Battle Dagorath

Sonsuzluğun Kıyısında Bir Gürültü: Battle Dagorath

Atmosferik black metal grubu Battle Dagorath, 2002 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Kaliforniya eyaletinde kuruldu. Grubun temelini Black Sorcerer Battle attı. Zaten proje de kendisinin vizyonu olarak ortaya çıktı ve bu vizyonun etrafında şekillendi. Black Sorcerer Battle, grubun temellerini atarken ilhamını fantastik ve kozmik korku edebiyatından aldı. Hakeza grubun ismi bile, J.R.R. Tolkien’in Silmarillion’unda geçen “Dagor Dagorath” yani “Son Savaş” kavramından geliyordu. Bu da apokaliptik ve kozmik temaların habercisi gibiydi. Ancak Battle Dagorath’ın müziği, Tolkien’in kahramanlık destanlarından çok daha karanlık, çok daha nihilist bir anlatıya sahipti. Senfonik ögelerden uzak duran, daha ziyade uzayın kayıtsızlığını, zamanın çözümsüzlüğünü ve varoluşun anlamsızlığını merkeze alan tematik bir atmosfer inşası vardı karşımızda. Battle Dagorath, zaman zaman çeşitli müzisyenleri ağırlasa da uzun yıllar tek kişilik bir proje olarak kaldı, 2009’da ise Alman klavyeci Vinterriket‘in (Christoph Ziegler) katılımıyla ses dokusunu zenginleştirdi.

Grup, geleneksel black metalin çekirdek unsurlarını alıyor ve bunları kozmik bir atmosferle harmanlıyordu. Üstelik bu bileşenleri dinamik bir şekilde kullanıyordu. Başlangıçta Darkspace gibi kozmik odaklı black metal gruplarıyla karşılaştırılsa da sonraları kendine özgü bir kimlik yaratmayı başardı. Kaldı ki grubun diskografik serüveni, atmosferik black metalin evrimini de yansıtan bir harita gibiydi. Zaman içinde ham ve doğrudan black metal yaklaşımından uzaklaştığı, daha karmaşık ve atmosferik kompozisyonlara yöneldiği görülüyordu.

2008 tarihli ilk albüm Eternal Throne, grubun müzikal karakterini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyordu. Uzun ve hipnotik gitar riff’leri, lo-fi prodüksiyon ile birleşerek dinleyicide hem törensel bir trans hem de kozmik bir ürperti yaratıyordu. Şarkı sözlerinde zamanın çözülüşü, varlık ile yokluk, rüya ile gerçeklik arasındaki belirsizlik ön plandaydı. Dinleyeni âdeta bir mağaranın derinliklerinden alıp yıldızlararası bir bilinç akışına sürüklüyordu. Albümdeki vokal tercihleri ise insan sesinin tanınabilirliğini ortadan kaldıracak kadar yankılı ve uzaktı. Bu da müziği neredeyse insansız bir boşluğa yerleştiriyor, anlatıyı bir bireyin ötesine taşıyordu.

Grubun ikinci albümü Ancient Wraith, 2011 yılında piyasaya çıktı. Bir önceki çalışmanın izini takip ediyordu, ancak ona kıyasla daha yoğun bir atmosfere sahipti. Uzun şarkı yapıları, puslu gitar katmanları ve yankılı vokaller aracılığıyla dinleyici, yıldızlararası bir boşlukta sürüklenen hayaletlerin dünyasına davet ediliyordu. Albümün en dikkat çekici yönü, tanıdık black metal kalıplarını aşarak yer yer dark ambient’e yelken açmasıydı. Ambient katmanlar, gitarların önüne geçmeden onları kuşatıyor, şarkıların içerdiği kozmik dehşeti daha da görünür kılıyordu.

2013 çıkışlı Cursed Storm of Ages, Battle Dagorath’ın evriminde belirleyici bir eşikti. Grup, önceki albümlerinde temellerini attığı kozmik atmosferi bu kez çok daha geniş bir düzleme yaymış, ambient geçişleri ve uzun şarkı yapılarıyla zaman algısını neredeyse tamamen askıya almıştı. Tremolo gitarlar ve yankılı vokaller ise dinleyiciyi hem uzak hem de derin bir sessizliğe sürüklüyordu. Yaklaşık iki saatlik süresiyle albüm sabırlı bir dinleme süreci gerektiriyordu, ancak geleneksel black metal formüllerinin ötesine uzanan kuşatıcı atmosferi içinde kaybolup gitmek zor değildi. Şarkılar artık sadece içsel boşlukları değil, zamanın parçalanışını da anlatıyordu.

2016’ın sonbaharında yayımlanan I – Dark Dragons of the Cosmos, grubun kozmik anlatısında zirve noktalarından biriydi. Yoğun ve olgun bir kozmik black metal anlatısı seriliyordu önümüze. Uzun şarkı yapıları, donuk atmosferleri ve iç içe geçen gitar katmanlarıyla dinleyiciyi zaman kavramının silikleştiği kozmik bir boşluğa taşıyordu. Melodik dokular, sert riff’lerle birlikte hem epik hem de melankolik bir anlatım kuruyordu. Vinterriket’in katkısıyla şekillenen arka plan ambient’ları albüme uzaysal bir derinlik katıyor, nadiren beliren gitar soloları ise dramatik yoğunluğu iyice arttırıyordu.

2019 yılında piyasaya sürülen II – Frozen Light of Eternal Darkness, grubun müzikal anlatısında daha donuk, daha içsel bir çalışmaydı. Kozmik atmosferin doruğa ulaştığı epik bir black metal deneyimiyle karşı karşıyaydık. Scream vokaller ve tremolo riff’ler, blast beat’lerle birleşerek albüme aşındırıcı bir soğukluk katıyordu. Kuşkusuz albümün en güçlü unsuru atmosferiydi. Zaman zaman tekrara düşmesine rağmen, Vinterriket’in ambient katmanları albüme buz gibi bir uzay hissi vermeyi başarıyordu. Teknik açıdan basit riff ve düzenlemelere dayansa da albümdeki birinci sınıf atmosfer işçiliğine kayıtsız kalmak mümkün değildi.

Grubun 2020’de görücüye çıkan son albümü Abyss Horizons ise uzun, hipnotik parçalar ile kısa ambient geçişlerin dengelendiği bir döngü üzerine kuruluydu. Prodüksiyon, önceki albümlere kıyasla daha keskin ve netti; gitar ve klavye katmanları kozmik bir haşinlikle yankılanıyordu. Uzayan tremolo riff’leri, yankılı vokalleri ve katmanlı synth dokularıyla keyifli bir çalışmaya imza atılmıştı. Üstelik ambient bölümler yalnızca geçiş unsurlarından ibaret değildi, şarkıların dramatik etkisini taşıyan birer ritüel durağı gibi de işlev görüyordu. Grubun tematik odağı olan yıldızlararası yalnızlık ve metafizik boşluk hissi, bu albümde daha rafine bir şekilde vücut buluyordu. Kısacası albüm, grup tarafından şimdiye dek inşa edilen kozmik mitolojinin en yoğun, en erişkin halkasıydı.

Battle Dagorath‘ın müziği, yıllar geçtikçe ham black metal tınılarından daha sofistike atmosferik düzenlemelere kaydı. Erken dönem çalışmalarında gördüğümüz doğrudan ve agresif yaklaşım, zamanla ambient interlüd’larla, genişletilmiş enstrümantal bölümlerle ve karmaşık katmanlı ses dokularıyla zenginleşti. Şarkı sözleriyle kozmik korku, astral yolculuklar ve metafizik sorgulamalar etrafında dönen karmaşık bir evren kurdu. Kozmik temaları ele alış biçimi ise basit bilimkurgu referanslarının ötesine uzanıyordu. Evrenin karanlık güçleri, bilinmeyenin dehşeti ve insanın kozmik ölçekteki önemsizliği gibi konular, neredeyse her parçada kendini hissettiriyordu. Öte yandan Drum Programming kullanımı, başlangıçta eleştiri konusu olsa da zamanla müzikal kimliğinin ayrılmaz bir parçası hâline geldi. Soğuk ve mekanik ritimler, kozmik boşluğun insansızlığını yansıtan etkili bir araç olarak işlev görmeye başladı. Ayrıca Vinterriket’in katılımıyla klavye düzenlemeleri daha da önem kazandı ve grubun sesine sinematik bir derinlik kattı.

Bugün Battle Dagorath, atmosferik black metal sahnesinde özel bir konuma sahip. Darkspace, Paysage d’Hiver gibi gruplarla beraber kozmik black metal alt türünün gelişiminde rol oynamaya devam ediyor. “Spectral Black Metal Sorcery” olarak tanımladığı müzikal yaklaşımı sayesinde geleneksel black metalin saldırganlığını kozmik kontemplasyon ile harmanlayan benzersiz bir formül ortaya koyuyor. Söz konusu formül, teknik başarının yanı sıra felsefi bir yönelimi de içinde barındırıyor. Zira grubun ses dünyası, aynı zamanda varoluşun uç noktalarına doğru yapılan metafizik bir keşif. Deyim yerindeyse grup, tek başına sürüklenen başıboş bir kara deliğe benziyor; dinleyeni içine çeken, çıkışı olmayan bir karanlık gibi…

Yazar: İsmail Yamanol

Amatör bir düş gezgini, saplantılı bir bilimkurgu ve black metal hayranı. Kuruculuğunu ve genel yayın yönetmenliğini üstelendiği Bilimkurgu Kulübü'nde at koşturmayı sürdürüyor.

İlginizi Çekebilir

the alters

Bir Ben Var Bende Benden İçeri: The Alters

“Benim ne işim var burada? İyisiyle kötüsüyle tüm yaşadıklarımdan sonra kendimi burada buldum. Evimden, tanıdığım …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin