Dünya’nın dış katmanı (üzerinde yürüdüğümüz katı kabuk), tıpkı kırılmış bir yumurta kabuğu gibi parçalardan oluşur. Bu parçalar, yani tektonik levhalar, yılda birkaç santimetre hızla gezegenin etrafında hareket eder. Bazen bu levhalar bir araya gelerek bir süperkıta oluşturur ve bu süperkıta parçalanmadan birkaç yüz milyon yıl boyunca varlığını sürdürür. Ardından levhalar tekrar dağılır ve birbirlerinden uzaklaşır. Ta ki 400–600 milyon yıl sonra yeniden birleşene kadar. Son süperkıta Pangea, yaklaşık 310 milyon yıl önce oluştu ve 180 milyon yıl önce parçalanmaya başladı. Bir sonraki süperkıtanın 200–250 milyon yıl içinde oluşacağı öngörülüyor. Bu da şu anda mevcut süperkıta döngüsünün ortalarında olduğumuz anlamına geliyor.
Asıl soru şu: Bir sonraki süperkıta nasıl ve hangi nedenlerle oluşacak?
Bilim insanları dört temel senaryo öne sürüyor: Novopangea, Pangea Ultima, Aurica ve Amasia. Her senaryo farklı varsayımlara dayanıyor, ancak hepsi Pangea’nın nasıl ayrıldığına ve günümüzde kıtaların nasıl hareket ettiğine bağlı. Pangea’nın parçalanması, bugün hâlâ açılmaya ve genişlemeye devam eden Atlantik Okyanusu’nu oluşturdu. Buna karşılık Pasifik Okyanusu daralıyor ve kapanıyor. Pasifik’in kenarlarında, “ateş çemberi” olarak bilinen dalma-batma bölgeleri yer alıyor. Burada okyanus tabanı kıtasal levhaların altına dalıyor, Dünya’nın iç kısmına doğru iniyor ve geri dönüştürülerek volkanik püskürmeler olarak ortaya çıkabiliyor. Atlantik’te ise yeni okyanus tabanı üreten geniş bir okyanus yükseltisi bulunuyor. Ancak yalnızca iki dalma-batma bölgesi var: Karayipler’deki Küçük Antiller Yayı ve Güney Amerika ile Antarktika arasındaki Scotia Yayı.
Şimdi gelin bilim insanlarının bahsettiği en olası dört senaryoyu tek tek inceleyelim ve gezegenimizin gelecekteki olası görünüşünü anlamaya çalışalım…
Novopangea

Günümüz koşulları varlığını korursa, yani Atlantik açılmaya ve Pasifik kapanmaya devam ederse bir sonraki süperkıta Pangea’nın tam karşısında oluşacak.
Amerika kıtaları, kuzeye sürüklenen Antarktika ile çarpışacak, ardından önceden birleşmiş Afrika-Avrasya’ya eklenecek.
Ortaya çıkacak bu yeni süperkıtaya Novopangea ya da Novopangaea adı veriliyor.
Pangea Ultima

Atlantik’in açılması yavaşlayabilir ve sonunda tersine dönüp kapanmaya başlayabilir. Atlantik’teki iki küçük dalma yayı, Amerika kıtalarının doğu kıyıları boyunca yayılabilir.
Böylece Amerika, Avrupa ve Afrika yeniden birleşerek Pangea Ultima adlı süperkıtayı oluşturabilir.
Bu süperkıta, devasa bir Pasifik Okyanusu’yla çevrili olurdu.
Aurica

Atlantik yeni dalma bölgeleri geliştirse ki bu şu an gerçekleşiyor olabilir, hem Pasifik hem de Atlantik kapanır. Bu durumda yerlerine yeni bir okyanus havzası oluşmak zorunda kalır.
Bu senaryoya göre Hindistan’ın batısından Arktik’e kadar uzanan Pan-Asya yarığı açılır ve yeni bir okyanus oluşturur. Bunun sonucunda Aurica adlı süperkıta meydana gelir.
Avustralya, kuzeye sürüklendiği için yeni kıtanın merkezinde yer alır. Doğu Asya ve Amerika kıtaları Pasifik’i kapatırken, Avrupa ve Afrika da Atlantik’in kapanmasıyla Amerika kıtalarına yeniden katılır.
Amasia

Son senaryo ise tamamen farklı bir geleceği öngörüyor. Afrika ve Avustralya da dâhil olmak üzere birçok tektonik levha şu anda kuzeye doğru hareket ediyor. Bunun, Pangea’nın mantoda bıraktığı anomaliler nedeniyle gerçekleştiği düşünülüyor.
Bu kuzeye yönelim devam ederse, Antarktika hariç tüm kıtalar sonunda Kuzey Kutbu çevresinde toplanarak Amasia adlı süperkıtayı oluşturur.
Bu durumda Atlantik ve Pasifik büyük ölçüde açık kalır.
Sonuç

Bu dört senaryodan Novopangea‘nın en olası senaryo olduğu düşünülüyor. Bu, günümüz kıta levhası kayma yönlerinin mantıksal bir devamı; diğer üçü ise başka süreçlerin devreye girdiğini varsayıyor. Aurica için Atlantik’te yeni dalma bölgelerinin oluşması, Pangea Ultima için Atlantik açılmasının tersine dönmesi ya da Amasia için Pangea’nın Dünya’nın iç kısmında bıraktığı anomaliler gerekiyor.
Dünya’nın tektonik geleceğini araştırmak, bilgimizin sınırlarını zorlamamızı ve gezegenimizi şekillendiren süreçleri düşünmemizi sağlıyor. Bu da bizi Dünya sistemini bir bütün olarak ele almaya ve şu soruları sormaya yönlendiriyor: Bir sonraki süperkıtanın iklimi nasıl olacak? Okyanus sirkülasyonu nasıl ayarlanacak? Yaşam ne yönde evrimleşecek ve bu yeni koşullara nasıl uyum sağlayacak?
Kaynak: Science Alert