İran sineması, dünya arenasında kendine yer edinmeyi başarmış disiplinlerden. Toplumsal gerçekçilik, şiirsel anlatım ve derin karakter analizleriyle tanınsa da son yıllarda teknolojik ve kültürel sınırları aşarak bilimkurgu gibi yüksek bütçeli ve görsel efektlere dayalı türlerde de özgün eserler vermeye başladı. Tabii bilimkurgu türüne yaklaşımı da bu bağlamda belirli toplumsal ve felsefi soruları ele alıyor.
İran sineması, özellikle düşük bütçeli filmler ve minimalist anlatı tarzıyla tanınıyor. Kameranın görsel olarak sade bir biçimde kullanılması, doğal ışık tercihleri, sıradan karakterlerin yaşamlarına dair yapılan gözlemler ayırt edici özelliklerinden. Yönetmenler, teknik zorlukları aşmak için sembolizm ve metaforlar aracılığıyla zengin anlatılar oluşturuyor. Aynı zamanda, sansür ve toplumsal normlarla iç içe geçmiş bir sinematik ortamda yaratıcı çözümler üreterek bu engelleri aşmayı başarıyor. Bu bağlamda, İran sinemasındaki bilimkurgu filmleri de aynı estetik ve teknik temele dayanıyor; ancak filmler çoğunlukla distopya, felsefi sorular ve toplumsal eleştiriler eşliğinde sunuluyor.
Gelin İran’ın benzersiz sinematik diliyle çekilmiş bilimkurgu filmlerinden bazılarına daha yakından bakalım.
Tabiate Bijan (1974)

Tabiate Bijan, İran sinemasının önemli yönetmenlerinden Sohrab Shahid-Saless’in, doğduğu köyü ziyaret edip köyünün son gördüğü tarihten beri hiç gelişmediğini görünce yazıp çektiği bir film.
Şehirden çok uzakta yaşayan bir demiryolu makasçısının monoton yaşamını anlatan Tabiate Bijan, minimal diyaloglar ve uzun planlarla insanın içsel yalnızlığı ve yaşamın anlamı üzerine derin bir meditasyon yapıyor. Film, teknolojinin ve modernleşmenin etkilerini içsel bir düzeyde işliyor. Yaşlı makasçı Muhammed’in bir gün saati bozuluyor. Çok ücra bir bölgede yaşadığı için de tamir ettirmesi mümkün değil. Ancak bir süre sonra yaşadığı yerde zamanın hiç değişmediğini fark ediyor. Dış dünyada belki de insanlar çoktan başka gezegenlerde yaşamaya başladı, ama kendisi bu uzak bölgede dün neyse bugün de aynı denebilecek bir hayat sürüyor. Dolayısıyla zaman, aslında kendisi için geçersiz bir kavrama bürünüyor.
Safare Jadooi (1990)

Yönetmen Abdolhassan Davoodi, İran sinemasının fantastik, korku ve bilimkurgu türünde en çok eser vermiş yönetmenlerinden biri. Filmografisi de ağırlıklı olarak bu türde yapımlardan oluşuyor.
Bu yapımda ise evde oğlu Sina’ya sürekli şiddet uygulayan Dr. Reza Kamali’nin maceralarını izliyoruz. Evlerindeki çamaşır makinesi aslen bir robot ve yine Sina babasından dayak yiyor. Bunun üzerine robot, Sina’ya yardım etmek için Reza’yı zamanda geriye, kendi çocukluğuna gönderiyor.
2001 Inventor (1991)

Yönetmen Amir Tavassol’un hayranı olduğu Kubrick anısına İngilizce adlandırdığı film, Tahran’da fen lisesinde yatılı okuyan ama okuldan atılarak memleketine geri dönen Hadi’nin maceralarını anlatıyor.
Hadi, dersleri çok iyi olmasına ve hiç disiplin soruşturması geçirmemesine rağmen okuldan atılıyor. Tabii babası bu duruma bir anlam veremiyor. Ancak bir süre sonra gerçek ortaya çıkıyor. Hadi bir dâhi ve bazı tehlikeli olabilecek icatlar üzerinde çalışıyor.
Man Zamin Ra Doost Daram (1994)

Yine bir Abdolhassan Davoodi filmi var sırada. Bilimkurgu/komedi türündeki film, Dünya’ya gelen bir uzaylının Tahran’a iniş yaptıktan sonraki komik maceralarını takip ediyor.
Taksici Majid ile dostluk kuran uzaylı Zany, onun da telkinleriyle zaman zaman taksicilik yaparak insanlar ve insanlık hakkında önemli bilgiler elde etmeye çalışıyor. Ancak bir süre sonra aslında bir uzaylı olduğu anlaşılıyor ve hükümet yetkilileri peşine düşüyor.
Kakadu (1995)

Bu filmimiz ise kadın yönetmen Tahmineh Milani imzası taşıyor.
Evden kaçan küçük kız Golnar, kırsalda yürürken bir uzay gemisi görüyor. Gezegeni Kakadu’dan Dünya’ya gelen uzaylı, Golnar ile arkadaş oluyor ve ikili bir hafta sürecek bir maceraya yelken açıyor.
Tehran 1500 (2012)

Bu kez sırada bir animasyon var. Yönetmen Bahram Azimi tarafından çekilen animasyonda olaylar, 2121 yılının Tahran’ında geçiyor. Hicri 1500 yılına girilmek üzere. Huysuz ve yaşlı bir adam olan Akbar Agha, çocuklarının tüm ısrarlarına rağmen evinde ne bir hizmetçi robot ne de ileri teknoloji ürünü bir alet istiyor.
Ancak ilerleyen yaşı dolayısıyla artık her şeye gücü yetmiyor ve reddettiği teknolojiyi biraz da mecburiyetten dolayı istemeye istemeye kullanmak zorunda kalıyor.
Tomorrowland (2017)

Yine bir kadın yönetmen tarafından belgesel – drama estetiğinde çekilmiş yapım var sırada.
Sarvnaz Alambeigi imzası taşıyan filmde, kendi atomik yapısını değiştirerek boyutlar arası geçiş yapabilen bir adamın gittiği yerleri insanlara âdeta bir belgesel diliyle anlatmasını izliyoruz.
K9 (2020)

Vahid Vakilifar‘ın yazıp yönettiği film, gizemli bir doğa olayının yarattığı vahşete odaklanıyor. Ani bir güneş tutulması sonrası dünya karanlığa ve kaosa gömülüyor. Bunu tanrının mesajı olarak algılayan bir grup aşırılıkçı ise ülkeyi tüm suçlulardan “temizlemek” için harekete geçmekte gecikmiyor.
K9, İranlı yönetmen Vahid Vakilifar’ın bilimkurgu ile deneysel sinemayı harmanladığı dördüncü filmi.
Eunuch Khan (2021)

Yönetmen Abed Abest tarafından çekilen film, savaşın anlamsızlığına, şiddetin kendini yeniden üretmesine ve insan ruhu üzerindeki kırılgan etkilerine deneysel, hipnotik ve metaforik bir yaklaşımla ışık tutuyor.
1980’ler İran‑Irak Savaşı esnasında geçen film, “kurbanlarını kullanarak yeni kurbanlar yaratan” bir seri katili ele alıyor.
Mantagheye Bohrani (2023)

Ali Ahmadzadeh tarafından yazılıp yönetilen filmde, taksi şoförlüğü yanında uyuşturucu kuryeliği de yapan Amir’in bir gecelik macerasını izliyoruz. Bir kimya dâhisi olan Amir, kendisinden uyuşturucu isteyen insanların evlerine gidiyor, dertlerini dinliyor ve sonra da ihtiyaç duydukları kimyasalları hazırlıyor…
Görüldüğü gibi İran sineması, bilimkurgu açısından özgün bir yere sahip. İranlı yönetmenler, geleneksel sinema anlayışı ile modern teknolojiyi birleştirerek özgün ve düşündürücü yapımlar ortaya çıkarmayı sürdürüyor…