Apple TV tarafından yayımlanan Invasion, alışageldik “uzaylı istilası” yapımlarından farklı bir yol izliyor. H.G. Wells’in The War Of The Worlds (1897) adlı eserinin sinemaya olan etkisi yadsınamaz. “Kötü” uzaylıların Dünya’yı ele geçirme hikâyelerinin anlatıldığı yapımlar (Independence Day /1996, Battle Ship /2012, The Tomorrow War / 2021), Wells’in belirlediği şablonları tekrarlayan filmlerdi. Dolayısıyla Invasion, karakter odaklı bir yol izleyip dünya dışı varlıkların teknolojilerini mantıksal açıdan ele alıyor. Kardashev Ölçeği’nde ileri medeniyetlerin robotik ve sibernetik yaşam biçimlerine evrilebileceği öngörülür; yapımda dış uzaydan gelen yaşam formlarının karbon bazlı özellikler içermemesi, çok uzun sürecek yıldızlararası yolculuklarını anlaşılabilir kılıyor.
Kalabalık bir oyuncu kadrosuna sahip olan yapım, hikâyesini Amerika, İngiltere, Japonya ve Afganistan üzerinde kurguluyor. Aneesha ve Ahmed Malik (Golshifteh Farahani), ilişkileri bitme noktasına gelen iki çocuklu Orta Doğu kökenli bir aileyi, Trevante Cole (Shamier Anderson) Afganistan’da görevli ve kız arkadaşı ile sorunları olan bir askeri, Mitsuki Yamato (Shioli Kutsuna) astronot sevgilisini trajik bir kazada kaybeden uzay dairesi çalışanını, Casper Morrow (Billy Barratt) ise içe dönük ve resme karşı yeteneği olan bir çocuğu canlandırıyor. Deneyimli oyuncu Sam Neill, sadece ilk bölümde ama etkili bir oyunculukla varlık gösteriyor. Bir kasaba şerifini canlandıran Neill, emekliliği öncesi son görev gününde esrarengiz olaylar ile karşılaşıyor. Last Day ismindeki ilk bölüm, şerifin de hikâyesini sonlandırmasıyla kısa film geleneğine yakın bir yol izliyor.
Üç bölümü birden yayımlanan dizi, karakterlerini ağır adımlarla seyircisine tanıtıyor. İlk sahnesini Rubülhali Çölü’nde açan yapım, Yemenli bir adamın tesadüfen gökten inen ve sonrasında ona doğru yaklaşan tanımlanamayan bir araçla karşılaşmasını gösteriyor. Bir nevi görünmezlik kalkanına sahip olan ve şekil değiştirebilme özelliği bulunan bu araç, uzaylıların fiziki özellikleri ile ilgili az çok fikir veriyor. Last Day adındaki ilk bölüm, manevi değerlerine bağlı ve hiçbir şeyin tesadüf olamayacağına inanan Şerif Jim Bell Tyson’un dünya görüşüne odaklanıyor. Aynı zaman diliminde Anessha Malik’in, eşi tarafından aldatıldığını öğrenmesi ve astronot Hinata’nın (Rinko Kikuchi) önemli uzay görevinin ilk saatlerinde ekibiyle birlikte felaket yaşaması, istilanın da ilk gününe denk geliyor.
Geçmişte kayda değer bir şey başaramadığına inanan Tyson, kasabasında iki kişinin kaybolmasını kaderinin bir oyunu olarak görüyor. O sırada ülke genelinde çocuklarda ani burun kanamaları yaşanırken, Aneesha’nın oğlunda benzer durum gerçekleşmiyor. İlk bölümün sonlarında, şerifin iki kişinin kaybolduğuna inanılan bölgeye içgüdüsel olarak tekrar gelmesi ve tarladaki gizemli kraterin ortasında can vermesi, tüm manevi ve kaderci düşüncelerine ters düşer nitelikte. Dolayısıyla hayatı boyunca fırsatını kolladığı o muhteşem finali gerçekleştiremeden yitip gidiyor. Kısacası, gene bir vakayı sonuçlandıramamış oluyor.
Fatalizm felsefesine yakın duran ilk bölümden sonra dizi, karakterlerin motivasyonları üzerine yoğunlaşmaya başlıyor. İlk bölümlerde dünyanın dört bir yanındaki kişiler, henüz felaketlere neyin neden olduğunu bilmiyor ve terör saldırısından şüpheleniyor. İçine düştükleri aldatılma, reddedilme, yalnızlık ve yakınını kaybetme acısı, uzaylı istilasına da metaforik bir anlam katıyor. Aneesha, Mitsuki, Travante ve Morrow’un kişisel problemleri, zaten ruh hallerini yeterince istila etmiş durumda. İnsan odaklı bir hikâyeye sahip yapım, ağır ilerlemeyi tercih ederek izleyicilerin karakterler ile özdeşleşmesini amaçlıyor. Olan bitenin bilimsel açıdan çözümlemesi, iletişim uzmanı Mitsuki Yamato üzerinden gerçekleştiriliyor. Uzay mekiğinin bilinmeyen nedenle parçalandığı sırada “yabancı” bir ses kaydının izini keşfeden Yamato, saldırıyı düzenleyenlerin kim olduğunu öğrenme konusunda kilit rol oynayacak.
Simon Kingberg ve David Weil’in yapımcılığını ve senaristliğini üstlendiği yapım için her bölümde farklı yönetmenler ile çalışılmış: Jakob Verbruggen, Jamie Payne ve Amanda Marsalis, eserde yer edinen isimler. Simon Kingberg, The Martian (2015) ve Logan: Wolverine (2017) gibi iddialı filmlerin yapımcılığını yürütmüş tecrübeli bir isim. David Weil, Hunters (2020) ve Solos (2021) dizilerinin yazarı olarak öne çıkıyor. Apple TV’nin, büyük bütçeli Foundation’dan sonra gene bir bilimkurgu dizisi yayımlaması beklentileri yükseğe çekebilir; ama birbirinden bağımsız karakterlerin hikâyelerinin anlatıldığı, ağır ilerleyen temposu ve “klasik” uzaylı suretine sahip olmayan zeki yaşam formlarıyla aksiyon bekleyenleri üzebilir.
Modern bilimkurgu yapımlarında Kardashev Ölçeği’nin giderek dikkate alınmaya başlandığını fark ediyoruz; Annihilation (2018) ve 2022’de gösterime girecek Moonfall’da alışageldik uzaylı formları yok. Tip 3 seviyesindeki uygarlıklarda biyolojik canlılığın teknolojik olarak sentetik bir seviyeye evrilebileceği öngörülüyor; dolayısıyla bu tarz bir evrede canlılığın tanımını yapmak da güçleşiyor. Bu bakış açısı nedeniyle, Apple’ın yeni dizisindeki dünya dışı canlı yaşamın tarifini yapmakta güçlük çekiyoruz. Tanıtım niteliğindeki ilk üç bölüm, alışılmışın dışında bir bilimkurgu olmayı hedefliyor. Türün hayranları, eserin niteliği üzerindeki kararlarını tüm bölümler yayımlandıktan sonra verecektir…