Dünyanın belki de en bahtsız ülkesi, son kırk yılda iki süper gücün işgaline uğrayan, iç savaşları ve toplumsal bunalımları bitmek bilmeyen Afganistan’dır. Sovyet işgali sırasında yaptığı direnişle ülkeyi kurtaran Taliban yönetimi, sonrasında iktidarı da eline aldı ve çok katı kurallarla dışa kapalı bir yönetim anlayışı getirdi. 2001 yılındaki ABD operasyonunun ardından Taliban yönetimden uzaklaştı ve daha demokratik bir yönetim başa geldi. Ancak ülkenin geri kalmışlık, yoksulluk ve toplumsal cehalet gibi çok önemli sorunları vardı. Bunların çözümü için o dönemde başa geçen Hamid Karzai yönetimi ciddi bazı atılımlar yaptı. Eğitim ve kültür – sanat da bunlar arasındaydı.
Bu dönemde Afganistan’da kültürel anlamda kısa süren bir özgürlük dönemi başladı. 2002 ile 2020 arasında, sinema bu özgürlüğün simgelerinden biri hâline geldi. Başkent Kabil’de film okulları açıldı, festivaller düzenlendi ve Afgan yönetmenler uluslararası alanda tanınmaya başladı. Bu dönemin simge filmlerinden biri, Siddiq Barmak’ın yönettiği Osama (2003) oldu. Taliban rejimi altında bir kız çocuğunun erkek kılığına girerek hayatta kalmaya çalışmasını konu alan film, hem Afganistan içinde hem de dışında büyük yankı uyandırdı. Afganistan sineması, onlarca yıl süren savaş, işgal, sansür ve yoksunlukla çevrelenmiş bir kültürel coğrafyada kök salmaya çalışan nadir bir sanat alanı oldu. Bu zorlu koşullar altında üretilen filmler genellikle savaşın, kadınların, çocukların ve toplumsal çöküşün dramını işlerken, bilimkurgu gibi tür sinemasına giren eserler neredeyse hiç üretilmedi.

Peki savaşın ve yoksulluğun gölgesindeki bir ülkede, bilimkurgu ve süper kahraman sineması mümkün mü? 2016 yapımı Faceless, Afgan sinemasında bu soruya verilen cesur bir yanıt. Yönetmen Ali Akbar Akbar Kamal’ın imzasını taşıyan film, yalnızca teknik yetkinlikleriyle değil, sinemasal bir direnişin simgesi olmasıyla da dikkat çekiyor. Faceless, bu açıdan Afgan sinemasında bir kırılma noktası. Klasik bir süper kahraman hikâyesi gibi görünse de aslında toplumsal yozlaşmaya, bireyin yalnızlığına ve sistemin çöküşüne karşı bir direniş anlatısı. Karanlık atmosferi ve tempolu aksiyon sahneleriyle Afgan sineması için radikal sayılabilecek bir yapıt.
Film, küçük kardeşiyle birlikte yaşayan ve hayat mücadelesi veren genç Sameer’in hikâyesini anlatıyor. Disleksi hastası olması nedeniyle eğitim hayatında zorluklar yaşayan Sameer, şiddet dolu sokaklarda kendini savunmak için dövüş sanatlarına yöneliyor. Bir gün harabe bir kalede bulduğu gizemli bir kolye sayesinde zamanı yavaşlatma gücü kazanan Sameer, bu yeteneğini suçla ve adaletsizlikle mücadele için kullanmaya başlıyor. Çok eski ve gelişmiş bir uygarlığın kalıntısı olan bu kolye sayesinde bir süper kahramana dönüşüyor. Tabii bu dönüşüm, onu hem bir halk kahramanına hem de suç örgütlerinin hedefi hâline getiriyor.

Faceless, Afganistan’dan çıkan ilk süper kahraman ve ilk bilimkurgu öğeleri içeren film olma özelliğini taşıyor. Bu türün ülkede gelişmemiş olmasının pek çok nedeni var. Düşük bütçeler ve teknik yetersizlik, sansür ve muhafazakâr kültürel yapı, gerçekçilikle sınırlandırılmış sinematik anlatı biçimleri en önde gelen nedenlerden. Bilimkurgu sinemasının Afganistan gibi bir ülkede zorlukla ortaya çıkmasının başka bir nedeni de seyirci beklentisi. Toplumun büyük kısmı sinemayı ya dini ya da realist bir pencereyle değerlendirmeyi tercih ediyor, spekülatif ya da fütüristik kurguya uzak. Bu nedenle Faceless, hem içerik hem de form açısından bir tür devrim. Birkaç istisnai deneme dışında Afganistan’da bilimkurguya rastlamak zor. Hatta başka tür sineması örnekleri de yok denecek kadar az. Zolykha’s Secret gibi korku – gerilim türünde tekil işler ya da Buz-e-Chini gibi animasyon örnekleri bu az sayıdaki yapımların başında geliyor. Ancak tür bilinci anlamında Faceless’in yanına yaklaşan başka bir çalışma yok.
Faceless gerçekten de Afganistan’ın ilk bilimkurgu ve süper kahraman filmini çektiğini bilen bir ekibin işini ciddiye alarak ürettiği bir yapım. Üstelik Afgan sinemasının bilimkurgu, korku, fantastik ya da aksiyon gibi tür sinemasından uzak durmasından diaspora yönetmenleri de nasibini alıyor. Afganistan dışında yaşayan Afgan kökenli sinemacılar arasında da bilimkurguya yönelmiş olanlar maalesef yok. Siddiq Barmak (Osama), Atiq Rahimi (Syngué Sabour), Nelofer Pazira (Return to Kandahar) gibi isimler daha çok sosyal gerçekçilik, travma ve göç temalarına odaklanıyor. Bilimkurgu ise henüz diaspora sinemacıları arasında bile gelişmemiş bir alan olarak kalıyor. Bugün için bilindiği kadarıyla, Afganistan kökenli diaspora sinemacılar arasında da doğrudan bilimkurguya yönelen önemli bir isim yok. Faceless, bu anlamda hem içeride hem dışarıda benzersiz.

Tüm bunlardan dolayı Faceless, yalnızca bir bir bilimkurgu filmi değil; aynı zamanda bir dönemin tanığı. Taliban’ın yeniden güç kazanmaya başladığı 2016 sonrası dönemde çekilmiş olması, filme ayrı bir anlam yüklüyor. Çünkü yalnızca bir kahramanın yükselişini değil, yeniden yaklaşan Taliban tehdidine karşı bir halkın özgürlük hayalini de temsil ediyor. 2021’de Taliban’ın yeniden iktidara gelmesiyle Afgan sineması bir kez daha karanlığa gömüldü. Sinema salonları yeniden kapatıldı, yapımcılar ülkeyi terk etti ya da sansür tehdidiyle karşılaştı. Bu atmosferde Faceless gibi filmler bir dönemin kapanışını simgelerken, geleceğe dair bir kültürel miras ve umut olarak yaşamaya, bu karanlıkta parlayan nadir yıldızlar olarak hafızalarda yer almaya devam ediyor.
Süper kahraman kostümüne bürünmüş ama aslında adalet ve özgürlük arayan bir halkın ruhunu taşıyan Faceless, hem tür sinemasının Afganistan’daki öncüsü hem de hayal gücünün en zor coğrafyalarda bile filizlenebileceğinin kanıtı. Aksiyon sahneleri, efektleri ve zaman-manipülasyonu gibi bilimkurgu ögelerinin yanı sıra Afgan toplumunun yozlaşma, adaletsizlik ve şiddetle baş etme yollarını irdeleyen derin anlatısıyla da dikkat çekiyor. Zira zamanı yavaşlatma gücü, toplumun içinde bulunduğu çıkmazı ve bireysel müdahale arzusunun bir simgesi. Kısacası Faceless, Afganistan sinema tarihinde eşine rastlanmayan bir deney. Bilimkurgunun bu karanlık coğrafyadaki nadir çiçeklerinden biri olarak hem teknik açıdan hem de tematik anlamda devrim niteliğinde…