Tanrıların Tohumu (The Food of The Gods), kuşkusuz H.G. Wells tarafından yazılan diğer romanlar ile kıyaslandığında ilk akla gelen kitaplardan biri değil. Biraz gözardı edilmesine rağmen, okumanıza değecek başarılı bir bilimsel romantizm örneği. Eserdeki hikaye kurgusu gayet düz bir çizgide ilerliyor. Sevimsiz oldukları söylenebilecek iki bilim insanı Profesör Redwood ve Bay Bensington, “Herakleophorbia IV” ya da namı diğer “Devtohumu” ismini verdikleri mucizevi bir kimyasal sentezler. Bu kimyasal, fiziksel gelişimi hızlandırarak dev boyutlu hayvanlar yetiştirilebilmesini sağlamaktadır.
Bilime büyük katkıda bulunduklarına ve insanlığın iyiliği için besin problemini çözdüklerine inanan kafadarlar, ürettikleri kimyasalı tavuklar üzerinde deneyerek dev tavuklar elde eder ve deneylere devam edebilmek için de bir çiftlik kiralar. Ancak çiftliğe göz kulak olsun diye işe alınan Skinners çiftinin beceriksizliğinden ötürü bir felaket yaşanır ve dev tavuklardan biri kaçar! Durumun ciddiyeti solucan, kulağakaçan, eşek arısı ve fare gibi hayvanların da bu kimyasalla zenginleştirilmiş besinlerden yediği ortaya çıkınca daha da artar. Artık şehrin her tarafında dev hayvanlar cirit atmaktadır. Basın da bu olayı abartarak verince esas şenlik de başlamış olur. Sonrasında bilim insanları, Cossar isimli bir mühendisin yardımıyla bu dev yaratıkları avlamayı başarır ve çiftlik kapatılır.
Yönetmen Bert I. Gordon tarafından 1976’da sinemaya da uyarlanan kitabın değindiği esas konu, bu besini tüketen insanların durumudur. Redwood’un oğlu Edwars ve çiftliğe bakmakla yükümlü olan çiftin torunu da besini tüketenler arasındadır. Besini tüketenler yemeyi durduramaz, çünkü kimyasaldan mahrum kalmak ölümle sonuçlanmaktadır. Büyüme sonucunda devleşen bu insanlar, toplum tarafından ucube olarak lanse edilerek dışlanır ve hüzünlü bir yaşam sürmek zorunda bırakılır. Bensington medyadan uzak kalmak için saklanır. Politikacı John Caterham, “dev öldürücü” lakabı ile ünlenir. Toplumun dev insanlara karşı olan korkusunu kullanarak politik nüfuz elde etmeye çalışır. Bu durum da acı verici sonuçlar doğurur.
Hikayenin sonuna doğru, devleştikleri için ayrımcılığa maruz kalan Tanrı Tohumu’nun mahsulleriyle onların yanında pigme boyunda kalan insanlar arasında savaş çıkacağı kesin gibidir. Fakat beklenen hikaye gelmez ve okuyucu “acaba?” sorusu ile baş başa bırakılır. Son paragraf ise tam bir Stapledonian örneğidir: “Bir anlığına parladı, yıldızsal derinliklere korkusuzca bakarken genç, güçlü ve kendinden emindi. Parlayan ışık geçtiğinde ise yıldızlı gökyüzüne karşı duran siyah bir çerçeveden başkası değildi. O siyah çerçeve ki tek bir hareketi ile tüm cennetin ve yıldızların gazabına hükmetme becerisine sahipti.”
Tanrıların Tohumu, yüz yıl önce yazılmış olmasına rağmen içerik açısından günümüzdeki genetik modifikasyon temalarıyla birebir örtüşüyor. Yozlaşmış politikacılar, hiyerarşik toplumun sınırlamaları, bürokratik beceriksizlikler, kitlelerin kolayca kandırabiliyor oluşu ve medyanın gücü gibi temalar şüphesiz ki sadece 20. yüzyıl için değil, 21. yüzyıl için de geçerli. Wells’in, insan ile bilimi karşı karşıya getirdiği eserinde tanımladığı teknolojik arka plan farklı olsa da, toplumsal etkileri günümüzle oldukça uyumlu ve son derece de özgün fikirler içeriyor. Wells, bilimsel gelişimin sonuçlarını betimlerken yozlaşmış politikacılara ve eşitsizliğe dair bize ciddi uyarılarda bulunuyor.
Wells’in başlarda kullandığı mizahi ton, sonlara doğru kendini karamsar bir anlatıma bırakıyor. Mesela dev Young Caddles‘in hayatın anlamını bulmak için Londra’ya seyahat etmesi oldukça esprili ve etkileyici bir dille anlatılırken, bazı devlerin insanlara saldırdığı sahnelerse korkutucu bir biçimde betimleniyor. Karakterler biraz karikatürvari ve dönemlerini bariz şekilde yansıtıyor, fakat bunun kasıtlı bir tercih olduğu da hissediliyor. Unutulmamalı ki Tanrıların Tohumu, kinayeli bir giriş yazısına sahip olsa da eğlence amaçlı yazılmıştır. Swift’in Gulliver’in Gezileri kitabından daha okunabilir olan eser, aynı zamanda bilimkurgunun günümüz biliminin dahi kafa yorduğu konulara değinen gizli hazinelerinden biridir. Dolayısıyla, Zaman Makinesi ve Dünyalar Savaşı dışında başka Wells eseri okumak isteyenlere şiddetle tavsiye edilir.
Hazırlayan: Emre Karadeniz | Kaynak