Bilimkurgu, edebiyat ve sinema dünyasında diğerlerine kıyasla görece geç ilgi görmeye başlamış bir türdür. Teknolojinin baş döndürücü gelişimiyle birlikte bu ilgide gözle görülür bir artış yaşansa da, bilimkurgu uzun yıllar boyunca görmezden gelinmiş, hatta küçümsenmiştir. Bugün bile ön yargılarla boğuşan bir türden bahsediyoruz. Siz bir de ilk ortaya çıktığı zamanlarda nasıl zorluklarla karşılaştığını hayal edin. “Şeytan işi bu!”, “Hayal âleminde yaşıyorsun,”, “Bunu ancak bir deli düşünebilir,” gibi küçültücü ve dışlayıcı sözler, dönemin bilimkurgu yazarlarına, yönetmenlerine ve hayal gücünü zorlayan bilim insanlarına yöneltilen ifadelerden yalnızca birkaçıydı.
Ancak zaman, her daim olduğu gibi kendi doğrularını ortaya koydu. Akıl, mantık ve hayal gücünü birleştirerek geleceği öngörmeye çalışanlar sonunda haklı çıktı. Bugün elimizin altında olan telefonlar, bilgisayarlar, televizyonlar, kablosuz iletişim teknolojileri bir zamanlar “saçmalık” olarak görülen fikirlerin vücut bulmuş hâli. Ve tüm bu gelişmeler, geçmişte bilimkurguya burun kıvıranlara âdeta sessiz bir gülümsemeyle cevap veriyor.

Peki neden bilimkurgu? Neden bu türü önemsemeliyiz?
Bu sorunun yanıtı çok katmanlı. Her şeyden önce bilimkurgu, insanın hayal gücünü harekete geçirir ve farklı düşünme biçimlerini keşfetmesine olanak tanır. Bir sorunu ele alırken tek bir çözüme bağlı kalmak yerine alternatif yolları görmeyi sağlar. Hayal etmekle geleceği düşünmek arasında güçlü bir bağ kurar ve bu bağ da bilimkurgunun temelini oluşturur. Bugün elimizdeki akıllı telefonlar, robot teknolojileri veya uzay yolculukları bir zamanlar yalnızca kurguydu. En basitinden 19. yüzyılın sonunda, elinizdeki küçük bir cihazı kullanarak dünyanın öbür ucundaki biriyle anlık iletişim kurabileceğinizi söyleseydiniz size kimse inanmazdı.
İşte bu noktada bilimkurgu, bilim insanlarının da ilham kaynağı oldu. Bilimsel gelişmelerin arkasında yalnızca laboratuvarlar ve formüller değil, güçlü bir hayal gücü de vardır. Günümüzde bizi şaşırtan pek çok teknolojik buluş, bir zamanlar bilimkurgu yazarlarının sayfalarında yaşam buldu. Bilimkurgunun yalnızca bilgi ya da öngörü üretmekle sınırlı olduğunu düşünmek de türü dar bir çerçevede değerlendirmek olur. Hayali gezegenlerde dolaşırken ya da zamanda yolculuk yaparken hem eğlenir hem düşünürüz. Bu evrende bizim gibi düşünen, tartışan, gülen, üreten insanlarla bir araya geliriz. Bilimkurgu kulüpleri, etkinlikleri, sohbet grupları da bu paylaşımın birer uzantısıdır. Kimi zaman bir film gösteriminde, kimi zaman bir kitap kritiğinde bir araya gelen insanlar, bilimkurgu sayesinde anlamlı ilişkiler kurar.

Ancak bilimkurguyu yalnızca bir eğlence ya da öngörü aracı olarak tanımlamak yeterli değildir. Bilimkurgu, toplumsal yapılarla, bireysel psikolojiyle, politik sistemlerle ve kültürel dönüşümlerle de yakından ilgilidir. Geleceğe dair senaryolar üretirken aslında bugünü anlamaya çalışır. İnsanlığın karşılaşabileceği krizleri önceden sezerek bizi uyarır; bazen distopik tablolarla korkutur, bazen umut dolu ütopyalarla yüreklendirir. Bu yönüyle de aynı zamanda bir düşünme biçimidir.
Arthur C. Clarke’ın 2001: Bir Uzay Destanı, George Orwell’in 1984’ü, Jules Verne’in Ay’a Seyahat’i, Jules Verne’in Denizler Altında 20.000 Fersah’ı bir kurgudan daha fazlasıdır; sosyopolitik analizler, teknoloji eleştirileri ve insan doğasına dair öngörüler de içerir. Günümüzde dahi bu metinlerin ne kadar isabetli saptamalarda bulunduğunu görebiliyoruz. Tabii ki her öngörü doğru çıkmaz. Buzdağının görünmeyen kısmında sayısız “ıska” vardır. Ama esas mesele, ne kadarının gerçekleştiğinden ziyade insan zihninin o olasılıkları yaratabilmesidir.

Üstelik bilimkurgu, geleceği hayal etmenin yanı sıra geçmişe de ışık tutar. Hakeza alternatif tarih kurguları, uygarlıkların evrimini anlamaya çalışan senaryolar, günümüz sorunlarına dair paralel anlatılar türün en güçlü damarlarındandır. Uzun lafın kısası bilimkurgu, “uçuk kaçık” fikirlerin toplandığı bir alandan ibaret değildir. Yaratıcılığı tetikler, bilimsel çalışmaları destekler, toplumsal eleştiriler sunar ve insanı düşünmeye davet eder. Çok yönlülüğüyle, zihni harekete geçiren yapısıyla ve hem bireysel hem de kolektif düş gücünü canlı tutmasıyla kesinlikle hak ettiği değeri görmelidir.
Çünkü bilimkurgu, düşünmeyi seven herkes içindir.