13 Temmuz 2305 yılında Fransa’nın La Barre köyünde doğan Jean-Luc Picard, Yıldız Filosu’nun en ünlü kaptanlarından biridir. Maurice ve Yvette Picard’ın 2 erkek çocuğundan biri olarak doğdu. Kardeşinin adı Robert Picard‘tır. Jean Luc kardeşinin tersine Yıldız Filosu’nu seçti ve akademiye katıldı. Çocukluğunu kardeşi Robert ile birlikte ailesiyle bağ evinde çadır kurarak geçirirdi. Aile değerlerini koruma konusunda endişeli olan Maurice ve karısı, onları eski geleneklere bağlı kalarak ve gereksiz teknolojilerden uzak tutarak yetiştirdiler.
Genç bir çocukken dedesinden etkilendi. Küçükken piyano dersleri alan Jean Luc, sonunda bundan vazgeçti. Çünkü seyirciler önünde korkunç bir performans sergiledi ve bu olay onu çok üzdü. Ancak daha sonraları, bu kararından pişmanlık duyduğunu sık sık belirtti.
Picard’ın, ailesinden ayrılarak Yıldız Filosu akademisine katılması aile içinde karışıklığa neden oldu. Uzun yıllardır doğdukları topraklarda yaşayan Picard ailesi, böylesi bir ayrılık karşısında şaşkına döndü, fakat Jean Luc kararından vazgeçmeyerek akademiye başvurdu. İlk başvurusu kabul görmeyen Jean Luc, 2323 yılında ikinci başvurusunda akademiye girmeyi başardı. Başvurudan sonra sınıfının en seçkin öğrencileri arasında yer alıp kısa sürede adından söz ettirdi. Picard’ın akademideki kariyeri zorlu geçti, fakat akademinin bahçıvanı sayesinde bu zorlukları aşmasını bildi ve ileriki zamanlarda ona büyük bir saygı besledi.
Picard, Akademi yıllarında arkeolojiye olan ilgisini fark etti ve bu konuya hayatı boyunca amatör bir heyecan besledi. Profesörü Richard Galen, onu bu alanda devam etmesi konusunda yüreklendirse de, Picard bu teklifi reddetti. Ama hiçbir zaman arkeolojiye olan ilgisini kaybetmedi ve entelektüel anlamda çalışmalarını sürdürdü.Arkeolojide hatırı sayılır bilgi ve birikime sahip oldu. Aynı zamanda çok iyi bir sporcu olan Jean Luc, 2323 yılı nisan ayında Danula II’de yapılan Yıldız Filosu Akademisi maratonunu kazanarak, bu yarışmayı kazanan ilk birinci sınıf öğrencisi unvanını elde etti. Bir güreş maçı sırasında ters vücut hareketini kullanarak Ligonian ırkına mensup rakibini 14 saniyede nakavt etmeyi başardı. Akademideki ikinci yılında Morikin VII adlı gezegene eğitim için atandı.
2327 yılındaki mezuniyetinden kısa bir süre sonra, Picard’ın umut verici kariyeri Yıldız Üssü Earhart’ta bir anda sona erdi. Dom-jot oyunu oynarken hile nedeniyle çıkan kavgada bir Nausicaan tarafından arkadan kalbine bir bıçak darbesi aldı ve acilen ameliyata sokuldu. Kalbi yapay bir kalp ile değiştirildi. Bu olay ona hayatın ne kadar kırıcı olabileceğini ve daha fazla risk almayı öğretti. 2369 yılında Q tarafından Picard’a bu geçmişi değiştirme şansı verildi.
İlk denemesinde olayın gerçekleşmesini engelleyen Picard, bunu yaptıktan kısa bir süre sonra pişman oldu ve Q’dan ikinci bir şans daha istedi. Picard’a olan saygısı yüzünden ona bu şansı veren Q, Picard’ı bu olay anına götürdü ve her şey olması gerektiği gibi gerçekleşti. Bunların yaşanmasından sonra Picard, risk almanın ne demek olduğunu ve risk almadan bir şey yapmanın zorluğunu anladı. Asteğmen olarak Teğmen Nakamura ile birlikte USS Reliant gemisinde hizmet verdi. Astsubayken Walker Keel ile yakın arkadaş oldu. Picard, Milika III’te bir büyükelçiyi kurtarma görevinde dış yüzey takımına liderlik ederek görevi başarı ile tamamladı ve komuta yeteneğinin ne kadar iyi olduğunu gösterdi.
2333 yılında uçuş denetleyici olarak USS Stargazer isimli gemiye atanan Picard, böylece kariyerine başlamış oldu. Bu atama sonu gelmeyen başarılara bir başlangıç, Alfa ve Beta çeyreklerini değiştirecek bir karardı. Bu gemi Picard’ın hayatında köklü değişikliklere yol açtı. Star Trek: The Next Generation dizisinde bu olaylar detaylı olarak anlatılmaktadır. Kıdemli yüzbaşı olarak gemiye atanan Jean Luc, gemi kaptanının köprüde öldürülmesi üzerine geminin komutasını devraldı. Bu olaylar üzerine Yıldız Filosu Komutası, genç Picard’a kaptanlık rütbesi verdi ve Kaptan Picard, Yıldız Filosu tarihinin en genç kaptanlarından biri olma unvanına kavuştu.
Komutayı devralan Picard, 22 yıl boyunca bu gemiyi kaptan olarak yönetti. Cardassian Savaşı sırasında Federasyon ve İmparatorluk arasında barış antlaşması yapmak amacıyla sınır bölgede bir Cardassian savaş gemisi ile buluşan Picard, iyi niyet göstergesi olarak kalkanlarını indirdi. Bu durumdan etkilenmeyen Cardassian gemisi silahlarını ateşledi ve Stargazer’ın silahları ve itici motorları devre dışı kaldı. Ardından Picard, kaçma emri vererek Büküm Hızı ile olay yerinden uzaklaştı.
22 yıllık görev sonunda USS Stargazer’dan, Federasyon’un yeni bayrak gemisi olan Galaksi-Sınıfı Atılgan D’ye atanan Picard, Kaptan Kirk’ten sonra Atılgan’a komuta eden en iyi kaptan olacaktı. Fakat bu atamada kendisini ve mürettebatını bir çok tehlike, yeni ırklar, yeni görevler bekliyordu. 2364 yılında Atılgan D ile ilk görevine çıkan Picard, Federasyon tarihinin ve hatta belki de Galaksi tarihinin en önemli temaslarından birini yaparak Q isimli bir ırk ile tanıştı. Atılgan’daki ilk görevinde böylesi bir olay yaşayan Kaptan, ileride karşısına ne çıkağını tahmin bile edemezdi.
Federasyon’un bayrak gemisi Atılgan D’ye 7 yıl komuta eden karakterimiz, bu görevden sonra kısa bir süre merkezde kaldı ve ardından tekrar Atılgan isimli Hükümdar-Sınıfı bir gemiye atandı. Atılgan D’de iken Borg ile temas yaşadı. Yine Atılgan D’nin komuta subayı iken Klingon iç savaşında Federasyon yetkililerini ikna ederek Klingon-Romulan sınırında takyon ışınları ile bir blokaj yapıp savaşın gidişatını değiştirdi. 2379 yılında davet üzerine Atılgan E ile Romulus’a giden Picard, burada kendisinin klonu olan Shinzon ile tanıştı. Shinzon, yaşamak için Picard’dan alınacak bazı şeylere ihtiyaç duyuyordu. Romulan İmparatorluğu’nun kontrolünü ele geçiren Shinzon, önce Picard’ı sonra da Federasyon’u ortadan kaldırmak niyetindeydi. Fakat Shinzon emellerine ulaşamadı ve sonunda yine iyiler kazandı.
Karakter yönünden ele alacak olursak, karşımıza her yönüyle mükemmel bir insan portresi çıkmaktadır. Mürettebatı ile çok iyi ilişkiler içindedir. Bir numarası William T. Riker ise onun en iyi arkadaşıdır. Çocuklar ile konuşmaktan ve onlar ile iç içe olmaktan çekinen Picard’ın bu tutumu çocukları sevmemesiyle ilgili değildir. Yaşadığı bazı olaylar onu bu duruma itmiştir. Çok iyi bir diplomat olan Picard, sorunları savaş ve kavga ile çözmek yerine genellikle diploması ile çözmeye çalışmıştır ve neredeyse her zaman başarılı olmuştur. Galaksinin en iyi diplomatlarından birisi olarak tanınır. Bazı ırklar aralarındaki sorunları çözmek amacıyla Kaptan Picard’tan pek çok kez arabuluculuk yapması istenmiştir. Kaptan Picard için sağlığı her zaman en yüksek seviyede önem taşımıştır. Sık sık spor yapan karakterimiz, aynı zamanda birçok spor türüne de ilgi duymuştur.
Yukarıda da bahsedildiği gibi, Borg ile ilk defa temas kuran Yıldız Filosu kaptanıdır. Q sayesinde Atılgan D, galaksinin Delta çeyreğine seyahat etmiş ve burada bir Borg Küpü ile karşılaşmıştır. Picard ve mürettebatı, diplomatik ve barışçıl niyetlerinin geri çevrilmesi sonucu bölgeden uzaklaşmak istedilerse de Borg gemisini atlamadılar. Borg ile çatışmaya giren Atılgan D, yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Q’nun Atılgan’ı tekrar eski yerine getirmesi ile Federasyon, Borg tehlikesinden haberdar oldu ve gerekli önlemleri almaya başladı. Tüm bunlara rağmen Picard, Star Trek: The Next Generation dizisinde Borg tarafından kaçırıldı ve asimile edilip Borg’un Locutus’u ismini aldı. Bu olay nedeniyle Picard, Borg’tan hep nefret etti. Yaşanan bir dizi olaylar sonucu tekrar Atılgan’a getirildi ve eski haline döndürüldü. Asimile edilmesi sayesinde Borg Küpünün zayıf noktasını öğrendi ve onu yok etmeyi başardı. Star Trek: First Contact filmi tamamen Borg teması üzerine kuruludur. Borg, geçmişe gidip insanlık tarihini değiştirerek Federasyon’nun kurulmasını engellemeye çalışır. Picard, Atılgan E ile olayları engellemeye çalışır
Kaptan Picard, tüm dizi boyunca Patrick Stewart tarafından canlandırılmıştır. Kariyerinde birçok işe imza atan Stewart, en çok Star Trek dizisindeki Kaptan Picard ve X-men serisindeki Profesör Charles Xavier rolleri ile tanınır. Patrick Stewart, iyi bir oyuncu olmasının yanı sıra başarılı bir seslendirme sanatçısıdır da. En iyi yardımcı erkek oyuncu, en iyi solo performans ödülü ve en iyi erkek seslendirme sanatçısı gibi pek çok ödüle layık görülmüştür. 13 Temmuz 1940, Birleşik Krallık doğumlu olan sanatçı, iki çocuk babasıdır.
Hazırlayan: Halil Furkan Türkmen