boyunca İstihbarat Bakanlığının sivil polisleri tarafından gözetim altında tutulmuşsunuz. Her saniyeniz incelenmiş ve yanlış bir hareketle karşılaşılmamış. Otuz gün boyunca aileleriniz ve yakın çevreniz takibe alınmış, onlarda da herhangi bir sıkıntı gözlenmemiş. Yirmi gün önce yazılı sınava girmişsiniz ve sınavı tam puanla geçmişsiniz. Bugün de mülakata girdiniz ve… bunu söylemeyi çok seviyorum, mülakatı başarıyla geçtiniz. Tebrik ederim… İkinizi de… Vatana, millete, Başkan’a hayırlı bir evlat dünyaya getirmenizi dilerim. Yerli ve milli bir evlat!”

Dosyayı koltuğunun altına alan memur ayağa kalktı. Adamın ve kadının elini sıktı. Kadın ve adam gözyaşları içerisinde bir şeyler geveledi: “Çok teşekkürler… Sağ olun… İnşallah… Allah’ın izniyle… Başkan’ımızın izinde…”

Memur kapıyı açtı, dışarı çıkacakken duraksadı: “Bu arada, sormayı unuttum: Çocuğunuz erkek mi olacak yoksa kız mı?”

Kadın, adamın gözlerine bakarak “Erkek,” dedi.

“Peki, adını ne koyacaksınız?”

Adamla kadın yüksek sesle, iki ellerini de kalplerinin üstünde birleştirerek “Hasan,” dedi.

Memur aldığı cevaptan çok memnun olmalıydı. Ellerini çırparak, “Demek Ulu Başkan’ımızın adını koyacaksınız. Ne doğru bir karar, ne yüce bir karar. Sizleri kutlarım.”

Yüzünde kocaman, yapmacık bir gülümsemeyle odadan çıktı memur. “Sanki yeterince Hasan yokmuş gibi, bir sizin Hasan’ınız eksikti,” dedi fısıldayarak.

***

Sağlık memuresinin odası okullardaki rehberlik odalarını anımsatıyordu. Odanın ortasında Malzeme Ofisinden alınma orta boy, ruhsuz bir masa; masanın solunda Sansür Bakanlığı onaylı, kapağı açılmamış kitaplarla tıka basa dolu bir kitaplık; sağında kocaman yapraklı, içine dinleme cihazı yerleştirilmiş bir çiçek vardı. Duvarlarda rengarenk posterler misafirlerin ilgisini çekmeyi amaçlıyordu:

“Devlet için yaşa, Devlet için Öl!”

“Yaşasın Şanlı Devlet, Yaşasın Ulu Hasan!”

“İçimizdeki şer odaklarını ihbar et, Ödülünü kap!”

“Akan kan, Hasan için!”

Adamla kadın pür dikkat sağlık memuresini dinliyorlardı. Neyi nasıl yapmaları gerektiğini sular seller gibi ezberlemiş olmalarına rağmen, memureyi dinlemek zorundaydılar:

“Bu akşam cinsel ilişkiye girmeden tam bir saat önce, verdiğim şu mavi hapları aynı anda içeceksiniz. Bu mavi hap, her gün içmek zorunda olduğumuz ilaçlardan biri olan gebelik önleyici hapın etkisini bir günlüğüne de olsa engelleyecek. Böylece bir aksilik olmazsa, gebelik sağlanacak.”

Adamla kadın mavi hapları ve çocuk sahibi olabilme belgesini alarak Aile Bakanlığının merkez binasından ayrıldılar.

***

Bir ay sonra sorgu memuru, Başkan’a karşı saygısızlıktan hapse atıldı.

Altı ay sonra sağlık memuresi, midesini mavi haplarla tıka basa doldurarak intihar etti.

Dokuz ay sonra kadın ve adam bir çocuk sahibi oldu.

Hasan’lara bir Hasan daha eklendi.

Sanki çok da gerekliymiş gibi!

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

sesli oykuler - omelas i birakip gidenler

Sesli Öyküler [03×01]: Omelas’ı Bırakıp Gidenler – Ursula K. Le Guin

Uzun bir aradan sonra Sesli Öyküler serimizin üçüncü sezonuyla tekrar karşınızdayız. Üçüncü sezonun açılışı için seçtiğimiz öykü ise …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin