Star Trek’te olduğu gibi, Stargate serisi de sonsuz olasılıklarla dolu, devasa bir evren sunuyor. Bir bilimkurgu evreni, nesiller boyunca hayranlarıyla güçlü bağlar kuracak kadar büyüdüğünde artık tek bir film ya da diziyle sınırlı kalmaz; kendi başına bir fenomene dönüşür.
Stargate SG-1’ın başarılı televizyon halefi olan Stargate Atlantis, 2009 yılında beş sezonluk serüvenini tamamladığında Stargate evreni tam da bu noktaya ulaştı. Atlantis, kardeş yapımı olan Stargate Universe’ün televizyon prömiyerinden sadece aylar önce, güçlü reytinglerle final yaptı ve ardıl televizyon filmleri için umut verici bir kapı araladı. Ne yazık ki, bu olasılıklar hiçbir zaman gerçeğe dönüşmedi. Stargate SG-1’ı Jonathan Glassner ile birlikte hayata geçiren Brad Wright, Stargate Atlantis’in de yaratıcılarından biriydi (bu kez Robert C. Cooper ile birlikte) ve sonrasında Stargate Universe’ü de yine Cooper’la beraber geliştirdi.

Atlantis’in iptal edildiği dönemde Brad Wright, Stargate evreninin — elbette Atlantis dâhil — nasıl genişlediğini vurguluyordu. Artık yalnızca Pegasus Galaksisi’nde ya da Dünya’da değil, Kadimlerin yıldızlararası geçitlerinden birinin açılabileceği herhangi bir galakside de hikâyeler anlatmak mümkün hâle geliyordu. Wright, o dönemde hayran sitesi GateWorld’e verdiği röportajda şöyle diyordu:
“Bizce bir hikâye ya da bir hikâye evreni, teknik anlamda hiçbir zaman gerçekten ‘sona ermemeli.’ Gerçek dünyada böyle bir Stargate programı olsaydı, mutlu sona ulaşıp bir noktada bitemezdi. Sürekli olarak ilerlemeye devam etmek zorunda kalırdı — çünkü Stargate’in taşıdığını düşündüğüm umut dolu ve geleceğe dönük ruh, ancak bu şekilde varlığını sürdürebilir.”
Atlantis, güçlü reytinglerine rağmen sona erdi ve yerini büyük beklentiyle karşılanan Stargate: Extinction kod adlı bir film projesine bıraktı. Ne yazık ki bu film hiçbir zaman hayata geçirilemedi. Yine de Stargate evreni yoluna devam etti: 2009’un sonlarında başlayan Stargate Universe dizisiyle ve 2018’de yayımlanan internet tabanlı Stargate Origins serisiyle genişlemeyi sürdürdü.

Brad Wright, Stargate’in bilimkurgu açısından sunduğu esnekliği Star Trek evrenine benzetiyor. Gene Roddenberry imzalı ikonik 1960’lar dizisinin, birden fazla film, televizyon dizisi ve farklı medya uzantısına kapı aralayan bir dünya yarattığını söylüyor. Daha da önemlisi, tüm bu içeriklerin hâlâ hayranlar için cazibesini koruduğunu vurguluyor. Nasıl ki Star Trek: The Original Series ardı arkası kesilmeyen yeni Star Trek hikâyelerinin yolunu açtıysa; Roland Emmerich ve Dean Devlin’in 1994 yapımı Stargate filmiyle temelleri atılan bu evren de benzer şekilde kendi başına bir yaşam alanı yaratıyor.
“Bu, hikâye anlatabileceğiniz bir yer,” diyor Wright ve Stargate SG-1’ın yeni bir mitoloji oluşturarak hikâyeyi farklı bir yöne taşıdığını hatırlatıyor:
“Daha geniş bir mitoloji oluşturmaya ve bundan faydalanmaya başladığımızda dizi ilerleyebildi, büyüyebildi ve hayranlar da onunla birlikte kalmaya devam etti.”
Kaynak: SyFy