Bir yerlerde hala yazıcılara kağıt sıkışırken, dünün bilimkurgusu bugünün bilimsel gerçekleri haline geldi; akıllı saatler, uzay istasyonları, görüntülü arama… Bugün evimizi minik bir robot süpürebiliyor, tıpkı Jetgiller’deki gibi. Star Trek’in kopyalayıcıları günümüzde 3D yazıcı adıyla karşımıza çıkıyor. Elimizdeki mobil cihaza birkaç kez dokunarak kapımıza yiyecek getirtebiliyoruz. Çok acayip zamanlarda yaşıyoruz gibi geliyor ama ister 1950’de olun ister 2050’de, emin olun aynı şaşkınlığı yaşayacaktınız. Görüntülü arama bizim için bilimkurgu sayılmaz ama 1968’de 2001: A Space Odyssey‘i izleyenlerin gördükleri tam bir bilimkurguydu. Bakalım kapımızdaki teknolojiler nelermiş.
Görünmezlik
Bilimkurgu için olduğu kadar fantezi dünyası için de önemli bir buluş; Harry Potter’ın görünmezlik pelerini yolda. Pek çok fizik laboratuvarı nanoteknoloji ve meta malzeme kullanarak tek veya çift yönlü görünmezlik üzerine çalışıyor. Saint Andrews Üniversitesi’nden konunun uzmanı Ulf Leonhardtat, planladığı projede ışığın kırılımını kullanacak. Işığın kırılmasının optik ilüzyonlara sebep olduğunu biliyoruz, örneğin serap; kırılan ışığın çöl toprağında gökyüzünün yansımasını göstermesi. Profesör Leonhardtat da benzer şekilde ışığı objenin etrafında bükerek engelin arkasındaki görüntüyü önde oluşturacak bir materyal elde etmeyi amaçlıyor, ancak matematik hesaplamaları ve uygun materyal geliştirme aşamasındalar henüz.
Tüplerle Ulaşım
Tüplü ulaşım, Çikolata Fabrikası ve Futurama‘da gördüğümüz bilimkurgu öğelerindendi. Tüplerle taşınmak varken neden yürüyesiniz? Yakın gelecekte tüp içinde oradan oraya kayacak gibi görünmüyoruz, ancak SpaceX gelecekte tüplerin önemli bir ulaşım aracı olacağını söylüyor. Elon Musk, uzaya roket fırlatmadığı veya elektrikli araba yapmakla meşgul olmadığı zamanlarda tüplü nakil sistemleri geliştirmek üzerine kafa yoruyor.
Hyperloop; hızlı, verimli, ucuz, kendi enerjisini üretebilen, olumsuz hava şartlarına ve depreme dayanıklı ulaşımı hedefleyen bir proje. Yolcular tüpün içine atlamak yerine tünelde 1220 km/h hızla süzülen bir kapsülde oturarak konforlu bir şekilde seyahat edecek. Tünellerin içine kapsüller göndermek çok fantastik bir fikir gibi gelmeyebilir, ancak pratikte sürtünme ve yeterli enerjinin üretilmesi gibi sorunlar ortaya çıkacak. Hyperloop kapsülleri hareketi, solar panellerden enerjilenen ve kapsülün önünden arkasına doğru hava pompalayan hava yastıklarıyla sağlayacak. Proje şu an yolda ve SpaceX’in California merkezindeki test alanının inşası Aecom şirketine verildi.
O değil de, Hyperloop’u Türkçe’ye “hız yuvarı” adıyla kazandıran hanginizdi?
Saptırıcı Kalkanlar (Güç Alanları)
Uzay gemisinin etrafına enerji kalkanı yapma fikrini unutun, enerji bir cismin etrafını saracak şekilde biçimlendirebileceğiniz bir araç değil. Foton torpidoları ve baş belası X-Wing‘lere karşı saptırıcı kalkan geliştirmek niyetindeyseniz daha akılcı yöntemler düşünmek zorundasınız. Gezegenimiz her an güneş rüzgarı bombardımanı altında ama yeryüzünün manyetik alanı sayesinde bu tehlikeden büyük oranda korunuyoruz. Birkaç araştırma grubu Dünya’nın magnetosferinden ilham alarak, elektromanyetizma kullanacak kalkan sistemleri geliştirmeyi önerdiler. Bu elektromanyetik kalkanlar, tıpkı magnetosfer gibi astronotların etrafını sararak onları güneş rüzgarlarından korumayı amaçlıyor.
Lazer Silahları
Işın silahı, kıyamet cihazları, Ölüm Yıldızı… Artık kovboy filmlerinin “dıkşın dıkşın”larının yerini bilimkurgu filmlerinin “ciyuv ciyuv”ları aldı. Ancak bunlar yeni teknoloji sayılmaz, ABD ordusu zaten bu tür silahlar kullanıyor. The LaWS (Laser Weapon System) 2014’te USS Ponce da dahil olmak üzere pek çok gemide test edildi. Droneları ve helikopterleri hedef alan yönlendirilmiş enerji silahları, testleri başarıyla geçtiler ve şu an USS Ponce’ta standart savunma silahı olarak kullanılıyorlar. Ayrıca deniz kuvvetleri, lazer silahını kara kuvvetlerinin de kullanabileceği şekilde geliştirmeye devam ediyor. Ne mutlu ki Birleşmiş Milletler’in Konvansiyonel Silahlar Sözleşmesi‘ne göre LaWS’ın doğrudan insanlara karşı kullanılması yasak. Savaşın da kuralları vardır, bilir misiniz?
Hava Olayları
Star Trek: The Next Generation ve diğer bilimkurgu yapımlarında bilim insanlarının tornadoları durdurduğunu veya diğer hava olaylarına müdahale ettiklerini gördük. Bilimkurguydu, izledik sevdik. Ancak insanın doğaya hükmedebildiğine dair kurgular bununla sınırlı değil. Bir bölgede tarımı köreltip ticaretten para kazanmaya çalışan gurupların varlığını iddia eden komplo teorilerinin yanı sıra, toprağın bereketini artırmaya yönelik yağmur duası gibi ritüeller de bu kurgulara örnek sayılabilir. Arizona ve Florida Merkez Üniversitesi’nde araştırmacılar bulutlara lazer ışını göndererek yağmur veya şimşek yaratmaya çalışıyor ve 25 cm ile 2 metre arasında değişen boylarda şimşekçikler çaktırmayı başardılar bile.
Amaçladıkları şeyde başarılı olmaları için tehlikeli test süreçlerini atlatmaları gerekiyordu. Lazerin menzili düşecek yıldırımın uzunluğundan büyük olmalıydı örneğin, aksi halde yıldırım lazer kaynağına düşebilirdi. Ayrıca bu yüksek enerjili lazer ışını hedefe ulaşmadan önce boşalmamalıydı. Bunları aşmak için yüksek enerji yoğunluklu lazer ışınını, daha düşük yoğunluklu ikinci bir lazer ışınına sararak gönderdiler. Asıl ışına hazne görevi gören bu ikinci ışın sayesinde daha uzak bir menzile ulaşabildiler. Araştırmacılar bu yöntemle 50 metrelik bir menzili aşabileceklerini söylüyorlar. Bu da dilediğimiz zaman geniş araziler üzerinde yağmur yağdırabileceğimiz anlamına geliyor.
Işınlanma
Geçmişte bilimkurgu yapımlarında ışınlanmayı genellikle maddenin bir yerden başka bir yere transfer edilmesi şeklinde görmüştük. Bilim bunu bir adım öteye götürdü ve maddeyi iletmek yerine maddeyi oluşturan atomaltı parçacıkların sahip olduğu bilgiyi hedefe aktararak, kaynaktaki maddenin aynısını hedefte elde etmeyi denediler. Delft Teknoloji Enstitüsü’nden bir araştırmacı ekip 2014 yılında, bir atomaltı parçacık çifti üzerinde yaptıkları deneyle Kuantum dolanıklık teorisini gerçeklemeyi başardı. Ancak deney çok kısa mesafede gerçekleştirildiği için, bilginin iletim hızının Einstein‘in öngördüğü şekilde ışık hızını aşıp aşamadığını ölçmek mümkün olmadı. İlerleyen zamanlarda benzer başarılı deneyler daha uzak mesafelerde de gerçekleştirildi.
Bunun günümüze uyarlaması elbette Star Trek‘in ışınlanma teknolojisi olmayacak, ancak bu uygulama çok yüksek hızlı bilgi iletimi sağlayacak ve kuantum bilgisayarları mümkün kılacak.
Uzay turizmi, tricorder, robot astronotlar-Robonotlar, warp sürücüleri, hizmetçi robotlar, klonlama, 3D hologram, zihin okuyan cihazlar, hatta uçan kaykaylar ve jetpackler gibi bilimkurgudan aşina olduğumuz pek çok teknoloji kapıda. On sene sonra bu yazıyı ne tür bir cihazdan okuyacağınızı tahmin edebiliyor musunuz? Ya da 30 sene sonra torununuzu pikniğe ne tür bir araçla götüreceksiniz?
Kimimiz gelecek teknolojileri tahmin etmede diğerlerine göre daha başarılı olabiliyor. Bilimkurgu yazarı ve biyokimya profesörü Isaac Asimov, 2014 Dünya Fuarı’nda görülebilecek muhtemel teknolojileri öngördüğü bir makaleyi 1964’te yayınlamıştı. Kablosuz cihazlar ve kahve makinaları kullandığımızı gördü. Donmuş gıdalar satın aldığımızı ve görüntülü arama yapabildiğimizi hayal etti. Onun hayalinde sürücüsüz arabalar geliştiriyorduk. 3D televizyondan bale gösterisi izliyorduk. “Yüzey teması en az olan ulaşım araçlarına yöneleceğiz” demişti; hayalinde Elon Musk‘ın Hyperloop ulaşımını geliştiriyorduk. Hatta bu teknolojilerin bazılarında ne kadar ileri olacağımıza dair nokta atışı tahminleri oldu: 2014 yılında robotların çok başarılı olmayacağını yazdı, Mars’a insansız araçlar göndereceğimizi ancak insanlı ziyaretlerin henüz planlama aşamasında olacağını bildirdi.
Bir bilimkurgu yazarı bunca şeyi doğru tahmin ettiyse, bugünün bilimkurgusu belki de yakın geleceğimize küçük bir pencere açar.
Hazırlayan: Sibel İnce