Dünya tıp literatüründe Behçet hastalığını ilk kez tanımlayan Hulusi Behçet ile birlikte dünya bilim tarihine geçen bir diğer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bilim insanı da matematikçi Ord. Prof. Dr. Cahit Arf’tır. 24 Ekim 1910 – 26 Aralık 1997 tarihleri arasında yaşayan Cahit Arf, özellikle kuadratik formların Arf değişmezleri ile tanınır. Dünya bilim literatürüne kendi adıyla kazandırdığı düşünce sistemleri, düğüm teorisi ve cebirsel topoloji üzerine etkileriyle ünlüdür. Ayrıca ramifikasyon teorisindeki Hasse-Arf teoremi, Arf yarıgrupları ve Arf halkaları ile bilinir.
Cahit Arf, Selanik’te doğmuş ve ailesiyle birlikte Balkan Savaşları sırasında İstanbul’a göç etmiştir. İlk eğitimini İzmir’de tamamladıktan sonra Eğitim Bakanlığı’ndan aldığı bursla Paris’te École Normale Supérieure’de eğitimine devam etmiştir. Türkiye’ye döndükten sonra Galatasaray Lisesi’nde matematik öğretmenliği yapmış, ardından İstanbul Üniversitesi’nde akademik kariyerine başlamıştır. Göttingen Üniversitesi’nde doktorasını tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönerek İstanbul Üniversitesi ve daha sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdürmüştür. Cahit Arf, matematiğe katkılarından dolayı birçok ödül almıştır ve Türk Matematik Derneği’nin 1985-1989 yılları arasında başkanlığını yapmıştır.
10 TL’nin üzerinde resmi de bulunan Cahit Arf, matematikte birçok önemli teoremin isim babasıdır. Bunlar arasında, karakteristik 2’deki kuadratik formlar için Arf değişmezi, ramifikasyon teorisinde Hasse-Arf teoremi, Arf yarıgrupları ve Arf halkaları bulunmaktadır. Ayrıca, sentetik geometri problemlerinin cetvel ve pergel ile çözülebilirliği üzerine çalışmalar yapmış ve kuadratik formların sınıflandırılmasında ortaya çıkan değişmezlerle ilgili “Arf Değişmezi”, “Arf Kapanışı” ve “Arf Halkaları” gibi kavramları popüler hâle getirmiştir. Cahit Arf, 1958 yılında Erzurum’da Atatürk Üniversitesi’nin ev sahipliğinde “Makine Düşünebilir mi ve Nasıl Düşünebilir?” konulu bir konferans da vermiştir. Dünyada bu konuda verilen ilk konferanslardan biridir. Cahit Arf, bu konferansı Türkiye’de yapay zekâ ve düşünen makineler üzerine konuşan ilk kişilerden biri olarak düzenlemiştir.
Arf, makinelerin düşünme gibi belirli özelliklere sahip olup olamayacağını tartışmıştır. Ayrıca, insan beyninin çalışma şekli ile makinelerin çalışma şekli arasında benzerlikler olduğunu, ancak insanların estetik bilincini makinelerde yaratmanın zorluğu nedeniyle insan – makine arasında temel bir fark bulunduğunu belirtmiştir. İnsanın farklı bir beyin yapısına sahip olduğunu ve dolayısıyla hormonlar gibi organik etkileşimin de insanın düşünce yapısını etkilediğini vurgulamıştır. Makinelerin ise böylesi bir özelliği bulunmadığı için insan gibi düşünen bir makinenin mümkün olamayacağını ileri sürmüştür.
Öte yandan Arf, bilincin düşünce için gerekli bir öznel deneyim olduğu ve makinelerin insanlarla aynı tür bir öznel deneyime kavuşamayacağı görüşündedir. Örneğin, bir resme bakan her insan farklı bir estetik çözümleme yapar. Bunda kişinin deneyimleri, kişilik özellikleri ve o anki ruh hâli etkilidir. Oysa bir resme bakan tüm makineler aynı çıkarımda bulunacaktır. Makineler düşünceyi belki taklit edebilir, ancak kendileri için düşünemezler. Çünkü kişisel çıkarlarını kollama yetisinden yoksundurlar. İnsan beyni öğrenebilen ve adapte olabilen karmaşık bir sistemdir, makineler ise basitçe bir dizi talimatı takip etmek üzere programlanmıştır.
Yukarıdaki sonuçlara ulaşılan konferansta, makinelerin düşünce etkinliğinin ancak bir taklit olabileceği ileri sürülmüştür. Arf, yine de makinelerin mekanik düşünme yeteneğine sahip olabileceğini ve farklı etkilere farklı tepkiler vererek düşünüyormuş gibi görünebileceğini vurgulamıştır. Bu bağlamda, etki ve tepki ilişkisine atıfta bulunarak düşünce ile davranış arasında bir bağ kurmuş ve bu bağı dil olgusuna bağlı olarak ele almıştır.
Ülkemizin erken dönemlerinde yapılan bu son derece önemli ve verimli konferansın metnine buradan ulaşabilirsiniz.