Hiçi ile Buluşma, Frederik Pohl’un bol ödüllü ve klasikleşmiş Hiçi Destanı serisinin 1984 çıkışlı üçüncü kitabıdır. 1985’te En İyi Bilimkurgu Romanı Locus ödülüne layık görülmüştür. Çıkış Kapısı’nın 20 yıl sonrasında yaşanan olayların anlatıldığı roman, ülkemizde serinin önceki ciltlerinin de yer aldığı Kavram Yayınları Bilimkurgu Serisi içinde yayımlanmıştır. Seri, Almanya’da olduğu gibi ülkemizde de üçleme olarak sunulmuştur. Bu nedenle Hiçi Destanı, genelde bir üçleme olarak bilinir. Oysa seri toplam 6 kitaptan oluşur.
- Çıkış Kapısı (Gateway-1977) (Kavram Yayınları-Ekim 1995)
- Mavi Ufkun Ötesinde (Beyond the Blue Event Horizon-1980) (Kavram Yayınları-Mart 1996)
- Hiçi ile Buluşma (Heechee Rendezvous-1984) (Kavram Yayınları-Eylül 1996)
- Hiçi Tarihi (The Annals of the Heechee-1987)
- Çıkış Kapısı Seyahati (The Gateway Trip-1990)
- Ölümsüz Çocuk (The Boy who would live forever-2004)
Bilimkurgu okumanın temel motivasyonlarından biri, bizimkinden oldukça farklı olan yeni dünyaları keşfetme merakı değil midir? Tabii ki bir bilimkurgu romanı okumanın tek amacı keşif değildir. Hikaye anlatımı da önemlidir. Gerçekten iyi bir bilimkurgu yazarı, yaratılan dünyayı serinin temeline başarılı bir şekilde yayacaktır. Böylece her yeni roman, daha önce keşfedilmemiş bir alana doğru uzanırken, aynı zamanda merak güdümüzü de harekete geçirir. Ayrıca özgünlük ve yaratıcılık da diğer beklentiler arasındadır. Bazı olay örgüleri, tek bir kitapta tatmin edici şekilde işlenemez. Bu nedenle yazarların pek çoğu anlatılarını birden fazla kitaba yayma yoluna giderler. Tıpkı Frederik Pohl’ın Hiçi Destanı’nda yaptığı gibi…
Çıkış Kapısı, yazarın o güne dek kaleme aldığı en başarılı eserlerden biri olarak değerlendirip büyük ilgi gördü. Çoğu kişi bunun bir seriye dönüşeceğini bile tahmin etmiyordu. Ancak önceki kitaplarda çözülmemiş konular vardı ve Pohl bunları uzun uzun işleme niyetindeydi. Mesela Hiçilerin nerede saklandığını biliyorduk, ama neden dışsal evreni terk etme zorunluluğu hissettiklerini bilmiyorduk. Ayrıca Hiçileri hiç görmemiş, onlar hakkında fazla bir şey de öğrenememiştik. Öte yandan kahramanımızın da karanlıkta kalmış yanları vardı. Mükemmel bir eş olarak tanımlanan mevcut karısı ve kara delikteki kayıp eski sevgilisi hakkındaki duyguları çok da berrak değildi.
Pohl, tüm gevşek ipleri iyi planlanmış bir şekilde bu romanda birbirine bağlıyor. Hicivciliği güçlü bir yazar olarak Pohl’un öngördüğü gelecek de bir hayli karanlık. Hükümetlerin insanları sürekli olarak tedirgin ettiği, teröristlerin bolca bulunduğu, nüfus patlamasının yaşandığı ve gezegenin içten içe kaynadığı bir gelecek tablosuyla karşı karşıyayız. Ama Robinette kararlıdır. Onun bu kararlılığı, Hiçi gizeminin yanı sıra evrenin yeni yönlerini tanımamıza ve çözüm yollarının şaşkınlığını yaşamamıza yol açacaktır.
Serinin geri kalan üç kitabı –Hiçi Tarihi (The Annals of the Heechee), Çıkış Kapısı Seyahati (The Gateway Trip) ve Ölümsüz Çocuk (The Boy who would live forever)- ise dilimize kazandırılmayı bekliyor. Ayrıca yazarın 1972 yılında The Gold at the Starbow’s End adı ile yayımladığı beş adet novelladan oluşan kitabı da Hiçi Destanı’nın bir parçası olarak sayılabilir. Zira Hiçiler’den ilk kez bu kitaptaki The Merchants of Venus novellasında söz edilmektedir.