Sinema-Kitaplari

Sinema Kitaplarının Yol Göstericiliği

Sinemayı ve yönetmenlik sanatını konu edinen kitaplar, yedinci sanat heveslilerinin en büyük bilgi kaynağıdır. Akademik eğitimi es geçip, sadece kitaplardan medet ummak da yanlış bir bakış açısı olacaktır. Yönetmenlik mesleği yaratıcılık ve büyük özveri gerektiren bir meslektir. Dolayısıyla yönetmen adaylarının öncelikle, işin mutfağı olan akademilerde pişmeleri gereklidir. Quentin Tarantino, sinema ile ilgili tüm bilgi birikimini 80’li yıllarda çalıştığı video kiralama dükkanına borçlu; yönetmenlik üzerine akademik anlamda ciddi bir eğitim almadı. Tarantino gibi istisnai isimler yetenekleri sayesinde bir yerlere gelebiliyorlar, ama bu tür eğitim almamış sanatçılar nadir olarak ortaya çıkmakta. Sinema okulları ya da akademileri, yönümüzü doğru olarak tayin etmemiz için en gerekli yerlerdir.

Teknik bir sanat olan sinema, zanaatkarlığı ve işin matematiğine hakimiyeti gerektirir. Örneğin kameranın bir karaktere yavaşça yaklaşması, az sonra bir şeyler olacağını, iki karakterin karşılıklı sohbetinde öznel kameranın (oyuncunun bakış açısı) biraz tepede olması üstünlük kurulmak istendiğini işaret eder. Bilimkurgu filmlerinde mavi renk paletleri ağırlıklı olarak kullanılırken, post apokaliptik yapımlarda ise kahverengi tonlar sıklıkla tercih edilir. Dolayısıyla çok iyi bir senaryo, teknik olarak yanlış tercihlerde bulunmuş bir yapımda –tabiri caizse- heba olabilir. Teknik başarı, çoğu zaman filmin bütçesi ve görsel efektleri ile karıştırılabilmektedir: Doğru açı, ışık, ses ve kurgu, bir eserin teknik başarısını belirleyen önemli unsurlardır.

Terminator 2

İtalyan ve Fransız yeni dalgası, sinemada gerçekçiliği hedef alan akımlardı. Lars Von Trier öncülüğünde başlatılan Dogma95 akımı, işin “gerçekçilik” boyutunu daha da ileri seviyeye taşımıştı: Kamera çekimleri elde yapılacak, özel ışıklandırma kullanılmayacak, stüdyo ortamı olmayacak… Sinemada yeni bir akımın öncülüğünde bulunmak cesaret verici bir iş, ama yeni bir devrim yaratmak için yedinci sanatın kurallarına ve tarihine hakim olmak gerekmektedir. Dolayısıyla Dogma95 hareketi, genel kabul görmüş kurallara bir tepki olarak değil, sinemada yeni bir gerçekliği hedef alarak kurulmuştur. Festen (1998), Idioterne (1998) ve Dancer In The Dark (2005) Dogma95 hareketinin öne çıkan eserleridir.

Fransız Yeni Dalgası’nın simge isimlerinden biri olan Jean-Luc Godard’ın Alphaville’i (1965), temsil ettiği akımın bakış açısıyla kotarmıştı. Başka bir gezegende insanların Alpha 60 adındaki süper bilgisayar tarafından yönetildiği Alphaville kenti, distopik bir dünyayı gözler önüne seriyordu. Özel dedektif Lemmy Caution (Eddie Constantine), Alpha 60’ı yok etmek amacıyla gezegende bulunmaktaydı. Kara Film geleneğini takip eden ve görsel efektlerin minimum düzeyde kullanıldığı yapımda Godard, Paris şehrini dekor olarak kullanmıştı. Bir sonraki sahnede ne olacağının kestirilemediği, kurgusal anlamında serbest; sabit kamera kullanımından vazgeçilip açık alanlarda film yapımına geçildiği Fransız Yeni Dalgası 60’lı yıllara damgasını vurmuştu. Bilimkurgu türündeki Alphaville, bu akımın başarılı bir temsilcisiydi.

Alphaville

Sinemaseverler ve yedinci sanatla profesyonel olarak ilgilenmek isteyenler için piyasada yüzlerce kitap mevcut. Sinemada bilimkurgunun tarihini konu edinen Ütopik Sinema (Bernhard Roloff, Georg Seeblen), kıyıda köşede kalmış yapımlara da yer veren önemli bir çalışma. Bilimkurgunun edebiyat dünyasında ortaya çıkışından bahseden ve edebiyattan sinemaya olan geçişi sayısız örneklerle dolduran kitap, ansiklopedik değer niteliği de taşıyor. Bilimkurgunun sinemasal macerasını belli dönemlere ayıran kitap, sessiz sinema zamanlarına, 1930-1950 yıllarında bilimkurgunun yükseliş dönemine, Space Opera’ların nasıl ortaya çıktığına, Uzak Doğu sinemasına, atom bombasının yedinci sanata olan etkilerine ve Star Wars sonrası sinemada yaşananlara kadar birçok konuya değiniyor. Bilimkurgunun tarihsel gelişimini ve dünya tarihinde gerçekleşen büyük olayların sinemayı nasıl etkilediğini merak edenler için benzersiz bir çalışma.

Michael Ryan ve Douglas Kellner‘in kalemlerinden çıkan Politik Sinema, adından anlaşılacağı gibi, yedinci sanatı politik bir düzlemde ele alıyor. İşçi, Alt Orta, Orta, Üst gibi sınıfsal farklılıkların belli film ve türlere karşı nasıl bir tutum sergilediklerine dair sosyolojik çıkarımlarda da bulunuyor. Kitapta geçen bir metne bakalım örneğin: “İstatiksel çizelge, Star Wars filminin barışın güçlü olmakla sağlanabileceğini savunan muhafazakar ideali dile getirdiğini düşünmeye, liberal ya da ılımlılardan çok muhafazakarların yatkın olduğunu göstermektedir.” Görüleceği üzere kitapta rakamsal değerlere de yer veriliyor. Ridley Scott başyapıtı Alien (1979), temelde işçi sınıfını konu edinen bir yapımdı. Ryan ve Kellner, alt gelir grubunun filmi antikapitalist ve şirketlerin kendi çıkarlarını insan hayatının önüne koyması olarak anlamlandırdıklarını belirtiyorlar. Politik dilin yoğun olarak kullanıldığı kitap, farklı sınıfların eserleri nasıl yorumladıklarıyla yakinen ilgileniyor.

Politik Kamera
Politik Kamera kitabında sunulan Star Wars istatistiği.

Bir film teorisyeni olan Peter Wollen, sinema kuramı ve eleştirisinin temelini anlattığı Sinemada Göstergeler ve Anlam ile, bir filmi nasıl okuyabileceğimizi anlatıyor. Eisenstein’ın estetiğini, Auther kuramını ve sinemada göstergebilim kavramını derinlemesine inceleyen Wollen, birer izleyici olmaktan çıkarıp bizlere filmleri nasıl okumamız gerektiğini öğretiyor. Wollen’nin Lee Russell ile 1997’de yaptığı söyleşiye ve Lee Russell’ın New Left Rewiev (1964-1967) dergisinde yayımlanmış sinema yazılarına da yer veren kitap, göstergebilimin ne olduğunu tüm detaylarıyla anlatıyor. Auteur kuramının hangi eleştirmen grubunca geliştirildiği; Charles Chaplin, John Ford, Orson Welles gibi yönetmenlerden farklı olarak, bu kuramın başka sanatçıların elinde nasıl bir gelişim gösterdiği ayrıntısıyla işleniyor. Sinemada Göstergeler ve Anlam, her sinemaseverin kütüphanesinde olması gereke bir kitap.

Yazar, yayıncı ve prodüktör James Monaco‘nun yapıtı Bir Film Nasıl Okunur, sinema üzerine akademik anlamda yapılmış en iyi eserlerden biri. Kitap yalnızca sinemayı değil, yedinci sanatın fotoğraf ve resim sanatı ile olan ilişkisini; görüntü ve ses teknolojisindeki gelişmelerin etkilerini; post prodüksiyon ve kurgu aşamasına kadar tüm yaratım sürecini A’dan Z’ye konu alıyor. Ekler ve dizinleri ile birlikte altı yüz kırk sayfadan oluşan eser, sinema tarihinin biçimlenişini ekonomik, politik ve estetik düzlemde; sinema kuramlarının biçim ve işlevini dışavurumculuk, gerçekçilik ve yeni gerçekçilik akımlarıyla ele alıyor. Sinema hakkında kapsamlı sunumlar içeren eserde medya ve multimedya dünyasında yaşanan teknik gelişmeler hakkında da detaylı bilgilere yer veriliyor. Özellikle sinema öğrencileri için önemli bir başvuru kaynağı olan eser, aynı zamanda sinemasever kitleye de hitap ediyor.

Sinemanın 5 Temel Öğesi

Bir yönetmen ve sinematograf olan Joseph V. Mascelli‘nin (1917-1981) hazırladığı Sinemanın 5 Temel Öğesi, film çekim tekniklerinin temellerine iniyor. Yönetmen adaylarına hitap eden eser, çekim aşamalarını beş bölüme ayırıyor: Kamera açıları, kesintisizlik, kurgu, yakın çekim ve kompozisyon. Mascelli, çekim tekniklerinde izlenecek yöntemleri fotoğraf ve çizimlerle destekliyor. Örnek olarak; üç oyuncunun bir arada olduğu üçlü çekimde, aksiyon ekseninin doğru kurulabilmesi için kameraların hangi açılarda konumlandırılması gerektiği grafiklerle detaylı olarak anlatılıyor. “Amacım, film yapımcılığının pek çok yönü konusunda sizi biçimlendirmek”, diyen Mascelli, yönetmen adaylarına çekim konusunda izleyebilecekleri doğru yolları sıralıyor.

Sonuç olarak yazıda sıralanan kitaplar, sinema tarihi ve teknikleri konusunda derinlemesine incelemelerde bulunuyor. Sinemada bir kuralı yıkmak için önce o kuralı bilmek gerekir. Sinema tarihi ve teknikleri konusunda yeterli donanıma sahip olmadan yeni bir akımın öncülüğüne soyunmak -tabiri caizse- cahil cesaretidir. Sinema kitaplarının yol göstericiliği işte bu aşamada devreye girer…

Yazar: Buğra Şendündar

1979 İstanbul doğumlu. Sinemaya olan ilgisi daha yedi yaşındayken dedesiyle sabahlara kadar film izlemekle başlar. Daha önce çeşitli mecralarda sinema üzerine makale ve eleştiriler kaleme aldı. Günümüzde, Bilimkurgu Kulübü'nde yazarlık serüvenine devam ediyor. Ona göre sinema, insanın kendini keşfetmesidir.

İlginizi Çekebilir

nefes rivayetleri

Ölümsüz Bir Anlatı: Nefes Rivayetleri

“Mitler, her ne kadar bazen bir karakterin yaşamını konu alsa da toplumsal bilinçdışının bilince yansımasıdır. …

Bir Cevap Yazın

Bilimkurgu Kulübü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin