thanos marvel

Thanos’un Planı Ne kadar Doğru?

Endgame öncesi dönem, Marvel Sinematik Evreni‘nin kuşkusuz en iyi dönemiydi. 22 filmde ilmek ilmek işlenen olay örgüsü, ayrıntılı şekilde tüm motivasyonları ve dönüşümleri anlatılan karakterleri ve zincirin halkası gibi birbirini tamamlayan güçlü filmleriyle tarihin en büyük sinema olaylarından biriydi. Toplamda 32 milyar dolar hasılat yapan filmlerin her biri izleyiciler tarafından çok sevildi. Endgame ile biten dönem, üç faza ayrılıyor. Üçüncü fazda yer alan Avengers: Infinity War filmiyse çoğu otorite ve izleyiciler tarafından ilk dönem ve üç fazın en iyi filmi olarak kabul ediliyor. 8,4/10’luk IMDb puanı da bunu ispatlıyor.

Infinity War öncesi hikâye iyice dağılmış durumdaydı. Avengers ekibi Civil War filmiyle birbirine düşman kesilmiş, Thor ve Hulk uzayda kaybolmuş, Spider-man ve Black Panther olayları dallandırmış ve üstüne dönemin ‘Final Boss’u diyebileceğimiz Thanos da artık evrene doğrudan dâhil olmuştu. Bu kadar dağınık olayların ve karakterlerin nasıl toplanacağı merak konusuydu. Ancak Captain America: Winter Soldier ve Captain America: Civil War filmleriyle çok başarılı işler çıkaran Russo Kardeşler, Infinity War’da evreni çok basit ama ustaca bir hamle ile topladı ve her biri başrol olan onca karakteri hiçbiri eğreti durmayacak şekilde bir araya getirdi. Olayın merkezine ise kötü adam Thanos’u koydu. Onu evrende bir yolculuğa çıkardı ve her gittiği yerde farklı bir Marvel kahramanı ile kapıştırdı. Finali ise Vakanda’da yaptı. Bu basit ama dâhiyane matematik, filmin onca dağınık olay ve karaktere rağmen derli toplu bir kurguyla gösterime çıkmasını sağladı.

Filmin merkezinde kötü adam Thanos’un olması başka ve belki de beklenmedik bir durumu da kendiliğinden yarattı. Filmde en çok empati kurulan karakter Thanos oldu. Thanos’un motivasyonu, felsefesi ve amacı insanlar tarafından tartışıldı ve hatta bazılarınca benimsendi. Peki neydi Thanos’un amacı? “Kaynaklar sınırlı, nüfus sürekli artıyor. Bu yüzden evrendeki canlıların yarısını yok edersem kalanlar bolluk içinde yaşar.” Bunun için de evrendeki tüm gücü içeren sonsuzluk taşlarını topluyordu. Tabii bu bakış açısı hemen tartışmaya açıldı. Hatta iktisat profesörleri bile bu konuda demeçler verdi. İlginç bir şekilde Marvel’in kendi sosyal medyasında yaptığı ankette bile Thanos’u haklı bulanların oranı daha yüksekti.

Peki, Thanos’un planı ne kadar doğruydu? Haydi gelin parmaklarımızı şıklatıp Thanos’un planını mercek altına alalım.

Thanos’un düşüncesi aslında Malthusçu bir argüman. 18. yüzyılda iktisatçı ve filozof Thomas Malthus da şöyle diyordu: “Nüfus geometrik artar, kaynaklar aritmetik. Sonuç: kıtlık, savaş, açlık ve kitlesel ölümlerdir.” Ne var ki Malthus’un bu hipotezi 20. yüzyılda yanlışlandı. Çünkü nüfusun artması, yalnızca tüketimin değil, üretimin de artması demek. Örneğin bugün ABD’nin yıllık toplam üretimi, Sanayi Devrimi öncesi dönemdeki tüm devletlerin toplam üretiminden fazla. Dünya tarihinde en çok gıda, giyim ve barınma gibi temel ihtiyaçlara yönelik üretim yapılan dönem bu dönem. Üstelik, yine Sanayi Devrimi öncesi dünyada lüks olarak görülen gömlek, ceket; peynir ve ekmek gibi en basit ürünler bile bugün hemen herkese ulaşabiliyor.

Diyelim ki Thanos parmaklarını şıklattı ve nüfusun yarısını sildi. Doğum oranı kaldığı yerden devam eder. Yani bir süre sonra nüfus yeniden eski seviyeye ulaşır. Bu durumda ya Thanos her 50 ila 100 yılda bir parmak şıklatmalı ya da nüfus artışının ve bilinçli tüketim eksikliğinin refah, eğitim düzeyi, doğum kontrolü gibi temel nedenlerini çözmelidir. Çünkü birdenbire %50’lik bir nüfus kaybı, tüm üretim zincirini çökertir. Tarımda çiftçilerin yarısı yok olursa gıda üretimi azalır. Pilotlar, makinistler, şoförler yok olursa ulaşım ve nakliye ortadan kalkar. Sağlıkta doktorlar ve hemşireler yarıya iner. Enerji, su, iletişim sistemleri aksar veya çöker. Yani Thanos’un planı aslında refahı arttıramaz, sadece kaos yaratır.

Dünyada şu anda 8 milyar insan yaşıyor. Diyelim ki Thanos insanlığı bolluk bereket içinde yaşatmak düşüncesiyle parmaklarını şıklattı ve insan nüfusu 4 milyara düştü. Peki, insan nüfusu hangi yılda 4 milyardı? 1975’te. Evet, yalnızca 50 yıl öncesinin nüfus oranına döndük. 50 yıl önce dünya bolluk bereket içinde miydi? Afrika’da kronikleşmiş bir açlık ve susuzluk, bunların yanı sıra da iç savaşlar vardı. Uzak Asya ülkelerine kaos ve kıtlık hâkimdi. Soğuk Savaş en hareketli günlerindeydi. Vietnam Savaşı yeni bitmiş, ülkemiz ise soykırıma uğrayan soydaşlarımızı kurtarmak amacıyla Kıbrıs Barış Harekatını yeni yapmıştı. Sağ – Sol olayları yüzünden her gün insanlarımız çatışıyor, ölümler meydana geliyordu. Dünyadaki gelir adaletsizliği, ırkçılık ve toplumsal gerilim ise günümüzdekinden çok daha beterdi…

Demek ki sorun kaç kişinin yaşadığından ziyade nasıl yaşadığı. 8 milyar insan adil, sürdürülebilir şekilde beslenebilir. Ancak şu an dünya gıdasının %30’u çöpe gidiyor. Kaynaklar adil dağılmıyor. 8 milyarın %10’u, servetin %90’ını elinde tutuyor. Thanos ise sistemin bu adaletsizliğine değil, nüfusun varlığına savaş açıyor. Dünyadaki adaletsizliğin bedelini bunda suçu olmayanlara ödetmeye çalışıyor. Ayrıca, kitlesel yok oluşlardan sonra insanlığın üreme hızının arttığı da tarihsel ve istatistiksel bir gerçek. Büyük veba salgını döneminde dünya nüfusu 475 milyon dolayındaydı. Yüz yılda dünya nüfusu 350 milyona kadar geriledi. Peki yeniden 475 milyona çıkması ne kadar sürdü dersiniz? 100 yıldan daha az. Nüfusun -hem de o günün kötü yaşam koşullarında- 150 milyon artması için normalde yüzlerce yıl gerekiyordu. İnsanlık, büyük vebadan yüz yıl sonra eski nüfusuna hızla ulaştı.

Buradan yola çıkarak, bir anda 4 milyara inecek nüfusun yeniden 8 milyar olması bu kez 50 yıl bile sürmeyebilir. Eğer 4 milyar insanla daha iyi bir dünya mümkün olsaydı, 1975’te cenneti yaşardık. Evet, Thanos’un kaygıları gerçek. Bilinçsiz ve aşırı nüfus artışı ciddi bir sorun. Kıt kaynakların adaletsiz ve bilinçsiz kullanımı ve ekosistemin çöküşü de öyle. Ne var ki Thanos’un buna bulduğu çözüm bilimsel, etik ve sürdürülebilir değil…

Halil Alpaslan Hamevioğlu

İçsel yolculuğuna 1980'de Polatlı'da başladı. 80'ler ve 90'ların göbeğinde yetişti. O devrin her bireyi gibi bilimkurguyu video kasetlerden tanıdı. Sonra özel kanallar geldi. Hayal dünyası iyice genişledi. Eh, gerçek yaşamında da dünyanın içinden geçtiği dönüşümü gördü. Sovyetler'in bitişini, Berlin Duvarı'nın yıkılışını, popüler kültürün tüm dünyayı etkisi altına alışını... Bir gün okulu bitti ve hem gördüklerini hem de yaşadıklarını yeni nesillere aktarmak istedi. Öğretim görevlisi oldu. Gazi Üniversitesi’nde başlayan, Başkent Üniversitesi’nde devam eden öğreticiliğinde ülke sınırlarını aştı ve kendini Amsterdam Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde buldu. Yazmayı hep sevdi. Âşık olduğu bilimkurgu ile yazma hobisini ise burada birleştirdi.

İlginizi Çekebilir

dunya kita hareket

Gelecekte Dünya Nasıl Görünecek?

Dünya’nın dış katmanı (üzerinde yürüdüğümüz katı kabuk), tıpkı kırılmış bir yumurta kabuğu gibi parçalardan oluşur. …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir