Bilimkurgu, insan doğasına, toplumsal yapıya ve teknolojik gelişmelerin olası sonuçlarına dair derinlemesine sorgulamalar yapabilen, sınırları zorlayan bir anlatı alanı. Özellikle anime gibi görsel anlatım gücü yüksek bir mecrada bu sorgulamalar çok daha çarpıcı ve etkileyici hâle geliyor. Bilimkurgu animeleri, sıkça yozlaşmış toplumları, felaket sonrası dünyaları, insanlığı kontrol altına alan teknolojileri ve bireysel yabancılaşmayı merkezine alıyor. Çoğu hikâyede ilerlemenin bedeli ağır; insanlık sık sık kendi icatlarının kurbanı oluyor ya da karşılaştığı yeni gerçeklikler karşısında ruhsal çöküş yaşıyor. Yani bilimkurgu animeleri karanlığı yalnızca atmosfer olarak değil, ahlaki ve varoluşsal boyutlarıyla da işliyor.
Dolayısıyla en iyi bilimkurgu animeleri çoğu zaman iç karartıcı. Çünkü “en korkunç şeyin aslında insanın ta kendisi olduğu” fikrini merkeze alıyorlar. İnsanın hem kendi doğasına hem de yarattığı dünyaya yabancılaşması rahatsız edici bir gerçeklik olarak resmediliyor. Teknolojinin ilerleyişiyle birlikte eriyen etik değerler, bireyin sistem karşısındaki çaresizliği ve zihinsel yıkımlar, izleyiciyi yalnızca eğlendirmiyor; sarsıyor, düşündürüyor, hatta bazen rahatsız ediyor. İşte bu yazıda, tüm zamanların en karanlık 10 bilimkurgu animesine göz atacak, türün en sert ama en çarpıcı örneklerini keşfedeceğiz.
Gantz: Acımasız Bir Hayatta Kalma Oyunu

2004 yılında Studio Gonzo’nun yayımladığı psikolojik korku türündeki Gantz, bir tren kazasında hayatını kaybeden Kei Kurono ve çocukluk arkadaşı Masaru’nun başka ölü insanlarla birlikte gizemli bir odada uyanmalarını konu alıyor. Odada bulunan büyük, siyah bir küre onlara silah vererek uzaylıları avlamalarını söylüyor. Ellerinde bilgi yokken ve başka çareleri kalmamışken, Kei, Masaru ve gizemli bir kadınla üç kişilik bir ekip kuruyorlar. Tabii çok geçmeden karşılarında ne kadar büyük bir tehlike olduğunu anlıyorlar.
Gantz, baştan sona kanlı ve sert sahnelerle dolu. Kei ve arkadaşları, hayatta kalmak için ölümcül olabilen uzaylıları avlamak zorunda. Normal hayatlarına dönme şansı için bu oyunu oynamaları gerekiyor. Başlangıçta Kei’nin yanında olan birçok kişi kısa sürede ölüyor ve yerlerine yenileri geliyor. Bu döngü acımasızca devam ediyor.
86: Shinei Nozen, Ölülerin Sesleriyle Yaşıyor

Asato Asato’nun hafif romanlarından uyarlanan 86 (Eighty-Six), San Magnolia Cumhuriyeti’nin Giadian İmparatorluğu’yla sürdürdüğü bitmek bilmeyen savaşı konu alıyor. Cumhuriyet, savaşta insan kaybını önlemek adına insansız drone’lar kullandığını iddia ediyor. Ancak gerçek bambaşka: Bu savaş makinelerini aslında “86” olarak anılan, baskı altındaki bir azınlık grubu yönetiyor. Cumhuriyet gözünde onların hayatı hiçbir değer taşımıyor — ta ki Vladilena Milizé, efsanevi “Undertaker” olarak tanınan Shinei Nozen’in liderlik ettiği Spearhead filosuyla ilgilenmeye başlayana kadar.
86, sadece toplumun masum çocukları cepheye sürmesiyle değil, aynı zamanda Shinei Nozen’in karanlık kişisel hikâyesiyle de derin izler bırakıyor. Shinei, katıldığı her birlikten sağ çıkan tek kişi oluyor ve bu durum onda hayatta kalmanın ağır suçluluğunu yaratıyor. Dahası, görev sırasında hayatını kaybeden arkadaşlarının seslerini hâlâ duyabiliyor olması omuzlarındaki yükü daha da dayanılmaz hâle getiriyor.
Darling in the Franxx: Otorite Çocukları Kendi Çıkarı İçin Kullanıyor

2018 yılında yayımlanan Darling in the Franxx, insanlığın “plantasyon” adlı seyahat eden şehirlerde yaşamak zorunda kaldığı distopik bir geleceği anlatıyor. Dünya yaşanmaz bir hâl alıyor ve insanlık dev Klaxosaur canavarlarına karşı hayatta kalmaya çalışıyor. Bu tehditlere karşı savaşabilen tek kişiler ise özel olarak yetiştirilen gençler oluyor. Bu gençler, Franxx adı verilen dev robotları çiftler hâlinde kullanmak üzere eğitiliyor.
Hiro, Zero Two ve arkadaşlarının hikâyesi, sistemin çocukları nasıl birer araç olarak gördüğünü gözler önüne seriyor. Onlar sorgusuz itaat edecek şekilde yetişiyor; birer silaha dönüşüyor. En acımasız gerçek ise sistem tarafından gençlik döneminden sonra yaşamalarının bile planlanmıyor oluşu.
Deadman Wonderland: İnsan Deneyleri ve Kanlı Arenalar

Kazuma Kondou ve Jinsei Kataoka’nın mangasından uyarlanan Deadman Wonderland, sınıf arkadaşlarının katledilmesiyle suçlanan Ganta Igarashi’nin çarpıcı hikâyesini anlatıyor. Ganta, dışarıdan bir eğlence parkı gibi görünen ama aslında acımasız bir hapishane olan Deadman Wonderland’e gönderiliyor. Bu cezaevinde mahkûmlar, ziyaretçileri eğlendirmek için ölümcül ve sadist oyunlara katılmak zorunda kalıyor.
Ganta, hapishanenin gizli bölümlerinde anlam veremediği doğaüstü güçlerle ve ölümcül tehditlerle dolu karanlık bir dünyaya adım atıyor. Deadman Wonderland, insan acısının bir gösteriye dönüştüğü distopik yapısıyla izleyiciyi rahatsız edici bir yüzleşmeye zorluyor. Pek çok karakter, sıradan bir yaşam sürerken talihsiz olaylar sonucu bu cehennemin içine sürükleniyor. Dizi, izleyiciye şu soruyu sürekli hatırlatıyor: Bu insanlar gerçekten böyle bir sona mı layıktı?
Parasyte: Shinichi Yamyam Uzaylılara Karşı Savaşıyor

2014 yapımı Parasyte, bedenleri ele geçirerek kontrol sağlayan parazitik uzaylıların Dünya’ya inişini konu alıyor. Bu varlıklardan biri olan Migi, Shinichi Izumi’nin bedenini tamamen ele geçiremiyor ve ikisi, yarı-insan yarı-parazit bir formda birlikte yaşamaya başlıyor. Ancak diğer parazitler bu durumu bir tehdit olarak görüyor ve ikilinin peşine düşüyor.
Shinichi’nin bedeni geri dönülmez şekilde değişiyor ve bu dönüşüm onun kimliğini ve insanlığını sorgulamasına yol açıyor. Migi ile kurduğu tuhaf ama kaçınılmaz bağ, yaşadığı psikolojik çatışmaları daha da derinleştiriyor. Kan, ölüm ve bedensel korkuyla örülü hikâye, yaşamak adına iş birliği yapmak zorunda kalan iki farklı varlığın sarsıcı ortaklığını gözler önüne seriyor.
Code Geass: Değişimin Bedelini Gösteren Bir Trajedi

Sunrise Stüdyosu’nun orijinal mecha serisi Code Geass: Lelouch of the Rebellion, Britannia İmparatorluğu’nun sürgün edilen prensi Lelouch’un “Geass” adlı gizemli bir güçle başlattığı isyanı konu alıyor. Lelouch, kendi çıkarları doğrultusunda halkı örgütleyerek sisteme karşı savaş açıyor. Ancak zamanla bu mücadelenin ne kadar yıkıcı sonuçlar doğurduğunu fark etmeye başlıyor.
Lelouch, hem bir kahraman hem de bir anti-kahraman olarak öne çıkıyor. Britannia ile Japonya arasındaki siyasi çatışmalar derinleştikçe yaptığı fedakârlıkların yükünü taşımakta zorlanıyor. Serinin en sarsıcı anlarından biri ise Euphemia’nın istemeden bir katliama yol açtığı o trajik sahneyle izleyicinin hafızasına kazınması.
Made in Abyss: Masum Görünümlü, Kabus Gibi Bir Macera

Akihito Tsukushi’nin mangasından uyarlanan Made in Abyss, genç bir kız olan Riko’nun gizemli Abyss’e doğru uzanan tehlikeli yolculuğunu anlatıyor. Riko, bu derin ve bilinmeyen çukurun yüzey katmanlarını keşfederken hafızasını kaybetmiş bir robot çocuk olan Reg ile karşılaşıyor. İkili, Reg’in geçmişini ortaya çıkarmak ve Riko’nun annesini bulmak için Abyss’in karanlık derinliklerine doğru yola çıkıyor. Ancak bu iniş, onları tarif edilmesi güç tehlikelerle ve ruhsal sınavlarla yüz yüze bırakıyor.
Made in Abyss, görsel dünyası, evren tasarımı ve atmosferiyle övgü toplarken çocuk karakterlere uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddet nedeniyle yoğun tartışmalara da yol açıyor. Başta masalsı bir çocuk macerası gibi başlayan hikâye, kısa sürede karanlık ve sarsıcı bir kâbusa dönüşüyor. Serinin bazı sahneleri, izleyiciye rahatsız edici etik sorular sorduruyor ve bu yönüyle hem yaratıcısı hem de hayran kitlesi zaman zaman sert eleştirilerle karşılaşıyor.
Psycho-Pass: Kusurlu Bir Sistem Üzerine Kurulu Bir Distopya

Production I.G.’nin orijinal yapımı Psycho-Pass, yakın gelecekte geçen karanlık bir toplum düzenini konu alıyor. Bu dünyada Sibyl Sistemi adı verilen bir yapı, tüm vatandaşların ruhsal durumunu ve zihinsel eğilimlerini sürekli olarak analiz ediyor. Sistem, potansiyel suçluları daha suçu işlemeden tespit ettiğini öne sürüyor. Yeni atanan dedektif Akane Tsunemori, bu sistemin “İnfazcı” adını verdiği eski suçlularla birlikte çalışmaya başlıyor. Bu kişiler, artık yalnızca sistemin verdiği emirleri yerine getirmekle yükümlü.
Daha ilk bölümden itibaren Sibyl Sistemi’nin ne kadar zalim ve mekanik olduğunu açıkça görüyoruz. Sadece suç eğilimi yükseldiği için infaz edilen bir adam ve ona işkence uygulayan kadının travma geçirdiği için aynı sonla yüzleşmek üzere hedef alınması, sistemin insanlıktan ne kadar uzaklaştığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
Serial Experiments Lain: Bazı Ülkelerde Yasaklanan Bir Anime

Triangle Staff’ın orijinal ve ödüllü yapımı Serial Experiments Lain, Lain Iwakura adlı içine kapanık bir genç kızın, intihar eden sınıf arkadaşından gelen gizemli bir e-posta sonrası yaşadığı tuhaf olayları konu alıyor. Mesajda, “Bedenim öldü ama Wired’da yaşamaya devam ediyorum,” yazıyor. Wired, internet benzeri bir dijital ağ; ancak burası, tanrısal varlıkların bile var olabildiği, gerçeklikle sanrının iç içe geçtiği bir dünya olarak karşımıza çıkıyor.
Serial Experiments Lain, hem anlatım dili hem de görsel atmosferiyle kült statüsüne ulaşan, türünün sınırlarını zorlayan bir yapım. Ancak özellikle intihar temasını işleyiş biçimi, gerçekçiliği ve yoğun psikolojik atmosferi nedeniyle tartışmalara yol açtı. Bazı ülkelerde sansüre uğradı, hatta yasaklandı. Serideki bazı karakterlerin intihara yaklaşımı zaman zaman eleştiri konusu oldu. Bu sebeplerle animeyi bugün yasal bir platformda bulmak oldukça zor.
Neon Genesis Evangelion: Korkuların ve Travmaların Animesi

1995–1996 yılları arasında yayımlanan Neon Genesis Evangelion, bilimkurgu türünün en ikonik ve etkileyici yapımlarından biri olarak kabul ediliyor. Dünya “Melekler” adı verilen gizemli ve yıkıcı varlıkların saldırısı altındayken, insanlığın son umudu NERV adlı bir kuruluşun ürettiği dev robotlara bağlanıyor. Shinji Ikari, NERV’in soğuk ve mesafeli lideri olan babası tarafından bu robotlardan birini kullanmak üzere çağrılıyor. Ancak bu görev onun ruhsal çöküşünü hızlandırıyor ve iç dünyasını alt üst ediyor.
Evangelion, yalnızca dev yaratıklarla yapılan savaşları değil, karakterlerin zihinsel çöküşlerini ve varoluşsal krizlerini de derinlemesine işliyor. Shinji’nin depresyonu, kaygı bozukluğu ve aidiyet arayışı izleyiciyi karakterin zihnine hapsederken; Asuka’nın çürüyen bedenini gördüğü sahne ya da Misato’nun ölümü gibi anlar duygusal bir yıkım da yaratıyor. Seri, psikolojik travma, kimlik arayışı ve insan doğası üzerine kurduğu katmanlı anlatımıyla hâlâ tartışılmaya devam ediyor.
Kaynak: CBR
güzel çeviri, teşekkürler,