1980’li yıllar, insanlığın atom çağına karşı duyduğu en büyük korkunun şekil aldığı dönemdi. Soğuk Savaş’ın getirdiği gerilim, yalnızca diplomasi masalarında değil, gündelik hayatın her hücresinde hissediliyordu. Televizyonlarda kamu spotları dönüyor, şehirlerde sığınak tabelaları asılıyor, çocuklar radyasyon tatbikatlarına katılıyordu. Olası bir nükleer savaşın gölgesi, kolektif bilincin üzerine bir karabasan gibi çökmüştü. O dönemde sinema da bu korkunun yankılandığı güçlü bir mecra …
Devamını gör »