Nietzsche’nin yaşadığı zaman dilimindeki bütün konuşmalarını dinledim. Biraz mola verdikten sonra Marx’ı tekrar edecektim.
Babam, iyonosferde geçmişte yaşayan insanların konuşmalarının birer iz bıraktığını ve bu seslerin kurtarılabileceğini keşfeden bilim insanıydı. Bu insanların seslerini kurtarıp en kaliteli hâlleriyle dinlemeyi mümkün kılacak bir cihaz üretti. Cihazı mikroçiple destekleyerek konuşmaların hızlandırılmış bir şekilde öğrenilmesini sağladı. Babam cihazın patentini aldıktan sonra devletimize cihazın üretimi ve satışı için kredi desteği almak maksadıyla başvurdu. Devletimiz bunu, tarihi ve dini şahsiyetlere atfedilen şeylerin yanlış çıkabileceği, ülkemize ve milletimize zarar verebileceği gerekçesiyle reddetti. Babam pes etmedi, Birleşmiş Avrupa Ulusu’nun verdiği krediye başvurdu. Onların daha anlayışlı olabileceğini düşünmüştü. Başvurudan bir saat sonra yine ret cevabı geldi. Bu seferki gerekçe ise buluşun Hristiyanlık başta olmak üzere bütün dinlere zarar verebileceğiydi. Hiçbir devlet, düzeninin yıkılmasını istemiyordu.
Babam bütün mal varlığını bu cihazın yapımına harcamıştı. Önce annem bizi terk etti, nerede olduğunu hâlâ bilmiyorum. Sonrasında babam bileklerini kesip intihar etti. Ondan bana miras olarak da işte bu cihaz kaldı. Cihazı kullanarak maddi durumumu kısa sürede düzelttim. Onu saygıyla yad ediyorum.
Çarkın parçası olmuş bütün bu devletler ve insanlar bir bilselerdi, putlarının yıkılmasından bu kadar korkmasalardı, tüm peygamberleri, tarihi şahsiyetleri, bilim insanlarını birinci ağızdan dinleyebileceklerdi oysa. İsa, Büyük İskender, Tesla ne söylemiş, ne düşünmüş gerçekten hiçbirinin umurunda değil miydi? Hepsini geçtim, Adem’in neler söylediği, Adem ile birlikte veya ondan önce birilerinin yaşayıp yaşamadığı gerçekten önemsiz miydi?
Ben hepsini dinledim, ortada onların inançlarına zarar verecek bir şey de yoktu halbuki. Bilselerdi, aksine inançları güçlenirdi. Birkaç kez bunları sanal dünyada dile getirmek istedim, komplo teorisyeni bir deli muamelesi gördüm. Birkaç kez de polise ifade vermek zorunda kaldım. Neyse ki serbest bırakıldım.
Nietzsche haklıydı, köle ahlakı gerçekten de böyle bir şeydi. Günümüzde, ortalama IQ ziyadesiyle düşmüştü, benim gibi düşünebilen son insanları da kendi düzeylerine çekmek istiyorlardı. Onlara anlatmaktan, onlarla tartışmaktan vazgeçtim, yoruldum. İstedikleri saçmalıklara inanmakta özgürdüler, bir maymun belgeseli seyredermiş gibi uzaktan onları izlemeye ve anlamaya karar verdim.
Düşüncelerimi bir kenara bırakarak cihazı çalıştırdım. Marx’a katılmasam da onun sesini duymayı özlemiştim. Gençlik yıllarını biraz ileri sardım.
“Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecekleri bir şey yoktur. Kazanacakları bir dünya vardır. Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!”