Yönetmen: Ei Aoki
Bölüm Sayısı : 13 + 13
Yayın Tarihi : 2014-2015
“O gün er geç gelecek olsa da hala kendimi buna hazırlayacak zamanım olmadığını hissediyorum. İşte o gün geldiğimde içimde ne türden bir pişmanlık olacağını bilmiyorum. Ama bildiğim tek bir şey varsa, o gün geldiğinde hiçbir şey yapmadan oturmanın getireceği yükü asla kabullenemeyecek oluşumdur.”
Alternatif geçmişin 1972 yılında, Ay’da Mars’a açılan bir hiperuzay geçidi keşfedilir. Mars’ın antik uygarlıklarının kalıntılarına ulaşan insanlar bunu yeniden kullanılabilir hale getirmeye başlarken, aslında insanlığın en büyük trajedisini yaratacaklarının farkında değillerdir. Mars’a yerleşen insanlar Aldnoah adlı enerji kaynağının müthiş potansiyeline kapılarak insanlığın geri kalanından uzaklaşmaya ve kendilerini Marslı olarak görmeye başlarlar. Zira bu büyük gücü insanlıkla paylaşırlarsa, bunun eninde sonunda onların sonunu getireceğine inanmışlardır.
37 seçkin klanlık bir hiyerarşiye dayanan Vers İmparatorluğu, şu ya da bu şekilde hala Dünya’daki yaşamsal kaynaklara bağımlı olduğundan Dünya ve Mars arasındaki ilişkiler uzun süre bir soğuk savaş seviyesinde seyreder. Fakat bu da bir noktada Vers’in Dünya’yı kesinkes kendi kontrolüne almak istemesi ve gezegenler arası bir savaşın patlak vermesine neden olur. 1999’daki bu ilk çatışma sırasında Ay’daki hiperuzay geçidi, Ay’ın kendisi ile birlikte yok olur. Ay’ın kalıntıları yağmur gibi Dünya’ya yağarken oluşan yıkım, gezegenin büyük bir kısmında yaşamın sona ermesine yol açar. Dahası bu ilk temas sırasında insanlar, Vers’in her biri bir şehri tek başına yıkabilecek güce sahip durdurulamaz savaş makineleri olan ve Aldnoah Sürücüsü kullanan Vers Kataphrakt‘larının acı kuvveti ile ilk kez karşı karşıya gelirler.
Bu büyük yıkım uzun vadede hiperuzay geçidinin yok olması sebebiyle net bir zafere dönüşmez. İnsanlık ise elinden gelen en hızlı şekilde askeri bir yığınağa giderek yeni bir istila girişimine karşı hazırlanmaya başlamıştır. Öte yandan Aldnoah teknolojisi sadece Mars’daki teknolojiye temas kuranlarca aktif hale getirilebildiğinden, ellerindeki yegane askeri önlem limitleri sınırlı Asimov Sürücüsü kullanan kendi Kataphrakt’larıdır. 2014 yılına gelindiğinde yeni bir gezegenlerarası savaşı önlemek isteyen ve Vers tahtının varisi olan prenses Asseylum Vers Allusia, Dünya’ya yönelik barış gezisini duyurduğunda bu iki tarafın da birbirine olan güvensizliğini doruğa çıkartmıştır. Ordu mensubu ablasıyla yaşayan ve günlerini diğer sınıf arkadaşlarıyla Kataphrakt tatbikatları yaparak geçiren öğrenci Inaho Kaizuka, prensesin geçit töreni sırasında teröristlerce suikaste maruz kaldığına tanık olur ve aradan bir saat bile geçmeden yörüngedeki klanlar dünyaya yönelik bir karşı saldırıya girişir.
Saatler içerisinde dünyanın tüm başkentleri Vers klanlarının Kataphrakt’ları tarafından istila edilir. (evet, Ankara da dahil) Inaho ise aynı sıralarda şehrini yakıp yıkan ve geçilemez bir enerji bariyeri kullanan düşman Kataphrakt’ının zayıf noktasını çözmeye uğraşırken, aynı zamanda prensese yönelik suikastin Vers istilasını başlatmak için yürütülmüş bir komplo olduğunu öğrenir. Olaylar ise onu kaçınılmaz şekilde, bir bilim insanının Vers imparatorluğu ile temas kurmak için Mars’a yolladığı ve yıllardır orada kraliyet ailesinin bir hizmetkarı olarak yaşayan Slaine Troyard ile karşı karşıya getirecektir.
Cyberpunk animelerinin son dönemdeki en önemli örneği Psycho Pass başta olmak üzere birçok bilimkurgu yapımına imza atan senarist Gen Urobuchi‘nin acımasız, karanlık ve kaotik tarzını devam ettirerek yazım aşamasına katkı sağladığı yapım, yazarın aynı ekoldeki diğer bir eseri olan Fate Zero ve acımasızlığıyla izleyicileri dehşete düşüren Ga Rei Zero‘nun yönetmeni Ei Aoki tarafından yönetiliyor. Müzikler, klasik müzik ve tekno tınılarını başarıyla harmanladığı Gundam Unicorn‘daki başarısıyla dikkat çeken Hiroyuki Sawano‘ya aitken, From The New World, Space Brothers, Fractale ve özellikle Sword Art Online gibi bilimkurgularla hatırlanabilecek olan A-1 stüdyosunun çalışmasında ortaya koyduğu görsel kalite, yapımın üzerinden geçen birkaç yıla rağmen dün çıkmış gibi izlenebilmesini sağlamakta.
Aldnoah Zero, atmosferindeki acımasızlık kadar bunun başrol karaktere yansıması yönüyle de izleyicisini şaşırtıyor. Düşmanlarının hareketlerini ve saldırılarını inceleyerek bulduğu ilk belirgin zayıf nokta üzerinden saldıran ve bunu yaparken zerre merhamet belirtisi göstermeyen Inaho, böyle bir karakter tipolojisine çok alışık olmadığımızdan ötürü bu durum birçok yerde serinin genellikle Mobile Suit Gundam gibi empati bağı üzerinden savaşı resmeden yapımlarla arasına mesafe koyma çabasının bir ürünü olarak görünüyor. Düşman taraftaki Slaine ise ironik şekilde bu tür bir senaryonun başka bir yazar tarafından yazılsa seçilecek baş karakteri gibi duruyor. Geçmişinde bolca acıya maruz kalmasına rağmen, bir şeyleri düzeltmeye çalışan, sevilmeye ve kabul görmeye uğraşan bir karakter kendisi. Öte yandan savaş Inaho’yu kişilik anlamında değiştirmezken, Slaine için bu pek de öyle olmuyor. Zıt iki karakterin karşılaşmalarının sinerjisi seriyi en azından ilk sezonda oldukça ilginç kılıyor.
Mekanik konseptler son derece başarılı. Asimov Sürücüsü kullanan Kataphrakt’lar sadece balistik silahlar kullanabiliyor ve Vers Kataphrakt’larının her açıdan gerisindeler. Vers Kataphrakt’ları ise seri üretim modelleri olmamasına karşın her biri farklı karakteristiğe sahip oldukça güçlü modeller. Inaho’nun aradaki muazzam güç farkını eşitleyebilmek için çeşitli akıl oyunlarına ve -her ne kadar pek adil sayılmasa da- tuzaklı stratejilere başvurması, özetle her iki bölümlük mini arc’ın sonlarına değin av ve avcının belirsiz olması serinin sıradan bir aksiyona dönüşmesinin önüne geçiyor.
Serinin, aslında olası bir devam sezonu olmaksızın yazıldığı sonucuna varmak pek de zor değil. Bu nedenle hikaye bir savaş ekseninde anlatılırken savaşın arka planında yatandan ziyade acımasız bir başrol karakteri yoluyla düşmanı öldürerek empatisiz bir çatışma ortamı yaratmayı hedeflemiş görünüyor. Aslında böyle bir hikaye için ilginç sayılabilecek birçok yan karakter de kadroda mevcut. Öte yandan hikayenin sadece Gen Urobuchi değil, aynı zamanda birkaç farklı yazarın da eklemeleriyle ilerlemesi, tüm senaristlerin mutabık kaldığı bir şekilde olay örgüsünün Inaho, Slaine ve Asseylum eksenine oturtulması sebebiyle Aldnoah Zero’yu 2. sezonda büyüsünü yitiren bir seri olarak değerlendirmek mümkün. Zira bu durum, hikayedeki olayların karakterlere göre eğilip bükülmesine yol açmış. Dahası hikayeyi anti klimatik ve kesin bir şekilde bitirmek varken sırf tuttuğu için yeni sezonla devam ettirmek de yanlış bir tutum olarak göze çarpıyor. Yine de 2. sezonun, ilkine nazaran aksiyon açısından çok daha tatmin edici olduğunu söylemek pek de yanlış bir tespit sayılmaz.
Özetle Aldnoah Zero sıkıcı olmayan, kaos, aksiyon ve stratejileri harmanlayan bir savaş draması olmayı birçok son dönem yapımından daha iyi başarıyor. Balistik silahlara dayalı savaş mantığı ve acımasız bir karakteri odağına alması yüzünden esinlenmiş değil, esin vermiş (bkz. Mobile Suit Gundam: Iron Blooded Orphans) bir yapım olduğunu bile söylemek mümkün. Öte yandan birçok iyi fikre sahip olmasına, epik müziklerle aksiyonunun cuk oturmasına, genel olarak pek örneğini görmediğimiz bir alternatif geçmiş hikayesinden türetilmesine, orijinal bir hikaye olmasına ve ayrılan zamanın karşılığını sonuna dek vermesine karşın çok daha iyi olabilecekken sadece “ortalamanın bir tık üstü” şeklinde değerlendirilirse haksızlık edilmemiş olacaktır.
Hazırlayan: Hamit Gökalp