Tau

Kötü Bir Fikrin İyi İşlenişi: Tau

Tau iyi oyunculuklara, senaryoya ve sinematografiye sahip kötü bir film. Bunun sebebi arkasındaki fikrin çok başarısız olması. Birisi nasıl bu kötü fikri bulmuş, yönetmen neden çekmiş ve Netflix niçin yayımlamış bilemiyorum. Ancak fikrin bulunmasından sonraki aşamalar sayesinde ortaya hoşça vakit geçirmek için izlenebilecek bir film çıkmış. Film hakkında kısaca bilgi verdikten sonra Tau’nun neden kötü bir fikir olduğuna dönelim.

Az karakterle tek mekanda geçen filmin baş rollerinde Maika Monroe, Ed Skrein ve yapay zeka Tau’yu seslendiren Gary Oldman bulunuyor. Bu yıl en iyi erkek oyuncu Oscar’ı kazanan Oldman, robotik sesli bir yapay zekanın duygularını yansıtmada başarılı olmuş. Deneyimli storyboard sanatçısı Federico D’Alessandro, ilk uzun metraj filmini yönetmede iyi iş çıkarmış. Film bilimkurgu / korku olarak kategorize edilse de özellikle ilk yirmi dakikadan sonra korku oldukça arka planda kalıyor.

Şimdi Tau’nun neden kötü olmaya mahkum olduğuna dönelim. Filmin arkasında hiçbir orijinal fikir yok. Ex Machina‘yı, Güzel ve Çirkin‘i ya da çılgın bilim adamının deneyleri için birilerini kaçırıp işkence ettiği o meşhur filmleri izlediyseniz bu filmi izlemeyebilirsiniz. Çünkü film yalnızca bu üçünden ibaret. Filmin kötü olmasının suçlusu yönetmen veya senarist değil. Böyle bir film çekilmesi fikrini kim ortaya attıysa o…

Ayrıca film görsellik olarak başarılı olsa da bu konuda da orijinallikten yoksun. Laboratuvar, hologram konferansı, hatta robotlar bile daha önce onlarca defa izlediğimiz gibi. Posterde de gördüğümüz Tau ise etrafında üçgen olan HAL-9000 gibi görünüyor. Yine de boş vaktiniz varsa izleyebileceğiniz bir film Tau. Dediğim gibi yönetmen ve oyuncular bu kötü fikri kurtarmış. Aklınıza kazınacak tekrar tekrar izlemek isteyeceğiniz sahneler olabilir. Ama ilk kez bu filmde gördüğünüz yeni bir şey olmayacak.

Şimdi filmin konusundan bahsedeceğimiz için yazının bundan sonrası →sürprizbozan← içerecek. Filmi izlemediyseniz okumanızı tavsiye etmem.

Film ana karakterimiz Julia‘yı tanıdığımız bir sahneyle açılıyor. Burada hikayenin distopik bir dünyada geçtiğini seziyoruz. Gece kulüplerinde hırsızlık yapan Julia bir gece evine döndüğünde bayıltılarak kaçırılıyor. Tanımadığı iki insanla, elleri ve ağzı bağlı halde karanlık bir odada uyanan Julia’ya kendisini kaçıran çılgın bilim adamı ve evin yapay zekası tarafından “Denek 3” şeklinde sesleniliyor. Kötü bilim adamımız Alex‘in amacı tasarladığı yapay zekayı, yani filme de adını veren evin yapay zekası Tau’yu mükemmelleştirmek. Bunun için denekler üzerinde acı verici deneyler yapıyor. Julia’nın diğer iki deneyi de sürüklediği başarısız kaçma girişimi sonucunda diğer denekler ölürken Alex’in laboratuvarı da yok oluyor.

Projesini iki hafta içerisinde bitirmesi gereken Alex, bunun üzerine Julia ile anlaşıyor. Julia’nın yardımcı olması halinde kendisine daha konforlu bir esaret sunuyor. Evin içinde serbestçe gezmesine, rahat bir yatakta uyumasına, duş alabilmesine izin veriyor. Hatta (nedense) onunla birlikte yemek yiyor. Sonra Güzel ve Çirkin’den çalınan şeyler devreye giriyor; Alex çok yalnızdır, mutsuzdur falan filan… Biliyorum kağıt üzerinde fazla sıkıcı duruyor. Neyse ki Julia, Alex’e aşık olmuyor. Çünkü Tau’ya aşık oluyor! Çok yaratıcı değil mi? Alex, Tau’ya da kötü davranıyordur ve zavallı yapay zeka evin dışını hiç görmemiştir. Bu arada tam bir Mary Sue’ne dönüşen esas kızımız yapay zekaya dışarısının nasıl bir yer olduğunu öğretmeye karar veriyor. Böylece film, Güzel ve Çirkin olmaktan vazgeçip Ex Machina olmaya meylediyor. Anlatmak istediğim şey şu, Alicia Vikander’in yerine Gary Oldman’ın sesini koyup, tüm kötülükleri yazılımcıya aktardığınız zaman yeni bir film yapmış olmuyorsunuz, robotun erkek olduğu Ex Machina yapmış oluyorsunuz.

Devam edersek, Julia sayesinde bir birey olduğunu anlayan Tau duygular geliştirmeye başlıyor. Verilen emirleri tam olarak yerine getiremediğinde, Alex ceza olarak kodunun bir bölümünü siliyor ve bu yapay zekanın canını çok yakıyor. Ayrıca dışarıyı tanımasını istemeyen Alex, kitap okumasını yasaklıyor. Julia, Tau’ya gizlice kitap okumaya başlıyor. Yapay zeka da karşılığında Julia’nın kaçmasına yardım ediyor, ancak başarısız oluyorlar. Alex, Tau’nun hafızasının tamamını silmekle tehdit ederek kadını dövdürüyor, ardından da Julia ile ilgili her şeyi hafızasından siliyor. Bu sırada proje tamamlanmak üzere ve son aşamada Julia’nın ölmesi gerekli. Alex’in bu konudaki tereddütü, kaçma girişiminden sonra sona eriyor.

Alex tarafından öldürülmek üzereyken Tau’nun kendini yedeklediği minik bir dron tarafından kurtarılan Julia, evi yok edecek protokolü aktifleştirmeyi başarıyor. Hafızası silinmiş Tau ile duygusal bir an yaşadıktan sonra Alex’i yıkılan evde ölüme terk ediyor. Minik dronla beraber yürürken aletin içinden hafızası silinmemiş Tau’nun sesini duyuyoruz ve film bitiyor.

İşte böyle. Tekrar söylemeliyim ki film kötü bir konuyu mümkün olan en iyi şekilde işlemiş. Bu kısa özet sıkıcı görünse de film kesinlikle öyle değil. Aksine oldukça akıcı. Yani bilindik konuları en klişe haliyle yeniden izlemekten rahatsız olmayacaksanız bu filme bir şans verebilirsiniz. Aksi halde izlemezseniz de kimse bir şey kaybetmez. Zaten film yayımlanmadan önce doğru düzgün bir tanıtım bile yapmayan Netflix’in de çok bir beklentisi olmadığı belli oluyor. İyi seyirler.

Yazar: Sadık Efe Sarıtunalı

Bilgisayarla fazla ilgilenir. Boş zamanlarında ise çizgi roman okur. Bir gram çizim yeteneği olmadığı için çuvalladığı çizgi romanlarından sonra en büyük hayali kendine bir çizer bulup çizgi roman yazarı olmak. En büyük tutkusu ise bilimkurgu.

İlginizi Çekebilir

Güldür Güldür’den 10 Bilimkurgusal Skeç

2013 yılında ilk olarak Fox’ta yayımlanan Güldür Güldür, 10. yılını geride bıraktı. Sunuculuğunu Kemal Sunal’ın …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et