yesil-gok-altinda-bir-kisa-yolculuk

Yeşil Gök Altında Bir Kısa Yolculuk | Adil Öztürk (Kısa Öykü)

Çoğu kimse doğduğu yeri pek sevmez. Çünkü daima daha büyük ve daha güzel kentler vardır. Ben seviyorum. Benim memleketimde, yıldızımız ışınlarını renkte yeşil yansıtır. Böylece gökyüzümüz daima yeşilin tonlarında görünür. Ancak bana kalırsa en güzeli gündoğumlarıdır. Önce parlak, metalik bir yeşil renk alır ufuk çizgisi, ardından gittikçe matlaşır ve yıldımız Belisa ufuk çizgisinin üzerine çıktığında sema koyu bir tona bulanır. Bu yüzden gündoğumlarında hep açık tutarım kendimi.

Organlarımı, artık ne kadar organ denebilirse onlara, genelde mola zamanlarında şarj ederim. Daha doğrusu ederdim. Bir süre önce, çıkarılan yeni bir yasa gereği önce işimden edildim sonra evimden. Çünkü başbakan bizlerin çalışmasını ve mülk edinmesini insanların hakkını gasp etmek olarak görüyor. Aslına bakarsanız ben de bir zamanlar ‘tıpkı’ olmasa da başbakan gibiydim. Tek şanssızlığım yüzde yetmiş sekiz oranında gelişememiş olarak doğmam oldu.

Bir süre kuvöz içinde doğal gelişimimi tamamlama umuduyla tutulduktan sonra bunun boşa olduğunu fark eden doktorlar gelişmeyen organlarımın yerine yenilerini takma kararı almışlar. Organların çoğu organik bazlı olsa da sadece dış kaplamaları öyle. İçleri tamamen elektronik aksamdan oluşmakta. Kollarımın, bacaklarımın ve yüzümün yüzde yetmişi, elektronik. İç organlarımınsa neredeyse yüzde seksen sekizi. Dışarıdan bakılınca tamamen insan görünümüdeyim ancak keskin bir kulak, organlarımın çalışma seslerini duyabilir. Ben de duyuyorum. Neredeyse sessiz olmalarına rağmen cızırtı, tıkırtı ve sürtünme seslerini duyabiliyorum. Her an ve her saniye…

Normal insanlara göre çok daha uzun bir yaşam sürecek olmam beni onlardan üstün mü kılıyor, onların çoğu duygusuna sahip olamamam aşağı mı kılıyor bazen karar veremiyorum. Ama birçok kişi tarafından sevilmediğim bir gerçek. Zira ne onlar gibi çok fazla uykuya ihtiyacım var ne günde üç öğün yemek yemeye. Geriye kalan bir avuç insanlığımı doyurmam için birkaç dakikalık uyku ve bir iki lokma yemek yemem yetiyor. Bedenimi oluşturan elektronik organlarıysa birkaç saat şarj etmem bütün gün açık kalabilmem için yeterli.

Doğumuma sebep olan kişiler mi? Benim gibi özürlü bir evlada sahip oldukları için utanç içindedirler sanırım. Onları hiç tanımadım. Bedenimin tamamlanışının ardından beni terk etmişler. Bir zamanlar teknolojiyi benim gibi olanları yaşatabilmek için kullanan bir devlet vardı, evet. Acaba bundan sonra ne yapacaklar sakat doğan insanlara, merak ediyorum. İnsan hayatını kurtaramayacaksa onca bilimin ne faydası var?

Dediğim gibi. Üç defa üst üste seçilmiş ve gücü artık tartışılmaz hale gelmiş olan başbakanın emriyle önce işimden sonra evimden kovuldum. Nereye gideceğimi bilmiyorum; ama illa ki bana göre de bir yer vardır. Şehir dışına çıkalı henüz yarım gün oldu. İki gündür gece gündüz demeden yürüyorum. Her yirmi beş kilometrede bir şarj istasyonu olduğu için şanslıyım. Umarım aynı zamanda araçların da şarj olmasını sağlayan bu aletleri sırf biz yararlanamayalım diye sökmezler. Hiç belli olmaz. Güç sahibi olmak, insana delice şeyler yaptırmak için yeter de artar bir sebep.

Birkaç kilometre sonra kendimi tekrar şarj etmem gerekecek. Göğsümün sol tarafındaki gösterge yüzde on şarjımın kaldığını söylüyor. Ayrıca biraz protein barı ve su da alabilirim. Çantamda sadece üç aylık stok kaldı. Tedbirli olmakta fayda var.

İstasyona birkaç yüz metre kala bir kalabalıkla rastlaşıyorum. Gözlerimin de yüzde altmış altısı elektronik olduğundan yüzlerce metre ilerideki her detayı seçebilirim. Grup içinde benim gibi olanlar da var. Cyborg’ler… silahlı insanlar tarafından çevrelenmiş otuz iki cyborg. Bunlar hükümetin asker ve polisleri. Silahları öldürmek için değil ama. Organlarımıza kısa devre yaptıracak elektromanyetik silahları var. Ne yapmalıyım? Onların elinden kaçabilir miyim? Ve nereye kaçabilirim ki… En yakın sınıra sekiz yüz yetmiş yedi kilometre uzaktayım.

Yine de ani bir kararla yönümü değiştirip ellerinden kurtulmaya çalışıyorum. Bu hissettiğim hayatta kalma içgüdüsü mü? Bilmiyorum; şimdi felsefi düşüncelere dalacak durumda değilim. Yoldan sapıp bostan plazalarının arasına dalıyorum. Beni fark etmemiş olmalarını umuyorum. Cyborg’ların etrafında yüz kırk güvenlik görevlisi vardı, doksan ikisinin görüş alanı benim olduğum tarafta değildi. Ancak geri kalanlardan biri fark etmişse peşime takılmış olabilirler…

Yazar: Konuk Yazar

Bu içerik bir konuk yazar tarafından üretilmiştir. Siz de sitemizin konuk yazarlarından biri olabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey, kaleme aldığınız bilimkurgu temalı makale ve öykülerinizi bilimkurgukulubu@gmail.com adresine göndermek. Editör onayından geçen yazılarınız burada yayımlanıp binlerce okurun beğenisine sunulacaktır. Gelin bu arşivi birlikte büyütelim...

İlginizi Çekebilir

depresyon

Depresyon | Erkan Ceylan (Kısa Öykü)

Dr. Zeynep Altın, psikiyatri kariyerinin beşinci yılında mesleğinin sınırlarını zorlayacak bir vaka ile yüzleşmek üzereydi. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin